Gönderen Konu: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI  (Okunma sayısı 6756 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« : 13 Nisan 2011, 10:14:16 »





















SELÇUKLU DÖNEMİ KİTAP SANATLARI

Türk milleti atalarından çok eski ve o ölçüde zengin bir kültür mirası devralmıştır. Yalnız koruyup övünmekle değil, tanımak, tanıtmak, yararlanmak ve yararlandırmakla yükümlü olduğumuz bu mirasın büyük bir kısmını kütüphanelerimizi dolduran zengin el yazması koleksiyonları teşkil eder. Bir çağın bir milletin bilim ve kültürünün, en güvenilir delilleri şüphesiz o döneme ait kitaplardır.
Yazma koleksiyonlarımız millî kültürümüz kadar, Türk-İslam bilim tarihinin günümüze kadar gelebilen en önemli kaynaklarını da ihtiva eder. Türk-İslam bilim, kültür ve sanat tarihinin bu değerli tanıkları aynı zamanda müşterek bir medeniyetin mahsulüdürler. Türk-İslam medeniyetinin temeli kitaba dayanır. Kültürümüzde kitaba en büyük değer atfedilmiş ve en yüce saygı gösterilmiştir.
Kitaba saygı, geleneği kültür tarihimizde “kitap kültürü” diyebileceğimiz bir dalın doğmasına yol açmıştır.
El yazmaları sadece, içermiş olduğu bilgilerle bilim dünyasını değil ayrıca kitap sanatları açısından kültür ve sanat dünyamızı da ilgilendirmektedir. Kitap kültürüyle, sanat tarihimiz birçok dalı ve zengin ürünleri olan Türk-İslam kitap sanatlarını, kültür tarihimize de kütüphane diye adlandırdığımız çok yaygın bir müessese kazandırmıştır. Yazıya verilen değer, yazılı malzemeyi kutsarcasına son devirlere kadar gelmiştir. Yazılı malzemeye gösterilen saygı Selçuklu Kütüphaneciliğinin özünü teşkil etmektedir. Onun için kütüphane kurma kitapların çok pahalı olduğu devirlerde, onu almaya gücü yetmeyenlerin faydalanabileceği kurumalar oluşturma geleneği, Selçuklularla başlamıştır.
Mecdüd’d-din İshak’ın (öl.1221) bir kitabı 5 deve vererek aldığı nakli, bu konuda fikir vermeye yetecektir. İbn-i Sina’nın şifası 100 altına satılırken Bağdat Nizamiye Medresesi kütüphane memurunun maaşı10 altındır.[2]
Kitap sanatları; cilt, hat, tezhip, minyatür alanlarından başka, değişik cinste mürekkep yapımı, kâğıt imâli ve terbiyesi, aharlama, mühreleme vb. kalemcilik, kalemtıraşçılık, cilacılık, cetvelkeşlik gibi dallarıyla yazma kitap kültürümüze yüzyıllarca yaşama gücü vermiş ve bu alanlarda nadide eserler vücuda getirilmiştir.
Selçuklu dönemi, kitap sanatlarının temellendiği önemli bir devirdir. Bir devri en iyi anlatan belgeler o devir insanının meydana getirdiği sanat eserleriyle birlikte, kitap ve kütüphanelerdir. Papirüsten deriye, pamuk levhadan kâğıda, kadar uzanan bir yazma kültürü mevcuttur. El yazması denildiğinde; el ile yazılmış eser, kalem ve mürekkeple kâğıt veya parşömen üzerine yazılan eser,[3]anlaşılır.
Ülkelerin en değerli kültür varlıkları arasında yer alan, bilim sanat ve kültür araştırmalarında en otantik kaynaklardan olan yazma eserler, el ile yazılarak meydana getirilmiştir.
Tarih boyunca çeşitli yerlerde hükümran olan Türkler değişik adlar altında birçok devlet kurmuşlardır. Türk-İslam kültür ve medeniyetinin gerçek değeri; İlim ve sanata kattığı zenginliklerde, ahlâkî ve hukûkî hayatının ahenkli bütünlüğündedir.
Hiçbir yazma eser, basma eser gibi birbirinin aynısı değildir. Çoğu kez ayrı ayrı kişiler tarafından tek tek yazılarak çoğaltıldıkları için, her biri bazen bilerek, bazen de bilmeyerek atlama, ilâve veya herhangi bir kelimenin yanlış okunarak yazıya geçirilmesi dolayısıyla farklılıklar arz eder.
İlk İslâm yazmacılığı, Hz. Osman'ın Kur'ân-ı Kerim'i istinsah ettirerek bir nüshasını Medine'ye, diğer nüshalarını da Kûfe, Basra ve Şam'a göndermesiyle başlar. Dolayısıyla İslâmiyet’te ilk yazma eserler Kur’an-ı Kerim’lerdir.
Yine kitap kültürümüzün toplumumuzda kök salması sonucu en büyük merkezlerden en küçük yerleşim yerlerine kadar kütüphaneler kurulmuş olup, kültürümüzün yayılıp gelişmesini sağlamıştır. Selçuklu dönemi kütüphane ve kitaplarıyla ilgili yaptığımız araştırmada bu devrin kitap sanatlarıyla ilgili kaynakların çok az olduğunu gördük. Bu durum karşısında doğrudan kütüphanelerdeki bu döneme ait kitapların birçoğunu tek tek inceledik. Selçuklu Dönemi kitaplarını anlatırken, bu dönemin ilim ve kültür muhtevası da ortaya koyulmuş olacaktır.


alıntı : http://www.resimkalemi.com/selcuklu-ve-beylikler-donemi-sanati/4397-selcuklularda-kitap-sanati.html

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2011, 10:15:44 »




1-SELÇUKLU DÖNEMİ KÜTÜPHANELERİ
Türkler Anadolu’yu sevgi, hoşgörü, ilim ve irfanla fethetmişlerdir. Bulundukları yerlerde insanların sosyal ihtiyaçlarını karşılayan hanlar, kervansaraylar, Darü’l-Huffaz’lar yapmışlar, bu eserlerin yanında kütüphane tesis etmeyi de ihmal etmemişlerdir.
Anadolu Selçukluları devrinde çeşitli şehirlerde açılan onlarca kütüphane mevcuttur. Türk-İslam tarihinde ilk kütüphane Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nde kurmuş olduğu kütüphanedir. Nizamiye Kütüphanesi’ne vakfedilen kitapların kayıt defterlerine bakıldığında 6000 cilt civarında kitap ihtiva ettiği görülmüştür.[4] Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk Bağdat’taki meşhur Nizamiye Medresesi’nde bir kütüphane kurduğundan bahsedilir. Burada kurulan kütüphanenin vakfiyesinin varlığını gösteren şöyle bir vak’a rivayet edilmektedir.
“Nizamülmülk Medrese-i Nizamiye’yi yaptırdıktan sonra hafız-ı kütüplüğünü Şeyh Ebu Zekeriya Hatib-i Tebrizi’ye tevcih eder. Görevine başlayan Hatib-i Tebrizi’in her gece şarap içer ve bir takım güzel gençlerle meşgul olur. Bu durum Nizamülmülk’e haber verilir. Nizamülmülk, Şeyh Ebu Zekeriya hakkında güzel düşünceleri olduğunu söylemekle birlikte; şüphelendiği için bir gece yalnız başına medreseye gider; kütüphanenin damına çıkıp penceresinden bakar. Söylenenlerin doğru olduğunu müşahede eder. Evine gelince vakfiyeyi ister ve şeyhin vazifesine bir misli zam yapar. Beratını yazdırır, adamlarından biri vasıtasıyla şeyhe gönderir ve ona masraflarının çok olduğunu bilmediğini, bilmiş olsa ilk maaşını ta’yin ettiği sırada vakfiyede şeyhin adına yazdığı vazifenin azlığına razı olmayacağını da söyletir. Şeyh Ebu Zekeriya bunu işitince Nizamülmülk’ün esrarına vâkıf olduğunu anlar. Yaptıklarından mahçup ve nâdim olur. Tövbe eder ve ömür boyunca bir daha kötülük yapmaz.”[5]
İlim adamlarına daima iyi muamelesiyle tanınan Nizamülmülk’ün, bu kütüphanesinden sonra belirli kütüphanecilik prensiplerinin ortaya koyulduğu, vakfiyesinden anlaşılan İplikçi Medresesi’nde açılan kütüphanedir.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin uzun yıllar başkentliğini yapmış olan Konya’da Selçuklu devri ilk vakıf kütüphanesi diyebileceğimiz, bu kütüphane Selçuklu vezirlerinden Şems ed-din Altunaba tarafından, İplikçi Medresesi’nde açılan kütüphanedir. Altunaba’nın 598 (1201) seneli vakfiyesinde devrin kütüphanecilik anlayışını yansıtan bilgilere rastlanmaktadır.[6] Vakfiyesinde her yıl vakfın gelirlerinden kütüphane için 100 dinar ayrılmakta, bu ödenekle medresede öğretim için gerekli kitapların satın alınması ve kitapların hazine-i kütüp tarafından bedeli karşılığında okuyuculara ödünç olarak verilmesi şart koşulmaktadır. Ödünç verme süresi dolup kitap iade edilince rehin olarak alınan paranın, sahibine geri verilmesi de bu vakfiyede yer almaktadır.[7]
Bu kütüphaneden sonra şehrin dış kalesinin Ahmedik Kapısı civarında Selçuklu vezirlerinden Ebu’s-Sena Mahmud tarafından 670(1271)’de Nizamiye Hangâhı Kütüphanesi kurulmuştur.[8]
Konya’daki Selçuklu dönemi kütüphanelerinden en önemlisi hiç şüphesiz H.673(1274) yılında yine dış kalenin Çeşme Kapısı yakınında kurulan Şeyh Sadreddin-i Konevî Kütüphanesi’dir. Bu kütüphanenin çekirdeğini Sadreddin Konevi’nin kendisi ve babasından kalan kitaplar oluşturmuştur. 1316(1898)’de 256 kitap vardır. H.1317, 1319 yıllarında kitap sayısı aynıdır. Bu sayı 1907 yılında 267’ye ulaşmıştır.[9] Bu kütüphane, cami ve türbeden oluşan kapı kitâbesinde “İmâret” diye isimlendirilen Şeyh Sadreddin-i Konevî’nin küçük külliyesinde, caminin batı duvarı bitişiğinde tesis edilmiştir. Ülkemizdeki en eski Kur’an tercümelerinin, Şeyh Sadreddin Konevî ve Konevi’nin üvey babası Şeyhü’l Ekber Muhyiddin İbnü’l Arabi’nin kendi el yazıları ile yazılmış eserlerini ihtiva etmektedir.
Bu kütüphane 19.yy’ın sonlarına kadar, hayatiyetini devam ettirmiş, daha sonra buradaki kitaplar, Karatay Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi’ne taşınmıştır.
Yine 13.yy.’ın önemli kütüphanelerinden birisi de Konya’da kırk yıl kadılık yapan, Siraceddin Urmevi soyundan Bedreddin Mahmud’un eşi, Kutlu Melek hatun’un Konya Atabekiyye Medresesi önüne yaptırdığı, Darül Huffaz içinde yer alan bir kütüphanedir. Bu kütüphaneye ait henüz bir vakfiyeye rastlanmamıştır. Bugün bu kütüphanenin kitaplarından 20 adedi Konya Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Kutlu Melek Hatun’un mezar taşı ise Sivas’tadır.
Selçuklu dönemi kütüphanelerinden birisi de III. Alâeddin Keykubat tarafından Uluborlu’da kurulmuştur.[10]
Selçuklu dönemi kütüphane vakfiyelerinin çok nadir bulunmalarına karşılık, Osmanlı Dönemi’ne ait bu tür arşiv belgelerine, özellikle son asırlardaki kütüphanelerin vakfiyelerine oldukça sık rastlanmaktadır.

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2011, 10:16:49 »



SELÇUKLU DÖNEMİ EL YAZMALARI

Kültür ile sanatın ince ve zevkli konularından birisi de kitap sanatlarıdır. Cilt, tezhip, hat, minyatür belli başlı kitap sanatları arasındadır. Selçuklu dönemi yazma eserleri ve kütüphaneleri konusunda bugüne kadar kapsamalı bir araştırma yapılmamıştır, yapılan araştırmalar ya ek*Sansür**Sansür**Sansür**Sansür**Sansür**Sansür* ya da yapılan tespitlerde yanlışlıklar vardır. Dolayısıyla bu dönem tam olarak bilinmemektedir. Bu dönem ile ilgili Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca’nın şu tespitleri dikkate değerdir;
“Kitapların kaplarında ve içindeki süslerin İslâm memleketlerinin hangisinde yapıldığını anlamak maksadıyla sanata meraklı olanların yalnız resimleri doğru, lakin bunlar hakkındaki kanaatleri çok defa bilgisizlikle ortaya konmuş ve yanlış mütalaalarla dolu eserlerini karıştırınca zihnimiz büsbütün karışır. Verdikleri örnekler, Mısır’da yapılmıştır, Memluk eseridir, Arap işidir. Süsleri arabesktir. Acem işidir. Hint eseridir, diye yazarlar. Bu indi görüşleri bir hakikat sanan ve yalnız bunlara malik olmakla kalem yürütenler o zaman hep bu yanlış bibliyografilere saplanıp kalırlar.
Bunların içinde Anadolu’da Selçuklar zamanında yapılmış olanlarından bahis bile yoktur. Çünkü bunları arayıp bulmak ve görebilmek lazımdır. Biz bu gün Selçuk tezhibi, Anadolu tezhibi diyorsak sanat kitaplarına geçmeyen bu tabiri kulaklarımızın ilk defa duyduğuna emin olmalıyız.
Anadolu’da Selçuk eserleri üzerin de meşgul olanlar taş ve tuğla ve tahta üzerinde o güzel süsleri ve yanlışsız güzellikleri görünce hayretler içinde kalıyor, acaba bu kadar süslü binalar içinde veya onları görerek dışında oturanların okudukları kitaplarda hiç süs yok mu idi?
Bu süsleme yalnız taşa, tuğlaya ve tahtalara mı mahsustu? Onları benimsediğimiz kadar size kısaca mahiyetlerinden bahsettiğim kitaplar da karıştırılırsa diyarlarımızda ve binalarımızda yaşayan o milli süslerimizin Anadolu Selçukları zamanında daha önce Orta Asya’da, Büyük Selçuk imparatorluğu içinde yazılan kitaplarda da aynı yolda ve aynı stilde görüleceğine şüphe edilmemelidir. O halde bu nakışlarımız, yalnız binalarımızda değil, kitaplarımızda da vardır. Elverir ki onları görmek ve tanımak kabil olsun,
O zaman İslam dünyasında yapılan süslemelerin soylu ve soysuz olanları vardır. İnanmak lazımdır ki İslamiyet kaidelerinde, İslam ilimlerinde ve sanat eserlerinde en mükemmelini ve yanlışsızını ve soylusunu yani notalı olan en ince ve zarif numuneleri Selçuklar, bilhassa Anadolu Selçukları yapmıştır diyebiliriz. Ve bunların en mükemmel örnekleri İstanbul kütüphanelerindedir. Türkiye’mizin bitmez tükenmez ilim ve sanat hazineleri olan kütüphanelerimizde mevcut bu güzel ve şimdiye kadar görebildiklerimizin ön seçmelerinden aldığımız örnekler de elimizdedir. Bir Selçuk stili ve bunun Anadolu’ya has karakterleri vardır. Bu nereden geliyor? Çok uzağa gitmeye lüzum yok, bilhassa konumuz kitap süsleri olduğu için bunu mukayese edecek elimizde birçok kaynaklar vardır. Şark süsleme eserlerinde civar tesirler olduğu gibi mahalli sanatkârların sanat asaletinden gelen hususiyetleri de çoktur. İşte bu hususiyetleri tanımak zordur. Bunun için çok eser görmek ve bunların mahalli hususiyetlerini ayırmak lazımdır. O zaman memleketimize has hususiyetler ve farklar bulunacak ve bunlar standardize edeceğimiz tipler halinde emsalini tanımaya yarayacaktır. Biz bunu şimdi bol bol dini kitaplardan ayırt edebiliriz. O zaman Anadolu’nun vaktiyle incelenmeye değer ruh karakterinin süsler üzerinde yaptığı değişmez mükemmel formülleri anlayabileceğiz. Diğer memleketlerle olan farkları burada henüz formüle etmek güçtür.”[11] Metinden anlaşıldığı üzere Süheyl Hoca, yazma kitap cilt ve tezhiplerinin bilgisizlik ve araştırma eksikliği sebebiyle, Memlûk, Acem, Hint ve Mısır işi şeklinde sınıflandırılarak Selçuklu Dönemi’nin göz ardı edildiğini ifade etmektedir. Ayrıca, Selçuklu dönemi eserlerinin yalnızca, taş, ağaç, mermer vb. malzeme işçiliğine hasredilmemesi gerektiğini vurgulayan Süheyl Ünver, bu husustaki tespitlerine şu şekilde devam etmektedir.
“Bu tayin ettiğimiz ve üzerinde duracağımız 3 asrın da ilerleyen bir karakterini ve asırlar ilerledikçe daha olgunlaştığını da anlıyoruz. XIII. asır karakteri XIV. asırda yaşıyor. Lakin daha çeşitli ve daha olgun bir vasfa bürünüyor. XV. asırda bu Selçuk yolu daha bol çeşitli ve daha incelerek güzelleşiyor. Bizde her üç asırdaki eserlerde şekiller, münhaniler, çerçeveler, kitabelerde bir ve bazen değişik örnekler görüyorsak süslerde boyuna taklit edilmiş ve birbirine benzeyen motiflere az rastlıyoruz. Hatta çok muvaffakiyetle ve itina ile Anadolu’da ayrı bir muvaffakıyet ve hususiyetle yapılan Selçuk geçmelerinde hatır ve hayale gelmeyen çeşitlere rastlıyoruz. Gerek süslerde ve gerek bunlarda esaslar bozulmamakla beraber bir yapılan örneğin bir daha klişe haline sokularak yapılmamasına Anadolu’da çok itina olunmuştur. Suriye, Mısır ve Irak’ın birbirine benzeyen motiflerine ve şekillerine Anadolu’da pek az rastlanır. Anadolu sanatkârının süslemede dikkat ettiği bir nokta da bir yaptığı şekli bir daha yapmamaktır. Bunu Anadolu’muzun Selçuk eserlerin- de çok görüyoruz. Vakıa onlarda biraz izah edeceğimiz rûmiler, geçmeler, münhaniler, hatâilerde esaslar bir olmakla beraber yeni yapılan tezhip ve bedîaların asla birbirlerine benzerliği yoktur. Anadolu’da yani bir kalıbın iki defa kullanıldığını ne el yapması kaplarda ve ile de tezhiplerde göremediğimizi söyleyebiliriz.”[12] Evet, Selçuklu her yönüyle özgün olup, ruha dokunacak nitelikte eserler vermiştir.
Selçuklu dönemi kitap ciltlerini bilim dünyasına tanıtılmasında büyük emeği olan, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Saim ARITAN Hoca, bu dönem kitap ciltlerini gün yüzüne çıkararak, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in yaptığı tespitlere büyük katkı sağlamıştır.
Bu dönem kitap sanatları her yönüyle özgün form ve kompozisyonda olup, esaslar aynı olmakla beraber sanatkârlar, gerek cilt yapımında, gerekse süslemelerde, yapılan motifleri klişe haline getirmeden vücuda getirmişlerdir.
2.1.Selçuklu Cilt Sanatı
Cilt, deri ve kap manasına gelen, Arapça kökenli bir kelimedir. Bir mecmua veya kitabın yapraklarını dağılmaktan korumak ve bir arada toplu olarak korumak için deriden veya üzerine kâğıt deri bez gibi şeyler kaplanarak mukavvadan yapılan kaplara denilir.[13]
İslamiyet’in getirdiği ihtiyaçla gelişen cilt sanatı, İslam sanatlarına paralel bir tekâmül gösteren, incelik, güzellik ve zarafete ulaşmıştır. Orta Asya'dan İran, Arap Kıtası ve Anadolu'ya geçmiş olan cilt sanatı, sanatkârların yetiştikleri bölgelerin motifleri ile bezenmiş, Arabesk, Herat, Hataî, Rumî Selçuk, Memlûk, Osmanlı ve Mağribî motiflerle çeşitli cilt üsluplarını doğurmuştur.
Selçuklu ve Beylikler döneminde daha çok Arabesk desenler, Osmanlı Türkleri ise 14 ve 15. yüzyıllardan itibaren cilt kalıpları kullanarak pek çok cilt çeşidi meydana getirmişlerdir. Fatih devrinde Saray cilthanesi'nde yapılmış olan ciltler, klasik Türk cilt sanatının tam zirveye ulaştığı dönemdir. Bu döneme ait ciltlerde, Hatâi, Rûmi ve Bulut motiflerinin kullanıldığını görmekteyiz. Ciltlerin içlerinde, aynı şemaya uygun süslemeler yapılmıştır. Ciltlerin altınla süslendiği gibi, katı’ tekniği ile derinin oyularak, farklı renkteki zemin üzerine yapıştırıldığı da görülmektedir.
Yazma eser ciltlerini 9 parçada incelemek mümkündür.
Deffe: Sayfaları içine alan kapaklar deffe diye isimlendirilmekte olup, sağ kapak sağ defe, sol kapak ise sol deffe’dir. Genel olarak kapağın üstü ve bazen de içi süslemeler ihtiva eder.
Sırt: Formaların bağlandığı bölümü örten kısımdır. Klasik Türk ciltlerinde ve genellikle İslami ciltlerin hepsinde bu kısım Batı ciltlerinde olduğu gibi bombeli olmayıp, düzdür.
Mıklep: Kitabın ön tarafını örten sertabın ucunda genellikle üç köşeli, okunmakta olan yere konan kısımdır. Mıklep üstünde de kapaktaki desenler küçültülerek veya bir kısım şemse de bulunur. İç kapakta oyma sanatı varsa mıklepte de görülür.
Sertab: Mıklebi kitaba bağlayan ve kitabın ön kısmını muhafaza eden, mıklebe hareket kabiliyeti sağlayan bölümdür. Zencirek veya motifler hatta kitap ismi veya Kur'an-ı Kerim ise -abdestsiz dokunulmaz- ayeti yazılı olarak işlenmiştir.
Şemse: Kelime Arapça’da güneş anlamına gelmekte olup, ciltlerin üzerindeki motif güneşe benzediği için bu şekilde isimlendirilmiştir. Şemselerde genellikle Rûmi ve Hatâi motifler ile geometrik biçimler kullanılmıştır.
Köşebent: Cilt kapağının dört köşesine yapılan süslemeye verilen isimdir.
Zencirek: Ciltlerin kenar kısımlarında bulunan ve genellikle altın yaldızla yapılan zincire benzeyen süslemelere denir.
Salbek: Şemsenin iki ucundaki uzantı süslemeye verilen isimdir.
Şiraze: Kitabın yapraklarını düzgün tutan bağ ve örgüye verilen isimdir.
Selçuklu dönemi el yazması kitap ciltleri Osmanlı dönemi’nden oldukça farklıdır. Anadolu Selçuklu’larına ait en erken cilt örneği 549(1154) tarihli “Kitabu’l- Garibeyn fi’l Kur’an ve’l Hadis” isimli eserin kapağında görülmüştür.[14]
Anadolu Selçuklu cildi kendinden önceki ve sonraki Türk ciltleri ve diğer İslam ciltleri ile bölümleri itibariyle aynıdır. Ancak, uygulama ve tezyinattaki farklılık kayda değerdir.

2.1.1 Kapak
Bir kısım Anadolu Selçuklu cildinde alt ve üst kapak ayrı karakterde yapılmıştır. Mesela ön kapak geometrik zeminli iken, arka kapak yuvarlak şemseli; ön kapak rûmi zeminli iken arka kapak yuvarlak şemseli; ön kapak geometrik zeminli iken arka kapak nebati ve ovalimsi olarak yapılırken yuvarlak şemseler içinde ön ve arka kapak farklı tezyinatlı; ön kapak yuvarlak arka kapak ovalimsi şemseli ön kapak dilimli yuvarlak arka kapak 8 kollu yıldızlı şemseli ciltler vardır.
2.1.2 Mıklep
Ciltteki görevi, kitabın yapraklarını korumak olan mıklep, bazen ait olduğu kapakların zencirek köşebent ve şemsesi tarzında yapılmıştır
2.1.3 Sırt
Bu kısım diğer Türk-İslam ciltlerinde olduğu gibi düz ve yumuşak olup çok fazla farklılık arz etmez.
2.1.4 Sertâb
Mıkleple arka kapak arasında bulunan ve yine kitabın ön kısmını muhafaza için yapılan bu kısımda ilk dönemlerde tezyinat pek yoktur. Daha sonra süslenmiş sertâb’lar yapılmıştır.
2.1.5 İç Kapaklar
Selçuklu cilt kapaklarının iç kısımlarında Isıtılmış kalıp ve kabartma desenlerle süslenmiş Apayrı bir tezyinat zenginliğiyle karşılaşmaktayız. İç kapaklarda ağırlığı rûmi olmak üzere, nebâti ve hendesî motifler kullanılmıştır.
2.1.4 Ciltlerin Tezyinatı
Selçuklu ciltlerinde, Türk-İslam sanatının bütün şubelerinde kullanılan motiflerin hepsi görülmektedir. Selçuklu üslubunu taşıyan ciltlerin yapıldığı XII. asırdan XV. asrın ikinci yarısı başlarına kadar, farklı oranlarda da olsa daima görülmüştür.
Ciltlerde kullanılan tezyinatı, Hendesî, Rûmî, Nebâtî(Hatâi), Hattî ( yazılı) geçme ve girift örgüler ve muhtelif ara dolgusu gibi kısımlara ayırmaktayız.
Selçuklu dönemi cilt sanatı hakkında kesin sonuçlar ortaya koyabilmek için gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki diğer yazma eser kütüphanelerinde bulunan tüm Selçuklu Dönemi yazmalarının incelenmesi gerekir. Ancak böyle bir çalışmayı yapabilmek için ekip, zaman ve finansal kaynağa ihtiyaç vardır.
Bekir ŞAHİN
Anroozha isimli Üye şimdilik offline konumundadır      Alıntı ile Cevapla

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #3 : 15 Nisan 2011, 01:46:59 »
teşekkürler paylaşım için yoldaşım...
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #4 : 15 Nisan 2011, 01:58:19 »
teşekkürler paylaşım için yoldaşım...

sağolasın dolunaycığım... teşekkür ederim

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #5 : 15 Nisan 2011, 02:14:35 »
+1 karizman eklenmiştir canım benim...
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ KİTAP SANATLARI
« Yanıtla #6 : 15 Nisan 2011, 11:21:15 »
+1 karizman eklenmiştir canım benim...

sağasın arkadaşım..... teşekkür ederim