Gönderen Konu: Türkiye'nin üstün zekalı çocukları anlatıyor (3)  (Okunma sayısı 4798 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ilker

  • İlker ÖZTÜRK
  • Administrator
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 8.584
  • Karizma Puanı: 1877
    • GorselSanatlar.NET

# 16 yaşındaki Adıyamanlı Mesut Gül, 130 IQ'yu taban alan Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi'nde okuyor. Hayali liseyi bitirince Yale Üniversitesi'ne gidebilmek. Başarırsa geri dönme ihtimaliyse zayıf!
# Matematik mühendisi anne-babanın oğlu Görkem Garipler, IQ'sunu tam bilmiyor ama zekâsını yeterli buluyor. Hareketli bir sosyal hayatı olan Görkem, Columbia Üniversitesi'ne gitmeyi 'acayip şekilde' istiyor


BAHAR ÇUHADAR
'İlk kez, broşürde gördüm okulun üstün yetenekliler için olduğunu. 'Ben mi geliyorum buraya?' dedim. Sonra baktım ki aslında öyle bir yetenek varmış da keşfetmeme izin vermemişler.'
Bunları söyleyen, 16 yaşındaki 11'inci sınıf öğrencisi Mesut Gül. 'Burası' dediği ise Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL). Mesut'un geldiği yer, Adıyaman...
Türkiye'de üstün yetenekli çocukların özel test, sınav ve bir deneme kampından geçerek alındığı Gebze'deki TEVİTÖL, 1993'te kurulup, 2001'de Türk Eğitim Vakfı'na devrolan, 130 IQ'yu taban alarak, tam ve kısmi bursla öğrenci kabul eden bir okul. TEVİTÖL, Türkiye'de üstün yetenekli çocuklara özel bir lise eğitimi veren tek kurum. 202 öğrencili okulun 82'si kısmi, 120'si ise tam burs alarak eğitimlerini sürdürüyor.
Okul müdürü Azmi Özkardeş, geçtiğimiz sene 1500 başvuru aldıklarını söylüyor. İlk mezunlarını 2001 yılında veren okulun şu anda 38 mezunu eğitimine yurtdışında devam ediyor. Her sene ilköğretim okullarına gönderilen duyurularla, Türkiye'nin farklı illerinden üstün yetenekli öğrencilerin gelip burada şansını deneme imkânı doğuyor.

'Hep sorgulayan biriydim'
Mesut da Adıyaman'da bir öğretmeninin yönlendirmesiyle okulun sınavlarına katılmış. Altı çocuklu işçi bir babanın en büyük oğlu olan Mesut, ilköğretimdeki eğitim ortamını 'gayet kötü' olarak tanımlıyor.
TEVİTÖL'ün sınav ve testlerini geçip kayıt aşamasına gelince o da kendisinin farkına varıyor. Ama zaten çok küçükken bile 'sorgulayan bir çocuk' olduğunu söylüyor: "Beni diğer öğrencilerden ayıran şey sorgulamamdı. Yetenek denen şeyi de sorgulama kabiliyetime bağlıyorum."
Mesut, TEVİTÖL'de okuyan diğer çocuklar gibi bir koltuğa birden fazla karpuz sığdıranlardan. Okuldaki yılbaşı ağacına iliştirilmiş dileklerden de anlaşıldığı gibi, çocuklar fazlasıyla meşgul! En revaçtaki dilek 'zaman'. Ancak Mesut da, söyleşimize katılan Görkem, Merve ve Yavuz da bu durumdan şikâyetçi değil. 'Aksi halde ne kadar monoton olurdu hayat!' diye çıkışıyorlar hemen, 'Yorulup bunalmıyor musunuz?' sorusuna.
Mesut yeteneğinin matematik ve tarih alanında olduğu görüşünde. Ders dışı aktivitelerinin başını matematik ve tarih projeleri çekiyor. Son olarak ekip şeklinde katıldıkları 'Model Birleşmiş Milletler Projesi'nden bahsediyor. Şu sıra Sömürgecilik Tarihi ve Devrim Çağı'nı okuduğunu söylüyor sonra... Her ne kadar 'çarpıtıldığını' düşünse de 'İlle de tarih' diyor...

'Dink'in öldürülmediği ülke'
Mesut'un hayallerini süsleyen üniversiteyse çok uzaklarda. "Yale'i istiyorum" diyor ve görünüşe göre giderse, bir daha buralara dönüşü pek olası değil. Ekonomi ve politika okuduktan sonra akademik çalışmalarını sürdürüp, bir yandan da uluslararası bir kuruluşta çalışmayı hedefliyor. Bu şekilde daha faydalı olacağına inanıyor.
"Buraya dönme ihtimalim olabilir ama çok cazip gelmiyor. Olanaklara ve şu anda Türkiye'de var olan düşünce yapısına baktığımızda kendimi fazla bağdaştıramıyorum. Maddi imkânlardan öte, burada yaşarsam düşünce olarak kendimi geliştirememekten korkuyorum. Herkes beyin göçünden yakınıyor ama önüne geçmek için bir şey yapmıyoruz. Ne yapılabilir beyin göçü olmasın diye tartışmak gerekiyor."
Az sonra, 'Türkiye'de nasıl bir ortam olsaydı buraya dönmek isterdin?' sorusuna alacağım yanıt, boğazda sıkışıveren düğümün etkisiyle, söyleşinin Mesut'la olan bölümünü bitiriyor: "Hrant Dink'in öldürülmediği bir ortam..."

16 yaşındaki Görkem Garipler de arkadaşları gibi okulu ilk gördüğünde büyülenenlerden. 'Büyü' fiziksel koşullardan değil, 'arkadaşlık' ve bol miktarda 'yaratıcılık' kokan ortamdan kaynaklanıyor. 11. sınıftaki Görkem, ilk kez, annesinin 'Bir okul var, üstün yeteneklileri alıyormuş' diyerek getirdiği TEVİTÖL'de geçmiş 'zekâ testinden'.
Matematik mühendisi bir anne-babanın oğlu olarak matematik ve fen meraklısı olması şaşırtmıyor. Test sonuçlarında açıklanmadığı için IQ derecesini bilmiyor ama, diğer çocuklar gibi onun da umurunda değil: "Girerken minimum 130 olması gerekiyor demişlerdi. 130 da yüksek bir derece olarak kabul ediliyor. Ben de IQ'mun 130'un üstünde olduğunu biliyorum. Bu beni mutlu ediyor. Yeter yani!"

Beyin ve zekâ üzerine çalışmak istiyor
Görkem'in çocukluğu modellik, taklit yarışmaları, müzik eğitimi, tiyatro çalışmaları arasında fazlasıyla dolu geçmiş. TEVİTÖL'deki 'aktif' hayatı normal karşılamış bu yüzden: "Her gün üç buçuktan beşe kadar aktiviteler var. 'Three Dimensions' var, üç boyutlu çizimler yapıyoruz, maket yapıyoruz. Salı günleri klasik gitar çalıyorum. Perşembe de basketbol eğitimim var. Çok eğlenceli" diye anlatıyor. Yok denecek kadar az televizyon seyrettiklerini, eskiden başından kalkmadığı bilgisayar oyunlarının artık yüzüne bile bakmadığını söylüyor.
Okulda uluslararası bakalorya eğitimi aldıklarını ve sıkı çalışmak durumunda olduklarını anlatan Görkem'in hedefi tıp okuyup, kendi durumlarından da yola çıkarak 'beyin' ve 'zeka' üzerine çalışmak. "En çok işe yarayan organın niye yüzde 3'ünü kullanıyoruz sadece? İnternetten bu konuda yazılar okuyorum" diyor ve ekliyor: "Acayip bir şekilde Columbia Üniversitesi'ni istiyorum."
Üniversite eğitimi bitince de Türkiye'de çalışmak istiyor. 'Bilimsel araştırma imkânlarının yetersizliği' hatırlatmasına karşılık ise "Ne zaman oldu ki!" diyor...

'Özgür düşünce ortamı' istiyorlar
Mesut Gül: Düşüncemi açıklayabildiğim, benim de karşıdaki düşünceyi aynı şekilde duyabildiğim, empati kurup, onun ne düşündüğünü de kendi kafamda kurgulayıp onun da orada var olduğunu kabul eden bir yerde
yaşamak isterdim. Beni ve dünyayı geliştirecek olan düşüncelerin özgürce
açıklanması. Sonuçta çıkacak olan her şey o özgür düşünceden çıkacak.
Görkem Garipler: Ben ortaya bir şey koyuyorsam bu saygıyla karşılanmalı. Dışlanıyorsanız bu sizi köreltir. Bir de imkân olmalı. Düşüncemi yansıtabilmem için deney, gözlem yapmam lazım. Sonra da bunu çeşitli teknolojik şekillerde sunmam lazım. Ama deney yapamazsanız, gözlem yapamazsanız, hiçbir şekilde sunamazsınız.

'Üstünlerin' eğitimi nasıl olmalı?
Mesut Gül: Üstün zekâlı çocuklar, ayrı okul veya ayrı sınıf değil de bir alanda özelleşmeleri sağlanarak eğitilmeli. Eğer senin şu tahtayı oymaya yeteneğin varsa, onun eğitimini almalısın. Türkiye'de herkes çocuğunun mühendis, doktor olmasını istiyor. Herkes mühendis olunca şu tahtayı kim oyacak? Türkiye'de herkesin gözünde egoyu tatmin etme düşüncesi var. Yeteneğin olduğu alanda eğiten bir model olmalı.
Görkem Garipler: Üstün zekâlılar, birçok yönde eğilim gösterebildikleri gibi, tuttuğunu koparan bir yapıya da sahip olabiliyorlar. Çocuğun ilgisini fen alanı çekiyorsa, çok yoğun olarak kendisini fene veriyor. Alternatif eğitim daha iyi olabilir. Ayrı okulları
olmalı. Aynı okulda 'alt, üst seviye' karmaşasına girilir. Hem alt, hem üst seviyedekilerin psikolojisi bozulabilir.

Kaynak: radikal.com.tr
Selçuk Üniversitesi - Seramik - 1998
Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Resim İş - 2004
Düzce Yunus Emre Ortaokulu


Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.