Gönderen Konu: Eda Özbekkangay -ebru üzerine  (Okunma sayısı 5103 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Eda Özbekkangay -ebru üzerine
« : 19 Şubat 2008, 23:54:30 »


Eda Özbekkangay
 
 
Söze neden ebru sanatı diyerek başlamak istiyorum. Bu sanat sizin için nasıl bir tutku ve size neler çağrıştırıyor?

Ebru bir aşktır, ebrucu için. Bu sebepten, ebru üstadı Mustafa Düzgünman
'Ebruname' sinde şöyle der: “Ben ebruya âşık oldum düştüm onun peşine / Leylâ gibi nazlar etti yaramadı işime”. Ebrunun dünyasına dâhil olanın, bu sanattan ayrılması mümkün değildir.

Ebru, gönülden tekneye düşen renklerin ve ebrucunun aşk yolculuğudur. Sanatçı, bu yolda, ilahî güzelliğin sırrını teknesinde yaşar ve tekrarı olmayan eserini mutlak güzelliğe havale eder. Ebrucunun boyası topraktan, fırçası gül dalındandır. Sanatçı, renklerin ve damlaların diline tercüman olur teknesinin başında. Eserini, kâğıda nakşeder ve ölümsüzleştirir. “Su üzerine nakış atmanın sırrı” diye tanımlanan ebru, refakatçi olmuştur her dem tezhibe ve hatta. Geleneksel sanatlar bu sayede birbirini tamamlar ve bakana bir güzellik ve estetik sunar.

Bu sanata başlamanız nasıl oldu? Neden “Ben bir ebru sanatçısı olmalıyım!” dediniz?

1997 yılında düzenlenen Uluslararası Ebru Kongresi’nde Hikmet Barutçugil ile tanıştım ve onun teşviki ile öğrencisi oldum. Birkaç yıl boyunca ebru kurslarına aralıklarla devam ettim ama içimdeki ebru sevgisi 2001 yılında aşka dönüştü. Bir asır önce büyük dedemin ilim, irfan ve sanat yuvası haline getirdiği ve doğup büyüdüğüm Özbekler Dergâh´ında ailemin de desteğiyle ebruyu yeniden canlandırmayı ve ata sanatını yaşatmayı, dedeme layık bir torun olmayı kendime görev edindim. Bir taraftan dergâh içerisinde kurduğum atölyede çalışırken diğer taraftan da Niyazi Sayın, Uğur Derman, Alparslan Babaoğlu, Sadrettin Özçimi, Feridun Özgören, Fuad Başar gibi değerli üstatlardan feyzalmaya başladım.



İlk sergimi ise Ocak 2004’te büyük dedem Hezarfen İbrahim Edhem Efendi´nin ölümünün 100. yılında, kurucusu olduğu ve ilk müdürlüğünü yaptığı Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi´nde açtım. Böylece hem dedemi anmış olduk hem de gönül verdiğimiz ebru sanatının yeni kuşaklara tanıtılmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmuş oldum. 

Biraz da kendinizden ve aldığınız eğitimlerden bahseder misiniz?

1977 yılında Üsküdar Sultantepe’de  bulunan Özbekler Dergâhında dünyaya geldim. Dedem Hezarfen İbrahim Edhem Efendi’nin kurucusu olduğu ve ilk müdürlüğünü yaptığı Sultanahmet Endüstri ve Meslek Lisesi’ne onur öğrencisi olarak kabul edildim. Daha sonra Haydarpaşa Endüstri ve Meslek Lisesinin Makine Ressamlığı bölümünden mezun oldum. Dergâhta yaşadığım mekândaki atölyemde ebru yapmaya devam ediyorum ve aynı zamanda özel bir şirkette halkla ilişkiler müdürü olarak çalışıyorum. 

 

Ailenizin ve büyüdüğünüz çevrenin de bir ebru sanatçısı olmanızda etkisi büyük olsa gerek. Ne diyeceksiniz?

Bilindiği kadarıyla Mehmed Sadık Efendi( ö.1846 ) anayurdu Buhara’da öğrendiği ebru sanatını İstanbul’a getirmiş ve oğulları İbrahim Edhem ve Mehmed Salih
efendilere de öğreterek bu sanatın Osmanlı Türkiyesi’nde yaygınlaştırılmasını ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde de sürekliliğini sağlamıştır. Bugün Necmeddin Okyay, Abdülkadir Kadri Efendi, Sami Okyay, Sacit Okyay, Mustafa Düzgünman ve Niyazi Sayın ebru sanatkârlarının mekânı hep Özbekler Dergâhı olmuştur. Dedem kâmil insan ve usta ebrucu İbrahim Edhem Efendi 1829 yılında dünyaya gelmiş. İlköğrenimini Hacce Hesna Hatun Mektebi’nde tamamlamış. Ailesi ve Buharalı âlimlerden ders alarak yetişen İbrahim Edhem Efendi Türkçe, Arapça ve Farsçaya şiir yazabilecek kadar vakıfmış. Özbekçe, Azerice ve Ermenice de konuşabilen İbrahim Edhem Efendi’nin, bir yandan müspet bilimlere(matematik – kozmografya ) diğer yandan da zanaatkârlığa olan merakı ona “hezarfen “(bin sanat sahibi) unvanını kazandıracaktır.


“Hezarfen” İbrahim Edhem Efendi dedemi maalesef yakından tanıma imkânım olmadı. Ancak, ben de onun gibi Üsküdarlıyım. Çok yönlü ve çok boyutlu bir kişiliğe sahip olan İbrahim Edhem Efendi, doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkaklık, mühürcülük, dökmecilik, tornacılık, demircilik, tesviyecilik, makinecilik, matbaacılık, dokumacılık ve mimarlık gibi fen ve zanaatlarda uzmanlık sahibidir. Ebru sanatına özel ilgi gösteren İbrahim Edhem Efendi, eserlerini “Kami“ mahlasıyla imzalardı. Ebru sanatının aletleri başta olmak üzere pek çok eşyanın teknik resim ve modelini kendisi çizermiş. İncelmiş bir ruh halinden yansıyan sanat melekeleri ise, ben de bunu, aile mesleğini devam ettirmek azmiyle ebruculukta buldum. Her şeyin bir eşref zamanı varmış. Benim ebru sanatı ile ülfetim 1997 yılında düzenlenen bir uluslararası ebru
kongresinde sevgili Hikmet Barutçugil hocamla tanışmamla başladı. Kendisinin teşviki ile öğrencisi oldum. Birkaç yıl boyunca ebru kurslarına aralıklarla devam ettim. 2001 yılında içimdeki ebru sevgisi aşka dönüştü.

Suda açılan çiçeklerle gelen kültür, sanki benim ruhumu da yıkıyor, güzelliklerle tezyin ediyordu. Aynı zamanda bu sanat beni sular gibi akıtarak ecdadıma taşıyordu. Her yaptığım ebruda sanki İbrahim Edhem dedemin elimi tuttuğunu ve beni yüreklendirdiğini hissediyorum. Her ebruda onunla buluşuyor, bütünleşiyorum. Bu arada saygın büyüklerimden başka, Niyazi Sayın, Uğur Derman, Feridun Özgören
Fuat Başar ve Sadrettin Özçimi hocalarımın bu tarihi yolculukta beni ne kadar şevklendirdiğini ve feyizlendirdiklerini de ifade etmek isterim. Hepsine ayrı ayrı müteşekkirim.

 

Son olarak da şunu belirtmek istiyorum. Doğup büyüdüğüm ve onların feyizleriyle dolu bu mekânda ecdadımın izinden yürümeye karar verip, bir asır önce Hezarfen İbrahim Edhem Efendi dedemin ilim, irfan ve sanat yuvası / ocağı haline getirdiği dergâhta ata yadigârımız olan ebru sanatını yeniden canlandırmayı, yaşamayı
dedeme layık olma azmi ve iradesinde bir torun olarak daha da ötelere taşımayı kendime görev edindim. Ve nihayet her şeyden önemli olan Yüce Rabbime ebru sevgisini içime küçük bir tohum olarak ekip devasa bir aşk ağacına dönüştürdüğü için ebru sanatımızı yüzyıllar öncesinden bugünlere ulaşmasında vesile olan bütün üstatlarımızı rahmetle anarak, şükranlarımı sunuyorum.

Peki bir ebru yapım süreci nasıl işler? Hangi adımlar izlenir bu yaratma sürecinde?

Ebru sanatı tamamen doğal malzemelerden yapılan bir sanat. Zorluğu da buradan geliyor zaten. Fırçalarımız gül dalından, at kuyruğundan oluşuyor. Bunlar kırtasiye malzemesi değil. Herkesin kendi fırçasını, kendi teknesini hazırlaması lazım. Bunu aslına uygun olmayan bir şekilde uygulamak isteyenler başarılı olamıyor.
Fırçaları elle tek tek bağlamak ve hazırlamak gerektiğini söylemiştik. Boyalar da aynen tek tek hazırlanmak durumunda. Boyalar tabiattan elde edilen boyalar, toprak boyaları. Bunlar iyice eziliyor, ezildikten sonra cüzi bir miktar sığır ödü ile kavanozlara konuyor. Sığır ödü kullanılarak hem boya ayarı yapılıyor hem de boyanın su üzerinde yüzey gerilimi ile durması sağlanıyor.



Ebru ne demek peki? Bu isim nereden geliyor ve bu sanatla alakası ne?

Kitre ya da benzeri kıvam arttırıcı malzemeler kullanılarak yoğunluğu arttırılan bir sıvı üzerine içinde sığır ödü bulunan toprak boyaların serpilmesi suretiyle elde edilen desenlerin, sıvının üzerine kapatılan kâğıda aktarılmasıyla gerçekleştirilen bir kâğıt süsleme sanatıdır.

Ebru kelimesi bize Çağatayca bir kelime olup “ebre” den geçmiştir. Ebru bir Çağatay
bölgesi olan Buhara’da doğmuş, İran’a uğramış, oradan Anadolu’ya gelmiştir.

Amerika’da ve Türkiye’de sergiler açmışsınız. Şu an proje aşamasında olan sergileriniz var mı?

İlk sergimde yer alan çalışmalarım Yıldız Sarayı’na taşındı. Bir ay kadar da orada sergilendi. İlk yurtdışı sergim ise New York’taki Türk haftası vesilesiyle oldu. Sonra geçtiğimiz sene Mayıs ayında Paris’te gerçekleşen  “Osmanlı’da Lale Devri” konulu karma sergide ebrularımı sergiledim. Ve daha sonra yurt dışındaki ve sergilerimde görüyorum ki oldukça ilgi var. Amerika’da çok fazla Özbek vardı ve onlardan da çok olumlu tepkiler aldım. Ebru zaten Orta Asya kökenli bir sanattır. Bütün bu güzel tepkilere rağmen sürekli sergi açma amacını taşıyan biri değilim. Dedem Edhem Efendi’nin sorumluluğu üzerimde, enerjimi ve zamanımı daha verimli çalışmak ve bu sanatın bir sonraki kuşaklara doğru aktarılarak yaşamasına katkıda bulunmak amacını taşıyorum. Bunun için ise sürekli kendimi aşmaya ve büyük üstatlardan sürekli öğrenmeye çalışıyorum.

 

Şu an için planladığım bir sergi çalışmam yok. Fakat zaman içersinde çeşitli anma veya destek projeleri çıkabiliyor davet edildiğim. Bu tür sergi veya organizasyonlara seve seve katılıyorum.

Bir de şunu sormak istiyorum. Her isteyen, ilgi duyan ebru yapabilir mi? Yani yetenekli olmak mı daha önemli, yoksa ilgili ve meraklı olmak mı daha önemli?

Bence meraklı ve sabırlı olmak gerekli  bu sanatta.

Son olarak ebru yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Bana göre ebru kursla öğrenilmez ancak tanınabilir. Yani hangi malzemeler kullanılır, kaç çeşittir, teknikleri nelerdir vb. Ama aslında iyi ebru yapabilmek için mutlaka kendi teknenizi açmanız ve mümkünse burada bir usta nezaretinde sürekli çalışmanız gereklidir. Ebru geleneksel bir sanat olduğu için uygulanmasında teknolojinin kullanımı konusunda iki kere düşünmek gerekiyorsa da ebru ile tanışmayı yaygınlaştırmak için kullanılabilir. Ancak radyo, televizyon ve yazılı basının ebruya ve diğer sanatlarımıza hak ettiği ilgiyi gösterdiğini söylemek doğru olmaz. Özellikle televizyon daha fazla kullanılabilir. Bu bağlamda siz de bu tanıtıma katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
 
alıntıdır
 
 


[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 28 Ağustos 2008, 23:29:32 Gönderen: ...:::£sra:::... »
çok çalışmak zamanı

Subhidam

  • Ziyaretçi
Ynt: Eda Özbekkangay -ebru üzerine
« Yanıtla #1 : 20 Haziran 2008, 16:56:16 »
   Merhaba  Eda hanım, ben Özbek asıllı Buhara doğumluyum. 5 yıldir Türkiyede ayılemle oturuyorum. Ebru sanatı ve Buhara tarıhı ıle ilgili bilgilerimizi paylaşa biliriz
                                                                       Sayğılarımla Tursuna
« Son Düzenleme: 20 Haziran 2008, 16:57:43 Gönderen: Subhidam »