Gönderen Konu: Atatürk’ün Arkadaşlarına Söylediği Kehanetler  (Okunma sayısı 1991 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.



ATATÜRK’ÜN KEHANETLERİ

Atatürk’ün Arkadaşlarına Söylediği Kehanetler

Mustafa kemal henüz Daha kolağası (Ön Yüzbaşı) iken, Selanik’te arkadaşlarıyla bir gün Olimpiya Birahanesi’nde oturmuş sohbet ediyorlardı.

Önce Osmanlı Devleti’nin dış siyaseti ile ilgili bir konu üzerinde tartıştılar. Arkasından Mustafa kemal Osmanlı Devleti’ni ağır bir dille eleştirmeye başladı. Daha sonra da sanki işi şakaya dökercesine arkadaşlarına görevler dağıtmaya başladı.

Arkadaşları için bu, son derece eğlenceli bir toplantıya dönüşmüştü. Mustafa kemal’i gülüşerek dinleyen arkadaşları için söylenen sözler sadece bir şakadan ibaretti… Ancak aradan geçen yıllar büyük bir gerçeği ortaya çıkardı.

İşte o gün aralarında geçen konuşmanın tarihe geçen kayıtları…

Mustafa Kemal önce Tevfik Rüştü Bey’i göstererek:

-“Bu sakim siyaseti bir gün doktor vasıtasıyla düzelttireceğim…”

Yakın arkadaşı Nuri Conker, Tevfik Rüştü’ye dönerek cevap verdi: “Ne sen mi düzelteceksin?”

Bunun üzerine Mustafa Kemal tekrar devreye girerek, Tevfik Rüştü Bey’i kastederek:

-“Evet… Ben doktoru Hariciye Vekili yapacağım. Bütün falsoları ona tamir ettireceğim.”

Nuri Conker şakaya devam eder: “Demek sen doktoru hariciye Vekili yapacaksın… Ya beni?”

-“Seni de Vali ve Kumandan yaparım.”

Bu sırada Salih Bozok atılır: “Herhalde beni de bir şey yaparsın?”

-“Salih seni Yaver yapacağım ve yanımdan ayırmayacağım.”

Daha sonra da o yıllarda kendisinden daha kıdemli bir asker olan Fethi Okyar’a: “Seni Sadrazam (Başbakan) yapacağım” demişti.

Bütün bu konuşmalardan sonra Nuri Conker yine dayanamaz ve sorar: “Allahını seversen, sen ne olacaksın ki hepimize şimdiden böyle bir takım makamlar veriyorsun?”

Mustafa Kemal’in cevabı son derece net ve kısaydı… Ciddi bir ses tonuyla:

-“Bu memuriyetleri veren ne olursa, işte ben de o olacağım…”

Bu sözler o akşam için güzel bir sohbet olarak kalırken, geleceğin onları hangi makamlara getireceğini bilmiyorlardı…
İçlerinde geleceği bilen, sadece Mustafa Kemal’di…

Yıllar sonra Fethi Bey Başbakanlık ve parti başkanlığı görevini Gazi Mustafa Kemal’den aldı. Atatürk bu kehanetini söylediğinde Fethi Bey Binbaşı, Mustafa Kemal ise Kolağası yani Ön Yüzbaşı idi.

Atatürk Osmanlı Hanedanı’na mensup bir kişi olmadığı için elbette padişah olamazdı. Fakat padişah ayarında bir kişi olabilirdi. Bu mevkii de Cumhurbaşkanlığı idi. Atatürk daha 1907-1908 yılları arasında kendisinin bir gün Cumhurbaşkanı olacağını biliyordu. Ayrıca o yıllarda padişahlık kuvvetli ve kutsaldı. Padişahlığın yıkılması diye bir şey kolay kolay düşünülebilecek bir şey bile değildi. O yıllarda böyle bir düşünce bile kimsenin aklının ucundan dahi geçemezdi…

Diğer arkadaşlarına gelince… Onlar da aradan geçen yıllardan sonra, o konuşmanın aslında hiç de basit bir şaka olmadığını anladılar…

Atatürk kehanetlerini ileri sürdüğü zaman olayların gerçekleşmesine daha 15 yıl vardı.

Etrafındakiler onun bu özelliğini daima ileri görüşlülük olarak yorumlamışlardır. Şimdi diyeceksiniz ki, neden çevresindeki kişilere kendisindeki bu özelliği açıklamıyordu?

O yıllarda ona kimse inanmaz hatta ona deli gözüyle bakmaya başlarlardı. Günümüzde dahi yeni yeni Parapsikoloji önem kazanmaya başladığını dikkate alacak olursak, O’nun bu sırrını saklamasının doğal karşılanması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkacaktır.






Atatürk’ün Kehanetleri – Ali Bektan- Sınır Ötesi Yayınları – Sf.75-77
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana