Gönderen Konu: DR. TÜLAY ÜSTÜNDAĞ İLE YARATICI DRAMA ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ  (Okunma sayısı 7633 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lüƃǝşʎɐ

  • Ayşe+:)
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.608
  • Karizma Puanı: 1293

DR. TÜLAY ÜSTÜNDAĞ İLE YARATICI DRAMA ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ



O.Ö.B: Dr. Tülay ÜSTÜNDAĞ’ın akademik geçmişi nedir?

T.Ü: Sarar İlkokulu, Namık Kemal Ortaokulu ve Atatürk Lisesi’ni bitirdim. 1984 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Teknoloji Eğitimi Bölümü’nde lisans öğrenimimi tamamladım. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı’nda 1988 yılında yüksek lisans ve 1997 yılında doktora derecelerini aldım.
1988 ve 1991 yılları arasında KKTC-Atatürk Öğretmen Akademisi’nde (Türk Öğretmen Koleji) öğretim elemanı, 1992 ve 1995 yılları arasında TED Ankara Koleji’nde Program Geliştirme Uzmanı olarak görev yaptım. 1995 Ağustos ayından bu yana, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim elemanıyım.
Kamu ve özel sektördeki kimi projelerde danışman, tasarlayan ya da yürütücü, kimi projelerde de katılımcı oldum. Program geliştirme ve yaratıcı drama ile ilgili çeşitli düzeylerde, illerde ve KKTC’de; ders, kurs, festival, sunu, seminer, TV, radyo konuşmaları ve atölyelere katıldım. Ulusal ya da uluslararası düzeyde çeşitli sertifikalar ve katılım belgeleri aldım.


O.Ö.B: Dramayla nasıl tanıştınız?

T.Ü: Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı’nda 1985 yılında yüksek lisansa başladığımda, aynı zamanda Ankara Sanat Tiyatrosu’nun Stajyer Oyunculuk Eğitim Programı’nın da öğrencisiydim. Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisansta sınıf arkadaşım olan ve şimdilerde Ege Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan sevgili arkadaşım Prof. Dr. Müfit GÖMLEKSİZ “Tiyatro ve eğitimle ilgili çalışmalar yapan bir hocam var. Seni onunla bir araya getirmeliyim.” dedi ve beni sevgili hocam Prof. Dr. İnci SAN’la tanıştırdı. Prof. Dr. İnci SAN’la tanıştığım gün, diğer sevgili hocam Tamer LEVENT’in de adını duydum. 1985-1986 eğitim-öğretim yılında gerçekleşen bu buluşma, yaşamımda benimle birlikte yürüyecek iki alanla tanışmanın başlangıcını oluşturdu.

O.Ö.B: Drama sevdası nasıl gelişti? Neden drama sürecindesiniz?

T.Ü: Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) Stajyer Oyunculuk Eğitim Programı, lisans öğrenciliğim sırasında yaptığım tiyatro çalışmalarından sonra benim için gerçek bir okul oldu. Bu öğrencilik, AST’nin ve o dönemdeki Ankara Devlet Tiyatrosu’nun pek çok oyuncusu ya da iletişim alanında uzmanlaşmış kişilerce çalışarak sürdü. Bu “okulda” çok mutlu bir öğrenendim. Ancak diğer yandan, eğitim alanında olmaktan da çok haz aldığımı biliyordum. Hizmet içi eğitim çalışmalarını tasarlamak, uygulamak ve değerlendirmek süreci de bu sıralar yaşamımda yer almaya başlamıştı. Farklı meslek, öğrenim durumu ve yaşlardaki kişilerle sürdürülen eğitim etkinliklerinde bulunmayı da çok istediğimi fark etmiştim. Prof. Dr. İnci SAN ve Tamer LEVENT’le tanışmak, onlarla görüşmek ve onların yönlendirmeleriyle çalışmak bu iki isteğimi buluşturan ve “sevdalı” konumumu geliştiren önemli “ilk adım” oldular. Benim 1985 sonrasında tiyatro ve eğitimi birlikte kucaklayan yaratıcı drama sürecinde olmaktan başka seçeneğim yoktu. Bugün dönüp baktığımda, yaşamımdaki en sevdiğim işi ve her gün yeni bir heyecanla yapıyorum diyorum.

O.Ö.B: Yaratıcı dramaya olan ilgi gittikçe artıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.Ü: Yaratıcı dramaya ister öğretim yöntemi, ister sanat eğitimi alanı ve isterse bir disiplin olarak gösterilen ilginin boşuna olmadığını düşünüyorum. Yaratıcı drama günümüzde ne denli aranıyor ve yaygınlaşıyorsa, gelecekte de o denli var olacağı kanısındayım. Bugün kendini ifade etmeye dünden daha çok gereksinim duyan, yaratıcılık sınırlarını aşmaya kararlı, “ben yapamam ki” diyen değil “daha ne yapabilirim?” sorusunun peşine takılan, yeni ve değişik ortamlar bulmaya hazır, sürekli merak eden ve yaşamını keyifli bir heyecanla sürdürmek isteyen, grup çalışmalarına katılmakta istekli bulunan bireyler, bu kavrama günlük yaşamın pek çok alanında yeterince değer biçecektir diye düşünüyorum.

O.Ö.B: Türkiye’ye yaratıcı drama alanında ne tür katkılarınızın bulunduğunu düşünüyorsunuz?

T.Ü: Yaratıcı dramayla doğrudan ilgili, ancak o zaman kullandığımız ifadeyle “dramatizasyon” başlığıyla ele alınan, ilköğretim 2. sınıfta yürütülen bir deneysel çalışmayı içeren ve 1988 yılında biten “yüksek lisans” tezimin akademik anlamdaki ilk çalışma olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de ‘Yaratıcı Drama’ alanındaki ilk sivil toplum örgütü olan Çağdaş Drama Derneği’nin kuruluşu sırasında ve sonrasında gerek yönetim kurulu üyesi ve gerekse yalnızca üye olarak yaptığım çalışmaları bir katkı olarak görüyorum. Örneğin, Çağdaş Drama Derneği’nin 1993-1995 tarihlerinde genel sekreter yardımcılığını ve 1995-1997 yıllarında da ikinci başkanlığını yürüttüm. 1997 yılında biten, ilköğretim 8. sınıfta yürütülen ve yine deneysel çalışmayı içeren “doktora” tezimin akademik anlamda bu düzeydeki ilk çalışma olduğunu biliyorum.
Türkiye’de 1985 yılında başlayan yaratıcı drama öğrenciliğimi, okulöncesinden yetişkin eğitimine kadar uzanan farklı düzeylerde görevli eğitimci, öğretmen ya da farklı meslek gruplarındaki kişilerle 79 ile gidip, görerek ve bizzat içinde bulunarak yaptığım çalışmalarla sürdürüyorum. Türkiye’de görmediğim ve bilmediğim yalnızca iki il kaldı. Bu illeri tamamladığımda, her ilde en az bir kez yaratıcı drama adına doğrudan ya da dolaylı bir çalışma yaptım diyebileceğim.
1995 yılından günümüze ara vermeksizin Çağdaş Drama Derneği’nin Ankara’da ya da Ankara dışında bahar ve güz dönemlerinde, yılda en az iki kez açtığı temel aşama ve beşinci aşama atölyelerinde drama liderliği yaparak atölye yönetiyorum. 2000 yılında ilk baskısını yapan, şu sıralar 8. baskıya hazırlanan “Yaratıcı Drama Öğretmenimin Günlüğü” adlı kitabın yaratıcı dramanın kuramsal ve uygulamalar boyutuna yazılı ilk önerileri getirdiğini düşünüyorum. Kısaca, yaratıcı drama alanına katkıda bulunma adına “daha çokkk çalışmam” gerektiğini söyleyebilirim.

O.Ö.B: Okul öncesi grubundan yetişkinlere değin hizmet eden çeşitli eğitimci, öğretmen ya da farklı meslek gruplarındaki kişilerle yaratıcı drama çalışmaları yaptığınızı söylediniz. Hangi öğretim basamağında yaratıcı drama daha yaygın olarak kullanılıyor? Örneğin, okul öncesi eğitimde yaratıcı drama neden bu kadar çok öne çıkıyor?

T.Ü: Yaratıcı dramaya farklı yaş gruplarındaki kişilerle, farklı amaçlar için kullanılabilecek bir öğretim yöntemi olarak bakıldığında, yöntem bilgisiyle donanmış her eğitimcinin hangi basamakta olursa olsun yaratıcı dramayı kullanabileceği düşünülebilir. Yeter ki eğitimci; bilimsel dayanakları olan, güncel değişimleri yansıtan, drama eğitim programında “5 N ve 1 K” ile adlandırılan; “kime, niçin, neyi, ne zaman, nasıl öğretelim ve ne oldu” sorularına yanıtlar aramayı sürdüren kişi olsun. Yaratıcı dramayla ilgili program geliştirme çalışmalarında; genel çerçeve çizilir ancak eğitim programının katılımcıları, amaçlar, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme öğeleri arasında gereksinim duyulduğunda değişiklikler yapılır. Bunun için, dramanın yaygın kullanımı eğitimcilerin donanmışlıklarıyla koşut olarak gelişiyor kanısındayım.
Ancak, bu bakış açısıyla hangi öğretim basamağında daha yaygın olarak kullanılıyor sorusunun karşılığı bireysel gözlemlere ve bilgilenmeye dayalı olarak söylenebilir. Bu konuda yapılan doğrudan bir akademik çalışmadan haberdar değilim. Yaratıcı dramanın yaygınlığı ile ilgili bir araştırma; dernekte yapılan proje çalışmaları, üniversitelerin lisans ve lisansüstü programları ya da diğer etkinliklerden birinin konusu olabilir.
Okul öncesinde öne çıkmasının nedeni, 1985 yılından başlayarak yaratıcı drama çalışmalarına bizzat katılan ve uygulamanın içinde olan okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan ya da bu alanda eğitimci olarak bulunan kişilerin sayıca fazla olmasıyla ilgili bulunabilir. Ancak, bugünkü drama anlayışıyla ve aşamalılığıyla okul öncesinde tam anlamıyla yaratıcı drama çalışmaları olduğunu söyleyemeyiz. Okul öncesi eğitimde drama daha çok oyunlarla sürdürülen bir etkinlik görünümündedir.

O.Ö.B: Lisans çalışmalarını bitirdikten sonra yaratıcı dramada lisansüstü çalışmalar yapılabilir mi?

T.Ü: “Yaratıcı Drama” alanında yüksek lisans yapmak için Ankara ve Anadolu Üniversiteleri Eğitim Bilimleri Enstitüleri İlköğretim Anabilim Dalı’na başvurulabilir. Ankara Üniversitesi Yaratıcı Drama Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans Programı’na öğrenci kabul ediyor. Anadolu Üniversitesi ise, Eğitimde Yaratıcı Drama adıyla Tezsiz Yüksek Lisans programı açıyor. Ancak her iki üniversiteye de başvurmak için ALES puanı, önceden atölye yaşantısı geçirmek, akademik ortalama vb. ön koşullara sahip olup olmadığınız önemli. Bana kalırsa, lisansüstü çalışma yapmak için öncelikle en az bir atölyeye katılmak, bir dönem drama dersi almak vb. uygulama yaşantısı geçirmiş olmak çok önemli. Yaratıcı drama alanında proje ya da tez hazırlamak demek, geçirdiğiniz öznel atölye yaşantılarının üzerine bir kuramsal ve uygulama çalışması kurgulamak demektir.
Bu üniversitelerin dışında, yalnızca tez konusu olarak yaratıcı dramayla ilgili bir çalışma yapabilirsiniz, ancak bu çalışmalar için alanı bilen ya da öğrenmeye açık, hazır bir danışmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda meslektaşlarımla birlikte yaptığımız taramalar sırasında karşımıza çıkan tez çalışmalarının bir bölümü ne yazık ki yaratıcı drama adını taşıyor, ancak içerikte “dramatizasyondan” farklı örnekleri içermiyor. Hatta hakem olarak bana iletilen ve tez özeti olarak inceleyip, basılması için görüşlerim istenen çeşitli makalelerin adı, içerik ve süreç arasında ilişki bulunmadığı gibi, alan yazını bile kuşatmadığını görüyorum.

O.Ö.B: İlk yaratıcı drama atölyesi, ilk liderlik ve ilk grup dediğimizde aklınıza ne geliyor?


T.Ü: 20 Ocak 1994 tarihinde ilk atölyem, Prof. Dr. İnci SAN’ın elimi tutmasıyla başladı. Dün gibi aklımdadır, “Başlayamam, yürütemem, ben atölye lideri olmak için daha hazır değilim.” demiştim. İnci Hocam bana; “Sen kendini hiç hazır hissetmeyeceksin ki…” demişti. Öyle haklıydı ki… İlk liderlik, bir grup öğretim üyesi ve öğretim elemanı olan küçük bir grupla başladı. Şimdi o grubun katılımcıları, çeşitli üniversitelerde ve çeşitli kademelerde öğretim üyeliğini sürdürüyorlar. Onların bir bölümüyle zaman içinde aynı kurumda iş arkadaşı oldum. Aradan yıllar geçti ben hep “dramanın öğrencisi kaldım”. Duyduğum “Haydi bakalım başlıyoruz!” diyen ses olmasaydı, ben bugün nasıl bir Tülay olurdum, hayal edemiyorum. Ne ilk liderliğimi, ne ilk grubumu ne de elimi ilk tutan İnci Hocamı unutmadım. Bugün bile en iyi bildiğim, vazgeçmeyeceğim ve yaşamımı üzerine yapılandırdığım temel ilkem, drama öğrenciliğinden mezun olmak istemeyişim!

O.Ö.B: Peki yaratıcı drama ile ilgili olarak bireylerle yaşadığınız olumsuzluklar, mutsuzluklarınız var mı?
T.Ü: Olmaz olur mu? Neler, neler… Tanıştığım “yaratıcı drama lideri görünümlü” insanlar ve karşılaştığım kimi “tatsız olaylar” var. Örneğin; kimi zaman “ben dramayı çok seviyorum ve öğrenciler de benimle çok mutlular” diyen, ancak yaptığının drama olmadığını bilmeyen kişilerle karşılaşıyorum. Pek çok konuda olduğu gibi yaratıcı drama alanında da “her şeyi doğuştan bilenler ve uygulama konusunda bilgisizce cesur davrananlarla” karşılaşabiliyorum. Başka bir deyişle, sürücü belgeniz varken bile sürücülüğü bir mesleğe dönüştürmek zaman alırken, drama alanında bilgisiz ve belgesiz olup alanda gezen, kimilerinin yaşamlarına olumsuz ve derinden zarar veren üstelik bundan da gelir elde eden pek çok kişiyle tanışabiliyorsunuz.
Kimi zaman da, Tiyatro Bölümü mezunu olan biri; “Öğretmen ve eğitimcilere yaratıcı drama hizmet içi eğitimi vereceğim bana ne önerirsiniz?” diyor. “Sizin eğitimle ilgili birikiminiz nedir?” diyorum. “Zaten alan yazından haberim var ve tüm kitapları okudum” diyor. Ben de ona; “Yaklaşık 30 yıldır tiyatroya gidiyorum, oyun yönetebilir miyim?” diyorum. Diğer yandan; “Kitaplardaki yaratıcı drama planları ve örnekler bana yetmiyor, sınıfta dramayı nasıl kullanacağım bana bir-iki örnek (reçete, şablon, tarife, kalıp vb.) verir misiniz?” diyenler var. Oysa en çok bu alanda bilgi birikimini ve yaratıcılığını kullanarak drama eğitmeni ya da lideri, dersi alacak öğrencileriyle ilgili özellikleri belirleyerek, dersin hedeflerini, içeriği, eğitim ve sınama durumunu tasarlamak, uygulamak ve değerlendirmek durumundadır.
“Tatsız olaylar” beni en çok, kendi bilgi, duygu ve bedence duruşumla ilgili olarak incitiyor. Bilmediğim, sevmediğim, saymadığım, inanmadığım, değerli bulmadığım ya da yapamayacağımı görebildiğim “şeylere” çok önceden “hayır” demeyi öğrenmiştim. Drama bir yandan bu kararlılığımı pekiştirdi, bir yandan da en çok kendimi sınamamı ve değiştirmemi sağladı. Ancak bu duruş, kimi zaman en yakın arkadaşlarım, meslektaşlarım ve hocalarımla bile çeşitli mutsuzluklar yaşamama neden oldu. Benim olaylarım böyle şeyler. Ancak tatsızlıklar da yaşamın tadıymış, değil mi?

O.Ö.B: Bildiğimiz kadarıyla pek çok sivil toplum kuruluşuna üyesiniz ve gönüllü çalışmalar yapıyorsunuz. Hangi kuruluşlarda ve neler yapıyorsunuz?

T.Ü: Çağdaş Drama Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı, Türk Eğitim Derneği, Doğa Kültürü Derneği, Eğitim Bilimleri Derneği, Hacettepe Üniversitesi Mezunlar Derneği, Türkiye Kızılay Derneği ile Kariyer Danışmanlığı ve İnsan Kaynakları Geliştirme Derneği üyesiyim. Üyeliğim ve gönüllü çalışmalarım, kendi deneyimlerimi isteyenlerle paylaşmaktan geçiyor. Çocuklardan yetişkinlere, okumaz yazmazlardan en iyi bilenlere değin farklı gruplarla, farklı amaçlarla çalışıyorum. Bir gün Çok Amaçlı Toplum Merkezi’ndeyken (ÇATOM), diğer gün dağ başında çadırlı bir kampta olabiliyorum. Çok katlı ve görsel zenginliklerin bolca sunulduğu bir mekândan çıkıp, gecekondu bölgesindeki bir sokağa uzanan farklı nitelikteki etkinlikleri yürütebiliyorum. Bu konuda bilgi almak ve örneklere ulaşmak için size internet üzerinden ulaşabileceğiniz http://yunus.hacettepe.edu.tr/~tulayus adresimi ziyaret etmenizi öneririm.

O.Ö.B: Biliyoruz ki farklı ilgi alanlarınız var. Bunlar nelerdir, bilgi verir misiniz?

T.Ü: Son üç yıldır geliştirdiğim son ilgi alanım ata binmek oldu. Birlikte yıllarca çalıştığım bir lise müdürüm, şimdilerde sevgili dostum ve ailesi atları yaşamıma kattı. Günübirlik, hafta sonu ve uzun dönemli yolculuklarım sürüyor. Yıllardır yola gitmek, yolda olmak ve yoldan dönmekten bıkmadım. Belki de bu durum “yoldan çıkmaya (!) hep hazır oluşumla” ilgilidir. Gittiğim yerlerde tarihi alanları, müzeleri, fabrikaları, pazaryerlerini ve yerel zenginlikleri görmeyi seviyorum. Sinema, tiyatro, konser, söyleşi vb. kültür-sanat etkinliklerine her fırsatta katılıyorum. Çocuklar tarafından çizilen resimleri, gittiğim yerlere ilişkin fotoğrafları biriktirmeyi seviyorum. Anı, öykü vb. değişik yazınsal türlerde yazma denemeleri yapıyorum. 1975′ten bu yana amatör makinelerle fotoğraf çekmeyi sürdürüyorum. 1979′dan bu yana da araba kullanmak benim için başlı başına bir ilgi alanını oluşturuyor.

O.Ö.B: Geleceğin çağdaş Cumhuriyet gençlerine neler söylemek istersiniz?

T.Ü: Yaşamınızı ANILAN ya da SANILAN biri olarak geçirmek ve istediğiniz renklerle donatmak için sizin bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünüyorum. Bence gençler, hangi durumda mutlu olacaklarına karar vermeli ve adım atmalılar. Daha lisans öğrencisiyken, geleceğe dönük birikimleri elde etmek için yalnızca bilgilenmeli ve gücü yettiğince sevmeli diye düşünüyorum. Öğrenim gördüğü kentte üniversite ve yurt-ev arasında gidip gelen, bir iki mekâna sıkışmış bir gencin, geleceğe kendi sınırlı birikimlerini taşıyacağını sanıyorum. İsterseniz, aslında “ekonomik yönü” ve “özgürlük” bedeli olmayan pek çok zenginliği yaşamanın yollarını bulursunuz. Gönüllü çalışmalar, ücretli ya da ücretsiz kültür-sanat etkinliklerine katılmak, ilgi duyduğunuz mekânları ziyaret etmek, yeni insanlarla tanışmanın yollarını bulmak, okumak, okumak ve okumak bunlar arasında sayılabilir. Ancak size söyleyebileceğim en önemli söz Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte seslenmek olabilir: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybederler!”

O.Ö.B: Bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ederiz.

T.Ü: Rica ederim. Başarılarınızın devamını dilerim…

alıntı adresi:www.okuloncesi.gen.tr
« Son Düzenleme: 28 Aralık 2008, 21:49:32 Gönderen: ઝ મ ઉ ૯ ζ ૯ »