Gönderen Konu: ATATÜRK’ÜN KURTULUŞ SAVAŞI’NDAN ÖNCEKİ KEHANETLERİ  (Okunma sayısı 1627 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.


ATATÜRK'ÜN KEHANETLERİ



ATATÜRK’ÜN KURTULUŞ SAVAŞI’NDAN ÖNCEKİ KEHANETLERİ

Dünya tarihinde iki çeşit lider vardır. Birinci tipte olanlar: Büyük İskender, Sezar, Napolyon gibi liderlerdir.
İkinci tipte olanlara en güzel örnek Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Birinci tipte olan liderler tarihin gidişini değiştirmişler ama insanlık için pek fazla bir şey yapmamışlardır. Atatürk ise hem Türk Milletine, hem de insanlığa hizmet etmiş bir dahidir. Onun fikirlerini henüz yeni yeni, daha iyi kavrayabilmekteyiz. Çünkü gizli kalmış yönleri daha fazladır.

20. yüzyılı etkileyen hatta o yüzyıla damgasını vuran lider olarak Atatürk’ü gösterebiliriz. Onu ne Hitler’le, ne de Musolini ile karşılaştırabilmek mümkün değildir. Atamız gerek şahsiyeti, gerekse eserleri ve fikirleri ile uluslara örnek olmuş bir dahi ve kahramandır. Onun izinde giden liderlerin başlattıkları bağımsızlık savaşları ikinci dünya savaşından sonra başarıya ulaşmıştır.

Dünya tarihinde isim yapmış liderlerin, kahramanların, mucitlerin ve sanatkârların hayatlarında ilginç ve esrarengiz olaylar hep yer almıştır.

Mustafa Kemal Atatürk yurdu düşmandan kurtarmak için Samsun’a çıktığı zamandan, Kurtuluş Savaşı’nın bitimine kadar geçen süre içinde kendisinde olan bir yetenek vardı. Kendisinin düşüncelerine karşı çıkan kimselerin engellemelerine rağmen, bu yetenek sayesinde yapmak istediklerini başarmıştır. Bu yeteneği ESP yeni “Üstün Sezme gücü”dür. Atatürk yaşamı boyunca bu gücü kullanmış fakat bundan etrafındakilere bahsetmemiştir.

Onunla beraber Milli Mücadeleye katılan, Türkiye Cumhuriyetini kuran silah arkadaşları ve dostları; kendisindeki bu yeteneği sadece onun ileri görüşlülüğüne yorumlamışlardır. Çünkü o devirde, bu hiç kimsenin düşünebileceği ve kabul edebileceği bir konu değildi. Şimdi bile inanmayan kimselerin çıkacağını biliyorum…

Mustafa Kemal Atatürk doğduğu zaman Osmanlı İmparatorluğu ekonomik ve askeri alanlarda gerilemeye başlamıştı. Yüzyıllardır elinde olan bazı topraklarını kaybediyordu. Ekonomisi tamamen yabancıların elindeydi ve sömürülmekteydi. Ülkenin sırtına borçlar yığıldıkça yığılmış, halkın ödediği vergileri bile, yabancılar kendi keyiflerine göre topluyorlardı. Türk Milleti bir karışıklığın içinde bocalayıp duruyordu. Yönetimi elinde bulunduran II. Abdülhamit bir baskı içerisinde imparatorluğu yönetmekteydi. İşte bu karışıklık içinde ülkeyi ve Türk milletini kurtaracak lider dünyaya gelmişti. Yıl 1881’di…

Bu lider Mustafa Kemal Atatürk’tü…

Olanaksızlar içinde, herkesin moralsiz olduğu bir ortamda çalışma yapmak ve kitleleri peşinden sürüklemek çok zor bir iştir. Kurtuluş Savaşı’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurana kadar geçen süre içinde karşılaştığı engellerin, zorlukların ve sıkıntıların üstesinden gelirken “Üstün Sezme Gücü”nü kullanmasıyla mümkün olabilmiştir. Çünkü verdiği kararların sonucunu önceden kuvvetli bir şekilde hissedebiliyordu. Yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine yeni bir devlet; hem de kanunları, yönetimi, eğitim sistemi, ekonomisi, dejenere olmuş eski gelenekleri kısaca her şeyiyle modern bir devlet kurabilmek büyük güç isteyen bir iştir. Hemen altını çizmek istiyorum ki, dünya üzerinde böyle bir işin üstesinden gelebilen bir başka kişi daha yoktur.

Bu abartılı bir methiye değil, gerçeğin ta kendisidir…

Tarihte birçok yöneticilerin, kralların, kraliçelerin bazı önemli kararları alırken kehanet yeteneğine sahip kâhinlere danıştıkları biliniyor. Hatta Osmanlı İmparatorluğu’nda bazı padişahların müneccimlerden (kâhinlerden) yararlandıklarını ve yanlarından ayırmadıklarını tüm tarih kitaplarında okuyabilirsiniz.

19. yüzyılda İngiltere’yi yönetmiş olan Kraliçe Victoria’nın yanından ayırmadığı bir kahini vardı. Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak benim anlatmak istediğim konu insanın içindeki o inanılmaz gücüdür. Ve bu “Üstün Sezme Gücü”nün falcılıkla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.

Saint Agustin der ki: “İnsanda öyle bir kudret vardır ki, akıl bunu kavramaya yetmez.”
….





Atatürk’ün Kehanetleri – Ali Bektan- Sınır Ötesi Yayınları – Sf.67-71
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana