Gönderen Konu: İsmail Hakkı Oygar (1907-8, Bulgaristan-Petriç-1975, Bozcaada)  (Okunma sayısı 7702 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.

İsmail Hakkı Oygar (1907-8, Bulgaristan-Petriç-1975, Bozcaada)


1923 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi resim ve heykel bölümlerinde eğitim gören İsmail Hakkı Oygar [1], buradaki eğitimini tamamladıktan sonra Paris'e gider. O yıllarda Paris'te bulunan ve Türkiye'ye döndüklerinde Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'ni oluşturacak olan Cevat Hamit Dereli, Muhittin Sebati, Şeref Kamil Akdik, Mahmut Cemaleddin Cuda, Ratip Aşir Acudoğlu, Nurullah Cemal Berk, Fahreddin Arkunlar ve Hale Salih Asaf'ın arasına katılır.

Oygar, Paris'te Ecole des Arts Décoratifs'te (Dekoratif Sanatlar Okulu) İç Mimari ve Dekorasyon; Arts et Metiers'de seramik-cam hamuru eğitimi görür ve nişanlısı Hale Asaf ile birlikte, Paris'te revaçta olan özel akademilerden birine, Grande Chaumiére'ye devam eder. [2] İlk seramiklerini 1928 yılında Paris Expose á la Nationale'de (Milli Sergi) sergileyen İsmail Hakkı Oygar, 1928 yılında İstanbul'a döner.

İstanbul'a döndüğünde Güzel Sanatlar Akademisi Tezyinat Bölümü'nde Weber'in atölyesinde öğretmen yardımcılığına getirilir. Bu sırada dönemin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Mustafa Necati ve Akademi müdürü Namık İsmail, yeni kurulmuş olan Tezyini Sanatlar Bölümü'nün geliştirilmesi taraftarıdır. Bu nedenle yurtdışından henüz dönmüş olan Oygar, burada bir seramik atölyesi kurmakla görevlendirilir ve böylelikle Türkiye'deki seramik eğitimi başlar.

Paris'te, İstanbul'a döndüklerinde Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'ni oluşturacak olan gurubun arasında yer alan Oygar, 1929 yılında kurulan bu gurubun, ancak 4. sergisi itibariyle, sergilerine katılır. 15 Şubat 1931 tarihinde, İstiklal Caddesi No:310'da yer alan Moskovit Salonu'ndaki sergide Oygar'ın 2 suluboya manzarası, 4 vazosu, 1 meyveliği, 1 kasesi ve 2 sigaralığı sergilenir. [3] Oygar, gurubun ilk döneminin son sergisi [4] olan 25 Teşrinievvel (Ekim) 1931 tarihli İstanbul Türk Ocağı Sergisi'ne ise, 7 vazosu ile katılır. [5]

İsmail Hakkı Oygar, 1935 yılında I.İzmir Enternasyonal Sanat Fuarı'nda Sanat Müşaviri olarak görev alır; 1937-50 yılları arasında da Etibank Müşavir Dekoratörü olarak görev yapar. Bu arada 1938 yılında açılan Galata Yolcu Dekorasyonu yarışmasını kazanır. [6]

İsmail Hakkı Oygar'ın Türk Plastik Sanatlar Tarihi'ne önemli bir katkısı da, 1945 yılında, Beyoğlu'nda Karlman Pasajı'nın karşısında yer alan atölyesini (İstiklal Caddesi No:357) bir sanat galerisi haline getirmesidir. Galeri İsmail Oygar adını taşıyan bu kurum, 1939 yılında Taksim Meydanı'nda açılan Resim Heykel Daimi Satış Galerisi'nden sonra ikinci örnektir ve 1946 yılına kadar etkinliğini sürdürür. [7]

İsmail Hakkı Oygar, eğitici kişiliğinin yanı sıra seramik sanatının yurtdışında da etkin olmasını sağlamış bir isimdir. Uluslararası sergi ve kongrelerde delegelik ve komiserlik yapan Oygar, Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde Çağdaş Türk Seramik Sergileri'nin düzenlenmesine öncü olur. 1962 yılında Prag'da açılan Uluslar arası Çağdaş Seramik Sergisi'nde Türkiye Sergi Komiseri ve Uluslararası Seramik Akademisi (IAC) III. Kongresi Türkiye Temsilcisi olan Oygar, 1963 yılında da Venedik'te III. Türk Sanatı Kongresi sırasında Tarihi Türk Sanatı ve Çağdaş Türk Seramik Sanatı Sergilerini düzenlemiştir. 1967 yılında IAC geleneksel sergisinin ve genel kurulunun İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde yapılmasına öncülük eden Oygar, aynı zamanda bu kurula üye kabul edilen ilk Türk seramik sanatçısıdır. Oygar'ın, bu sergide altın madalya kazandığı da bilinmektedir.

Gerek eğitimciliği, gerek galericiliği ve gerekse seramik sanatının uluslar arası boyutlara taşınmasında öncü bir tavrı olan İsmail Hakkı Oygar, 1975 yılında Bozcaada'da geçirdiği bir traktör kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kaynaklarda Oygar'ın resim bölümünden ve heykel bölümünden mezun olduğuna dair iki farklı bilgi bulunmaktadır. Bkz. L. Özer Yeltan, "İsmail Hakkı Oygar", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C.3, s.1404; "İsmail Hakkı Oygar Seramik Sergisi Aralık 15- 30 1964 Ankara", Ankara, 1964, s.5; Kaya Özsezgin (Haz.), Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedisi, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 1999, s.365. Yukarıda bir kısmı verilen kaynaklardan Oygar'ın yaşadığı dönemde açmış olduğu serginin broşürünü temel alacak olursak, Oygar'ın heykel bölümünden mezun olduğunu ve resim bölümüne de misafir öğrenci olarak devam ettiğini düşünmemiz mümkündür.

[2] Académie de La Grande Chaumiére, Montparnasse'ta, Grande Chaumiére Sokağı'nda, mimar Charles Garnier'nin (1825-1898) yanında yetişmiş olan İsviçreli mimar Eugéne Stettler'in kızı Martha Stettler (1879-1946) tarafından kurulmuştur. Paris'te Güzel Sanatlar Okulu'nun katı tutumunun, öğrencilere çağdaş akımlarla ilgilenme fırsatı verilmemesinin ve Paris'e, dünyanın çeşitli bölgelerinden gelmekte olan öğrencilerin bu okuldaki dil barajını aşamamalarının bir sonucu olarak kurulan özel akademilerden biri olan Grande Chaumiére'nin, özgür bir çalışma ortamı olduğu; hatta sık tercih edilen özel akademilerden biri olan Julian'e göre daha özgürlükçü bir yapıya sahip olduğu bilinmektedir. Grande Chaumiére'de Othon Friész, Henri Goéetz, Lucien Simon, Pierre Vaillant, Yves Brayer ve André Lhote ders vermektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Gönül Akgerman, 1850-1950 Arasında Türk Ressamların Paris'te Çalıştıkları Atölyeler ve Hocaları, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2001, s.37;125.

[3] Müstail Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği 4üncü Sergisi Kataloğu, İstanbul, 1931.

[4] Bkz. Burcu Pelvanoğlu, "Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği", www.sanalmuze.org

[5] "Müstakil Ressamlar Sergisi", 26 Teşrinievvel 1931, Son Posta; "Müstakillerin Sergisi", Artist, 8, 5 Teşrinisani 1931, s.4,15.

[6] "İsmail Hakkı Oygar Seramik Sergisi Aralık 15- 30 1964 Ankara", Ankara, 1964, s.5-7.

[7] Galeri İsmail Oygar'da açılan ilk sergi, 16 Mart 1945'te açılan D Grubu'nun 12. sergisidir. Bu sergiyi Kasım 1945'te Zeki Kocamemi Sergisi, Aralık 1945'te Zeki Faik İzer Sergisi, 19 Ocak 1946'da Cemal Tollu Sergisi, Şubat 1946'da Zahide Özer Sergisi, art 1946'da Yeniler Grubu Sergisi, Nisan 1946'da Hamit Görele Sergisi ve Mayıs 1946'da Hakkı Anlı Sergisi izler. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Üstünipek, "Türkiye'de Galericiliğin Tarihsel Örnekleri: Galeri İsmail Oygar", Türkiye'de Sanat, S.50 (Eylül 2001), s.46-51.


İsmail Hakkı Oygar'ın Sanatı Üzerine
 
"İsmail Hakkı Oygar'ın Sanatı Üzerine" bir yazı yazmak, eldeki örneklerin de yetersizliğini göz önüne alacak olursak, belki de deveye hendek atlatmaktan daha zor bir iş… Oygar'ın biyografisini yazarken, sanatçının İstanbul'a döndüğünde Güzel Sanatlar Akademisi Tezyinat Bölümü'nde Weber'in atölyesinde öğretmen yardımcılığına getirildiğini; bu sırada dönemin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Mustafa Necati ve Akademi müdürü Namık İsmail'in, yeni kurulmuş olan Tezyini Sanatlar Bölümü'nün geliştirilmesi taraftarı olduğunu; bu nedenle yurtdışından henüz dönmüş olan Oygar'ın, burada bir seramik atölyesi kurmakla görevlendirildiğini ve böylelikle Türkiye'deki seramik eğitiminin başladığını söylemiştik. Evet, seramik eğitimi başlamıştı, ama nasıl? Bunu Ayfer Karamani'den dinlemeli: "Sadi Diren seramik bölümünde öğrenciydi…Gelir gider onun seramik yapışını seyrederdim. Mezun olduğum yıl, seramik bölümündeki iki hocaya karşı hiç öğrenci kalmadığından, bölüm kapanmasın diye bir ilan çıktı…Sanırım sadece o yıl, diğer bölümleri bitirenlerden de seramiğe gerçek (kayıtlı) öğrenciler alındı… Ben daha mezuniyet kağıdımı almadan seramiğe kaydımı yaptırdım.. Sonrasını biliyorsunuz… Hayali seramik yapıyorduk.. Suluboya ile.. Çamuru elimize alamıyorduk… Hocamız İsmail Hakkı Oygar haftada bir iki defa bana dilekçe yazdırırdı… 'Seramik fırını sağlansın… Aksi halde istifa edeceğim.' diye. Ama yine de fırın gelmezdi." [1]

Fırını olmayan seramik bölümü öğrencilerini de hocalarını da meşakkatli bir iş bekliyordu: Göksu'ya, Hasan Usta'ya gitmek. Sadi Diren bu hikayeyi şöyle anlatıyor: "…Atelyede iki tane torna… Bu tornalar 1939 yılında Atina Fuarı'ndan alınmış. Bir de havagazıyla çalışan fırın… Bekleri var… Fakat fırın bozuk…Derken Göksu ile tanıştım… Yani Hasan Usta ile… Orada öğrendiklerimizi Akademi'de tatbik etmeye çalıştık…" [2]

Seramik eğitiminin durumunu yukarıdaki satırlar özetliyor. Ancak biraz da Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'deki seramik sanatının, en azından sergilerdeki, durumuna bakmakta yarar var. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, sadece Güzel Sanatlar Birliği'nin İstanbul ve Ankara sergileri ile Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'nin yılda iki kez açmaya gayret ettikleri sergiler söz konusu. Biyografisinde de belirttiğimiz gibi, İsmail Hakkı Oygar, Müstakiller'in 1931 yılındaki son iki sergisine katılıyor. Daha sonra Birleşik Resim-Heykel Sergileri, Devlet Resim Heykel Sergileri de buna ekleniyor. Beril Anılanmert, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Avrupa motiflerini içeren ürünlerin artış gösterdiğini; bu dönemde klasik sürahi ve kavanozların yanı sıra Kurtuluş Savaşı'ndan sahneler içeren motiflerin de kullanıldığını belirtiyor. Aynı şekilde 1930'larda yerli malı kullanma ve Cumhuriyet'in milli kimliğini ön plana çıkarma ilkeleri uyarınca, I. Milli Mimari Hareketi dönemi binalarında dekoratif çini kullanımının arttığını söylüyor. [3] Bu bağlamda İsmail Hakkı Oygar'ın erken dönem çalışmalına baktığımızda, ki bunların büyük çoğunluğunu eşi Hale Asaf'ın tablolarından tanıyoruz, o yılları kasıp kavuran Art Déco modasını takip ettiğini görüyoruz. Nitekim sergide yer alan "Çılgın Dansözler" ve "Güvercinler" de bunun kanıtı. Oygar'ın Kurtuluş Savaşı temasını işleyen ürünler ortaya koyup koymadığına dair bir ipucu yok elimizde. Ancak duvar seramikleri kompozisyonları da olduğunu, 1963-4 yılları çalışmalarından oluşan, Ankara'da, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle açmış olduğu serginin katalogundan öğreniyoruz. [4] Söz konusu katalogun arkasında, Oygar'ın sergide yer alan eserlerinin bir listesi de veriliyor. Buna göre "Seramikte İmkanlar" adlı bu sergide Oygar, 70 adet vazo, 12 adet küçük plastik form, 15 adet Anadolu çanağı ve 19 adet duvar seramiği sergiliyor. Tam 116 eser. Bugün bizim Oygar'ı anma adına yaptığımız sergide ise ancak 20 yapıtının imgesi yer alabildi. Durum bundan ibaret!!!

Yukarıda Anadolu çanaklarından bahsettik. Evet, 1960'lı yıllar Oygar'ın Anadolu çömlekçiliğiyle iç içe olduğu yıllar. Adı geçen katalogunda şöyle diyor Oygar: "Anadolu'da çömlekçi ocaklarının bol olduğu yerlerde dolaşıp çömlekçilerle tanıştıkça, çamurun verdiği imkanlarla yaptıkları şekillerin ben şahsen hayranı oldum." [5] Oygar aynı yıllarda Akademi Dergisi'nin 1. sayısında da "Anadolu Çömlekçileri" başlıklı bir yazı yayınlar. Hitit seramiğiyle o yıllarda Anadolu'da devam eden halk seramiğinin paralelliklerini görmekten heyecanlandığını ve bu konunun üzerine eğilmek istediğini belirtir. Eğilir de, bir solukta "Seramikte İmkanlar" sergisini açar.

1967 yılında Uluslararası Seramik Akademisi'nin (IAC) İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde yapılan geleneksel sergisinin ve genel kurulunun ardından İsmail Hakkı Oygar düşüncelerini şöyle dile getirir: "Merkezi Cenevre'de olan Dünya Seramik Sanatı Akademisi'nce düzenlenen bu sergi gerçekten dünya üzerinde kurulan seramik sergilerinin en üstünüdür. Bu sergiye sanatçılar en güzel eserlerini vermişler. Hepsinde ayrı ayrı bir anlamlı şekil ve usta bir işleme var. Aslında seramik sanatı çamura verilen şekildir, sonra da bu şeklin anlamlı olması gerekir. İşte usta sanatçı, şeklini anlamlı düzeye getirdiği zaman gerçekten güçlü bir eser vermiş olur."

Seramik sanatının 1- Form (Şekil), 2- Mimarinin her alanı, 3- Açık hava (Heykel), 4- Endüstriye girmemiş günlük ihtiyaç seramiği olmak üzere dört bölümde inceleyen Oygar, sergideki ayrıntılara değinerek, "Avrupa tam bir toplu düzende çalışıyor. Bu düzen çoğunlukla açık hava seramiği türündedir ve bunda çok başarılı oluyorlar. Türk seramik sanatı dağınık çalışmasından kurtulamadığı için bu sergide zayıf kalıyor. Önce bütünlüğümüzü bulmamız şart. Her şeyden önce sanatçının bir özü, bir şekli olmalıdır. Şekli bulan, özü bulan sanatçı başarıya ulaşmış demektir. Yine de Türk seramik sanatı çok umut vericidir. Gösterilen ilgi ve harcanan çabalar, bizi başarıya doğru götürmektedir."

İsmail Hakkı Oygar, tuttuğunu koparan biri. Fırınsız ve kimi zaman da öğrencisiz sürdürmekte direndiği seramik eğitiminin durumu bugün ortada. Oygar'ın kurduğu seramik bölümü, bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin belki de en verimli çalışan bölümlerinden biri… Keza Oygar'ın başını çekenlerden biri olduğu Türkiye'deki sanat galericiliği… Ne var ki, Oygar'ın ikinci eşi Zeynep Oygar ve Amerika'da yaşayan oğlu Ahmet Oygar'ın girişimleriyle başlatılan İsmail Hakkı Oygar Seramik Yarışması, Oygar'ı anmaya yetmiyor…

[1] Erdoğan Tanaltay, "Karamani'ler", Sanat Ustalarıyla Bir Yaşam, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1999, s.142.
[2] Erdoğan Tanaltay, "Sadi Diren", Sanat Ustalarıyla Bir Yaşam, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1999, s.147.
[3] Beril Anılanmert, "Seramik Sanatı, Endüstrisi ve Eğitimi", Cumhuriyet'in Renkleri Biçimleri, Türkiye Toplumsal Tarih Vakfı Yay., İstanbul, 1998, s.66.
[4] "İsmail Hakkı Oygar Seramik Sergisi Aralık 15- 30 1964 Ankara", Ankara, 1964, s.5.
[5] A.g.k., s.11.
Burcu Pelvanoğlu
--------------------------------------------------------------------------------
Sergi Küratörleri: Haşim Nur Gürel - Burcu Pelvanoğlu
alıntıdır
« Son Düzenleme: 27 Aralık 2008, 19:31:04 Gönderen: §£Ям »
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: İsmail Hakkı Oygar (1907-8, Bulgaristan-Petriç-1975, Bozcaada)
« Yanıtla #1 : 06 Haziran 2010, 11:47:46 »
arşive ekledim. arşivde  olması gereken sanatçılardan
paylaşım için teşekkürler mavi hocam    +1

Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.
Ynt: İsmail Hakkı Oygar (1907-8, Bulgaristan-Petriç-1975, Bozcaada)
« Yanıtla #2 : 06 Haziran 2010, 20:00:53 »
ilginiz için teşekkürler... :)
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana