Gönderen Konu: FARUK CİMOK  (Okunma sayısı 13706 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lüƃǝşʎɐ

  • Ayşe+:)
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.608
  • Karizma Puanı: 1293
FARUK CİMOK
« : 27 Ocak 2009, 00:29:36 »

REYHANLI’DAN DÜNYA ÇAPINDA RESSAMLIĞA:
Faruk CİMOK


1956 yılında Reyhanlı’da doğan Faruk Cimok’un ilk resimleri ile 1980’li yıllarda Ankara’da Zafer Çarşısı’nda karşılaşmıştım. Sergiye, Cimok’un eserlerine özel bir sevgisi olan rahmetli babam götürmüştü. Zafer Çarşısı, Ankara’nın göbeğindedir. Sergi mekanı ayak altı bir yer olduğu için simitçiden dilenciye kadar herkes sergiyi gezebiliyordu. Çocuğunu kreşten alıp Kızılay’da turlayan memur kadınlar, dersane gençleri, yeni yetme sevgililer.... Kimi Cimok’un eciş bücüş insanları ile dalga geçiyordu, kimi çaktırmadan tabloları elleyerek resmi hissetmeye çalışıyordu. Sonuçta, Ankara halkı ile bütünleşmiş bir ressam ve tabloları vardı. Cimok, ilerleyen yıllarda da farklı kentlerde benzer mekanları seçmeye gayret etti. Neden böylesine ayak altı mekanları seçiyordu? Bunu anlamak için sanatçının yaşam felsefesini bilmek gerekiyordu. Bir yaşam felsefesi olan sanatçının her zaman kendine özgü bir duruşu vardır. Dünyayı kavraması, yorumlaması bir farklıdır. “Nice devler gördüm, tanıyınca cüceleşen” sözünü seven Faruk Cimok’un da kendine özgün bir duruşu var tüketim çağının yıkıcı ağırlığı karşısında. Cimok, zor olanı yani para kazanmak yerine kalıcı olmayı hedef olarak kendisine seçmişti. Herşeyin tüketildiği, herşeyden çabuk sıkılındığı çağımızda kalıcı olmanın yollarını arıyordu.


Cimok’a göre, “Dünyada kalıcılığı yakalayabilen ressamlar orta sınıfın duvarlarını süsleyen ressamlardır. Zenginler çabuk para harcayabilir. Ancak, çabuk sıkılırlar. Zevkleri gelip geçicidir. Satın aldıkları sanat eserlerine de tutkuları zamanla geçebilir. Orta sınıf ise bir tabloya zor sahiplenir. Bütçesini hesaplar, temel ihtiyaçlarından kısıp çok beğendiği bir tabloyu satın alır. Satın aldığı tabloyu duvarlarında ölünceye kadar korur. Böyle olunca tablo ve tabloyu yapan ressamla bütünleşir. Ressamın özel ve iş yaşamını takip etmeye başlar. Ressamının taşkınlık yapmasından, gece hayatı içinde olmasından hoşlanmaz. Sergilerine arkadaşlarını, akrabalarını getirerek ressamı sahiplenirler. Ressamı ile gurur duymak ister. Kısacası, orta sınıfın duvarlarını süslemeyi başarabilen ressamlar ölümsüzlük mertebesine erişebilirler”.


Cimok’a göre, “Çağdaş olmak, köksüzlüğü tercih etmek değildir. Bir sanatçının bir ulusal duruşu olmalıdır. Bizim gibi Batı kültüründen gelmemiş ülkelerde bir aşağılık kompleksi vardır. Bir film, bir resim, bir sanat eseri ne kadar anlaşılmaz ise o kadar beğenilir. Aslında anlaşılmaz eserlerin çoğu kötü olduğu için anlaşılmazdır”. Cimok sözünü ettiği çelişkiyi ortaya koyabilmek için katıldığı bir resim yarışmasına sadece sokaktaki trafik işaret levhası ile katılır ve ödül alır. Faruk Cimok, iyi bir ressam olduğu kadar aynı zamanda iyi bir resim restorasyonu uzmanı. 2004 yılında Osman Hamdi Bey’in ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı tablosunun bir ikizi olduğu ortaya çıkmıştı. İki tablo yanyana konulduğunda birbirine çok benziyor. İki resimde de Osman Hamdi Bey kendini tasvir ediyor. Aradaki farklar ayrı tarihlerde yapıldığının kanıtı. Ama herhangi biri sahte değil. İkisi de Osman Hamdi imzasını taşıyor.

Ünlü ressam ilk olarak, 1906 yılında resmetmiş "Kaplumbağa Terbiyecisi"ni. Bir yıl sonra, 1907'de ikizini yapmış. Faruk Cimok ikiz tabloları şöyle yorumlamıştı: "Bu yöntem dünyada çok yaygındır. Örneğin Monet "Şemsiyeli Kadın" tablosunu 4-5 defa çizmiştir. Bunlar kesinlikle sahte değildir. Türk resmine baktığımızda Süleyman Seyid'in "Soyulmuş Portakal" resminden 8-10 tane vardır. Şefik Bursalı'nın resimlerinde de bunları görürüz. Ressam sevdiği resminden istediği kadar yapma hakkına sahiptir, kimse bunu sorgulayamaz. Hatta resimde ufak detaylar değiştirebilir de. Bazen de ressam en iyiyi elde etmek için denemeler yapar. Belki de bu çalışmanın bir ürünüdür. Ancak birden fazla olması değerini düşürmez. Biri diğerinden daha değerli değildir."

Kendine özgü bir figür anlatımı, canlı renkleri olan Cimok’da bir ulusal kimlik, tarihsel bir boyut, genç ve kendine güvenen, karşılıksız bir aşk gibi sadece duygularını tuvale dökebilen bir üslup bulunuyor. 1990’lı yıllara kadar Reyhanlı’nın ve Amik Ovası’nın sarı sıcak havasını, insanlarını, pamuk ırgatlarını resmeden Cimok, artık yaşayan İstanbul’u tuvaline aktarıyor. Günümüz İstanbul’unu en güzel boyayan ressamlarımızdandır.

Boğaziçi, Beyoğlu, Taksim, Ortaköy, Çiçek Pasajı, Eyüp, Adalar, Cami avluları, çeşmeler, caddeler, sokaklar, tramvaylar, insanlar, sokak köpekleri, yağmur sonrası ıslak zeminler ve Avni Arbaş’ın atları gibi Cimok’un efsaneleşen İstanbul güvercinleri. Sadece bir Gül eksik tablolarında. Sessiz, sakin ve sadık bir şekilde köşede duran bir Gül eksik.

İçinde yaşadığımız hızlı tüketim kültüründe kalıcı olan nedir? Tüketim kültüründen uzakta gelecek nesillere uzanabilecek olan eser ne olabilir? Bir Faruk Cimok tablosundaki İstanbul güvercinleri olabilir mi?

Hasan KANBOLAT

 
İstanbul’u Tuval’de Yaşatan Ressam:

FARUK CİMOK

Kente ve kentin mekanlarına dair resimleriyle büyük ilgi gören ressam Faruk Cimok, özellikle İstanbul resimleriyle öne çıkıyor. Cimok’un İstanbul resimlerinde, tarihi mekanlar, insanlarla birlikte ele alınırken, şapkalı kadınlar ve güvercinler genelde temel öğelerdir. Mimar Sinan Üniversitesi Resim Teknolojisi ve Restorasyonu Öğretim Görevlisi Cimok’la sanat anlayışı üzerine kısa bir söyleşi yaptık.



Tablolarınızda hakim olan sanat akımı nedir acaba?

Genellikle insan ağırlıklı figüratif resimler yapıyorum. Tabii bu resim türünü empresyonist bir anlayışla uyguluyorum, yani renkçi bir tarafım var. Kırmızılar, sarılar, karanlık içinde patlayan renkler benim resmimin genel özelliği. Onun dışında bir başka önemli özelliği de, bilinen tarihi mekanları içindeki insanlarla yaşatmak.

Resimlerimde insansız bir açı göremezsiniz ve resme yansıyan mekanların bahçelerinde, cami avlularında güvercinler vardır. Netice itibariyle bu tablolarda her bakan kendinden, hayattan bir şeyler buluyor.

Bir gün sergimi gezen bir bayan ağlıyordu. “Benim rahmetli kocam da buradaymış” diyerek resmi işaret etti. Resmimdeki bütün figürler hayattan tiplerdir. Yani Çiçek Pasajı’nı ele aldığım resimdeki kemancıyı bu akşam Çiçek Pasajı’na gitseniz görürsünüz. Bu kanalla izleyiciyle daha sıcak temas kuruyorum. Resmin karmaşıklığını, anlaşılmazlığını sevmiyorum. Her bakan resimlerimde bir şey bulsun istiyorum. Büyük de ilgi görüyor. Elbette uluslararası sanat ölçütlerine uyuyorum, buna uymasaydım bu ilgiyi görmezdi.


İlk resimleriniz neleri konu edindi?

Benim ilk önemli resimlerim Çukurova resimleridir. Pamuk işçilerini resmettim ilk dönem. Uzun süre doğduğum toprakların resimlerini yaptım.

Daha sonra, İstanbul’da yaşayıp Çukurova resimleri yapmak, mantık olarak bana ters geldi, orada bulunmalısınız, orda yaşamalısınız. İçinde yaşadığım, incelediğim, izlediğim mekanları yapmak durumundayım. Şimdi İstanbul Resimleri diye geçen bir serim var.


İstanbul’u sizin için özel kılan şey nedir, hangi öğeler öne çıktı?

Resmime yansıyan yerler yaşanmışlığı olan önemli tarihi mekanlardır. Resimlerimde kuru bir bina önünüze çıkmaz. Markiz Pastanesi örneğin. Hasan Pulur bir tarafta oturuyor, Hilmi Yavuz bir tarafta, arkada sohbet edenler… Bu mekanlar o hikayelerle, insanlarla yaşıyor. Şiirsel, edebi ve mimari yönlerini ele almazsanız resim kuru kalır, yaşamaz. Mesela Eyüp Sultan resimlerim vardır yanında da mehteran resimleri. Sergilerimi belli isimler altında toplarım. Örneğin Nişantaşı resimlerim. Orhan Pamuk’un yazılarında geçen mekanları ve hikayeleri görürsünüz orada. Nişantaşı kitabımda Atilla İlhan vardı. Atilla İlhan, her sabah Maçka’da tur atardı, küçük çantası ve şapkasıyla. Atilla İlhan Maçka çeşmesi önünde yürüyor. Ben o çeşmeyi resmederken Atilla İlhan’la onu birlikte görmek istedim. Bu resmi gören herkes bu mesajı almayabilir ama baktıkça çözümlenebilecek bir şey olduğunu görecekler. Abdülhak Hamit Tarhan resmimde görünen kişi Lüsyen Lucienne Hanım’dır. Bu iki insan Nişantaşı için önemli isimlerdir. Hatta kompozisyonlarımdaki kedi köpekleri bile burada görmeniz mümkün. Bu parçalar bir lego gibi birleştiği vakit hikayeniz çok net ortaya çıkıyor. O mekanları insanlar ismen bilebilir ama oradaki hikayeyi görme şansınız yeteneğiniz, olanağınız olmayabilir, işte resimlerim o hikayeyi anlatıyor. Sütrüktüel dokuda yer alan bütün figürlerimin bir görevi vardır.


İstanbul serisi kaç eserden oluşuyor?

İstanbul Serisi devam ediyor, 500’e yakın eser ortaya çıkmıştır. 15 yıldır bu konuyu işliyorum. Belli merkezleri ele alarak yapıyorum. Nişantaşı Kitabı’nı yaptım, Nişantaşı resimleri yaptım, başka resimler girmedi. Beyoğlu resimleri, Taksim Anıt’ı ayrıca ele aldım, buralar Türk resminde pek işlenmemiş. Benden önce bir Çiçek Pasajı resmi yapılmadı. Yabancı ressamlar Beyoğlu’nu resmetmiş ama Türk ressam yoktu, ben yaptım. Taksim Meydanı, sadece Nazmi Ziya’nın bir resmine konu olmuştur başka da yoktur. Kaldı ki buralar çok özel mekanlar. Ben o mekanları, içlerindeki biçimli biçimsiz insanları, zengin fakir insanları yan yana getirirken çelişkiler yumağı yarattım. Çünkü gerçek durum budur. Böyle bir mesajı ben her resmimde verdim.

İstanbul deyince neler sizi etkiliyor ve resminize yansıyor?

Güvercinler, şapkalı bayanlar… Bunlar bir asalet görüntüsü bence. Çünkü, İstanbul’da yaşayan, mali durumunu yitiren ama hatıraları zengin olan, eski İstanbul hanımefendilerini dinlemeyi çok severim.

 





ALINTI ADRESİ:www.hasseyahatdergisi.com
« Son Düzenleme: 27 Ocak 2009, 00:31:56 Gönderen: :) »

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
Ynt: FARUK CİMOK
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2009, 00:43:28 »
ayşegülcüm çok akıcı ve çok güzel bir anlatımla hazırlamıssın konuyu ve bizimle paylaştgın için çok teşekkürler zevk alarak okudum ve resimlere bayıldım bana mı öyle geldi bilmiyorum ama bazı kareleri lautrecin çalışmalarına benzettim özellikle boyama tarzını  321s 321s +1

Çevrimdışı asumanvedat

  • asuman
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.334
  • Karizma Puanı: 1069
Ynt: FARUK CİMOK
« Yanıtla #2 : 13 Şubat 2011, 00:39:12 »
arada kaybolan bu güzel paylaşım için teşekkürler.....FARUK CİMOK un çalışmalarını gördük sayenizde.....+1

Çevrimdışı emin

  • Uzman
  • *****
  • İleti: 3.183
  • Karizma Puanı: 1096
Ynt: FARUK CİMOK
« Yanıtla #3 : 13 Şubat 2011, 17:14:23 »
Paylaşımınız için teşekkürelr..+1..

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: FARUK CİMOK
« Yanıtla #4 : 14 Şubat 2011, 00:40:36 »
teşekkürler bu güzel paylaşım için...
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!