Gönderen Konu: Türkiye'nin üstün zekalı çocukları anlatıyor (2)  (Okunma sayısı 3730 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ilker

  • İlker ÖZTÜRK
  • Administrator
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 8.584
  • Karizma Puanı: 1877
    • GorselSanatlar.NET

Annesi elinden tutup onu 'Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi'ne götürene kadar durumundan habersiz olan 11 yaşındaki Ege, 'farklılaştırılmış' eğitim veren Beyazıt İlköğretim Okulu'nun şanslı öğrencilerinden


BAHAR ÇUHADAR
"Birinci sınıfa giderken anlatıyorlarmış, anlatıyorlarmış, 'Ben bunu biliyorum' diyormuşum. Öğretmenler de 'Bir daha bil, bir daha öğren' diyorlardı. Mantıklı düşünürseniz, bir daha öğrenmeye gerek yok!" 11 yaşındaki Ege, sözcüklerini bir çırpıda sıralıyor: "Niye bir daha öğreneyim ki?"
Ege Ardıç, yaşıtlarından önce yol almaya başlayan armağanlı çocuklardan biri. Algılama seviyesindeki hız zekâ testleriyle kesinleşmeden önce ailesine ilk işareti dört yaşındayken vermiş. Anne Funda Ardıç, 'Hep bir telaşı var' dediği oğlunun yetenekli bir çocuk olduğunu ilk fark edişlerini gülümseyerek anlatıyor: "Tatilde akşam arkadaşlarla eğlenirken Ege gelip acıktığını söyledi. Sonra kalem istedi ve bir kâğıda 'süt' yazdı. Önce şaşırdık, isimlerimizi söyledik, hepsini yazmaya başladı."
Ege Ardıç eğitimini, ülkemizde üstün yetenekli çocuklar için özel proje sınıflarında farklılaştırılmış bir eğitim veren Beyazıt İlköğretim Okulu'nun beşinci sınıfında sürdürüyor. 2002 yılında, İstanbul Üniversitesi Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ümit Davaslıgil'in çabalarıyla, üstün zekâlı öğrenciler projesini uygulamaya başlayan okul, Türkiye'nin 'Einstein'larına ilk adımı attırıyor. Beyazıt İlköğretim Okulu, her sene rehberlik ve araştırma merkezlerince yapılan testlerle üstün zekâlı olduğu belirlenen ve ilgili kurulun bilim komisyonunda onaylanan çocukları kabul ediyor. Her sınıftaki 24 öğrencinin 12'si zekâ testine tabi tutulmadan alınan öğrencilerden, yarısıysa proje kapsamında farklılaştırılmış eğitim alan üstün yetenekli çocuklardan oluşuyor. Ege'nin yeteneğinin farkına varılmasında Beyazıt İlköğretim Okulu'nun payı büyük.

Bilime meraklı minik piyanist
Annesi Funda Ardıç, Ege'nin beş buçuk yaşında özel bir okula başladığında çok sıkıldığını anlatıyor: "Okuldan beklentilerini alamamaya başladı. 'Ben okuma yazma biliyorum, bana niye harfleri çizdiriyorlar, ben başka şey yapmak istiyorum' dediğinde gidip okul idaresiyle konuştuk, bir kanal açamadılar."
Gazetede 'Türkiye'nin Einstein'larını topluyoruz' ilanını gören anne-baba Ardıç çifti, Ege'yi Beyazıt İlköğretim Okulu'na giriş için yapılan teste sokuyor. Beyazıt İlköğretim'deki üstün yetenekli çocuklar farklılaştırılmış bir eğitim alıyor. Kendi sınıflarında karma eğitim görürken, belli alanlarda daha ileri olan çocuklar, yaşıtlarından ayrı bir sınıfta destek eğitimi de alıyor. Hem normal hem de üstün zekâ sınırlarındaki öğrencilerin başarılarında ilerleme ya da gerileme olması durumunda gruplar arasında geçişler yapılabiliyor.
İlgi alanı kendi deyişiyle 'bilimsel şeylere' yoğunlaşan Ege, bilimsel kitapları, doğal felaketlerle ilgili yazıları merakla okuduğunu anlatıyor. Tabii bir de müzik kariyeri var:
"Snowboard yapıyorum, beş yıldır piyano çalıyorum. Sürekli parmaklarımla oynuyordum küçükken. Sonra çaldım, çaldım, çaldım... Öyle öyle buralara kadar geldim" 11 yaşında bir çocuğun 'Buralara kadar geldim' diye konuşmasına gülümsememek elde değil. Ama az yol da değil geldiği, iki senedir Pera Güzel Sanatlar'ın düzenlediği bahar festivalinde 'konuk' sanatçı olarak piyano başına kuruluyor.
Ege, Türkiye'de üstün yeteneklilere özel eğitim imkânı sunan tek okulda okuyan 'şanslı' bir çocuk. Ancak ona göre okulda yine de daha iyi bir eğitim olabilir. "Teknoloji biraz daha gelişse de" diyor, "Beynimize bir çip takılsa, anında başka bir dil öğrenebilsek." Siber araştırmacısı olmak istiyor. İlk bilimsel projesiyse şimdilik maket halinde olan bir 'deprem evi'. "Evin altına bir sürü kalın yaylar yerleştirilecek. Çocuk zıplarken ev sallandığında deprem oluyor sanmasınlar diye yan taraflarına duvarlar yerleştireceğim. Deprem başlamadan birkaç saniye önce, hani teknolojiye göre önceden anlaşılıyor ya, duvarların altında duvarları yıkmak için itkiler var. İtkiler, yumruk gibi demir parçalar. Duvarlara vuruyor, duvarları kırıyor. Ev yayların üstünde kalıyor."
Ege'nin heyecanla paylaştığı projelerini, zamanı ileri geri sarma, yemek yerine haplarla beslenebilme hayallerini dinlerken, anne Funda Ardıç, "Yetenekli bir sürü çocuk var etrafta ama onları bir şekilde göremiyoruz. Laf dinlemiyorlar, yaramazlar diye düşünüyoruz" diye anlatmaya başlıyor.

Armağanlı çocuklara özel bir vakıf
Ardıç özel yetenekli çocukların sosyal bir ortamda buluşmasını sağlamak için altı ay önce yeniden canlandırdığı Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Vakfı'nda (TUYÇEV) çeşitli aktiviteler yürütüyor. TUYÇEV Başkanı Ardıç, 1993'te kurulup son yıllarda durağan bir döneme giren vakfı, tekrar üstün yetenekli çocukların buluşma noktası yapmış. "Birçok çocuğa ulaşmak, yeteneklerin değerlendirilmesine katkı sunmak istiyoruz" diyen Ardıç, üyelerle birlikte çocukların go, satranç, drama dersleri almasını sağlıyor. Vakıf, çocuğundaki farklılığı görüp ne yapacağını bilemeyen ailelere de destek oluyor. Üstün yetenekli olduğu düşünülen çocukların ilk olarak uğraması gereken rehberlik ve araştırma merkezlerinden haberdar olmayan velilerle karşılaştıklarını anlatan Andıç, velileri yönlendirmeye, oyuncak, kitap seçiminde destek olmaya çalışıyor, vakfın eğitimlerine katılmasını sağlıyor.
Vakfın geleceğe dair en büyük projesi, yaşıtlarından çok daha ileri düzeyde olan çocuklar için okul öncesi eğitim verebilecek bir okul ve bir lise açmak. Peki oğlunun geleceği? "Gönlümden geçen buraya dönüp burası için bir şey yapması. İleride birilerine faydası olursa, o zaman 'Ege'yi iyi büyüttük' deriz. Bilim adamı olmayıp da müzisyen olursa da, müzikten para kazanırken bir vakıf için çalsın ya da ne bileyim beş çocuğa piyano öğretsin."

Aile 'üstün' çocuğuna nasıl destek olabilir?
Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlköğretim Bölümü Okulöncesi Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. H. Elif Dağlıoğlu yetenek tanımlaması konusunda, ailenin çok bilinçli olması, çocuğunun hangi alanda yeteneği olduğunu gözlemlemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Çocukla birlikte yapılan etkinlikleri çeşitlendirerek okul öncesi çağdaki çocuğun ilgi alanının belirlenebileceğini söyleyen Dağlıoğlu, ailelere şu önerileri yapıyor:
# Aile ortamının mümkün olduğunca demokratik olmasını sağlamak
# Aile içinde ortak bir karar verilirken çocuğa da fikrini sormak
# Çocuğa sorumluluk vermek
# Çocuğa farklı oyuncaklar sunularak elindeki materyalle farklı tasarımlar üretmesine fırsat tanımak
# Çocuğa bilim, doğa, çevre ile ilgili kitaplar okutmak
# Klasik müzik dinleterek çocuğa müzik zevki aşılamak
# Yaratıcı malzemelerle yemek pişirmek
# İpucu vererek resim yaptırmak
# Çocuğun kendi hayali süper kahramanını belirlemesini isteyip o kahraman ve özellikleri hakkında konuşmak
# Müzelere, sanat galerine götürerek çocuğa sanat zevki aşılamak
# Evdeki basit aletleri matematik aracı gibi kullanıp temel matematik hesaplamaları yapmak
# Çeşitli konular hakkında görüşünü sormak, 'Sence nasıl olmalı' şeklinde sorular sorarak tahmin becerisini geliştirmek
Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Vakfı'na 'www.tuycev.org' adresinden ulaşılabilir.


Kaynak: radikal.com.tr
Selçuk Üniversitesi - Seramik - 1998
Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Resim İş - 2004
Düzce Yunus Emre Ortaokulu


Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.