Gönderen Konu: *** CEMAL SÜREYA ***  (Okunma sayısı 3623 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*zeliha*

  • Ziyaretçi
*** CEMAL SÜREYA ***
« : 23 Haziran 2007, 11:18:26 »

Cemal Süreya, Cemalettin Seber adıyla 1931'de Erzincan'da doğar. Ailesi Zaza- Kürt kökenli olmasına rağmen evde Türkçe konuşulur. 1938 Dersim isyanı sonrasında ailesiyle birlikte Bilecik'e sürülürler. Geldiklerinin altıncı ayında annesi ölür.İlkokulun iki buçuk senesini İstanbul'da halasının yanında gizlice okur, olayın farkedilmesi üzerine Bilecik'e dönerek orada tamamlar. Üvey annesi ile ciddi sorunları olur, o da ev ortamından uzaklaşmak için Bilecik ortaokuluna parasız yatılı olarak girer. Okulda dersleri çok iyi olmamasına rağmen dahi muamelesi görür, yine o yıllarda edebiyata ve fransızcaya ilgisi artar, Dostoyevski'ye ise hayrandır. O sırada okul aşkı Seniha'ya şiirler yazar, defterler doldurur.

1947-8 dersyılında Haydarpaşa Lisesi'ne yine parasız yatılı olarak girer. Arkadaşlarıyla ilişkisinde uyumlu ama mesafeli, yine sır dolu, sessiz ve çekingendir. Ezberinde yüzlerce şiir, İstanbul sokaklarında yürür durur. Eski yazıyı kendi kendine öğrenir, eski edebiyata ilgisi derinleşir. Yeni şiir, duyarlılığının dışında kalır. Onu yeni şiire yönelten ise Ahmet Muhip Dıranas'ın Kar adlı şiiri olur.

1954'te Mülkiye'nin Siyasal Bilgiler Fakültesi olduğu ilk yıl, Maliye ve İktisat bölümüne girer. Çalışkanlar gidiyor diye Mülkiye'yi seçtiği halde çalışkanlar grubundan çabuk kopar. Etüt odalarına hiç çıkmaz. Zamanını kantinde geçirenlere katılır. Hala içine kapanık ve çekingendir. Kürt ve sürgün olduğunu özenle saklar. Yabancılık duygusu ve yalnızlık mektuplar yazmasına yol açar, en çok ta kendisine.

Utancın yerini cüret alır mektuplarda. Şiirinin beşiği olur, pek çok dizesi mektuplarda doğar. Hasan Basri, Sezai Karakoç, Muzaffer Erdost gibi yakın arkadaşlarıyla sabah yürüyüşlerine çıkar. Güzergah: SBF - Dikimevi - Dörtyol - Doğumevi - Samanpazarı - Ulus - Dil Tarih- Sıhhiye, sonra bugünkü Abdi İpekçi parkından geriye. Hasan Basri'yle çok yakındır ama arkadaşlıklarında hep eksik olan bir şeyler vardır. Yazar arkadaşlığında ise kalıcı arkadaşlığı görür. Ama alıngınlıkları ve küsüşleri hiç azalmaz. Mülkiye'nin üçüncü yılında fakültenin dergisi Kazgan'ı hazırlama görevi ona verilir. Cemasef adıyla şiirler, yazılar yayımlar. Ama aynı sıralarda, gerek uzaktan aşık olduğu fakülteden Aysel'e, gerekse Güzin'e her gün mektuplar yazar. 8 Ocak 1953'te ilk şiiri 'Şarkısı Beyaz' Mülkiye dergisinde yayımlanır. Ama bu şiir, Nisan'da çıkan 'Di Gel' ve Mayıs'ta çıkan 'Çıkmaz Sinir'le beraber kitabına girmez. 'Adam' şiiri Ekim 1953'te Yenilik'te basılır. 1953 sonunda Seniha ile evlenir. 'Sizin Hiç Babanız Öldü mü' Evrim dergisinin Nisan-Mayıs sayısında, 'Yüzükoyun' Mayıs 1954'te Yeditepe'de, 'Aşktan İndim İncire' Temmuz'da yine aynı dergide çıkar. Ocak 1955'de, Evrim'de 'Güzelleme', Şiir Sanatı'nda 'Dalga', Şubat'ta Yenilik'te ' Üçgenler', Nisan'da Şiir Sanatı'nda 'Cigarayı Attım Denize 'Haziran'da Şimdilik'te 'Şu da var', Yeditepe'de 'Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm', Aralık sayısında ' Üvercinka' yayımlanır. Şiirleri düzyazılar izler. Ama asıl çıkışını ' Gül' şiiriyle yapar. Gül Garip'in tıkandığı, kopma beklentisi olan bir dönemde, Haziran 1954'te Yeditepe'nin yedinci sayfasında yayımlanır.

Ağustos 1955'te, Maliye Bakanlığında müfettiş yardımcısı olarak İstanbul'a atanır. Oradaki edebiyat ve sanat çevreleriyle iç içe geçer. Pazar Postası'nda, a dergisinde ve Vatan gazetesinde düzenli olarak yazar. O zamanki en yakın arkadaşı Arif Damar'dır. Haziran 1957'de babası bir trafik kazasında ölür. 1958 Şubat'ında ilk kitabı Üvercinka Yeditepe yayınları arasında çıkar. Bu kitap ardından sayısız tartışma ve eleştiri getirir ve Süreya'yı kuşağının en önemli şairlerinden biri yapar. Ekim 1958'te Maliye müfettişliğine atanır. 555K olaylarına yedeksubay olarak katılır. 1960 ihtilali sonrası Ülke gazetesinin başyazılarını yazar. Ağustos 1960'ta ilk Papirüs'ü çıkarır, ama sadece dört sayı sürer. 1961 Kasım'ında Paris'e gönderilir. 1965'te ayrıldığı görevine 1971'de yeniden döner, 1982'de ise emekli olur.

1966'da Papirüs dergisini yeniden kurar: 1966-1970 arası 47, 1980-1 arasında iki sayı daha çıkarır. 1967 yılında Zuhal Tekkanat'la evlenir. 1969'da bir grup genç şair, Cemal'i ve İkinci Yeni'nin diğer şairlerini gericilikle suçlayıp karşı çıkarlar. Aynı yıl, oğlu Memo doğar. Emekli olduktan sonra yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalışır. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetir. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleriyle, Yazko, Somut ve 2000'e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazar. Üçüncü şiir kitabı 'Önce Öp Sonra Doğur Beni' Ekim 1971'de 12 Mart sonrası ortamda yayımlanır.

1975'te Güngör Demiray ile evlenir. 1976'da düzyazı denemelerini Şapkam Dolu Çiçekle adlı kitapta toplar. Günlük'lerini Ekim 1984'ten itibaren Milliyet Sanat'ta, sonra da ölümüne dek Hürriyet Gösteri'de yayımlar. Çocukça dergisinin Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi köşesinde çocuklara yönelik yazılar yazar. 1986'da Saçak dergisinin Sanat ve Kültür yönetmeni olarak edebiyat dergilerini inceler, 2000'e Doğru dergisinde İzdüşümler adıyla her hafta bir portre ortaya koyar. O güne kadar yazdığı şiirlerin doğal bir uzantısı olan Sıcak Nal 31 Mart 1988'de, yeni bir deney olan Güz Bitiği bir gün sonra 1 Nisan 1988'de çıkar. Bu iki eser 1988'de Necatigil ödülünü getirir ona. 9 Ocak 1990 tarihinde, muhtemelen kalp krizinden ölür.

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #1 : 23 Haziran 2007, 11:19:31 »
ÖDÜLLERİ

1959 Yeditepe Şiir Armağanı
1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #2 : 23 Haziran 2007, 11:23:15 »
ESERLERİ

İlk kitabını (Üvercinka) 1958’de, ikinci kitabını (Göçebe) 1965’te, üçüncü kitabını (Beni Öp Sonra Doğur Beni) 1979’da yayımlandı. Bunları Güz Bittiği (1988) ve Sıcak Nal (1988) adlı şiir kitapları izledi. İlk üç kitabındaki şiirleri yeni ilâvelerle 1984’te yeniden yayımladı: Sevda Sözleri (Toplu Şiirler, Uçurumla Açan adlı yeni bölümle). Şapkam Dolu Çiçekle (1976),Günübirlik (1982) bir takım denemeleri toplayan eserleridir. Üvercinka ile Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Göçebe ile Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, son iki kitabıyla da Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandı.Ölümünden sonra eşine yazdığı mektuplar On Üç Günün Mektupları (1990), denemeleri 99 Yüz (İzdüşümler-Söz Senaryoları, 1990), Folklor Şiire Düşman (1992), Uzat Saçlarını Frigya (1992), dergi ve gazete yazıları Paçal (1992), ‘Oluşum’ da Cemal Süreya (1992), Papirüs’ten Başyazılar (1992), çocuklar için yazdığı yazıları ise Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (1993) adlarıyla yayımlandı ve adına bir şiir ödülü konuldu.

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #3 : 23 Haziran 2007, 11:25:01 »
Cemal Süreya'ya ödüllü anma
İSTANBUL - Cemal Süreya'nın anısına bu yıl dokuzuncusu düzenlenen 'Cemal Süreya Şiir Ödülleri' Tiyatrokare'deki törenle sahiplerini buldu.
Eray Canberk, Cevat Çapan, Tarık Dursun K., Enver Ercan ve Tuğrul Tanyol'dan oluşan Seçici Kurul tarafından yapılan elemede, 'Yayımlanmış Kitap' dalındaki ödül; Mesut Adnan'ın 'Yaseminli Mektup' ve Devrim Dirlikyapan'ın 'Karla Gelen' adlı kitapları arasında paylaştırıldı. Törende, 'Yayımlanmamış Yapıt' dalındaki ödüle ise 'Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr' isimli kitabıyla Oya Uysal değer görüldü. Aydınlık Dergisi'nin düzenlediği gecede ayrıca, Cemal Süreya'nın tanıdıkları ve sevdikleri bir araya gelerek, Süreya'yı andılar. Gecede konuşma yapan Aydınlık Dergisi Yazıişleri Müdürü Feyza Perinçek, Eray Canberk, Enver Ercan, Tunca Arslan ve daha birçok isim de, Süreya'yı kişiliği, ilginç karakteri ve şiir dünyasına kazandırdıklarıyla andılar.

Can Yücel'li anma
İzmir'de de Cemal Süreya için Mülkiyeliler Birliği tarafından bir anma toplantısı düzenlendi. Geceye katılan Can Yücel, konuşmasıyla yine formda olduğunu gösterdi. Süreya'nın yaşama sevinciyle dolu çok önemli ve büyük bir şair olduğunu belirten Yücel, Cemal Süreya için 'Kavalı tersten çalan adam' tanımlaması yaptı. Süreya için yazdığı bir şiiri de okuyan Yücel, "Cemal en az apolitik olan şairlerden biriydi. Asla asimile olmadı. Her zaman uyanık oldu. Cemalimi gözlerinden öperim" dedi.

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #4 : 23 Haziran 2007, 11:26:47 »
Bir insan olarak Cemal Süreya'nın portresi
Öleli dokuz yıl olmuş. Kendisiyle yüz yüze bir tanışıklığım olmadı. Salt şiirlerinin, düzyazılarının, çevirilerinin okuyucusu olmakla yetindim. Gazeteciler Cemiyeti
Lokali'nde 'Pazartesi Buluşmaları' yapardı. Muzaffer Buyrukçu'yla masanın ası olarak otururlarken; çevrelerinde müptedi şair ve yazarlar toplaşırlardı. Bizler de, ya barda ya da birkaç masa ötede O'nun 'Pazartesi Buluşmaları'nın tanığı olurduk.
Nâzım Hikmet'in 'Güzelim dünya elveda / Merhaba kâinat' dizesince kainata merhaba deyişinin bir gün öncesinde lokalde her zamanki masasında olduğunu anımsıyorum. Ertesi gün ölüm haberini almıştık... Ben bir okuru olarak, yakın tanışı birkaç şair ve yazar arkadaşla birlikte cenazesine katıldık.
Cemal Süreya'dan söz ettiğimi anladınız
sanırım. O gün bu gündür; 9 Ocak'lardaki her
ölüm yıldönümünde verilen ödüller, yapılan
anma törenleri, hakkında yazılan yapıtlarla
bir sevgi halesiyle çevrilip gidiyor.
Dokuzuncu ölüm yıldönümü yaklaşırken eski eşlerinden Zühal Tekkanat'ın (şairlik adıyla Elif Sorgun) bir kitabı yetişti: 'Dostlarının Kaleminden Cemal Süreya'nın Portresi' (Yön Yayıncılık, Ekim 1998, 208 Sayfa). Geçirdiğim yürek bunalımının sonuçlarıyla, özellikle by-pass ameliyatıyla uğraşırken, kitap Cemal Süreya'nın ölüm yıldönümü günlerinde elime ulaştı ve bir çırpıda okuyuverdim.
Zühal Tekkanat kitabını üç bölüme ayırmış. 1. Bölüm: 'Cemal Süreya'lı
25 Yıl - (1966-1990)'. Tekkanat burada, 1966 yılı başlarında tanışmasını, evlenmelerini, evliliklerindeki fırtınaları, inişleri çıkışları ölümünün arifesindeki son birlikteliklerini anlatıyor. 2. Bölüm: Cemal Süreya Portreleri'nde; Asım Bezirci'den Osman Şahin'e, Ercüment Uçarı'dan Muzaffer İlhan Erdost'a, Doğu Perinçek'ten Özdemir İnce'ye dek uzak yakın pek çok tanıdığın kaleminden ya da anlatımından portresi çiziliyor. Bunun ardından ölümünün ikinci yılında; Bostancı'daki Hatay Restoran'ın anı defterine yazılanların dökümünden oluşan 'Üçüncü Bölüm: Cemal Süreya'ya Seslenişler' geliyor...
1931'de Cemalettin Seber adıyla Erzincan'da doğup, 1937'de altı yaşında bir çocukken Dersim İsyanı üzerine ailesiyle birlikte Bilecik'e sürgün edilen Cemal Süreya şair duyarlılığını biraz da bu başlangıca bağlıyor: "Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra
o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler. Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki. Annem sürgünde öldü, babam sürgünde öldü."
Zühal Tekkanat'ın kitabı; Dersim sürgünlüğüyle başlayan hüzünlü bir yaşamın; mutluluklarıyla, mutsuzluklarıyla, sevdiği kadınlarıyla, ayrıldığı kadınlarıyla, evlilikleriyle, 'yoksuluz gecelerimiz çok kısa / dört nala sevişmek lazım' gibi dizeleriyle, sözcüklere can veren şairliğiyle Cemal Süreya'nın bir insan olarak portresini çiziyor...

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #5 : 23 Haziran 2007, 11:28:04 »
(*)ŞARKISI BEYAZ

Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti
Şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz
İnsanların büyük rüyaları vardı
İnsanlar bir ölümle öldüler ki
Sevgiler arasında şaşırıp
Bir unuttular ki deme gitsin

Ben olanca kuvvetimle halatlara asılıyorum nafile
Ben ayrı düşmüşüm bir kere
Ayrı düşmüşüm insanlardan
Bu yıldız tutmaz mavilikte
Ne deniz ne köpük kar eder bana
Arada bir ağlamak için

Onu kocaman ellerimle sevdim
Ölüm daha saçlarına gelmemişti saçları-beyaz
Saçlarını kestim, şarapla ıslattım
Saçlarını koynumda saklıyorum
Arada bir ağlamak için
Ve suların altında mavileyin

Küstah bir çalparaydı ayağını uzatmış
Mesut hatırasına balıkların
Ve kocaman küfürleriyle sarhoş
Yatardı yavaşlamış tüyleriyle
Gemicilerin öldürdüğü kuş
Siraküzaya uğrayamadık

Torbadaki çakıllara baktım
Sonra dalgalar geldi
Sonra bir mavilik aldı her yerimizi
Nasıl hatırlıyorsan dünyayı
Öyle
(*)yayımlanmış ilk cemal süreya şiiridir

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #6 : 23 Haziran 2007, 11:30:58 »
EŞDEĞERİYLE YAN

Eşdeğeriyle yan yana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.

Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #7 : 23 Haziran 2007, 11:34:24 »
TAŞIRAN DAMLA

Arı mısın türkü boku musun ne
Seviyorum seni taşıran damla
Adın yazılı gün sonlarına
Kaldırdığın toz anayol tozu
Arı mısın türkü boku musun ne

Gün gelir bir sürü şey
Zoruna gitmeye başlar gerçeğin
Yenilgiler de birikir ilenç de
Kentlerin sarı gözeneklerinde
Zoruna gitmeye başlar gerçeğin


Saçlarının arasına düşmüş
Orda ilk kez öpülmüş taze;
Törene götürülmüş çiçekler
Mayıs mıdır artık Ekim mi olur
Törenden artakalan çiçekler

Zingadak duran bahçe
Telgraf direğinde vınıltı
Son kış son sıcak aşın anısı
Sözcükler gömlek değiştirir
Son sıcak lafın anısı

Bir sokak daha mı kaldı
Belki işte tam o sokakta
Taçyapraklı mahrem dakika
Birimlerin için için hıncı
Herhangi bir dakika

Harara tıkılmış pamuk
Dipten oynayan dalga
Gül ki bardakta durmaz
Kamış ki kamaşmakta
Kamış ki kamaşmakta

Gelir geçer otomobiller ki
Ay ışığı kaç para,
Sen güneşin her anlık dergisi
Bin yıllık aboneyim sana
Seviyorum seni taşıran damla

*zeliha*

  • Ziyaretçi
Ynt: *** CEMAL SÜREYA ***
« Yanıtla #8 : 23 Haziran 2007, 11:39:00 »
  ÜVERCİNKA

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Bir çok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil