Gönderen Konu: Halk El Sanatları  (Okunma sayısı 1901 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
Halk El Sanatları
« : 09 Şubat 2008, 16:10:07 »

Halk El Sanatları

Doğal koşulların doğurduğu, üretim ilişkilerinin biçimlendirdiği "el sanatları" halkbilimsel bir unsur olarak süreç içinde gelişir ve yenilenir. El sanatları, toplum yaşamının kendisi olan üretim biçimlerinden kaynaklanan kültürel bir olgudur.

EI sanatları incelenirken, el sanatları tartışılırken bu özellikleriyle, alınmalı ve bu biçimde değerlendirilmelidir.

Halkın ürettiği bu kültürel ve halkbilimsel yapıtlar aynı zamanda insana özgü, sıcak, içten sevginin evrensel bildirisini yansıtması görevini de yüklenirler. Her el sanatı ürünündeki (Halı, kilim, heybe, ot yastık, ... vb.) motifsel olgular, kültürel emekçisi binlerce insanın sonsuza ilettiği değerler birikimini oluşturur.

15. yüzyıldan önce Anadolu, ticaret yollarının düğümlendiği bir alanda tüm dünyaya yayılan kervanlar aracılığı ile el sanatlarını, motifsel düşünüsünü, insan sevgisini işleyen renk ve biçimini çok geniş alanlara yaymayı başarabilmiştir. Bu başarı ile birçok el sanatları merkezleri oluşmuş ve dünyaca ün yapmıştır. Bu başarı Anadolu insanının el sanatları yaratıcılarını ve yardımcılarını koruma amacı ile geleneksel örgütlerde oluşturmuş, onların güvence içinde olmalarını sağlamıştır.

Ankara da yapısı ve konumu gereği bu önemli merkezlerden birisi olmuştur. Yöredeki halı, kilim, yorgan, yatak ve yastık gibi kullanım alanları çok geniş olan parçalardaki özenli ve duygulu işlemeler, özellikle Ayaş'ta izlenen çoraplardaki renk ve desen uyumu, binbir göz nuru ile bezenmiş bindallılar, elleri nasırlaşmış ustalarımızın tuttuğu çekiç çekiçlerin altında biçimlenip canlanan bakır aletler ve yine yöre kızlarını, kadılarını süsleyen çeşitli duygularla yapılmış gümüş takılar ve mücevheratlar yaygın olmamakla beraber günümüzde de varlık göstermektedir.

EI sanatları içinde dokuma en önemli alanı kapsar. "Dokuma sanatı", insanların iklim ve diğer çeşitli etkenlerden doğan ihtiyaçları sonucunda başlattıkları bir sanat dalıdır. Ankara'da ve ilçelerinde yapılan araştırmalarda bu tür dokumalardan Halı, Kilim, Heybe, Aba, Çevre, Bürümcük ve Çorap örneklerine rastlanmıştır. Bunların yanısıra cepken ve bindallı sırma işlemeciliği yörede artık sadece bazı köylerde halk eğitim merkezlerinde yapılmaktadır.

EI sanatları ürünlerinin önce yarar düşünülerek hazırlandığı zamanla kişisel katkılarla sanat değeri niteliği kazandığı bir gerçektir. Bu ürünler, çevresel koşullar gerek, motif, renk vb. durumlarla ilgili ayrılıklar yüzünden yerel özellikler gösterir. Bunun e,n güzel örnekleri Ankara'ya 60 km uzaklıktaki örgü çorap yapım merkezlerinden biri olan Ayaş ilçesinde görülebilir. Ayaş'ta büyüklerinden öğrendiği biçimde, kadınlar tarafından yapılagelen ve şimdi daha çok orta yaşlı ve yaşlı kadınların ördüğü çorapların hammaddesi tiftiktir.

Yörenin tiftik keçisi yetiştirmeye elverişliliği, hammaddenin tiftik olmasına nedendir. Tiftikten ip yapmak için yaygın olarak rengere kullanılmasına karşın, çeyiz amacıyla örülen çorabın tiftiği örekede iğ ile eğrilir. Yöre çorapları üzerindeki motiflerin bazıları bitkisel motiflidir. Çalı dudu, Elma çekirdiği, Patlak mısır gibi. Kartal Kanadı, Midye Bozması, Öküz sidiği hayvansal motiflerden, Asarlı kaya deliği, Bıçak Burnu, Egür, Civan, Kaşı, Girme Girifli, Şapga Keneri, Katip Bıyığı çeşitli sembollerden esinlenerek isimlendirilmişlerdir. Mendil, çevre, peşkir, heybe, halı ve yastık yörede karşımıza çıkan diğer el sanatları örneklerindendir.

Çevreler ince, sık keten bezden yapılmış, kenarları nakışlı, dört köşeli parçalardır. Aslında çevre, sırma ile işlenmiş mendil anlamına gelmektedir.

Peşkir ortalama bir metre kadar uzunluğunda ve kırk santimetre kadar genişliğinde (yörede kare şeklinde olanlara da rastlanmaktadır) olan, iki başı işlemeli, genellikle sık beyaz ketenden yapılmış bir parçadır. Azsıklıkla sırma ve ipekle dokunmuş olanları da bulunur.

Halı ve kilim gibi halkımızın yaratıcılığından kaynaklanan ve işleme olanakları çok geniş olan dallarda yöreye has motiflerin ağırlık kazandığı ilginç örneklerle karşılaşılmıştır.

Yöre araştırmamız süresince karşılaştığımız bütün el sanatları örnekleri halkın gereksinimleri doğrultusunda üretilmektedir.

EI sanatlarından bakırcılık ise önceleri yöre halkının geçim kaynaklarından biri olmasına rağmen günümüz gereksinimlerine cevap verememekle beraber çok ender ve babadan oğula devredilmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Yöredeki bakırcılığın başlıca özelliği yapılan eşyanın, döğme, parçaların,biraraya getirilmesi suretiyle değil, tek parça olarak yapılmasıdır. Güğüm ve ibrik bir yana bırakılırsa, bütün öteki bakır eşya döğme olarak yapılır.

Ankara yöresi el sanatlarından biri olarak bilinen gümüş işlemeciliğine (telkari) en yoğun olarak Beypazarı ilçesinde rastlanmıştır. Bu ilçede bu sanatla uğraşan yaklaşık 40 dükkan bulunmaktadır.

Gümüş işlemeciliğinin en belirgin özelliği ve adının (telkari) kaynağı, gümüşün çok ince tel hâline getirilip, değişik desenlerde sarılarak işlenmesidir. Eski el sanatlarının yaşamını sürdürme başarısını gösteremedikleri günümüzde, Beypazarı gümüş işlemeciliği ile adını yurt içi ve yurt dışına duyurmaktadır.

Halk Yapı Sanatları

Ankara Evleri: Geleneksel Ankara evleri iklim ve sosyal yaşam koşullarına göre uzun yılların deneyim ve gereksinimleriyle oluşmuş plan ve yapı özellikleri taşırlar. Ağaç ve kerpiç gibi kısa ömürlü malzemelerden yapıldıklarından erken dönemlerden kalma örnek bulmak artık güçleşmiştir.

Eski Ankara evlerinin çoğu iki katlıdır. Alt kat avlusunda uşakların, aşçıların, kahyaların odaları, kiminde de bir ahır bulunur. Birinci katta ev sahibinin oturduğu odalar, ikinci katta ise konuk, toplantı ve yatak odaları bulunur. Bazı odalarda kadınların toplantıları izleyebilmeleri için kafesler, ayrıca yatak dolabı ve gusülhane (yıkanma yeri) olarak kullanılan dolaplar vardır. Odalar sokağa seyregahla ve sofaya pencerelerle açılır.

Süsleme sanatı olarak evin hemen hemen her yerinde geometrik süslemeler, rumi ve hatai süslemeler kullanılır.

Araştırmalarımız sırasında halk yapı sanatlarına örnek olarak saptadığımız, birçoğu eskimiş, harabe hâlini almış geleneksel Ankara evlerinden bazılarını vermeyi uygun gördük.

Örnek 1: Öksüzce Mahallesi, Kadir Çeşme yakınında, XVIII. yy.dan kalma evin zemin katında birkaç oda bulunmaktadır. Bahçeden bir merdivenle "hayat"a çıkılır. Evin büyük odası Bursa kemeriyle ikiye bölünmüş olup; güzel süslemeleri vardır.

Örnek 2: Kubilay sokağında XVII. yüzyıldan kalma olan evin sofası üzerinde bir büyük, bir küçük, iki odası bulunmaktadır. Sofanın bir yanı pencereli, diğer bir yanı duvarla kapanmış, diğer yanları ise açık bırakılmış ve ortada direkler kullanılmıştır.

Ayrıca Maruri Mahallesinde Kadınkızzade Abdullah Efendi Konağı, Keşiören'de Avundukzadeler evi, Büyükesat'ta Değirmenci Ahmed Ağa Evi ve Erzurum Mahallesindeki Yusuf Oğraş Evi örnek olarak gösterilebilir.

Ankara Köy Evleri:

Ankara köylerinde yaygın olan ev şekli 60 cm kalınlığında taş örme duvarlar, "dam" (ahır) ve onun üzerine oturtulmuş 15 cm kalınlığında kerpiç örme bir kattan oluşan yapılardır.

Üzeri 20 cm kalınlığında killi toprakla örtülü toprak "kaş" çatlılar, her yıl güz yağmurları başlamadan aktarılır, onarılır ve "yuvak"la (taş merdane) sıkıştırılır. Köylerde üzeri toprakla örtülü kaşlı evlerden başka, okul, öğretmen evi, câmi, tekke ve yunak gibi kiremit çatılı yapılar görülebilir.

Köylüler evlerini genellikle kendileri yapar. Yapı malzemesi olarak taş, kerpiç, çamur ve Ankara hurdacılarından alınan eski pencere çerçeveleri ve kapıları kullanılır. Ev yapımında köylüler birbirlerine yardım ederler.

Evin zemin katı (dam) hayvanlar, damın üstü ise hane halkı tarafından kullanılır. Böylce hayvanlar hem köylünün gözü önünde olur, hemde oturulan yerler doğal olarak ısıtılmış olur. Damın bir kısmı odun, tezek, "gıdı" vb. yakıt maddelerini depolamak için kullanılır. Arka kısım samanlık ve otluk olarak kullanılır. Birinci katta, yani damın üstünde "hayat" denilen bir aralığın sağ ve solunda odalar yer alır. Her odada, kuzey bölümler hariç, bir ya da iki pencere, bacalı bir ocak, bir gusül yeri, yer yatağı, serilecek sedir, gündüzleri yatağın kaldırılacağı bir yüklük, bir sandık yeri, birer kaşıklık, tabak dizilen ve su konulan sergenler vardır. Her odada bulunan bacalı ocaklar, hem pişirme, ısıtma, hem de odayı aydınlatma amacıyla kullanılır. Isınmada damdaki hayvanların önemi küçümsenmeyecek orandadır.

Evlerde havalandırma, küçük pencereler, kapı ve kapının tam karşısında bulunan ocak bacası aracılığıyla sağlanır. Kış aylarında evin soğumasını önlemek için havalandırma üzerinde pek durulmaz. Ayrıca günlük yemek ihtiyacını gidermek için odalardan birinde 60; 70 yarımlık un ambarları ve gıda maddeleri saklamak amacıyla odunların konulduğu küçük, serin bir oda kiler olarak kullanılır.

çok çalışmak zamanı