Aşağıdaki nükteleri M. Sait Akalın "Hazır Cevaplar"dan derlemiş:
Dervişin biri, son derece despot bir derebeyine takdim edilmek üzere, kahya
efendiye bir kefen getirir. Kahya, böyle bir şeyi takdim etmek istemediği
için dervişi basından savmak ister. Ancak derviş ısrar eder ve beyi
beklemeye koyulur.
Biraz sonra bey gelir, ne olduğunu sorar. Kahya dervişi ve elindeki bohçayı
görüp, bir dervişe bir beye bakarak der ki:
- Bu adam, size kefen getirmiş efendim. Ölür musunuz, öldürür musunuz?
Oğlunun okuması için elindeki bütün inekleri satan bir koylu, onun bir şey öğrenemediğini görünce:
- Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda
ettim.
Sair Deyheki, çocuklarını yanına alarak bir dostunu ziyarete gider. Kara,
kuru ve sıska çocukları gören dostu latife olsun diye:
- Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi?
Sair, tası gediğine koyar:
- Evet efendim! Kokunuza geldiler.
Mehmet Akif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına söyle
dedi:
- İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yasadıkça, yirmi yüzlü
insanlar görmeye başladım.
Keçecizade Fuat Paşa'ya, yetmişlik bir kadının otuz yaşındaki bir gençle
evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet musade etmez, demiş.
- Hangi Ahmet, diye sormuşlar. Pasa cevap vermiş:
- Karacaahmed !
Sadrazam Keçecizade Fuat Pasa Paris'te iken, elçiler arasında hangi devletin kuvvetli olduğu tartışılıyordu. Sıra Paşaya gelince, elçilere söyle dedi:
- En kuvvetli devlet, Osmanlı devletidir.
Herkes bu sözler üzerine şaşkınlık içerisinde iken, Pasa sözünü tamamladı:
- Evet o kadar sağlam ve kuvvetli ki, siz dışarıdan biz içeriden
çalıştığımız halde, bir türlü yıkamıyoruz
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksiz yere olduruluyorsun, diye ağlamaya başlayınca Sokrat:
- Ne yani, demiş. Bir de hakli yere mi öldürülseydim?
Tanıdıklarından biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik'e
göstererek fikrini sorar. Neyzen, beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Terfik su cevabi verir:
- Ben yumurtanın tazesini bayatini iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç
yumurtlamadım.
Bir konuşmacı "İnkılaplarımızla Avrupa’yı on asır geride bıraktık!" diye
nutuk çekerken, Yahya Kemal esefle dizine vurarak:
- Hay Allah ya! demiş. Su Avrupa’yla da bir turlu beraber olamıyoruz. Ya geri
kalıyoruz, ya onu geçiyoruz.!..
Mahkemede hakim, Necip Fazil'a:
- Bak, der. Seni bundan sonra böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle
değil mi?
Necip Fazıl sorar:
- Hakim Bey, yoksa istifa mi ediyorsunuz?
Ahmet Mithat, bir gün uşağına:
- Boş hokkayı (mürekkep kabini) al da gel, demiş.
Uşak gidip beş okka soğan almış. Ahmet Mithat:
- Evladım, demiş. "Beş"i "boş"tan, "okka"yi da "hokka"dan çıkarttın diyelim,
peki ama soğanı nereden buldun?
Uşak saf cevap vermiş:
- Bakkaldan efendim.
Borcuna sadık olmayan bir yakını Musa amcaya gelerek:
- Bana 100 lira ver, şurdan müşterisi hazır olan bir mal alıp 120 liraya
satacağım. Sonra sana olan borcumu ödeyip 20 lira kar etmiş olacağım, demiş.
Yüz lirası tehlikeye giren Musa amca, biraz düşündükten sonra, yakınına 20
lira uzatıp:
- Al sunu, demiş, sen 20 lira kar et, ben de 80 lira.