Görsel Sanatlar Platformu - GorselSanatlar.org

GENEL KATEGORİ => Forum Kullanımı => ARŞİV => Konuyu başlatan: AlinA - 22 Haziran 2010, 16:04:38

Başlık: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 22 Haziran 2010, 16:04:38
                      BABAMI İSTİYORUM
 adam yorgun argın eve döndüğünde beş yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.Çocuk babasına'' baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? ''diye sordu.Zaten yorgun gelen adam ''bu senin işin değil''diye cevap verdi.Bunun üzerine çocuk''babacığım lütfen bilmek istiyorum''
 diye üsteledi.Adam ''illada bilmek istiyorsan 20 milyon'' diye cevap verdi.''peki bana 10 milyon borç verir misin?'' Adam iyice sinirlenip '' benim senin saçma oyuncaklarına ayıracak param yok.Hadi, derhal odana git.'' dedi.Çocuk sessizce odasına gidip kapısını kapattı.Adam sinirli sinirli ''bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder'' diye düşündü.
    Aradan bir saat geçtikten sonra adam sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü;'' belki gerçekten lazımdı...''.Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı.Yatağında olan çocuğa '' uyuyor musun? '' diye sordu.Çocuk  '' hayır '' diye cevap verdi.
   ''Al bakalım istediğin 10 milyon.Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm.Ama uzun ve yorucu bir gündü'' dedi adam.Çocuk sevinçle haykırdı
''teşekkürler babacığım...'' Hemen yastığının altından buruşuk paraları çıkardı.Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.Bunu gören adam iyice sinirlenerek ''paran olduğu halde neden benden para istiyorsun.Benim senin saçma oyuncaklarına ayıracak vaktim yok'' diye kızdı...Çocuk '' param vardı ama yeterince yoktu'' dedi ve yüzünde mahcup bir gülümsemeyle paraları babasına uzattı.
          ''İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacığım?'' 


                                  Bundan sonra ne zaman girersem elimde ki hikaye veye öykülerden birer tane yazıcağım.
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: auguste - 22 Haziran 2010, 16:16:01
bu küçük öykü için teşekkürler. duygulu 510a

paylaşıım için teşekkürrler +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: auguste - 22 Haziran 2010, 16:16:38
ilk karizmanızı ben vereyim öğretmenim :)
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 22 Haziran 2010, 16:19:05
teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: yoldaş - 22 Haziran 2010, 20:11:22
çok hoş bir öykü. teşekkürler paylaşım için. +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 23 Haziran 2010, 13:40:05
                     ÖN YARGI
    Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşı çift, Boston treninden indikten sonra utangaç bir tavırla rektörle görüşmek için üniversiteye gittiler.Rektör`ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti...Öyle ya, bunlar gibi ne olduğu belirsiz taşralıların Harward gibi bir üniversitede ne işleri olabilirdi.Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi.İşte bu imkansızdı.Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu.Yaşlı kadın. ''Bekleriz'' diye mırıldandı.Sekreter ''Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gidecekler'' diye düşündü.
    Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı.''Sadece bir kaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok'' diyerek rektörü ikna etmeye çalıştı.Anlaşılan çare yoktu...Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı.Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı.Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi.Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu!
Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.
     Yaşlı kadın hemen söze başladı.Harward`da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki; onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi.''Eğer'' dedi sert bir sesle,
''Biz Harward`da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner...'' ''Hayır, hayır'' diterek haykırdı yaşlı kadın.''Anıt değil...Belki, Harward`a bir bina yaptırabiliriz.'' Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir bakış fırlatarak; ''Bina mı?'' diyerek tekrarladı.''Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazla çıktı.'' Tartışmayı noktaladığını sanıyordu.Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.Yaşlı kadın, sessizce kocasına dönerek ; ''Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o hâlde...''Rektörün yüzü karmakarışıktı...Yaşlı adam başıyla onayladı.Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar.Doğu California`ya, Palo Alto`ya geldiler.Ve Harward`ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
          Amerika`nın en önemli üniversitelerinden birini, STANFORD`u

     
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: dbhi - 23 Haziran 2010, 13:45:13
her iki öyküde hem çok güzel hemde oldukça düşündürücüydü... 340a  340a  340a teşekkürler alinacığım...kocaman öpüyorum seni 570a +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: ömür banu - 23 Haziran 2010, 20:10:44
iremcim  harika  iki dokunaklı öykü....paylaşım için teşekkürler.bu öyküleri nerden alıntı  yaptığını da yazarsan  ya da  yazarın   adını   tambir paylaşım olur.
tşekkürler  +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 23 Haziran 2010, 20:25:05
Teşekkür ederim.ben bunları evimizdeki bir kitaptan alıntı yapıyorum kitabın adı da konunun başlığıyla aynı olarak hayatın içinden sıcacık öyküler yazarı da reşan yıldırım karizma içinde teşekkürler öğretmenim 570a
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 25 Haziran 2010, 19:56:40
               HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI?
    Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin oğluna kadar uzanır...Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.Çocuk bütün gece oturup, günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan yedi sayfalık bir kompozisyon yazdı.Hayalini ince ayrıntılarıyla anlattı.Hatta hayalindeki iki yüz dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.Krokiye, iki yüz dönümlük arazinin üzerine oturacak bin metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.Ertesi gün hocasına sunduğu yedi sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.İki gün sonra ödevi geri aldı.Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir ''0'' ve ''Dersten sonra beni gör'' uyarısı vardı.''Neden sıfır aldım?'' diye merakla sordu hocasına çocuk...''Bu senin yaşında olan bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal'' dedi hocası.''Paran yok.Gezginci bir aileden geliyorsun.Kaynağınız yok.At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.Önce araziyi satın alman lazım.Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor.Bunu başarman imkansız'' ve ekledi ''Eğer ödevi gerçekçi hedefler belirledikten sonra yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm''.
    Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü.Babasına danıştı.''Oğlum'' dedi babası, ''bu konuda kararını kendin vermelisin.Bu senin hayatın için önemli bir seçim!''.Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra, ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına...''Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin'' dedi.''Bende hayallerimi...''
    O orta iki öğrencisi, bugün iki yüz dönümlük arazi üzerindeki bin metrekarelik evinde oturuyor.Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı...Öykünün can alıcı yanı ise şu: Aynı öğretmen, geçen yaz otuz öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine dedi ki:
   ''Sana şimdi söyleyebilirim.Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım.O yıllarda öğrencilerimden bir çok hayal çaldım.Neyse ki sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.''
 
            ''En büyük işler, büyük hayal sahipleri tarafından başarılmıştır.''
                                                                          W.RUSSEL
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: dbhi - 25 Haziran 2010, 22:33:22
alina bu öykü de çok güzel ve düşündürücü.bunca hayal ve emek hırsızı varken hele....teşekkürler..+1 340a
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: ömür banu - 27 Haziran 2010, 01:25:12
harika bir öykü daha.süpersin iremcimm..+1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: auguste - 27 Haziran 2010, 11:46:48
               HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI?
    Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin oğluna kadar uzanır...Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.Çocuk bütün gece oturup, günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan yedi sayfalık bir kompozisyon yazdı.Hayalini ince ayrıntılarıyla anlattı.Hatta hayalindeki iki yüz dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.Krokiye, iki yüz dönümlük arazinin üzerine oturacak bin metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.Ertesi gün hocasına sunduğu yedi sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.İki gün sonra ödevi geri aldı.Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir ''0'' ve ''Dersten sonra beni gör'' uyarısı vardı.''Neden sıfır aldım?'' diye merakla sordu hocasına çocuk...''Bu senin yaşında olan bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal'' dedi hocası.''Paran yok.Gezginci bir aileden geliyorsun.Kaynağınız yok.At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.Önce araziyi satın alman lazım.Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor.Bunu başarman imkansız'' ve ekledi ''Eğer ödevi gerçekçi hedefler belirledikten sonra yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm''.
    Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü.Babasına danıştı.''Oğlum'' dedi babası, ''bu konuda kararını kendin vermelisin.Bu senin hayatın için önemli bir seçim!''.Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra, ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına...''Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin'' dedi.''Bende hayallerimi...''
    O orta iki öğrencisi, bugün iki yüz dönümlük arazi üzerindeki bin metrekarelik evinde oturuyor.Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı...Öykünün can alıcı yanı ise şu: Aynı öğretmen, geçen yaz otuz öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine dedi ki:
   ''Sana şimdi söyleyebilirim.Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım.O yıllarda öğrencilerimden bir çok hayal çaldım.Neyse ki sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.''
 
            ''En büyük işler, büyük hayal sahipleri tarafından başarılmıştır.''
                                                                          W.RUSSEL



paylaşım için teşekkürler. +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: yoldaş - 27 Haziran 2010, 12:41:20
ikinci hikayede çok güzel. teşekkürler paylaşım için. +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 28 Haziran 2010, 11:13:45
 Teşekkür ederim...:)
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 28 Haziran 2010, 12:22:55
        HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK
   Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.Keyfi her zaman yerindeydi.Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu.Hatta bazen etrafındakileri çıldırtır, ''Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor?'' diye düşünmelerine neden olurdu.Birisi nasıl olduğunu sorsa, ''Bomba gibiyim' diye yanıt verirdi hep... ''Bomba gibiyim...'' Jerry, doğal bir motivasyoncuydu.Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse Jerry hemen yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni...
  Bir gün Jerry ye gittim.''Anlayamıyorum'' dedim.''Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasıl başarıyorsun bunu?..''
  ''Her sabah kalktığımda kendi kendime, 'Jerry bugün iki seçimin var; ya kurban olmak ya da ders almak...'' derim.Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var...Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek.Ben, hayatın olumlu yanlarını göstermeyi seçerim...''
  ''Yok, yahu'' diye protesto ettim.''Bu kadar kolay mı yani?
  ''Evet...Kolay!'' dedi Jerry ve devam etti; ''Hayat seçimlerden ibarettir.Her durumda bir seçim vardır.Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin.Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin.Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin...Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..''
  Jerry nin sözleri beni oldukça etkiledi.Onu uzun yıllar görmedim.Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, olumlu düşünüp davranmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.Yıllar sonra, Jerry nin başına çok tatsız bir olay geldi.Soygun için gelen hırsızlar paniğe kapılıp Jerry i delik deşik etmişler...Ameliyatı on sekiz saat sürmüş, haftalarca yoğun bakım da kalmış.Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış...
  Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. ''Nasılsın?'' diye sorduğumda, ''Bomba gibiyim'' dedi.''Bomba gibiyim...''
  ''Olay sırasında neler hissettin Jerry?'' diye sordum.
  ''Yerde yatarken iki seçimim var'' diye düşündüm.''Ya yaşamayı seçecektim ya da ölümü...Ben yaşamayı seçtim.''
   ''Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?''
  ''Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.Bana hep, 'İyileşeceksin, merak etme!' dediler.Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken doktorların ve hemşirelerin yüz ifadelerini görünce ilk defa korktum.Bu gözler bana; 'Adam ölmüş' diyordu.Bir şeyler yapmazsam birazdan gerçekten ölü bir adam olacaktım...''
   ''Ne yaptın?'' diye merakla sordum...
   ''Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak, herhangi bir alerjim olup olmadığını sordu...'Evet' diye yanıt verdim, 'Var'.Doktorlar ve hemşireler merakla sustular...Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım, 'Benim kurşunlara alerjim var!' .Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar.Tekrar bağırdım... 'Ben yaşamayı seçtim.Beni bir canlı gibi ameliyat edin.Otopsi yapar gibi değil!..' .''
  Jerry sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısıyla yaşadı.Yaşaması bana yeni bir ders oldu.Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı  seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim...Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu...
                             
                                                                                                                                           Francie Baltazar-Schartz                             
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: yoldaş - 28 Haziran 2010, 15:15:32
        HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK
   Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.Keyfi her zaman yerindeydi.Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu.Hatta bazen etrafındakileri çıldırtır, ''Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor?'' diye düşünmelerine neden olurdu.Birisi nasıl olduğunu sorsa, ''Bomba gibiyim' diye yanıt verirdi hep... ''Bomba gibiyim...'' Jerry, doğal bir motivasyoncuydu.Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse Jerry hemen yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni...
  Bir gün Jerry ye gittim.''Anlayamıyorum'' dedim.''Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasıl başarıyorsun bunu?..''
  ''Her sabah kalktığımda kendi kendime, 'Jerry bugün iki seçimin var; ya kurban olmak ya da ders almak...'' derim.Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var...Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek.Ben, hayatın olumlu yanlarını göstermeyi seçerim...''
  ''Yok, yahu'' diye protesto ettim.''Bu kadar kolay mı yani?
  ''Evet...Kolay!'' dedi Jerry ve devam etti; ''Hayat seçimlerden ibarettir.Her durumda bir seçim vardır.Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin.Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin.Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin...Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..''
  Jerry nin sözleri beni oldukça etkiledi.Onu uzun yıllar görmedim.Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, olumlu düşünüp davranmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.Yıllar sonra, Jerry nin başına çok tatsız bir olay geldi.Soygun için gelen hırsızlar paniğe kapılıp Jerry i delik deşik etmişler...Ameliyatı on sekiz saat sürmüş, haftalarca yoğun bakım da kalmış.Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış...
  Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. ''Nasılsın?'' diye sorduğumda, ''Bomba gibiyim'' dedi.''Bomba gibiyim...''
  ''Olay sırasında neler hissettin Jerry?'' diye sordum.
  ''Yerde yatarken iki seçimim var'' diye düşündüm.''Ya yaşamayı seçecektim ya da ölümü...Ben yaşamayı seçtim.''
   ''Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?''
  ''Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.Bana hep, 'İyileşeceksin, merak etme!' dediler.Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken doktorların ve hemşirelerin yüz ifadelerini görünce ilk defa korktum.Bu gözler bana; 'Adam ölmüş' diyordu.Bir şeyler yapmazsam birazdan gerçekten ölü bir adam olacaktım...''
   ''Ne yaptın?'' diye merakla sordum...
   ''Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak, herhangi bir alerjim olup olmadığını sordu...'Evet' diye yanıt verdim, 'Var'.Doktorlar ve hemşireler merakla sustular...Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım, 'Benim kurşunlara alerjim var!' .Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar.Tekrar bağırdım... 'Ben yaşamayı seçtim.Beni bir canlı gibi ameliyat edin.Otopsi yapar gibi değil!..' .''
  Jerry sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısıyla yaşadı.Yaşaması bana yeni bir ders oldu.Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı  seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim...Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu...
                             
                                                                                                                                           Francie Baltazar-Schartz                             


çok teşekkürler bu anlamlı paylaşım için. +1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: auguste - 28 Haziran 2010, 17:42:00
son öykü de  güzel. teşekkürler. +1 560a
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: dbhi - 28 Haziran 2010, 18:09:00
anlamlı ve güzel bir hikaye alinacık teşekkürler...+1
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 28 Haziran 2010, 19:46:58
 teşekkür ederim :):D:):D:):D
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: AlinA - 30 Haziran 2010, 20:15:05
             SERÇE VE GÖÇMEN KUŞUN HİKAYESİ
    İhanetin göçmen bir kuşa verilmiş sadakatin adı ise bir serçeye...
    Göçmen kuş bütün bahar ve yaz boyunca küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber.Küçük sinekler, kurtları yemişler, kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler.Masmavi gökyüzünde dans etmişler, çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler...Birbirlerine söz vermiş kuşlar, ayrılmayacağız diye.Ama kış gelince göçmen kuş adına yakışanı yapmaya karar vermiş.Serçe ise her zamanki gibi sadık...Ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek! Ayrılık acı ihanetse kötüymüş serçe için; göçmen kuş içinse yaşamak önemliymiş.O, baharın tatlı eğlencesiymiş sadece.
   "Gel benle beraber..." demiş serçeye. "Başka bir bahara uçalım."
   Serçe ise, "Burada bekleyelim yeni baharı" demiş
   "Ama kış acımasızdır" demiş göçmen kuş."Yaşayamayız burada.Aç kalır üşürüz."
    Serçe "Hayır" demiş. "Korunuruz kötülüklerden kışın beraber."
   Göçmen kuş inanmamış serçeye, "Hayır gidelim diye ısrar etmiş.
   Serçe, göçmen kuşun bu ısrarı karşısında düşünmeye başlamış; gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere, kalmakta aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye.Ve
karar vermiş...Sevgiyi seçip uçacakmış bir yeni bahara...   
   Göçmen kuşla serçe çıkmışlar yola, ama serçe zayıfmış, onun kanatları uzun uçuşlar için değil.Dayanamayacakmış bu yola...Oysa göçmen kuşun kanatları güçlüymüş.Çünkü o hep kaçarmış kışlardan, gidermiş yeni baharlara.
  Bir fırtına yaklaşıyormuş.Göçmen kuş fırtınadan daha hızlıymış, ona yakalanmayacakmış.Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış, göçmen kuşa "Duralım artık!" demiş. "Biraz dinlenelim." .Göçmen kuş itiraz etmiş, "Fırtına yaklaşıyor, ölürüz" diye.Serçe çok fırtına gördüğünden, "Kurtuluruz" demiş.Ama göçmen kuş "Yürü" demiş serçeye. "Birazdan okyanuslara varacağız."
   Serçe sevgisine uymuş ve peşinden son bir gayretle gitmiş göçmen kuşun.Birazdan varmışlar okyanusa.Kurtuluşuymuş bu büyük deniz göçmen kuş için, çok iyi bilirmiş buraları.Ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi.Serçe artık dayanamıyormuş, son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene; "Artık gidemiyorum..." diye
   Göçmen kuş bakmış, bakmış ve devam etmiş...Okyanus çok büyükmüş, serçe ise çok küçük.Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen kuşun ki çok küçük...
        Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT...
        Yeni bir baharın kollarında koca bir İHANET...
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: auguste - 30 Haziran 2010, 20:45:43
teşekkürler paylaşım için
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: yoldaş - 09 Ağustos 2010, 11:43:26


                     ÖN YARGI
    Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşı çift, Boston treninden indikten sonra utangaç bir tavırla rektörle görüşmek için üniversiteye gittiler.Rektör`ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti...Öyle ya, bunlar gibi ne olduğu belirsiz taşralıların Harward gibi bir üniversitede ne işleri olabilirdi.Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi.İşte bu imkansızdı.Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu.Yaşlı kadın. ''Bekleriz'' diye mırıldandı.Sekreter ''Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gidecekler'' diye düşündü.
    Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı.''Sadece bir kaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok'' diyerek rektörü ikna etmeye çalıştı.Anlaşılan çare yoktu...Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı.Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı.Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi.Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu!
Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.
     Yaşlı kadın hemen söze başladı.Harward`da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki; onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi.''Eğer'' dedi sert bir sesle,
''Biz Harward`da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner...'' ''Hayır, hayır'' diterek haykırdı yaşlı kadın.''Anıt değil...Belki, Harward`a bir bina yaptırabiliriz.'' Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir bakış fırlatarak; ''Bina mı?'' diyerek tekrarladı.''Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazla çıktı.'' Tartışmayı noktaladığını sanıyordu.Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.Yaşlı kadın, sessizce kocasına dönerek ; ''Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o hâlde...''Rektörün yüzü karmakarışıktı...Yaşlı adam başıyla onayladı.Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar.Doğu California`ya, Palo Alto`ya geldiler.Ve Harward`ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
          Amerika`nın en önemli üniversitelerinden birini, STANFORD`u

     


teşekkürler paylaşım için.   340a 340a 340a
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: yoldaş - 09 Ağustos 2010, 11:44:04


   +1    340a
Başlık: Ynt: Hayatın içinden sıcacık öyküler...
Gönderen: dbhi - 11 Ağustos 2010, 02:39:50
yine harika bir öykü teşekkürler tatlım...+1