Gönderen Konu: Ergün Karadağ  (Okunma sayısı 6333 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ergün Karadağ
« : 10 Aralık 2008, 22:59:34 »

Ergün Karadağ


Ergün Karadağ kimdir bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?

 

1970 doğumluyum. Memur ve mesleğinde başarılı bir ailenin çocuğuyum. Babamın tayinlerinden dolayı ülkenin birçok ilkokulunu ve öğretmenini tanıdım. Babam mal müdürüydü, hep sorardım “ne iş yaparsın?” diye. O’da kısaca, devletin para ödemelerinde ilçede onun sorumlu olduğunu, devletin kasası olduğunu, maaşları onun dağıttığını söylerdi. Bazen kızdığım öğretmenleri veya arkadaşlarıma kızan öğretmenleri içimden hep gidip babama söyleyeyim, kessin maaşını, aklı başına gelsin diyesim gelirdi.  Bir de sonra düşünür yazık der,babamın yanında bir türlü konuyu açmazdım.  Hiç de açmadım...

 

Annemle ders çalışırken,   kolay geldiğinden e  harfini hep tersten yazardım. Alışkanlık. Sonra beni zor eğitilecekler sınıfına alacaklardı,  olayı anlayıncaya kadar. Okula gitmek, elbiseyi giymek çok yüktü.Bir de yakışıklı olayım diye lisede saçıma fön çekip limon suyuyla ıslatmak.




Öğrenciydim ortaokulda. Hep margarin ve pirinç kuyruklarında sıraya  girdim. Kuyrukta dönen oyunları, üzerindeki başörtüsü ve paltosunu çıkarıp meğersem,  erkek olanın tekrar sıraya gelip, bir de bizim önümüze geçip, malzeme alışı aklımdadır. Bir de uzakta, kuytuda  o eteği çıkarışı...

 

Alaşehir’de tren istasyonunda kara treni, alışveriş yapanları, dumanı, isi ve insanları gördüm. Kavun karpuz sattık arkadaşlarla. Bir çok  yaşlıya da dedeme nineme benziyor diye cepten verdik. Galiba hala cepten veriyoruz...

 

Çoğu sabahın  köründe  polis gelir, uyandırırdı babamı.  Maliyeden sorumlu olduğu için benzin ve mazotun depodaki durumunu tesbit etmek için. Her daim zam olurdu benzine. Sabahın köründe uyanmaya o zaman alışmaya başlamıştım. Yıllar sonraki nöbetlerde de hiç zorluk çekmedim.

 

Babamın mesleği gereği güzelim Anadolu’nun bir çok yerini gezdik. Sonrasında da keşfetmek, Anadolu’yu yaşamak adına hemen hemen heryerine gittim. Dönmek istemediğim yerleri hep hafızama aldım.


 

Sonrasında Eskişehir’de, unutamadığım o güzel şehirde tıp fakültesine başladım. İkinci sınıfta, hep sevdasında olduğum fotoğrafla tanıştım.Hiç bir zaman unutamayacağım 2 isim bu sevdanın başlangıcı oldu. Sevgili dostum Barış Urhan ve bana kullanmamı sağladığı Zenit 122. O deklanşör sesi artık hayatımın en güzel melodisiydi.

 

Okulumun sonrası göreve başladığım Kütahya’nın  her şeyiyle çok sevdiğim, insanlarını hep bildiğim Gediz ilçesinde görevime devam etmekteyim. Türkiye’nin örnek sağlık ocaklarından birini yaptık. Bir çok şeyi değiştirdik.

 

Burada bulunduğum dönemde, Yalova depremi sonrası deprem bölgesinde çalışmalar, deprem ve sonrasında gelecek riskler için UMKE (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi)' ye katıldım. Sonrasında Pakistan depremi ardından Pakistan Kashmir’de görev aldım. Şu anda ise halen Gediz’de hekim olarak görev yapmaktayım.

 

Sizi bu fotoğraf sevdasına sürükleyen sebep nedir?

 

Fotoğraf hep bir yansıma olarak kaldı bende. Belki hayatın bir anını veya doğanın bir güzelliğini tekrar görebilmek veya hayatın bir kesitini yansıtabilmek adına fotoğraf sevdası başladı. Bir kanıt, bir belge sonunda sunulan bir görseldi. Görmekle bakmanın farklılığı adına ve o anı sonsuzlaştırmak çabasıyla fotoğraf sevdası başladı. Belki farkına varmadığımız bir acının, duygunun, kültürün  varlığı, sunulması gereken bir olaydı.


 

Anların yıllar sonrasında ötelenmiş zamanına bir belgesi, farklılığı hep bir belge olarak kalmalıydı. Zaman sonrasında ise çekileni paylaşmak, varlığını hissettirmek bu sevdaya sürükleyen sebeblerden.

 

Fotograf ile ilgili aldığınız eğitimler?

 

1990 yılında başlayan fotoğraf merakım alaydan yetişme denebilecek şekilde oldu. 1992 yılında Eskişehir Güzel Sanatlar Galerisi’nin açtığı fotoğraf kursuyla aldığım eğitimle başladım.

 

Sonrasında, okuyarak ve ders veren hocalarımın yanında okul bitimine kadar beraber olarak çalışmaları izledim.


 

Arkadaşımın evinde var olan siyah beyaz agrandizörü hep kullanıp fotoğrafın ilk oluştuğu anı görmenin zevkini hep yaşadık. O zaman yeni kurulan Rus pazarlarında kıt kanaat, hep fotograf malzemesi arayıp almaya çalıştık. Yeni alınan bir filmin ilk açıldığındaki koku, karanlık odada siyah beyaz baskı esnasında fotoğrafın oluşumu en güzel anlar oldu.

 

Hep gezdik. Trene atladık, olmadık yerlerde hep o sevdayla çekim yaptık. Sonrasında internetin ve dijital tekniğin gelişmesiyle bilgiyi edinmek kolaylaştı. Bilgi yanında, tecrübe sahibi olanların üretimlerine ve bakış açılarını izlemek hep bilgi artırımı oldu.


 

Fotoğrafçılık ile ilgili ne gibi faaliyetler içindesiniz ?

 

Çok değerli arkadaşlarımın kurup beni de davet ettikleri www.fotoritim.com, çalışmalarımızı yayınladığımız ve bir düşüncenin odağı olan asıl çalışma yerim. Bunun yanı sıra internette bazı fotoğraf paylaşım sitelerinde  devamlı olarak çalışmalarımı yayınlamaktayım.

 

Şu anda özellikle yaşadığım yerin fotografik ögelerini değerlendirmeye çalışıyorum. Öncelikle Pakistan depremi ile ilgili çalışmalarımı kitaplaştırma isteğim var. Şu anda ise büyük bir bitki florasına sahip Murat Dağı çiçek ve bitkileri adlı bir çalışma ve Gediz ilçesinde Gökler kasabasında varolan madenlerdeki maden işçilerinin yaşamları, çalışmaları ve koşullarını fotoğraflama  çalışmaları var.

 

Eğer imkan bulabilirsem, Sudan Darfur kampına hekim olarak gidip hem çalışmak hem de oradaki yaşamı fotoğraflayıp belgelemek istiyorum.

 

Varsa açtığınız sergiler / Katıldığınız yarışmalar?

 

Bence hayatımın sergisi, en önemli ve hayatım boyunca hatırlayacağım, Eskişehir Güzel Sanatlar Galerisi’nin fotoğraf kursundan sonra açmış olduğu, eğitimden sonraki ilk sergiydi


 

1993   Eskişehir Güzel Sanatlar Galerisi Karma Fotograf Sergisi

1996   Eskişehir Osmangazi Ün.Tıp Fak . Karma Sergi

1997   Eskişehir Osmangazi  Ün.Tıp Fak.Karma Sergi

2000   Eczacıbaşı İlaç Firması fotograf yarışması sergileme ve katalog

2001   Eczacıbaşı İlaç Firması fotograf yarışması sergileme ve katalog

2004   Türk Tabibler Birliği STED dergisi iç sayfa ve sergileme

2006   Türk  Tabibler Birliği STED dergisi fotograf yarışması sergi ödülü

2006   İzmir Şehir ve Bölge Planlamacıları Fotograf Yarışması Jüri Üyeliği

2006   Ankara Çagdaş Sanatlar Galerisi  Fotokritik Lübnanlı Çocuklara Destek Karma Fotograf Sergisi

2006   İzmir , Fotokritik Lübnanlı Çocuklara Destek Karma Fotograf Sergisi

2007   Trend Show 87’ de sergileme ödülü

2007   Afyon  ‘ Hekim Gözüyle Pakistan Depremi,Kesmir’den Anlar Yüzler’ kişisel sergi

2007  Afyon ‘ Hekim Gözüyle Pakistan Depremi,Kesmir’den Anlar Yüzler’ slayt gösterisi       

2007  Gediz  ‘Hekim Gözüyle Pakistan Depremi,Kesmir’den Anlar Yüzler’ kişisel sergi

2007  Mersin Fotograf Sanatı Derneği’nde Hekim Gözüyle Pakistan Depremi, Kesmir’den Anlar Yüzler’  kişisel sergi ve slayt gösterimi

2007  Mersin Fotograf ve Sanat Derneği üyeliği

2007  Haliç Üniversitesi 1. Uluslararası fotograf yarışmasında sergileme ödülü

2007  Şehit aileleri ile dayanışma sergisi İstanbul


 

Şu an kullandığınız ekipmanınız hakkında bilgi verir misiniz?

 

İlk olarak hiç bırakamayacağım duayenim Zenit 122, 200mm ve 400mm Zenit için objektiflerim. Pentax sfx maunel.ve ona ait 35-135mm

 

Şu an kullandığım; 

Canon 30d

Canon 17-40mm

Canon 10-22mm

Canon 70-200mm

Canon 50mm 1.8

Panasonic fz 30




Fotoğrafta konulu çalışmayı tercih ediyor musunuz?

 

Bence fotograf, bir konu anlatımı olan belgesel niteliğinde olmalı. Kişinin kendini tatmini için yapılan çekimleri desteklemekle beraber, bir süreci, bir oluşumu, olayı bütün yönleriyle farklı bakış açısında yansıtmanın daha etkin ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Tek bir fotograf diğerleri olmadan havada kalabiliyor. Özellikle Pakistan depreminde kaldığım sürede çektiklerime baktığımda, başlangıç ve süreçteki yaşamı, yüzleri, duyguları bir konuda çok iyi görebiliyorum.

 

Şimdiki planım, Gediz’deki maden işçilerinin yaşamlarını çekmeye çalışıyorum. İkinci planım; kaşıkçılıkla uğraşan köydeki başlangıçtan son haline kadar onunla olan insanı çekme düşüncesindeyim. Maden işcilerini çekme düşüncesi hep bunlar bir konu içinde olması gerekliliği fikrindeyim.




Fotoğraf çalışmalarınız esnasında etkisi altında kaldığınız herhangi bir olay var mı? Ya da bir anınız?

 

Etkisinde kaldığım olaydan önce ençok etkilendiğim, karanlık odada agrandizörde siyah beyaz baskı yaparken, fotoğraf kağıdında oluşmaya başlayan o görüntü idi. Onu yaşamak çok büyük bir keyif ve inanılmaz bir etkilenilirlikti.

                               

Üniversite yıllarında açmış olduğumuz karma sergide  sergilenen fotograflarım arasında bir palmiye yaprağı vardı... Sergi esnasında fotoğrafımın yanındayken habersiz olarak yanıma gelenlerden biri, kız arkadaşına palmiye yaprağı fotografımı göstererek “Zakkum yaprağını gördün mü?” dedi. Arkadaşı “Bu zakkum yaprağı değil “deyince tartışmaya başladılar. Sonra ben de katıldım, bunun bir zakkum yaprağı olmadığını, palmiye yaprağına daha çok benzediğini söyledim. İkna edemedim.İ nanmadı ve asla da “Bu bir palmiye yaprağı, bunu ben çektim” diyemedim. Diyemezsiniz de. Onların o fotoğraftaki doğrularına saygı duydum.

 

Üniversite yıllarında bir fotograf gezisine çıktığımız zaman inanılmaz manzaraları çekmenin ve anlar yakalamanın keyfi içerisindeydim. En güzelini kim çekecek diye de rekabet vardı. Makara çekim sonrası makine 30’u gösterdi. Bir poz, iki poz, üç poz... Çek çek filmin sonu gelmiyor. Sevinç yavaşca tedirginliğe sonra da yüzümün kızarıklığı ile kahkahaya karışmıştı. Hayatımda bir defa yaşadığım olayı unutamıyorum. Film koymayı unutmuş, ama büyük keyifle çekim yapıyordum.



Ama bana ekipmanlarımı hazırlamak adına ilerisi için büyük ders oldu.

 

 

Deprem sonrası, Kızılay’ın sağlık merkezinde çalışmak için Pakistan’ın özerk bölgesi Kashmir’e ekiple gittik. Kaldığımız süre içinde tarama, saglık kontrolu, poliklinik hizmetleri verdik. Depremin vurduğu bölgeyi, zarara uğrayıp hayatları tamamıyla dışa bağımlı olan mağdurların hayatlarını gördüm. Yok olan aileler, insanlar, yıkıntıların arasında devam eden hayat ve insanlar.

 

En çok etkikeyen yüzlerdi. Onlarca bakış ve hiç göremeyeceğiniz yüzler. Diğer etkileyen ise yıkılmış ve bitmiş bir ortamda hayatın, bütün tezatlıkları ve inanılmazlıklarına rağmen halen devam etmesiydi.

 

Diğer yandan  etkileyen, Türklere inanılmaz sevgi ve yaklaşımları.


 

Coğrafi izolasyonun ve çok ilkel yaşamın getirdiği edilgenlik ve çaresizlik çok göze çarpıyor.

 

İnanılmaz insan yüzleri ve yılların yorgunluğunun ve yokluğunun yüze vuran ifadeleri çok çarpıcı... Yokluk içinde, yıllarca hiçbirşey beklemeden ve edilgen yaşamaları Kashmir’de inanılmazdı.

 

Orada,  çok uzaklarda bizden çok daha farklı bir kültürde ve kapalı toplumda bulunan bireylerin yaşamlarıydı, halleri dramları hayat tarzları yaşayış şekilleriydi.                 




 “İyi fotoğraf” sizce nedir?

 

İyi bir fotograf, tamamıyla bir yansıma ve aktarmadır.Rutinliğin dışında, akılda kalacak bir yaklaşım ve bakış açısıyla herkesin bakıp orada göremediğini aktarmaktır. Asıl sorunda burada başlıyor.

 

Yansımanın tanımı, kullanılan bakış açısı ve yansımayı ele aldığınız düşünceyle. Son zamanlarda gelişen sektörde en korkutanı ise seçilmiş doğruları iletmek gibi, seçilmiş yansımaları aktarmak.




Beğendiğiniz fotoğrafçılar kimlerdir ?

 

Birçok fotoğrafçı var. Tabii bir çok fotografta. Ama bakış açısı, cin gibi yorumu, inanılmaz nüktesi ve kurgusunu inanılmaz duygusuyla aktaran Erdal Kınacı’nın en büyük takipcisiyim. Herşeyiyle örnek aldığım yeni bir soluk.

 

“Bu fotoğrafımı çok seviyorum” diyebileceğiniz somut bir örnek verebilir misiniz?

 

Yaşanan acının tek fotoğraftaki özeti olarak bu fotoğrafımı hep diğerlerinden ayrı tutmuşumdur. Benim için de farklı bir yeri ve önemi vardır.




Sizi en çok heyecanlandıran konular hangileri?

 

Tek kelimeyle insan. İnsanın yaşamı. Toplumsal yalnızlığı,yalınlığı ve çelişkileri. Gün içinde ritmi ve insanın geniş açıyla yakın plan izlenimleri. İnsan ve insan ruhunun davranışlarının yansımaları. Kendi fotoğraflarımda en önemli ve vazgeçilmez öge, insan ve hikayesi. Bunu pekiştiren de insanın içinde bulunduğu an ve mekan. Asıl olan da onu bugüne getiren bir hikayenin varlığını hissettirmek. Bulunduğu mekan, yüzünün çizgileri, elinin nasırı,yüzünün ifadesi,tezatlıkları, yaşamındaki süreci  geniş açı olarak vermek ve uzakların bilinmezliklerinin yansıtılması diğer kriterleri.






İmkanınız olsa cekmek istediginiz fotograf /yer/ portre vs ne olurdu?

 

İmkanın olsa yapmak istediğim, hatta bugünden dahi sonrasını düşünüp temelleri üzerinde düşündüğüm İPEK YOLU. 3 ay sürecek, tüm coğrafyayı ve oraları, uzakların yüzlerini, kültürleri içinde geniş açıyla çekmek. O yolu ard ellerini, insanını tarihini bitmeyecekmişcesine çekmek. Bir gün mutlaka olacak…




Siz bir fotoğraf olsaydınız nasıl bir fotoğraf olurdunuz?



Tamamıyla bir geniş açı içinde objektife yanaşmış, ardında insan ve hikayeleri olan bir fotoğraf olurdum.


 

Röportaj : Berna AKCAN

burdan alıntı
çok çalışmak zamanı

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
Ynt: Ergün Karadağ
« Yanıtla #1 : 11 Aralık 2008, 00:42:43 »
paylaşım için teşekkürler esracım :) :)  340a
« Son Düzenleme: 11 Aralık 2008, 00:43:12 Gönderen: Fîģũ®âtĩƒ »