Gönderen Konu: Nasıl Konuşuyoruz  (Okunma sayısı 1074 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı renklerintanrıçası

  • (renklerintanrıçası)
  • Uzman
  • *****
  • İleti: 1.438
  • Karizma Puanı: 372
  • Resim Yarışmalarına Kesinlikle Katılmayacağım....
Nasıl Konuşuyoruz
« : 16 Aralık 2007, 23:03:50 »

Nasıl Konuşuyoruz

"İnsanlar konuşa konuşa anlaşır"
"Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar"
"Dil bir kulak iki, iki dinle bir söyle"
"Tatlı dil güler yüz yılanı deliğinden çıkarır."
Konuşma üzerine o kadar çok söz söylenmiş ki… Demek ki kültürümüzde konuşmanın önemi çok büyük. Peki hal böyle iken gerçekten konuşabiliyor muyuz, yoksa konuştuğumuzu mu sanıyoruz? Güzel konuşmak bir sanattır. Bir ressamın resim çizmesi gibi, bir bestecinin beste yapması gibi konuşurken de dinleyenleri ses ve kelimelerin gizemli ahengiyle büyülemek; hani derler ya şiir gibi konuşmak, dinleyicinin dikkatini dağıtmadan sürekli uyanık tutabilmek gerçekten bir beceri, bir sanat. Tabi bu kadar uzun boylu olmasa da insanın kendini, meramını, isteklerini iyi ifade edebilmesi ve bunu yaparken de dinlemeyi bilmesi gerçekten çok önemli. Çünki genellikle insanların başına ne gelirse … . Hani derler ya "bülbülün çektiği dili belası" diye. Konuşurken sadece bilgili olmak, kibar olmak yeterli değil. Nezaket kurallarına uymak, haddi bilmek çok önemli. Sınırları aşmadan, tonlamaya dikkat ederek ve nezaket kuralları çerçevesinde, söylemek istediklerimizi en iyi ifade edebilecek kelimeleri art arda sıralayabilmek. Belki bir çoğumuz yapıyoruzdur bunları. Peki karşılıklı konuşurken ne kadar hassasiyet gösteriyoruz? "Dinlemeyi bilmeyen konuşmayı da bilemez" diye bir sözümüz de vardır. Diyalog halinde olduğumuz kişilerin konuşmalarına göstereceğimiz saygı ve pozitif yaklaşım, karşımızdakinden beklediğimizle aynı olmalıdır ki zaten bu medeni olmanın bir gereğidir. Çünki bunlar sadece çevremizle olan ilişkilerimizi değil iş ilişkilerimizi de birinci derecede etkileyen önemli faktörlerdir. Faaliyetler ya da yeni projelerle ilgili konularda susmak ne kadar yanlış ise aklımıza gelen her şeyi söylemek de o kadar yanlış olur. İş ilişkilerimizde de önerilere ve projelere olumlu yaklaşmak; şayet talep edilirse, olumsuzlukları ya da kişisel fikirlerimizi söylerken aklımızı ve zekamızı iyi kullanıp, mutlaka muhatabımızı da işin içine katarak çok uygun ve zarif bir lisan ile konuşmalıyız. Zira olumsuzlukları bile pozitif cümlelerle anlatabilmek hayatın her kademesinde bir altın anahtar vazifesi görebilecek kadar önemlidir. Bu konuda çok güzel bir kıssa anlatılır. Hükümdarın biri bir rüya görüyor. Rüyasında hedefe üç ok atıyor ama okların üçü de hedefe ulaşmıyor. Bu rüya üzerine hükümdar derhal ülkenin rüya tabircilerini toplayıp rüyasını açıklamalarını istiyor. Tabirciler geliyorlar hükümdarın yanına ve ilki rüyayı açıklıyor. "Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama üçü de sizden önce ölecek" Hükümdar birden hiddetleniyor. "Sen benim oğullarım ölecek mi dedin? Vurun bunun kellesini." İkinci rüya tabircisi geliyor ve o da aynı şeyi söylüyor. "Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama üçü de sizden önce ölecekler." Hükümdar hiddetli. "Vurun bunun da kellesini." Üçüncü, dördüncü, beşinci tabirciler de aynı akıbete uğrayınca sonuncusu vaziyeti anlıyor ve rüyayı açıklıyor. "Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama, müjdeler olsun ki siz onlardan daha çok yaşayacaksınız." Hükümdar "işte rüyamın tabiri budur" diyor. "Onu altınlarla ödüllendirin."

(alıntı)
Dünya üzerinde en güçlü silah, ateşlenmiş insan ruhudur.