Gönderen Konu: Brad Holland  (Okunma sayısı 4204 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lüƃǝşʎɐ

  • Ayşe+:)
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.608
  • Karizma Puanı: 1293
Brad Holland
« : 14 Eylül 2009, 14:24:59 »



Brad Holland ile Söyleşi
Çeviren: Cem Çetin

         Brad Holland (16 Ekim 1943, Fremont, Ohio doğumlu), ilüstratör olarak hayatım kazanmaya, Chicago 'da bir dövme salonu ve Hallmark Kartları şirketinin Kansas City'deki merkezi gibi alışılmadık yerlerde başladı. 1968'de New York'a geldiğinde, kısa süre içinde Herb Lubalin 'den Avant Garde dergisi için bir sipariş almıştı. Kanıtlanmış başarısının verdiği güvenle, düzenli olarak yeryüzünü terkedip yeraltına inmeye başladı. Her defasında amacı sınırlarını biraz daha genişletmekti. Belli bir tarz veya bakış açısına bağlı kalmayı tatmin edici bulmadığından, grafik dışvurumları çok çeşitli olmuştur. Ancak, çizgisini veya fikirlerini her değişmisinde, ilüstrasyon alanında büyük çalkantılar olmuş, atılımları hızla yaygınlaşmıştır. Holland, birçok sanatçıyı ve sanat yönetmenini etkilemiştir. İlüstrasyonun, bir kişisel ifade aracı olarak gücüne inanç duyması sayesinde, bu sanat günümüzde yaygın olarak uygulanmaktadır.


Endişeleriniz estetik mi kavramsal mıydı? Yani bir düşünceyi mi görüntülüyordunuz yoksa resim mi çiziyordunuz?

Sanırım temelde, resimlerle düşünüyordum. O sıralarda yalnızca duygularımı dışarı atıyordum. Herhangi özel bir şeyi görüntülemeye çalışmıyordum. Yani, bir öykü anlatmak istiyor olsaydım, yazardım. İyi bir yazarımdır ben ve her zaman çok yazardım. Öyküler, skeçler falan. Küçük bir tiyatro grubum ve bir Kızılderili dans grubum vardı. Turnelere giderdik. Kendi karavanımız, ışıklarımız, ses sistemimiz vardı. Üç dört değişik eyalette kamplarda, panayırlarda gösteriler yaptık. Yazmak istediğim zaman, oturup yazardım. Ancak, her zaman şunu düşünmüşümdür bir resmin içine, üstelik düz yazıda olduğu gibi adlandırma gereği duymadan, birden fazla, ve hatta birbiriyle çatışan duyguları sığdırmak mümkündür.


Dünyayı resimler aracılığıyla daha mı anlıyordunuz?

Bilmiyorum. Ancak, resimlerin anındalığını seviyorum. Ben biraz babama benzerim. Babam marangozdur. Kendi kendisini yetiştirmiştir ve yalnız çalışır. Elinde plan olmadan bir ev yapabilir. Evin bitmiş halini kafasında canlandırabildiğini söyler. Ve de birisine bir şey açıklaması gerektiğinde, son derece sabırsızlaşır. Sanırım ben de ona çektim. İşe başladığım zaman kafamdaki görüntü ne olursa olsun, çizimin kendi kendisine gelişmesine izin veririm. Ne renk boya kullanacağımı bile baştan bilemem.


Çizmeye başladığında, görüntüyü önceden kafanda oluşturur musun?

Hayır. Nadiren düşünerek çalışırım. Ben yalnızca çizerim. Ruhların yazı yazdırması gibi yani. Veya
insanın ana diliyle konuşması gibi .Kendiliğinden geliyor. Boş yapraklara çiziktirir, karalarım. Beynimin
sözel olmayan yarısını uyarmaya çalışırım. Malum, beynin yalnızca bir yarımküresi sözcüklerle düşünür.
Diğer yanmküre okuryazar değildir. Bu da bence insan zihninin eğitim kurumlarına karşı zaferidir. Her neyse, ben de o tarafı, yani hayvansal iç güdüleri harekete geçirmeye çabalarım.


Bu karalamalar, çiziktirmeler, özenli midir?

Aman Tanrım, hayır. James Thurber'ı bile ağlatacak kadar özensiz, kaba çizgiler onlar.

Yanında defter taşıyıp, bulunduğun yerde çalıştığın olur mu?

Bazen. Ama çalışmak diyerek bir paye vermek de hoşuma gitmiyor doğrusu. Birisi -sanırım Delacroix- şöyle diyor. Ressam, iki katlı bir binadan düşen bir adamın resmini, adam yere çarpmadan çizebilmelidir. Evet, bende- hızlı sayılırım ama, o kadar da değil. Benim durumumda herhalde zavallı modeli birkaç kez daha dama çıkarıp aşağı atmaları gerekirdi Yani belleğimden çizdiğim çok otur.
Bazen de gördüğümü sandığım şeyleri çizerim. Resimlerimin tümü kişisel. Sanırım ben, duygusal anlamda siyasi biriyim. Bu yüzden de duygularımın siyasi çağrışımları oluyor çoğunlukla. Ama bende parti politikası yoktur. İdeoloji yoktur.



Olanı dışarı döküyorum diyorsun. Neyi kastediyorsun? Görsel tembihler mi, fanteziler mi, izlenimler mi, fikirler mi? Ne?

Çoğunlukla duygular   

Artık metinleri okuyor musun? Yararı oluyor mu?

 Hayır. Olsa olsa benim metne yararım oluyordur. Ben bir metni resimlemeye çalışmıyorum. Eğer bir resim, bir makaleyle birlikte basılacaksa, yazıya uydurmaya çalışabilirim. Ya da yazıyla çatışabilirim. Çoğunlukla da yazıyı hiç dikkate almamaya gayret ederim.

Neden?

Bir resim tek başına ayakta durabilmelidir. insanın oturup bir makale veya bir kitap yazmasından hiç farklı değil aslında.

 

Peki ama, resimden önce fikir mi gelir? Öğrenmeye çalıştığım bu.

Hayır. Fikir zaten resmin kendisidir. Ben görsel düşünüyorum, hepsi bu. Aslında herkes görsel düşünür.
En azından başlangıçta. Biz insanlar, görsel bir türüz; öyle değil mi? En güzel yazıları tanımlarken çoğu kez "grafik" sözcüğü kullanılmaz mı? Çok ilginç; yazı, duygulara biçim vermenin bir yoludur. Doğru mu? O halde, resimler de başka bir biçime girmiş duygulardır yalnızca. Tüm fikirlerin sözcüklere dönüşmesi gerektiğini varsaymak, sözel bir yuttıırmacadır. Resimler, söz-öncesi unsurlardır. Ben yalnızca çevremde olup bitenleri çiziyorum. Dev ve karmakarışık bir deneyim yumağım alıp, anatomisini buluyorum. Sonra bu bulgumu basit bir formla yeniden üretiyorum.

O halde işlerinin birer metafor olduklarını söyleyebilir miyiz?

Evet, sanırım. Görsel metaforlar belki Ama bu da bir sözcüğe diğerini yüklemekten başka bir şey değil. Bir resmin anlamı kendisidir. Örneğin Sfenks. Tümüyle kendisi yeterli Ona yalnızca bakılır.


Siyasi sanatın, insanların düşüncelerini değiştirebilme gücünü hiçe mi sayıyorsun?

Sanatın, dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduğuna inanmıyorum. Bence sanatın gücü, insanlara düşlerini gösterebilmesidir.


Hiç durmadan basit ve yalın formu gündeme getirtyorsun. Bu çok mu önemli senin İçin?

Daha önce söyledim: Ben deneyimin anatomisine ulaşmaya çalışıyorum. Bak; yaşamı anlama çabası, anlamsızlık ile klişeler arasında günlük bir mücadeledir. Yapılan iş de şaşkınlığı delip geçerek biraz anlam çıkarmaya çalışmak, gizli bir düzen yakalayıp, ayrıntıları söküp almak, gizemi sonsuz şekillerinden birinde ortaya koymak, sonra bu şekli mükemmelleştirmektir. Kargaşaya ve bilinmezliğe karşı kazanılmış günlük bir zaferdir bu.

 

 alıntıdır.Yazının tümüne burdan ulaşabilirsiniz.Sadece sanat yaşamına ilişkin ipuçları veren söyleşi kısımlarını paylaşıyorum.

sanatçının sitesi :burdan





Çevrimdışı •« Mа√i »•

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.646
  • Karizma Puanı: 1013
  • Güzel Bakan Güzel Görür.
Ynt: Brad Holland
« Yanıtla #1 : 14 Eylül 2009, 14:45:32 »
paylaşım için teşekkürler canım +1... :)
"Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye." Mevlana