Gönderen Konu: Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?  (Okunma sayısı 4846 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı renklerintanrıçası

  • (renklerintanrıçası)
  • Uzman
  • *****
  • İleti: 1.438
  • Karizma Puanı: 372
  • Resim Yarışmalarına Kesinlikle Katılmayacağım....
Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?
« : 13 Kasım 2007, 17:48:23 »

                Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?                                                                                   
İNSANLARI toplum olarak bir arada tutan en güçlü bağ kültürdür. Kültür, topluma özgüdür ve o toplumun da özgünlüğünün göstergesidir. Tarihin derinliklerinden akıp gelen kültür, toplum sayesinde zenginleşerek yücelir ve yüceltilir. Kültür izleri sanat alanında daha somut olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla sanat eserlerinde, ait olduğu toplumun milli karakterini görebilmek mümkündür.
**
ORTA Asya’dan bugüne kadar, ahenkli bir güzellikle adeta imbikten süzülüp gelen sanatlarımız (süsleme ve el sanatları) canlılığını halen sürdürmektedir. Ancak, günümüzde teknolojinin karşı konulamaz güç ve egemenliğine boyun eğen toplum, tüm olumsuzluklara rağmen klasik sanatlarına sarılarak, geleneğin devamını sağlamaktadır. Diğer taraftan, ülkemizde sanat ürünlerine dayalı bir ticari bakış açısı ortaya çıkmıştır. Estetik zevkle yoğrulan güzellik hazinelerinin korunduğu, sergilendiği müzeler ve sanat galerilerinin yerini mağazalar ve ucuz satış yapan yerler almaktadır. Ne yazık ki, öncelikle ticari amaç gözetilerek ortaya konulan ürünler söz konusu olduğunda, güzellik, zarafet, incelik, doğruluk gibi kavramlar göz ardı edilmektedir. Halk zevkinin eğitimi gerekirken, kötü taklit ve kopyalar ile sanat ürün objeleri piyasalarda görülmektedir.
**
ENDER sanat eserlerinin müzayedelerde yüksek fiyatla alıcı bulmaları zenginlere bir tür asalet ve saygınlık kazandırmaktadır. Bu yönüyle zenginlerin sanat eserine bakışları, kazandıracağı asalet ve saygınlık dereceleri ile ilişkilidir. Ancak sanayi objelerinin tasarımlanmasında estetik öğe ticari amaca göre belirlenmektedir. Bu yönüyle sanata bakış açısı bir çeşit sanat ideolojisi olarak karşımıza çıkar. Örneğin modern sanat, post-modern sanat, meta-modern sanat, küresel sanat deyimlerinde sanata ideolojik ve siyasi yaklaşımlar açıkça gözlenebilir.
**
KALİTESİZ, düşük nitelikli ticari objelere yönelimin olumsuzluğunu herkes kabul eder. Mükemmellik aranan sanatta amaçsız, estetik değerden yoksun, sadece “andıran” ürünlerin görülmesi zevkin gelişememesine de sebep olmaktadır.
**
EKONOMİK çıkarların öncelik taşıdığı, insan ürünü olan her şeyin pazarlandığı bir ortamda orijinal sanat eserleri kendi sanatsal içeriklerinden ödün vermeye zorlanmaktadır. Ticari ürünlerin ambalajı estetik endişeden çok, pazarda müşteri bulmaya yönelik olarak tasarımlanmaktadır. Bu anlayış sanatsal içeriği derinliğinden koparmakta onu yüzeyselliğe zorlamaktadır. Sanat objelerinin içerikleri, sanayi objelerinde iğreti olarak iliştirilmiş bulunmaktadır. Bu yaklaşımın sanata katkısı olmayıp zarar verici niteliği söz konusudur. Bu durumdan hem sanat eseri, hem de sanatkârları zarar görmektedir. Sanayi objesi tasarımcılarının zevkleri, sanat eseri diye piyasaya sürülmektedir. Yine de umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, umutlu olmak için gerekli ve yeterli unsur olarak köklü, canlı ve dayanıklı bir kültür mevcuttur. Zaman içerisinde nitelikli olanlar yerini korurken, diğerlerinin konumu kendiliğinden anlaşılacaktır.
(alıntı YRD. DOÇ. DR. NERMİN Ö. ÖZER)
Dünya üzerinde en güçlü silah, ateşlenmiş insan ruhudur.

Çevrimdışı Tutku

  • tutku
  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.265
  • Karizma Puanı: 338
Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?
« Yanıtla #1 : 15 Kasım 2007, 00:27:16 »
Sevinç öğretmenim, yazınızı en kısa zamanda okuyacağım, ancak artık, ben gider bölümüne uğrayıp iyi geceler demeliyim.

Çevrimdışı süeda

  • günebakan
  • Tecrübeli
  • ***
  • İleti: 434
  • Karizma Puanı: 83
Sanat objesi mi?Sanayi objesi mi?
« Yanıtla #2 : 04 Ocak 2008, 14:27:46 »
(English Translation is not avaliable)

Endüstri Ürünü Nesneden Sanata

İnsanoğlu doğa içinde ve doğayla birlikte yaşar çünkü kendisinin çevresindeki tek ve alternatifsiz gerçekliktir. Doğa; iki büyük gruptan oluşur; canlılar ve cansızlar. Canlılar insanlar, hayvanlar ve bitkiler iken, cansızlar tüm evreni oluşturan taş, toprak, gezegenler, göktaşları gibi nesnelerdir. Bunun karşısında ise onu algılayabilen, sınıflayabilen ve değiştirebilen 'özne' olarak 'insan' bulunmaktadır. Çevresini algılayabilen, sınıflayabilen ve değiştiren insan, hayatını kolaylaştırmak ve daha yaşanır kılabilmek için çevresindeki doğaya ve nesnelere hakim olmaya çalışır. Bunu yaparken de nesneleri amaç ve ihtiyaçları doğrultusunda değiştirir. Böylece insan tarafından üretilmiş nesne ortaya çıkar ki bu sürece 'endüstriyel üretim', ortaya çıkan ürüne de 'endüstri ürünün nesne' tanımlamasını yapmak yanlış olmayacaktır. İnsan tarafından üretilmiş her nesne endüstri ürünü nesnedir ve işlevseldir. İşlevi olmayan hiçbir insan yapımı nesneye rastlamak mümkün değildir. Sanat eseri de ,bazı farklılıklarıyla, endüstriyel üretim nesnesi olarak bunun dışında görülmemektedir. Sanat eseri ile endüstri ürünü nesne arasındaki en temel fark işlevden ileri gelmektedir. Endüstri ürünü bir nesne, içinden su içmek ya da içine biriktirmek gibi gündelik işlevler için üretilirken sanat eserleri akıl ve ruha hitap etme, güzel olma gibi işlevleri yerine getirmek için oluşturulur. Her ikisi de tasarım varlığı olması dolayısıyla estetik olma ereğini taşır. Ancak endüstriyel nesnede işlev, önde gelir. Endüstri ürünü bir nesnenin konstrüksiyonu da sanat eserine göre farklılık gösterir. Endüstri ürünü bir nesnenin yapısı kapalı ve değişmez bir biçim değildir, parçalar oynatılıp yer değiştirebilir. Bu değişim nesnenin özünü bozmaz ancak sanat eserinde durum biraz farklıdır. Sanat eserinin hiçbir parçasını oynatmak ya da yer değiştirmek mümkün değildir çünkü her parça birbirine çok özel bağlarla bağlıdır ve bir tanesinin bile olmaması bütünü etkileyip anlamı bozar. Bir başka farklılık ise endüstri ürünü nesnelerin üretimindeki zorunluluklara karşın sanat eserinde böyle zorunlulukların olmamasıdır. Bir başka deyişle; endüstri ürünü nesne tasarımı "zorunluluğa" dayanırken, sanat eseri tasarımı "özgürlüğe" dayanır. Sanatçı için de aynı şey geçerlidir. Eğer sanatçı bir endüstri ürünü tasarlıyorsa birçok sınırlamalara uymak zorundayken, sanat eseri tasarımı için böyle bir kaygı taşımaz. Çünkü sanatsal yaratım süreci sanatçının çevresini algılaması, kavraması ve ortaya koymak istediğini, nesneleri değiştirerek var etmesine dayalı bir süreçtir. Bu süreçte insanın imgelemi, dış dünyadan alınan izlenimleri birleştirir, kurgular ve yeni bir nesne olarak var eder. Endüstri ürününün tasarım süreci de bundan farklı değildir. Ancak fark ortaya konan nesnenin içeriğinde ortaya çıkar: Sanat eseri için "içerik" bir "konu" ve o konu yoluyla ortaya çıkan "temadır" ve tinsel özelliktedir ama endüstri ürünü bir nesne için "içerik" "işlevdir" ve dolayısıyla tema da "teknik" bir nitelik taşır. Ortaya konan yeni nesnenin "işlevi" doğrultusunda oluşmuş olan "biçimi" aynı zamanda nesneye bakışı belirleyen bir "gösterge" özelliği de taşır çünkü insan tarafından üretilen her şeyin göstergesel bir değeri de vardır. İnsan bu nesnelerle onların göstergeleri doğrultusunda iletişim kurar. Çünkü işlev bir nesnenin biçimini dolayısıyla göstergesini ortaya çıkarır. Eğer işlev değiştirilirse biçim dolayısıyla gösterge de değişecektir. Bir nesnenin göstergesel değerini değiştirmek o nesnenin işlevini değiştirmek ile olasıdır. Bunun için belli başlı üç temel yol olduğu varsayılabilir, bunlar: 1.Nesnenin yapıldığı malzemeyi değiştirmek; Her nesne işlevini yerine getirebilmek için en uygun malzeme kullanılarak biçimlendirilir. Bir pense sağlam olabilmesi için çelikten, bir tabak kir tutmaması için porselenden, bir elbise giyilebilmesi için kumaştan yapılır. Ancak bir pense camdan yapılırsa kırılganlığı artacağından, bir tabak kumaştan yapılırsa içine konan yemeği tutamayacağından ve bir elbise porselenden yapılırsa giyilemeyeceğinden kullanılmaz olur yani işlevi dışlanmış olur, gösterge değişir. 2. Nesnenin boyutlarını değiştirmek: Her nesne işlevini yerine getirebilmek için belirli bir boyutta olmalıdır. Bir pense sıkacağı somunun büyüklüğünde, bir elbise insan boyutlarında olmalıdır. Bu belirli boyutların dışına çıkıldığında de ne pense ne de elbise kullanılabilir. Bir nesne olması gereken boyutların dışına çıkarılırsa bir işlev değişikliğine uğrayacak dolayısıyla gösterge değişikliği olacaktır. Oldenburg'un bina yüksekliğindeki "Mandal" isimli çalışması buna çok uygun bir örnektir. 3.Nesnenin bağlamını değiştirmek; Nesneler işlevlerini yerine getirebilmek için doğru bağlam içinde olmalıdır. Bir araba tekerleği arabaya bağlı olmalı, bir tabure masanın yanında , bir lavabo banyoda bulunmalıdır. Ancak araba lastiği tabureye takılacak olursa iki nesne de işlevini yerine getiremez olacak, lavabo bir sergi mekanına yerleştirilecek olursa gösterge değerlerinde sıyrılacak, bileşimsel bir nesne olarak yeni bir gösterge değerine bürünecektir. "Endüstri Ürünü Nesneden Sanat Formuna" başlıklı bu çalışmada elde edilen "sonuç" :"Endüstri ürünü bir nesnenin sanat eseri olması, o nesnenin göstergesel değerinin değiştirilmesiyle ve sanatsal bir bağlam içinde sergilenmesiyle mümkündür" olarak özetlenebilir. Yukarıda sayılan üç madde endüstriyel nesnenin gösterge değerini değiştirmek için kullanılan başlıca yöntemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak sadece bu üç maddeden herhangi birini kullanmak endüstri ürünü bir nesneden sanat eseri yaratmak için yeterli değildir. Dikkat edilecek olursa yukarıda sayılan yöntemler nesnenin sadece işlevini dışlamakta ancak ona yeni bir işlev yüklememektedir. Bu noktada sanatçı gerekli müdahaleyi yapmazsa bu nesneler anlamız, göstergesiz biçimler olarak ortada kalmaya mahkum olurlar. Sanatçı bu nesnelere yeni gösterge değerleri kazandırmak durumundadır. Bir başka deyişle bir pisuarı tuvaletten çıkarmak o pisuarı sanat eseri yapmaz. Bir pisuarın galeride sergilenmesi o nesnenin sanat bağlamı içine sokulması olacağından ancak o zaman bu endüstri ürünü nesneye sanat eseri demek mümkün olur çünkü gösterge bu yönde oluşacaktır. Dev bir mandalın şehrin içine bir anıt gibi dikilmesi de yine aynı şekilde nesnenin sanat bağlamı içinde sergilenmesi demek olacağından yine o nesneye sanat eseri demek mümkün olacak gösterge bu yönde olacaktır. Öznel yaratım sürecinde oluşturulmuş çalışmalarda kullanılmış olan çanak formu da böyle bir yaklaşımla şekillenmiştir. Çanak formu normalde insan hayatında biriktirme, saklama işlevine sahip olan bir formdur. Bu nesnenin sanat eseri haline getirilebilmesi için de göstergesinin değiştirilmesi gerekli olmuş, bu yüzden çanak formunun üstü kapatılmış ve işlevinin dışlanması sağlanmıştır. Ancak sadece bu kadarı çanak formunu sanat eseri haline getiremeyecek olduğu için ortaya çıkan yeni nesne mekan ile ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Bunun için yukarıda sayılan üç yöntemden üçüncüsü yani nesne ve bağlam ilişkisi yoğunlukla kullanılmıştır. Bir evde bulunması gereken çanak formu artık bir sergi mekanı içinde, gerek biçiminin estetize edilmesiyle gerek üstünde kullanılan renk ve şekillerle gerekse durması gereken fiziksel koşulların dışına çıkarılarak yeniden kurgulanmış, ortaya konmuş, endüstri ürünü bir nesne olan çanak formuna hiç de endüstrinin işi olmayan ama sanatın da sorunsalı olduğu kolayca söylenebilecek yeni anlamlar ve yeni önermeler yüklenebilmiştir.

                                                   
               
                           
                   
                     
                               
 
                 

               
 
 
 http://yunus.hacettepe.edu.tr/~ufukt/PHD/phd.htm    .............17.09.2007....0:41’de aldım



ayrıca alıntıyı yazdığınız için teşekkürler. adresini veya tam kaynağı almak mümkün mü?
"İki şeyden birini seçmak gerekir: ya gelişmek için acı çekmek ya da acı çekmemek için gelişmemek. İşte yaşamın seçeneği, işte dünyada olma koşulunun ikilemi"  Theodore Joufroy


İnsan kendi yaşamını, ya da tanımını kendi kararlarıyla verecektir. J.P.Sartre