NE FAYDA
Sen benimsin,
Cigerparem, sevdigim
Gulden agir
Soylemem sana
Saclarina
Kizil guller takayim
SalIn da gel,
Bir o yana
Bir bu yana
Meger
Muşkil ismiş hürriyet
Savunmayla yetmiyo
Bir baska sevda
Telden
Demirden gecsen
Mapusu delsen
Ne fayda
MERI KEKLIGIM
Bir
Elde
Catal
Bir
Elde
Dehre
Dalar
Dikenlerin
Kengerlerin
Pesinde
Kaderimmis
Sogerim
Oy
Meri
Kekligim
Yeter
Cektigim
Dut
Kurusu
Supurge
Tohumu
Yedigimiz
Ve
Bir
Godik
Arpa
Icin
Sivas
Kapilarindan
Geri
Cevrildigimiz
Gunleri
Defledik
Meri Kekligim
Yeter
Cektigim
Yol
Parasi
Veremedim
Diye
Su
Daglari
Bana
Actirdilar
Su
Yollari
Bana
Hacizlere
Gitti
Suna
Gibi
Kecim
Inegim
Meri
Kekligim
Kore
Daglarinda
Tabakam
Kaldi
Mapus
Damlarinda
Ozgurlugum
Hey
Meri
Kekligim
Yeter
Cektigim
KOYLULERIME
Anamiz birdir, ayni memeden emmisiz dostlar.
Kan kardesiz, sizlere kanim kayniyor.
Sizlerle beraber herk ettik topragi,
Beraber yattik hapiste, beraber tesekere aldik
Ve maniler yaktik hasret icin;
Gulemediysek de bos verdik beraber...
Halay mi cekmedik kol kola,
Horon mu tepmedik diz dize,
Cepken mi vermedik ruzg^ara?
Koyun koyuna yattik toprak duvarlarda
Sitmayla, sigirla, davarlarla...
Daha da yatariz dostlarim daha da...
Gun gelirse eger
Halay ceker, turku soyler gibi yan yana
Mavzer mavzere verip de
Dusmana kursun da atariz.
Sizlere kanim kayniyor, yabanci degilsiniz bana...
TURKIYEM
Senin emekcin olaydim
sen olasi turkusu
dost kokusu, dost selami Turkiye
GOZUM BASIM USTUNE
Su
Dunyada
Ayrilik
Var
Olum
Var
Ille de
Zulum
Var
Gozum
Basim
Ustune
Hangi
Kitap
Yaziyor
Kardas
Ben
Calisam
Eller
Ala...
GORUS GUNU
Bu gun gorus gunumuz
Dost kardes bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba
Izin olsun hapisane icinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarim doner cigaranin atesi
Gitme dayanamam
GELMEYEN BAHAR
Gel kardesim, gel beri
Hey kurt hey kus hey bortu bocek
Ah gidenler gelir mi geri
Acar mi bugun dort bahardir kanayan cicek
Demek
Daha bizim yasimizda
insanlar olecek.
BASLANGIC
Zaman akar, zaman gecer,
Zaman zindan icinde;
Biz mapusta gurul gurul yatardik
Yilan ciyan icinde.
Getirdiler ite kaka bir yigit,
Ayak ciplak
Ak bir mintan icinde.
Zaman zaman icinde
Isik duman icinde
Ve r^aviyan-i ahb^ar
Ve muhaddis^an-i r^uzig^ar
Soyle rivayet
Ve hik^ayet ederler kim:
Beni ^adem zor bezirg^an icinde
Vardi bir Balaban.
AĞIT
Teller iletmez haber, direkler devrileli
Kara habercidir göklerde kuşlar görüleli.
Anam, bacım yok içinde, neremdir yareli?
Adapazar! Erzincan oldun, türkülerdesin;
Bir bahar akşamında ölün, yüreklerde yasın,
Şahan mı vurdu kolun, yaralı turna mısın?
Doyulmaz dünyada; insanın çilesi ölüm.
Ne çare, geldi türküler yakılası ölüm
Ah! böyle mi kahredilir? Yıkılası ölüm.
Bu muydu çarşın, mahşer mi kurmuşlar yerine?
Yine mi "çağrışak kurtlar ve kuşlar" yerine!
Karalar giymişiz kutlu kumaşlar yerine.
Gurbette yar vardı, mendili işlenilmemiş,
Tarlalar hazandır, tütüne başlanılmamış.
Bir mendil ver n'olur, çevresi yaşlanılmamış.
Ağlarım; bu yürek sevdaya uyası değil,
Türküm var: Harput, Diyarbakır mayası değil.
Garibim: İçimde Eğin'in havası değil.
Bir yaprak sarmadım yarana yaran çözerim.
Bir mısra gülmedim, dosta ağıt düzerim,
Uğruna destan yazılası, Adapazarım.
AND OLSUN ŞART OLSUN
Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Ahım.
BİR ALIP BİR SATICI GÖNÜL
Düştüm bir öylesi çekilmez derde,
Ne ölümü düşünürdüm, ne yaşamak korkusu,
Ne sır aradım herşeyde, ne gariplik var serde,
Ne kara sevda, ne sevmek ne sevilmek arzusu
Artık her şarkı dokunur bana bu şehirde.
Hasret nedir bilmezken o kadar
Şimdi, her an, her yerde gurbetteyim.
Çünkü daha görmediğim güzellikler var,
Öyle bir yürek koymuşlarki içime neyleyim,
Her yere gönlümü vermeden geçemem dostlar!
Ben deli miyim bilmem mi neler ettigimi.
Bir han köşesinde yatmayınan Kerem diyorlar,
Ne tuhaf bu insanlar derdini dökmeyinen
Çaresiz derde bulunmaz merhem diyorlar,
Ah.. bir alıp satıcı gönlüm var gezer çarşı çarşı,
Başım güneşe düşmüş yanmayı öğrenir.
Nolur böyle duradursun cama güneşe karşı,
Gönül heryerde bir kardeşim güzel heryerde bir
BİR İHTİYAR
Gidiyorlar!
Atları, terkileri,
Göğüslerinde gümüş köstekleri yoktur.
Gidiyorlar!
Baş açık, yalın ayak, ardı arkasına
Ümitten gayri ekmekleri yoktur
Sen
Vermişsin de sırtını meşeye
Koca ihtiyar!
Yolların, yolcuların
Akşamla değişen şeylerin haricindesin.
Hatıralarınla yaşıyorsun :
İşte yine
Getirdiler bohçasını önüne
İşliği, çakmağı, tabakası,
Çorabı, çakısı, ayakkabısı
Ve Zonguldak treni,
Zonguldak madeni, kömür havzası,
Çakmağı, işliği, ayakkabısı.
Ötede insanlar gidiyorlar.
İşte yine getirdiler bohçasını önüne :
Sarsan bir cigara daha
Vursalar orta telden Emrah'ı
Yüreğin tutar mı söylemeğe
Başa gelen halleri?
Bir buçuk ay gezdin dağları
Avutmadı gönlünü
Toprak kokusu, keklik kokusu, çiğdem, çiçekler.
Keklikler konardı
Bir o taşa bir bu taşa
Ha deyip de çekemediğim tetiği.
Kınasını oynatamadığın
Düğününde oynayamadığın
Körpe kuzu düştü yadına,
İndin bahçeye :
Dayadın sırtını duta.
Domatesler kızarmıştı,
Yılı değildi bal armudunun,
Adam boyunu geçmemişti tınaz
Sonra malum...
Şimdi toprağa bakamıyorsun.
Çifte salsan kara öküzü
Gözlerine bakamıyorsun.
Bütün gözler onun gözleri
Bütün çalışanların emeği,
Onun emeği,
Sonra malum...
Zonguldak treni
Kömür dağları, kömür madeni
...................................
İnsanlar gidiyorlar
Gurbete,
Şehire,
Kara,
Sen bir efkar gelmiş de ağlıyorsun.
YILDIZ BOKLARIDIR ÜŞÜŞÜR
Şu
Pır pır
Maviş
Maviş
Yamyaş
Gecede
Yıldız
Boklarıdır. ( * )
Üşüşür
Keban
Toprağının
Üstüne
Gel
Kardaş
Çözüver
Kuşağını
Aç
Kar
Gibi
Bembeyaz
Ekmeğini
Upuzun.
Biraz
Ceviz içi
Az
Kuru
Kaymak
Bir de
Çay
Demliyelim
Kerpeten
Gibi
Tavşan
Kanı
Olsun.
(*) Ateş Böceği
VATANDAŞ
Ne, bizden geri, deniz aşırı şarkılar,
Ne tadılır ne bölünür nimetler bizsiz.
İnan kardeşim inan
Ne yalan bu dünya,
Ne insan fani...
Acılar görmüşüz, geceler görmüşüz,
ölmeyi görmüşüz.
Aydınlıklar görmüşüz, kahramanlar,
dostlar görmüşüz.
Görmüyor musun, görmüyor musun?
Ellerimiz ellerimizde... gidiyoruz.
Sizlerden söz açıyorum
Teklifsiz, pervasız, işkilsiz.
Ateşe vurulu batıl ve eski kitaplar
Sizden öte...
Neler varsa
Mesut insanlık için bühtan edici
Sizden öte...
Ve bir yanda yıkılmış zulmün kalası
Bir yanda salınır devasa gövden.
Bir yanda sevmediklerin,
Bir yanda demir pencere, bir yanda tarih
Bir yanda sen.
Yani bir yanda
Yüzyıllar boyunca saflarında
Yangınlar çıkardıklarımız.
Bir yanda - hayal etmesi zor -
Ferah ve cömert dünyamız
Ve mürettip, hasatçı, öğrenci, öğretmen
Kınadık, yüz çevirdik, düşman kesildik
Şol aşkı bilmezlenenlere.
Dünyalar durdukça mesuduz
Bu dünya üzerinde.
Yaşamak aşkına, yıldızlar aşkına
Demir ve ekmek aşkına mesuduz...
Hey dağlara taşlara kar eden türküm
Aşikar etsen de kendini
Şöyle bir sular gibi salsak, boy versek
Uzun ömrümüzü, yiğit ömrümüzü, taze ömrümüzü,
Sefil ömrümüzü, deli ömrümüzü, gelin ömrümüzü...
Güneşte güneşlesek
Dal kırsak, toplasak, ateşlesek
Broy broy desek dağlarda
Gül gülistan içinde görseler bizi.
İster öv, ister yer, ister sev beni
Güneşin taşlarda mavileştiği
Nehir boylarınca söylenir
Sevinç şarkılarım yoksa da
Şimdi, bütün kederli ezgileri
Ümide kurban ediyorum.
Satırlarımla olsa da çok mu, bir de ben seni
Bizden olan bütün dünya şairleri gibi
Yadediyorum.
Sen ne hakim, ne evliya, ne kul, köle, ne şövalyesin
Sen yirminci yüzyıl insanı!
Dost dediğim, yaren dediğim, kardeş dediğim
Ekmeğim benim,
Gülüm, bağım, bostanım benim :
VATANDAŞ.
BÖĞÜRTLEN KÖKLERİNDEN VE YARPUZLARDAN
Böğürtlen
Köklerinden
Yayla
Çiçeklerinden
Ve de
Yarpuzlardan
Pırıl
Pırıl
Cam
Gibi
Serin
Sulardan
Doğar
Çemişgezek
Suyu.
İçinde
Gezer
Üçbuçuk
Dört
Kiloluğu
Alabalığın
Alabalık
Kılçıksız
Lop
Bir
Ettir
Ve
Tadına
Doyum
Olmaz
Ve
Serin
Suyu
Sever
Gazel
Dökümü
Başladı
Tümcek
Yaylıma
Çıktılar
Kızartılı
Pullarıyla.
Ve
Yalarlar
Taşları
Yosunları.