Gönderen Konu: ÇİNİNİN TARİHÇESİ  (Okunma sayısı 3858 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ...:::£sra:::...

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.764
  • Karizma Puanı: 2742
ÇİNİNİN TARİHÇESİ
« : 07 Şubat 2008, 11:23:23 »



Çininin tarihi VIII.yüzyıl Uygur sanatına kadar uzanır. İdikut ve Karahoçu’da yapılan kazılarda tapınakların zemin döşemelerinin mavi ve gri sırlı tuğlalarla kaplı olduğu ortaya çıkarılmıştır XI.yüzyıl Gazne kazılarında bulunan çeşitli sırlı çini parçalarda da Uygur çinilerine benzer özellikler gözlenir Tuğla sırlama yönetimini Türklerin bildiklerini günümüze ulaşan toprak kökenli sırlı kaplardan anlamaktayız Çiniye Türkistan’da “kâşı” denmekteydi.

Türk mimarlığında çininin bezeme düzeni içinde mimarlığa bağlı olarak kullanılışı, İran Büyük Selcukluları ile başlar.
Damgan Mescid-i Cuma’sı minarelerindeki kabartma kufi yazılar gerçek anlamda ilk örnekler arasındadır. Çininin mimarlıkta yoğun biçimde kullanılması ve gelişmesi XIII.yüzyıl sonlarına rastlar.
Anadolu’da yapılışları daha sonra açıklanaçak olan tekniklerden, Minâni tekniğindeki çinilerin bulunduğu bir yer, 115/1192 tarihli Konya .Alâeddin Köşkü’dür. Bunlarda insan figürlerine de yer verilmişitir. Perdahlı çinilere ise, Antalya yakınındaki Aspendos Tiyatrosu’nun Selcuklu sultanı Alâeddin Keykubat döneminde bir bölümü değiştirilip saray olarak kullanılan mekânlarında rastlanır. Anadolu Selcuklularında sıraltı tekniğinde, sekizgen ve yıldız biçimli firuze renkli saydam sırın altında siyah desenin görüldüğü çinilere, özellikle Beyşehir Gölü kıyısındaki Kubâdâbad Sarayı kazılarında rastlanmıştır.. Anadolu Selçuklu dönemi camilerinin duvarları daha çok mozaik tekniğinde, tek renkli, fıruze, lacivet, nefti yeşil ve patlıcan moru sırlı çinilerle kaplanmıştır. Konya’daki Karatay Medresesi, Alâeddin Camisi, Sahip Ata Cami ve Türbesi’ndeki çiniler geometrik motiflerin yanında yıldız, rozet örgü şeridi, rumi, hatayı, kufı ve nesih yazılarla bezenmiştir. İzzeddin Keykâvus’un Sivas’ta yaptırdığı Şifahane ve Türbe’de mozaik çini tuğlayla birlikte kullanılmış, ayrıca türbe cephesindeki alınlıklardan birisinde çini sanatçısının adı belirtilmiştir. Konya Alâeddin Camisi çinilerinde de usta adı yer almaktadır. Bunların yanında XIII.yüzyıl sonlarında yapılan, mihrabinda çiniyle birlikte malakâri bezemeye de yer verilen Ankara Aslanhane, Beyşehir Eşrefoğlu camilerini de saymak gerekir. Çini sanatında Selçuklulardan sonra kurulan Beylikler döneminde bir duraklama ve değişim gözlenir. Bu dönem çinilerine Aydınoğularının yaptırdığı Birgi Ulu Camisin’de Kahramanoğullarından kalma Konya Hasbey Darülhuffâzı’nın mihrabında raslanır. Anadolu Beyliklerinin XV. yüzyıl ortalarına kadar bazı farklılıklarla Selçuklu çini geleneğini sürdürmelerine karşılık Osmanlılar teknik ve üslup özellikleri yönünden yeni arayışların içinde olmuşlardır.İlk Osmanlı dönemi çinileri renk bakımından daha zengindir. Bursa Yeşil Cami ve Türbesin’de Selçuklu çinilerinden farklı olarak sarı ve yeşil renkler kullanılmış, motifler ağırlık verilmiştir. Ayrıca çinilerin konacağı yerin durumuna uygun olarak yapılması da önemli özelliklerindendir. XV. yüzyıllın ilk yarısına ait Osmanlı çinilerinin zengin biçimde görüldüğü öteki yapılar Edirne Muradıye ve üç Şerefeli camileriyle İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Çinili Köşk’tür.
Osmanlı Devleti’nin başkentlerinden biri olan İznik, çini yapımının gelişmesine büyük katkısı olmuş önemli bir merkezdir. İznik’te duvar çiniciliğinde ve keramiklerde yeni teknikler geliştirildiğinden, hızlı ve sürekli bir üretim yapılabilmiştir. XVI. yüzyılın başlarından sonra mozaik ve altın yaldızlı çiniler yerine renkli sır tekniğiyle, kare levhalar halinde üretim yapılmıştır. İstanbul Yavuz Selim Cami ve Türbesi, Topkapı Sarayı Arz Odası, Bozüyük Kasım Paşa Camisi’nde rumi, hatayı ve bulut motifleriyle bezenmiş çini panolar bulunmaktadır. Bunlarda açık sarı, yeşil fıruze ve lacivet renkler kullanılmıştır. XVI.yüzyılın ikinci yarısında renkli sır tekniği bırakılarak tüm çiniler sıraltı tekniğiyle yapılmaya başlanılmıştır. Sarı, ve açık yeşil renkler ortadan kaybolmuş, firuze, mavi, yeşil mercan kırmızısı, açık lacivert ve beyaz renkler egemen olmuştur.

Bu çinilerin sırları temiz ve parlaktır. Sülemaniye Camisi mihrabının iki yanındaki çini panolarda, Hurrem Sultan Türbesi’nde, Rüstem Paşa Camisbin’de bu bu dönemin belirgin örmekllelrine raslanır. Özellikle Rüstem Paşa Camisinde duvarları ve son cemaat yerini kaplayan çinilerde lale motifi sık sık ve 41 ayrı üsluplaştırılmış biçimiyle kullanılmıştır. Üsküdar Atik Valide,Topkapı Takkeci İbrahim Efendi ve Edirne Selimiye camilerinde bu dönemin değişik motifleriyle bezenmiş çini panolarına rastlanır Topkapı Sarayı da, değişik dönemlerden kalan yapılarında bulunan, her dönemin özeellilklerini yansıtan çinileriyle, çini sanatının gelişimini göstermesi açısından önemlidir. XVI.yüzyılın ikinci yarısında yapılan çinilerde çiçek artmış, renkler aynı kalmakla birlikte kırmızı daha koyu olarak kullanılmıştır. XVII.yüzyılda çininin Topkapı Sarayı’ndan sonra en zengin olarak kullanıldığı Sultan Ahmet Camisi’nde, Topkapı Sarayı Sünnet Odası, Bağdat Köşkü ve yeni Cami Hünkâr Kasrı duvarlarında değişik uygulamalar yapılmıştır. XVII. yüzyılın birinci yarısından sonra çini sanatında renklerin azaldığı, mavi tonların egemen olduğu gözlenir. XVIII. yüzyılda ise, gerileyen çini sanatının yeniden canlandırılması için, Tekfur Saray’nda bir çini sanatı, İznik atölyesi ile birlikte önemli bir çini merkezi olan Kütahya’da sürdürülmüş, günümüze kadar gelen Kütahya çiniciliği, başarı düzeyi zaman zaman değişen örnekler vermiştir. Bunların yanında Diyarbakır’ıda bir çini merkezi olarak saymak gerekir.Farklı teknek anlayışlarında olan Selçuklu ve Osmanlı çiniciliğinin Anadolu dışındaki diğer merkezlere oranla sağladıkları büyük başarı ve gelişme, çeneyle her türlü yapıda geniş biçimde yer verilmiş olmasına bağlanabilir.
Çiniçiliğin yanı sıra gelişen keramik sanatından- koruma güçlüğünden örtülü duvar çinilerine oranla daha az sayıda önek günümüze gelmişiti. İran’da Büyük Selçukluların Rey. Keşan ve Rakka gibi merkezlerinde yapılan perdahlı ve minâi tekniğindeki çini kaplara, Anadolu Selçuklarında rastlanmakla birlikte bu tekniğe duvar çinilerinde yer verilmiştir. Keramik sanatında yapılarda kullanılmak üzere yapılan kandiller çerağlar, askı kürelerinin yanında kâse tabak sofra takımları ibrik ve sürühi gibi ürünler de ortaya konmuştur. XIV. veXV.yüzyıl Osmanlı dönemi keramikleri kırmızı hamurlu olup, beyaz astar üzerine lacivet ve mor renkler kullanılmıştır. Bunlar sıratlı tekniğinde serbest elle bezenmiştir. Bazı kaynaklarda yanlış olarak “Milet işi” olarak geçen bu keramiklerin İznik’te yapıldığı, yapılan son kazılarda anlaşılmıştır. Bu tür keramiklerin benzerleri diğer Anadolu Beyliklerinde de üretilmiştir.
Aynı dönemin ilginç bir grubu ise , koyuca astarlanmış çini kaplardır. Bazıları sonradan sırlanmış bazıları sırsız bırakılmışlardır. XV . yüzyılda yapılan beyaz hamurlu mavi-beyaz çini kaplar rumi ve hatayı gibi klasik motiflerle bezenmiş parlak renk ve sırlar kullanılmıştır. Gene bazı kaynaklarda yanlış olarak “Haliç işi, Şam Rodo işi” diye adlandırılan keramikler de değişik dönemlerde farklı anlayışlarla üretilmiş İznik keramikleridir. XVII. yüzyılda önemini yitirmeye başlayan çini ve keramik merkezi İznik, daha sonra yerini Kütahya’ya bırakmıştır. İlk dönemlerde serbest bezeme anlayışıyla mavi, kırmızı, yeşil sarı, ve mor renkler kullanılarak yapılan Kütahya işlerinin kırmızı hamurlu sıratlı tekniğinde yapılmış kaba çizgili örneklerinde yelkenliler, balıklar, kuşlar çiçekler, gemi ve mimarlık motifleri kullanılmıştır.

Pişmiş toprak eserler arasında Türk sanatında en geç görülen porselendir. XIX.yüzyılın ortalarında Haliç’te bir porselen fabrikası kurulmuş “Eser-i İstanbul” markalı porselenler üretilmiştir. Biçim ve desen olarak Batı etkisindeki porselenler, ithal edilenlerle rekabet edemediğinden fabrika kapanmıştır. XIX . yüzyıl sonlarında ise II. Abdülhamit tarafından Yıldız Sarayı bahçesinde kurulan Yıldız porselen Fabrikasında, çok kaliteli porselenler üretilmiştir. Bunlarda da Batı desen ve biçimleri kullanılmakla birlikte, Türk desen ve biçimleriyle de üretim yapılmıştır. 1909′da kapanan Yıldız porselen Fabrikası, son yıllarda tekrar işletmeye açılmıştır.
Çini ve keramik sanatında uygulanan teknikler aynıdır. Çini hamurları kil , kuvarst ve feldispat karışımından meydana gelmiştir. Bazen hamura mermer tozu da karıştırılmıştır. Çini hamurlarının dış yüzeylerine başka bir renk vermek için yapılan kaplamaya astarlama işlemi denir. Renkli kil bulamaçları veya metal oksitlerinin katılmasıyla renklendirilen çini hamurları çok kullanılmıştır. Astar ve çini hamurunun kuruma ve pişme küçülmelerinin birbirene çok yakın olması gerekir. Astar akıtılarak sürülüp kurutulduktan sonra, bezemeler kazıma yoluyla veya astarın üzerine fırçayla çalışarak yapılmıştır.
Çini yapımında sırlama işlemi, en basit sır olan silis kurşun oksit çini üzerine sürülüp, gerekli derecede pişirilmesiyle yapılmıştır. Renkli sır için saydam sıra metal oksitleri eklenmiştir. Sır pişirimi daha düşük sıcalıklarda, fakat uzun sürede yapılarak parlaklık sağlanmıştır.
Sır üstü tekniğinde, suyla karıştırılmış renkler pişirilmemiş, ham sırın üzerine uygulandıktan sonra pişirme yapılmıştır. Diğer bir yöntemde ise sır pişirildikten sonra bezeme, sırüstüne daha düşük derecedeki sıcaklıklarda eriyen renkli sırlarla yapılarak düşük sıcaklıkta tekrar fırınlanmıştır. Ayrıca sır üstüne metal oksitlerinden boyalarla bezeme yapılıp fırınlanarak elde edilen madensel çini ve keramiklere de “perdahlı” denilmiştir.
Sıraltı tekniğinde ise, istenilen renk karışımı doğrudan çini hamuru üzerine uygulanarak bezeme yapılmış , bezemenin üzerine saydam sır akıtılarak pişirilmiştir.
Sırlı tuğlalar, önceleri inşaatlarda duvar yapımında diğer tuğla ve kerpiçlerle birlikte örülürdü. Sonraları cepheleri bezemek için renkli olarak hazırlanmış sırlı tuğlalar yanyana motifler oluşturacak biçimde kullanılmıştır. İstenilen bezeme motifi küçük parçalardan değişik boyut ve biçimlerde kesilerek bir düzen içinde uygulandığındın bu tekniğe mozaik çini tekniği denilmiş, XV. yüzyıl başlarına kadar Türkistan ve Anadolu’da uygulanmıştır.
Bu tarihten sonra nakışlı, dört veya altı köşeli çini kaplama ve diğer tekniklerle kullanılmıştır. Mozaik tekniğinde üç ayrı yöntem uygulanırdı . Kakma tekniğinde, değişik renkte ayrı çini levhalardan kesilen parçalar, araya getirilerek alçılı yüzeye uygulanmıştır. Kazıma veya sahte mozaik tekniğinde ise tek renkli çinilerin zemini bezeme veya yazıya göre kazılarak çini bir kabartma oluşturulmuştur. Bu tekniklerle yapılan çiniler, yapım sırasında yapı yanındaki şantiyede hazırlanırdı. Mozaik tekniğinin diğer bir uygulamasında ise, çini parçalarına pişirilmeden önce özel biçimi verilmiş, veya tek renkli büyük levhalar halinde sıralanıp fırınlandıktan sonra bezemeye göre kesilip birleştirilmişlerdir. Çini teknikleri içinde en zor olan minâi tekniğinde ısıya dayanıklı siyah, altın yaldızlı, kırmızı, kahverengi ve beyaz ise sır üstüne yedi renk bir arada kullanılmıştır. Yüksek ısıya dayanıklı, mavi, patlıcan moru ve yeşil altına, daha düşük uygulanarak tekrar fırınlanmıştır.
Çini ve keramikte birkaç renk sır bir arada kullanıldığında sırlar akarak birbirine karışacağından, ilk kez Osmanlılar tarafından XV ve XVI.yüzyılarda bölmeli renkli sır tekniği uygulanmıştır. Bu teknikte desen levha üzerine kazınarak çizildikten sonra çizgilerin oluşturduğu oyuklara konulan madde pişme sonucunda siyah ve hafif kabarık bir durum oluşturduğu oyuklara konulan madde pişme sonucunda siyah ve hafif kabarık çizgilerin meydana getirdiği bölmelirin içine ise, değişik renkte sırlar konurdu. Bu teknikte mavi zemin üzerine beyaz, filizi yeşil, sarı firuze ve kırmızı renkte sırlar konurdu. teknikte mavi zemin üzerine beyaz filizi yeşil sarı fıruze ve kırmızı renkte sırlar kullanılmıştır . Bölmeli teknik daha sonraları Avrupa’da özellikle İspanya’da kullanıldığında çizgilerin içine ayırıcı madde olarak ince iplikler konulmuştur. Osmanlılar ise, bunun yerine fırında çizgilerin içine ayrıca madde olarak ince iplikler konulmuştur. Osmanlılar ise bunun yerine fırında ısındığı zaman kabaran, şekerli olduğu sanılan bir madde kullanmışlardır.


[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 11 Şubat 2008, 01:12:46 Gönderen: mYstİcAl »
çok çalışmak zamanı