Gönderen Konu: MANTIK SINIRLARININ ÖTESİNDE  (Okunma sayısı 1514 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.
MANTIK SINIRLARININ ÖTESİNDE
« : 01 Kasım 2008, 13:17:00 »

ATATÜRK'ÜN KEHANETLERİ


MANTIK SINIRLARININ ÖTESİNDE

İnsan beyninin kimyasal ve elektriksel yöntemlere göre işlev gördüğü bilinmektedir. Ancak ölçülemeyen bir zihin ve bilinçlik halleri, klasik fizik çerçevesine sığdırılamamaktadır. Telepati deneyleri düşünce enerjisinin aktarılabildiğini ve aynı şekilde dalga olarak alınabildiğini kesinlikle kanıtlamaktadır. İşin ilginç olanı, bazı algıların, meydana gelecek olan bir olgudan söz etmesidir.

Bilinç halinin ötesinde, Parapsikoloji kürsülerinde bir de ön bilinç şekli olarak ifade edilen bir hal de ele alınmaktadır. Bilinmeyen bir enerjinin beyinde oluştuğu ve gelecekle ilgili bazı bilgileri ender de olsa fısıldadığı fark edilmiş durumdadır. İşte ilk başta Parapsikoloji bunu ele almış ve araştırmalarını bu yönde geliştirmiştir.

Gelecekteki olayları Atatürk’ün önceden bildiğini ileri sürerken, bizzat onun yaşadıklarından hareket etmekteyim. Örneğin: Kurtuluş Savaşı’nın doruk noktasına çıktığı Sakarya Savaşı sırasında Atatürk’e şöyle sormuşlardı: “Sakarya cephesi bozulsaydı ve düşman Ankara’ya doğru ilerleseydi ne yapardınız?

Atatürk’ün cevabı pek kısa oldu:
-“Güle güle beyler der, onları Anadolu’nun ortasında yok ederdim…”

Atatürk çok emin konuşmaktadır. Atatürk Sakarya Savaşı’nda er veya geç ama mutlaka düşmanı mağlup edeceğini kesin olarak biliyordu. Şimdi birçok kimse şunu haklı olarak düşünecektir: Bu kadar emin olmasının ardındaki sır neydi? Nereden ve nasıl biliyordu?

Öncelikle hemen belirtmeliyim ki, bunu Askeri yönden açıklayamayız. Çünkü Türk Ordusu, kuvvetçe kendisinden çok üstün olan düşman güçleriyle çarpışmaktaydı. Ve mantıksal olarak bakıldığında ortada büyük bir risk vardı.
Öyleyse geriye tek bir açıklama yolu kalıyor: O da Atatürk’ün mantık sınırlarını aşan parapsikolojik bir güce sahip olması ve bunu kullanması…

Yıllar öncesinin ünlü kâhini Michel Nostradamus şöyle diyordu:
“Çok uzun bir zamandan bu yana gerçekleşen ne kadar çok kehanette bulundum. Bunlardan bir çoğu ilahi güç ve irade neticesinde meydana gelmiştir.”

Ünlü kâhinin bu sözlerinden, kehanet mekanizmasıyla mistik bir bağlantının olduğu da anlaşılabilir. Öyleyse kehanet gücü bazı özel ve seçilmiş insanlara verilmiştir. Tarih kitaplarında ve din kitaplarında peygamberlere, ermiş kişilere böyle bir gücün verilmiş olduğunu görüyoruz.

Mistik kitaplarda Tanrısal sırlara sahip olan insanların bu güçten yararlanabildiği yazılıdır. İnsanın mistik dünyasıyla ilgili çok eski kayıtlarda; bu güçten yararlanabilenlerin çok uzaktaki olayları veya gelecekteki olayları önceden görebildikleri yazılıdır.

….

Konuya mistik açıdan yaklaşıldığında, belirli bir seviyeye gelebilmiş insanların içlerinde zaten varolan Tanrısal güçleri ortaya çıkartabildiklerini söyleyebiliriz.

Mustafa Kemal Atatürk neden bu yetiye sahip olmuştur? Çünkü O’nun bir görevi vardı… O ülkeyi kurtaracaktı… Çökmek üzere olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine yepyeni çağdaş bir devlet kuracaktı… Atatürk, karşılaştığı zorlukların üstesinden gelirken, bu kehanet yeteneğini kullanmıştır. Bu gücü Tanrı’dan aldığını İslami değerler içerisinde kabul edebiliriz. Şunu hemen söyleyelim ki; kehanet mekanizmasının sırlarından Anadolu’da Bâtıni Tasavvufi çalışmalarda bulunan Sufi dergâhları da öteden beri haberdardılar…

…..

Atatürk de bazı ilahi güçlerle temas halindeydi… Kurtuluş Savaşı sırasında, zor koşullar altında çalışarak vatanı kurtarmaya çalışan Mustafa Kemal Atatürk’e bu ilahi güçler, onun zor anlarında yardımcı oluyorlardı.
İç aydınlanmasını sağlamış bazı Sufi dervişlerinin öldükten sonra zaman zaman insanlara yardım etmek üzere göründüklerini de unutmamak gerekir. Anadolu’da Kurtuluş savaşı sırasında ciddi ve sözüne güvenilir çok sayıda kişinin anlattıkları binlerce sıra dışı gizemli olayların olduğunu da biliyoruz. O zor günlerde Türk insanının haklı davasına yardım eden Ruhsal Alem’in varlıklarının yanı sıra; bizzat Ruhsal Alem’in de Atatürk’e de yardım etmiş olduğunu söylemenin, abartılmış olduğunu düşünmüyorum.
….




Atatürk’ün Kehanetleri – Ali Bektan- Sınır Ötesi Yayınları – Sf.29-35
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana