"eğer karalamaksa yazdıklarım,
eğer yazdıklarımda kalmayacaksa anlattıklarım,
ve deginilecekse bu konuya,
bende varım..Ve işte karalıyorum...
(renktanrıçasına belki hala umut var oldugunu anlatmak için uzanan el seklinde bir yazım olur)"
Temmuz du ölee hatırlıyom. Yazdı, emme çok fena bi sıcaktı. Daha çocuktum ozmanlarda, emme aklım koca bi adam gibi çalışyomuş . Dedem öyle dediydi bi keresinde sevincimden ucuvemiştim.
tozlu bi yoldu şimdi aklımda galıveren, ama ne toz he. Beton yolla yoktu orlada. Hahha şehirlede bilem daha yoktu ki, doru dürüst asvaat, dağın başında oluvesin...
Neyse sözü uzatmıyam hemen giriverem gonuya.
Dede cazım, önde giderdin benden hep, ama ben napar eder seni geciveridim de hep şaşırıveridin , belkide masustan yapadın, bilmiyom ben sevinem diye. Bilmiyom hala ama, iyikide yapıyomuşsun. Belki cilalı kuşe kagıtta çikulata alamadın bana emme, bunlarla mutlu ettin beni. İyiki vardın dedem.
Arkıdaşla, dedem bazen bi agacın dibine doru gidiverir, bi elma yada ne bilem bi armıt koparıveri veridi elime. dişler dururdum ben onları suyu cenemden aka aka.hatta toz ile karışı camur gibi oludun dudaklam. Biliyomusun dede hala o armıtladan yiyom emme, o eski armıtların tadı yok garii.
Geçen de gittim o yere yine dede. Baktım, gezdim, yüründüm sağa sola. Yüründüm ya dede, ne toz galmış ne duman, ne ağaç kalmış, ne de armıt ilen elman..
Şöle bi aklıma geldi dedem senin dediklen. Oturdum hani saklandıgım yer oluyodu ya , yolun hemen sonundaki köşede. Badem ağaçlı tarlanın anız yığını gibi olan setin dibine; işte orda buluverirdin ya beni hep şaşırarak dedem...
Bi cigara yaktım malbora dede. Dumanı savruldukça ben de seni düşündüm dedem, seni ve burdaki tozlu yolu, bi de elma ile armıtları. Şimdi soryon demi dedem bene; malbora neki evlat die. Anlıyom dede cok haklısın. Dedem hani sen şu tütünleni bi arkıdesinden ısmarlıyodun diye biliyom ben. gelince de yaprakların, hemen sevinir arkıdesine karakızın sütünden özenle ninemin maharetli ellerinden yapılmış tereyagı veridin. Ah dedem hala azımın tavanında o tereyagının dadı, hele fırında cıkan sıcacık mis gokulu ekmen üstünde erimişte aka aka yemesi yokmu ya..tıpgı elma gibi armıt gibi yok onladan da kalmadı artık dedem. nerde kaldım dedem, he ,senin sardıgın cigaranın tütününü arkıdeşin getiryodu ya işte, şimdide bi arkideşgetiryo bize tütünü, Amerika diyoz biz ona, ismide virginya mı neymiş onun tütünü diyola dedem. ben bilmiyom kimdir nedir? emme eminim ki dedem sen sevmezdin bu cigarayı, öksürtyo cigerlemi yakyo derdin.
ah dedem ahhhhh.. bana cok seyler anlatırdın. ben bile anlayamazdım sesinden ama , o küçük radyondan cıyırtılar arasında bişeyler dinler durur, hep okkalı bi küfür savurudun. ben anlımazdım ama kızdını cok iyi biliyom dedem. kızarkende çok severdim ben seni, hemen gider bi hinayetlik bulur seni güldürürdüm de, diğerleri gibi uzun sürmezdi gülmen. hemen asılıverirdi yüzün yine dedem. senin dinledigin o kavgaları bilmezdim ben dedem. faşist neymiş, komunist neymiş, sagcı ile solcu kimmiş annımazdım dedem. onların kavgasını hep bakkal osman emmi ile yagcı hasan dede nin dama oyunundaki kavgası gibi sanırdım, hani birbirlerine kızınca dama taşlarını fırlatırlardı sonrada güler gecerlerdi ya. bundan dolayı radyondaki duydugun kavgalarda da bi türlü anlımazdım senin neden sövdüünü. nerden bilem , şimdi ki gibi bilseydim hiç o durumda sana komiklikle yaparmıydım sanyon dedem.
anlatırdın dedem bana hep bildiklerini , ben bilmesemde anlamasamda anlatırdın bıkmadan. ben yine dinlemesini severdim seni anlamasamda, ama bişey vardı anladıgım, sesin sıcacık okşar gecerdi yüzümü dedem.
biliyomusun dedem, hep yazları geldim sana. oysa kısın da gelip okulda senin sınıfına girmek isterdim. o sıralrda oturup ordada dinlemek siterdim seni dedem. hatta bazen kıskanırdımda hiç belli etmeden seni onlardan. bazen bi kaç ögrencin yolda denk geliyo ya selam veriyolar sana, ben seviniyodum dedem. şimdi onların degil benim yanımdasın die, benle geziyorsun diye. senin gibi ögretmen bi dededen sadece yazları bile neler ögrendim . umarım ögrencilerinde ögrenmiştir dedem.
senin okulu yıkmışlar , yerine büyük bi yibo koymuslar dedem. yatılımıymış neymiş. ama biliyom ki dedem ögrettiklerini hiç yıkamıycaklar ,ben de de diger ögrencilerinde de dedem.
bi ev aldım , bahceli tam senin istedigin ve söyledigin gibi dedem. az biraz bişiler diktim. çiçekler, karanfiller var güller nergisler. haa yabani papatya da diktim dedem , senin okulun bahcesinden aldım. topragınıda ordan getirdim koydum köküne dedem. sanki bi sevindi beni, eski dostunu gördüde deli gibi actı cogalıvedi dedem, görmeliydin. bi kaç ta elma agacı diktim dedem, bi kaçta armıt. bazen kızıma yediriyom onlardan, yerkende senin bana anlattıklarını anlatıyorum, oda anlamıyor biliyorum ama anlatırken seni düşünüyorum ve hoşuma gidiyor dedem.
biliyorum dedem, ne senin gibi ögretmenler biter, ne de yetiştirdigin ögrenciler gibi ögrenciler. kendini bilen herkes eski ile yeniyi ayırt eder, iyisi ile kötüsünü paha bicer dedem.
ve kızıma da diyorum dedem, senin bana dedigin gibi.
"Evlat , hayatta hiç bişey eskiyi geri getirmez. eski tadı eski tuzu bulamazsın. Ha evlat eskiyi bulamadım diye yeniyede sırt cevirme, yeninin icine sen tad kat . eskisi gibi olmasada yine eskinin tadına benzer, seni kandırır."
Ve sen dedin bana dedem, elma agacı ile armıt agacını dik , gelen gecen cocuga yedir die. dikebildigimce diktim dedem, yedirdim konu komsuya, coluk cocuga. Ama dedem şimdi insanlar cok, eskisi gibi herkes eş dost degil, insanlar az degil dedem.
işte dedem;
devir şimdi deişti...
ne armıtların eski tadı var tadında,
ne de elmaların.
ne sigarada tad var,
ne de dumanında.
ne tereyagı var dedem, nineminki gibi
ne de tereyagı ile cigara takası yapılacak eski dostluklar.
eski ruh yok dedem, eski saygılar, eski sevgiler,
her şey taklit düzmece dedem, yalan.
ne eski dostluklar var dedim ya dedem,
devir bi tek şeyi deiştiremiyor şimdi,
sadece hatıralar................
fishman
(DEDEME ATFEN RENKTANRIÇASINA)