Gönderen Konu: Necip Yesiltepe ile SANAT SOHBET / ÇOCUK III  (Okunma sayısı 3135 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Necip Yesiltepe ile SANAT SOHBET / ÇOCUK III
« : 23 Ocak 2008, 22:19:02 »



Ağlayan Kadın
1937, tuval üzerine yağlıboya, 60x49 cm, Tate Modern Londra
Pablo Ruiz Picasso Malaga 1881 – Mougins 1973

(Sanat Sohbet - ÇOCUK II YAŞA GÖRE BAŞA GÖRE yazımızın devamıdır.)


Yukarıda, ilk konuşacağımız resim olan Picasso'nun "Ağlayan Kadın" yer alıyor.
Bu resime birlikte bakarken  5-7 yaş (1.dönem), 8-10 yaş (2.dönem), 11-15 yaş (3.dönem) çocuklarına söyleyebileceklerimizi ayrı ayrı ele alacağız.


1.Yaş Grubuna söylenebilecekler:


Bu yap-boz bir yüz resmidir. Küçük parçalara ayrılmış olduğu doğru ama bu parçalar bir yap-boz oyunundakilerden çok daha düzensiz, ressam biraz kafasına göre yapmış gibi, en iyisi yerleştirmeye kalkışmayalım. Şekiller sivri, ilk bakışta bu resimdekinin bir kadın olduğunu ve bu kadının üzgün, sıkıntılı olduğunu anlayabiliyoruz. Küpesi kulak memesine takılmamış, kulağının ortasına tutturulmuş, herhalde hem acıtıyordur hem de kulağının kapalı olmasına sebeb olduğu için kadın duymuyordur, belki de duymak istemediği için kulağını kapatmış, onun acısını dindirmek için ne söylesek boş, kulağını kapattığı için bizi duymayacak. Kırmızı bir şapkası var, demek ki aslında zarif giyinen ve görünüşüne dikkat eden biri. Eve yeni döndüğü için şapkasını henüz çıkartmamış olabilir, belki de tam tersi, dışarı çıkmaya hazırlanıyordu, üzücü bir şey oldu veya duydu, çok etkilendi. Elinde mendil var, ağlıyor, göz yaşları kirpiklerinde asılı kalmış, mendili elinde buruşturmuş, gözyaşlarını silerken ne yapacağını bilemiyor gibi bakıyor. Yüzü, Sanki yüzü üzüntüden buruşmuş, taş bebek, cam bebek gibi kırılmış, bu kadının kalbi kırılmış ve üzüntüsünü giderecek bir şey yok hatta mendili bile gözyaşlarını silemiyor.

2.Yaş grubuna söylenebilecekler:


Bu yüz neden bu renklerle boyanmış. Bir darbe alındığında insanın yüzü, vücudu bu renkleri alır. Böyle bir durumda akla gelecek ilk renk mavidir ama “zamanla” mavi mora, yeşile, sarıya dönüşecektir. Bu kişi kimseden dayak yemiş değil ama üzüntüsü o kadar yoğun ve çarpıcı ki yüzüne yüzlerce yumruk yemiş gibi yani hem ruhsal hem fiziksel olarak hissettiği acı ile sarsılmış. Üzüntüsü, derdi ilk defa şu anda oluşmuş değil, daha önce de değişik zamanlarda benzer darbeler almıştı, o yüzden yüzünde yeni, eski ve daha eski darbelerin, kalp kırıklıklarının izini taşıyor. Birinin acısı dinerken yenisi gelmiş. Yüzünün bir kısmı renksiz, beyaz, çok üzülmüş bir kimseden bahsederken beti-benzi atmış deriz ya işte öyle. Damarlarından kan çekilmiş, kansız kalmış, gücünü yitirmiş.
Normalde kimsenin yüzü böyle yap-boz tahtası gibi ve binbir renk olmaz ama sanatçının yapmak istediği kusursuz, gerçekçi, fiziksel bir görüntü değil, o kadının neler hissettiğini resmetmek istiyor. Sokakta karşılaştığımız insanların ne düşündüğünü, ne hissettiğini, neden güldüklerini, neden ağlamaklı olduklarını, neden suratlarının kararmış olduğunu bilemeyiz. Sanatçı bize cam gibi kırılgan ve şeffaf bir yüzün gerisindekileri göstermek istiyor. Kadının suratını parçalamış olan sanatçı değil, kadının derdi. Sanatçının başardığı bu sıkıntıyı bize hissettirecek o çok özel dili yakalamış ve uygulamış olması. Suratı kötülüğünden dolayı parça parça etmiş değil, hem kahramanının kolay tanınmaması için bunu yapıyor hem de yapmak istediği kişiyi değil duyguyu resimlemek. Sanatçı anlaşılması çok zor bir resim yapmış değil, biz de hep yüzü darmadağın oldu, yüzü Çarşamba pazarına dönmüş benzeri tanımlamalar yapmaz mıyız, böyle derken neyi kasd ettiğimizi biliriz ama bu deyimleri yani farklı dili kullanırız, Picasso sanatçı olduğu için söylemiyor resmediyor. Resimdeki kadın sanatçının Paris’te birlikte yaşadığı kadınlardan biri, Dora Maar. Babasının ölüm haberini alınca yıkılmış. Gerçekte çok güzel bir kadınmış ama babasının ölüm haberini duyduğunda yüzünde beliren acılı ifade sanatçıyı etkilemiş. Tablonun adı Dora’nın portresi adını taşımıyor, Ağlayan Kadın adını taşıyor, bu da sanatçının bir portre değil insanın bir ruh halinin resmini yapmak istediğini gösteriyor. Bu resimde ağlayan kadın herhangibir zamanda, herhangibir yerdeki bir kadın, bir insan olabilir.

3.Yaş Grubuna söylenebilecekler:


Bu resim, kırılmış bir aynaya akseden insan yüzünü gösteriyor. Kırık,sivri kenarlı ayna parçaları acı gibi can yakıcıdır. Fotografın ortaya çıkışından önceki asırlarda yapılan resimlerde sanatçı doğayı ne kadar iyi kopyalarsa, resmini gerçeğine ne kadar benzetirse o kadar başarılı görülürdü. Picasso ise yaşanılanlar insan ruhunu kırabiliyorsa, insan yaşamını parçalayabiliyorsa, darbe gören ayna kırılıyorsa, resimde dengenin, güzelliğin, armoninin etkili, başarılı ifade edilmesi ne kadar önemliyse, çirkinliğin, düzensizliğin, kırılmışlığın, dağılmışlığın etkili, çarpıcı, başarılı ifade edilmesi o denli önemlidir diye düşünüyordu.
Bu resime bakmaktan hoşlanmadınız mı ? Acı çekmek de hoş değildir. Acıyı, kederi ifade etmesi istenen bir sanat eseri nasıl hoş olabilirki. Picasso’dan önce resimlerde keder az çok idealize ediliyordu, izleyici resme bakmakta zorlanmıyordu çünkü bu keder onu o kadar da ilgilendirmiyordu, kendi kederi değildi ki etkilensin, başkasının kederine dıştan bakıyordu. İlk defa Picasso, gözlemlenen değil hissedilen acıyı resmedebildi, resme bakan resimdekinin acısını kendi içinde hissedebildi. Resme dikkatli ve uzun baktığınızda sizi çarpıyorsa hedefe varıldı demektir, çünkü derin acı da çarpıcıdır. Acının resmini bir kadın yüzünde yapmakla bir yandan yakınındaki bir kadının çektiği acıyı paylaşması var, diğer tarafta kadının güzellik, şıklık sembolü fiziki görüntüsünün acıyla alt üst olmasının daha çarpıcı olduğunu düşünmesi var.


Gerçek sanatçı başkaları için değil kendi için eser üretir, bencillik sanatçının has özelliğidir. Gerçek sanatçı dekorasyon-süs amaçlı resim yapmaz, gerçekleri resmetmek ister, gizli-saklılığa, kandırmacaya, gibi yapmaya karşıdır.
Onun istediği acının insan ruhunu nasıl parçalara ayırdığını resmetmektir ve bunu yapar.

Tahminim ve dileğim bundan böyle bir Picasso resmine bakarken daha “farklı” bakmanızdır. İleride diğer sanatçılarınkiler gibi Picasso’nun da başka eserlerine birlikte göz gezdireceğiz.


PABLO RUİZ PICASSO


1881 Malaga İspanya doğumlu, babası resim öğretmeni. 17 yaşında resim tekniği oturduğunda Barselona’da idi. Gençliğindeki çevresinin hümanitarist ve sembolist etkisi sanatçın kişisel gelişmesinde önemli rol oynamıştır. 1904’ten itibaren Fransa’ya yerleşir, Paris’te edebiyat ve sanat dünyasından çok arkadaşı olur. Avinyonlu “Hanımlar” (Demoiselles d’Avignon) resmini yapmaya epey zaman harcar, yapar-bozar-yapar, bu resimle bu kadar uğraşmasının asıl nedeni resimde Espas’ın temsili ve algılanmasına yönelik getirmek istediği devrimsel yaklaşımdır. Sanatçının hayatını değiştiren, geleceğini garantiye alan büyük şansı Kahnweiler adlı genç bir koleksiyonerle yaptığı kontrattır. Matisse’le primitif Afrika sanatından, Braque’la cubiste yaklaşımdan etkilenmiştir ve bu doğrultuda üretmiştir. Espas’ın (alan) özneye değişik açılardan bakışla parçalanması ve resime yeni bir boyutu, zamanı, sokabilmesi büyük başarısıdır. Birinci Dünya savaşına katılmaz, İtalya’ya gider, klâsik sanattan ve Commedia dell’Arte’den etkilenir. Surrealist şairlerle arkadaş olur. İkinci Dünya savaşı öncesinde ülkesindeki faşistlerin karşısındaki Cumhuriyetçilere destek verir, Prado Müzesini yönetir, İspanyol diktatör Franco karşıtıdır. İspanyol faşistleri desteklemek amacıyla İspanya iç savaşı sırasında faşist Alman uçaklarının İspanyol Cumhuriyetçilerini bombalamasından çok etkilenir ve bunu bir insan-hayvan katliamı görüntüsü olarak  1937 de La Guernica (Madrid Prado Müzesinde) adlı tablosuna yansıtır. Savaş sonrasında pişmiş toprak, seramik eserler verir. Hayatında çok kadın olur. 1973’de 92 yaşında ölür. Yaşamı süresince büyük para kazanır, ölümünden sonra da ailesi eserlerinin satışı ve sebeb olduğu diğer kaynaklardan büyük para kazanmaya devam eder, üçüncü ciddi kazancı da onu beğenip, takdir edip, sanatına inanıp zamanını, parasını eserlerine yatıran koleksiyonerleri yapmıştır ki aralarında Türklerin de olduğu söylenir.
çok çalışmak zamanı

Çevrimdışı **aslı**

  • KENDİSİ
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.373
  • Karizma Puanı: 1342
  • ...SENLE BEN, BATI-DOĞU; AMA DÜNYA YUVARLAK...
Necip Yesiltepe ile SANAT SOHBET / ÇOCUK III
« Yanıtla #1 : 23 Ocak 2008, 22:26:58 »
çok güzel bir çalışma olmuş..teşekkürler ablacım..benim atölyemde de var bu resim ve çocukların çok dikkatini çekiyor gerçekten..

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
Necip Yesiltepe ile SANAT SOHBET / ÇOCUK III
« Yanıtla #2 : 23 Ocak 2008, 22:55:49 »
bugun 4. sınıf ögrencılerıme gostermıstım bu resmi ama yazıyı once okumus olsaydım yada bu yazıyı okuyup oyle ogrencılerıme gosterseydım resmı dıye bır keşke dedım gercekten hoş bır anlatım olmuş ve cok guzel bır paylaşım esracım emegıne saglık +1 canım  560a
« Son Düzenleme: 23 Ocak 2008, 22:58:21 Gönderen: _Daphne_ »

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Ynt: Necip Yesiltepe ile SANAT SOHBET / ÇOCUK III
« Yanıtla #3 : 21 Ağustos 2008, 09:41:21 »
ben teşekkür ederim canlarım konuya ilginize 360a
çok çalışmak zamanı