Gönderen Konu: ATATÜRK'ÜN KEHANETLERİ 1  (Okunma sayısı 1555 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.
ATATÜRK'ÜN KEHANETLERİ 1
« : 01 Kasım 2008, 13:12:28 »

ATATÜRK’ÜN KEHANETLERİ

Böyle Bir Liderle Dünya Daha Sonra Hiç Karşılaşmadı…

Türkiye’yi  I.Dünya Savaşı’nda yenmek için Çanakkale’ye bir büyük donanma ve yaklaşık 500 bin askerle gelen İngiliz ve Fransızlar, aslında 1000 yıl sonra yeni bir Haçlı zihniyetiyle yola çıkmışlardı… Anadolu’ya yüzyıllar önce gelen Haçlılar gibi gelen Avrupalıların hesap edemedikleri ve bilmedikleri bir subay vardı. Onun adı Mustafa Kemal’di ve geleceği önceden bilebilme yeteneğine sahipti. Çanakkale Cephe Komutanı Cevat Paşa’ya ve Kurmaylarına İngiliz ve Fransızların saldıracakları noktayı iki ay önceden bildirmiş fakat inandıramamıştı. Buna karşılık kendisi tedbirlerini aldı ve yenilgiyi zafere dönüştürdü. Yoksa birkaç gün içerisinde İstanbul işgal edilmiş olacaktı… Avrupalılar ancak 3,5 yıl sonra İstanbul’a girebildiler.

Atatürk ne kâhindir, ne de evliya… Ama onun bir takım güçlerinin olduğu da kesindir. Tıpkı Peygamberimizin karşısına gelerek, elindeki taşların sayısını soran Ebu Cehil’e peygamberin verdiği cevapta olduğu gibi… Hz. Muhammed Ebu Cehil’in elinde sakladığı taşların adedini doğru olarak yanıtladıktan sonra: “Bu bir ilimdir” demesi dikkat çekicidir.
Böyle bir ilim varsa ki varolduğu Parapsikoloji bilimince ispatlanmıştır, neden Mustafa Kemal ATATÜRK de bu ilime sahip olmasın… Çünkü tüm kanıtlar bunu gösteriyor…

Atatürk’ün geleceği bilmesini yakın arkadaşları onun ileri görüşlülüğüne bağlamışlardır. Ama söyledikleri ileri görüşlülüğün çok daha ötelerine geçmiştir. Atatürk yakın gelecekteki olayların haricinde, 1930’lu yıllardan 1990’ları ve hatta 2000’leri dahi görebilmiştir.

Bugün konuşulan Balkan Birliği’nin kurulmasından Atatürk yıllar önce bahsediyor… Avrupalı politikacıların gündemlerinde Avrupa Birliği yokken O Avrupa Birliği’nden söz ediyor… Ortadoğu’daki sorunların süreceğini ileri sürüyor…

Padişah II. Abdülhamit’in baskıcı döneminde, siz 1907’de Türkiye haritası çizeceksiniz… Gelecekteki Türk Devleti’nin sınırları bu olacak diyeceksiniz. Size kim inanır? Daha ufukta Meşrutiyet ilan edilmedi. Balkan Savaşı yok. Dahası, I. Dünya Savaşı ortada yok. Siz düşünün, kimi inandırabilirsiniz. Zaten kendisi de çoğu zaman çevresindekileri inandıramamıştır… Çevresindeki kişilerden o kadar farklı bir yapıya ve özelliklere sahipti ki, çevresindekilerin onu anlamaları mümkün değildi.

Görüşlerime benzer bir yaklaşımda bulunan 1981 yılında yayınlanan “Atatürk ile Konuşmalar” adlı eserin yazarı Ergün Sarı Bey, kitabının 23. Sayfasında şöyle diyor:  “Sanki karşımızda bir tarih bilici var…”  Evet… Gerçekten de bir tarih bilicisi var…

Atatürk savaşı kazandıktan sonra istese padişahlığını ilan etmez miydi? Ederdi. Ona kim dur diyecekti? Hiç kimse…

Çünkü Ordunun Başkomutanı O’ydu. Kaçan padişah Vahdettin’den sonra tahta çıkar ve hayatını eğlence içerisinde geçirirdi. Fakat O bunları düşünmedi. Kültür Devrimleri’ni yaparak, Türk insanına gereken değeri verdi. Özellikle gerçekleştirdiği Latin Alfabesinin kabulü çok önemli bir olaydır. Eğer Atatürk Batı tarzında bir devleti oluşturmasaydı, biz bugün ne olurduk? Hangi ülke düzeyinde olurduk? Hiç düşündünüz mü? Biz bir Suriye, Irak, Mısır veya Libya olurduk. Başımızdan bir diktatör gider, bir tanesi gelirdi. Çünkü Osmanlı Devleti içerisinde düzen şudur: Padişah, Halife’dir ve din ile Allah’ın yeryüzündeki temsilcisidir. Halk onun emirlerini dinler, ticaret ve tarımla uğraşır, bol bol çocuk yetiştirir ve vergi verir. Başka hiçbir hakka sahip değildir. Buna karşılık Atatürk devrimleri ile halka değer verdi. Kısacası milletini insan yerine koydu.

O Türkiye Cumhuriyeti’ni sıfırdan kurmuştur ve kıyamete kadar devam edecektir. Atatürk’ün ileri sürdüğü belki de en büyük kehaneti: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”




Atatürk’ün Kehanetleri – Ali Bektan- Sınır Ötesi Yayınları – Sf.15-17
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana