Gönderen Konu: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)  (Okunma sayısı 88572 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« : 09 Şubat 2011, 01:38:16 »

Hayat;
 
Seni kac kisinin aradigi,kiminle ciktigin,cikiyor oldugun veya cikacagin demek de degildir.
Kimi optugun,hangi sporu yaptigin,kimlerin seni sevdigi de degildir.
Hayat, ayakkabilarin,sacin,derinin rengi de degildir.
Nerede yasadigin veya hangi okula gittigin de degildir.
Aslinda hayat; notlar,para,giysiler,girmeyi basardigin ya da basaramadigin okullar da degildir.
 
Hayat;
 
Kimi sevdigin ve kimi incittigindir.
Kendin icin neler hissettigindir.
Guven ,mutluluk,sefkattir.
Arkadaslarina destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktir.
Hayat;
Kiskancligi yenmek,onemsemeyi ogrenmek ve guven gelistirmektir.
Ne dedigin ve ne demek istedigindir.
İnsanlarin sahip olduklarini degil,kendilerini oldugu gibi gormektir.
Her seyden onemlisi hayati,baskalarinin hayatini olumlu yonde etkilemek icin
kullanmayi secmektir.
 
İste hayat bu secimden ibarettir.
 
İnsanlarin en acizi dost edinemeyen,ondan daha acizi ise dost kaybedendir.
 
Charles Eguone
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #1 : 09 Şubat 2011, 01:39:29 »
Hayatın Kendisi Enerjidir


"Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın, sırt-bel-boyun-göğüs ağrılarının, kaşıntı ve egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında aramalısınız."

Vücudunuz yetenekli bir enerji dönüşüm merkezidir. Taşıdığınız trilyonlarca hücre, besinlerle aldığınız gücü enerjiye çevirebilen organcıklarla donatılmıştır. Yiyecek ve içeceklerle aldığınız gücü kullanılabilir enerjiye çeviren süreçler, müthiş bir düzen içinde tıkır tıkır işler.

Bu süreçleri etkileyen pek çok faktör var. Yaşınız, cinsiyetiniz, hormonal metabolik yetenekleriniz, genetik mirasınız ve kişisel sağlık hikayeniz bunlardan bazılarıdır.

HAYAT bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi beden ve ruhun o müthiş işbirliğinden alır.

Yürümek, koşmak, konuşmak, duymak, uyumak, gülmek, kızmak, yazmak gibi hayata ilişkin pek çok şey bu enerjiyi kullanır.

Ne vücudunuzun bol bol enerji üretmesi, ne de kalorileri yüklenmesi kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. 'Enerji' ve 'canlılık hissi' arasındaki ilişkiyi sadece kaloriler belirlemez.

Canlılık hissinde, biraz ruh sağlığının ve biraz da duygusallığın yeri olması gerekir.

COŞKUYA ÖNEM VERİN

Enerjik ve canlı kalmayı, eskilerin deyişi ile 'taş gibi olmayı' istiyorsanız, hayatın gücünü sadece yediklerinizde, içtiklerinizde aramayın. 'Hayat çorbası'nın içine birer tutam huzur, coşku, sevinç ve birer parmak keyif, heyecan ve ümit katmaya bakın!

Hayat enerjisinin sadece yedikleriniz, içtiklerinizde gizli olmadığının farkına varmalısınız. Sağlığın 'bedensel ve ruhsal tam bir iyilik hali' olduğunu unutmayıp fiziksel metabolik süreçlere takılıp kalmamalısınız.

Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın, sırt-bel-boyun-göğüs ağrılarının, kaşıntı ve egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında aramalısınız. Saydığımız bu ve benzeri sorunlar, çoğu kez bedenden kaynaklanmıyor.

Biraz korku, endişe, üzüntü veya güvensizlik dolu olan tabancayı bir anda patlatıyor.

Eğer ruhsal enerji üretiminizin yeterli olmasını istiyorsanız şu önerileri bir kenara not alabilirsiniz.

ACELECİ OLMAYIN

Yavaşlayın. Sağlıklı bir ruh, bedeni ile yan yana yürüyen, ona gecede gündüzde, korkuda sevgide, tasada, endişede eşlik edendir.

Ruhunuzu bedeninizden ayırmayın, onu koşturup yormayın.

İşe 'yavaşlayarak başlayın'.

Ruhunuzu hayatın doğal hızına, olağan ritmine bırakın. Yemenizi içmenizi, aşık olup sevmenizi, yürümenizi, düşüncelerinizi, mümkün olduğu kadar yavaşlatın.

Acele etmek için çok da acele davranmayın.

Beden ve ruhunuza baş başa kalmaları, konuşup anlaşmaları için zaman bırakın.

Daha yavaş yemeye, dinlenmeye, uyumaya, zamanı uzatıp daha fazla yaşamaya, hayatı daha çok paylaşmaya bakın.

Eğer hayata daha çok değmek, huzur, keşif, neşe eklemek, hayatı geçmemek istiyorsanız birinci adımın hep aynı olduğunu unutmayın.

İşe yavaşlayarak başlayın.

DİRENÇLİ OLUN

Size daha çok sağlık veren şeyin yalnızca pasta, börek, hamburger ve kurabiyelere gösterdiğiniz direnç olduğunu sanmayın.

Kaliteli ve formada bir hayat istiyorsanız direnmeniz gereken çok şey var:

Karamsarlık, korku, endişe, panik, hiddet, kızgınlık, kabalık, kin ve nefreti hayatınıza sokmayın.

KIZIP SİNİRLENMEYİN

Kızmayın, sinirlenmeyin. Her şey, her zaman daha önce hesaplanan, ölçülüp biçilenden farklı boyutlar kazanabilir.

Çevrenizde sizi üzen, bunaltan şeyler bazen yoğunlaşabilir.

Bunları 'çevresel kirlenme' gibi algılayın.

'Huzurlu olmak, içe dönük yaşamda daha önceden örgütlü olmaktır. Kafa karışıklığı, güçlük, çatışma ve karşıtlıklar hep olacaktır.

Marifet, bu durumlarda da sinirlenmemek, kızmamaktır.

İç sükuneti, olabildiğince korumaktır' diyor Vincent Peale. Huzur ve sükunetin ürettiği enerji, temiz ve organik bir enerjidir.

Kızgınlık, öfke, nefret gibi zararlı katkıları ihtiva etmez.

DAHA ÇOK SEVİN

Daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu daha çok sevmektir.

Sınırsız, karşılıksız sevmektir. Sevgi oktanı en yüksek, fiyatı en ucuz yakıttır.

Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.

BAZEN BOYUN EĞİN

Kabul edin! Gerektiğinde direnmelisiniz. Ama uzun süreli dirençlerin, beyhude karşı gelmelerin, uzamış streslerin adrenalin, kortizon ve ensülin gibi fazlası can yakan hormonları artırdığını bilmelisiniz.

Biraz şans, kader, kısmet ve biraz da ilahi takdir hayatın içinde mutlaka yer almalıdır.

Böyle durumlarda Nehru'dan yararlanın:

'Hayat iskambil oyununa benzer. Elinize gelen kartlar gerçekliği temsil eder.

O kartlarla oyunu nasıl oynadığınız ise özgür iradenizi...'

Elinize iyi kartlar gelmediğinde, mevcut kartlarla yetinin. Bekleyin, kabul edin,

'Bu da geçer' deyin.

Hayat sonsuz bir enerjidir. Bu enerjiyi sürekli olarak üretmek, üretirken tükenmemek, tüketmemektir.

Kirletmemek ve iyi yönetmek gerekiyor. Marifet hayatı uzatmakta değil, hayatı mutlu kılmakta, ona yeni ve farklı hayatlar ekleyip ritmini ve hızını bozmamaktır.

Sevgili Can Dündar çok haklıdır!

İnsanlar şişirilen kasları, silinen kırışıklıkları ile genç kalmıyor.

Genç kalmak, yaşadığıyla övünebilmek, istediğinde başını alıp gidebilmek, istediğinde kaldığı yerden ya da sil baştan başlayabilmektir.

Hayata taraf olmaktır.

Hayatı ıskalamamaktır.

Hayatın içinde kalmaktır.

Hayata her yaşta ve her sabah yeniden başlamaktır.....
 Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
 

İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #2 : 09 Şubat 2011, 01:44:10 »
Y A S A M  ICIN  OGUT L E R

1. Büyük asklar ve büyük kazanimlarin büyük Risk tasidigini hesaba katin.
2. Kaybettiginizde, aldiginiz dersi de kaybetmeyin.
3. Üç 'S'yi hep uygulayin: Saygi, kendiniz için,Sevgi, baskalari için, ve
Sorumluluk, tüm davranislariniz için,
4. Istediginizi alamamanizin bazen ne kadar büyük bir sans oldugunu
hatirlayin.
5. Kurallari iyi ögrenin ki, onlari düzgün sekilde ihlal etmeyi bilesiniz.
6. Küçük bir aksakligin, büyük bir arkadasligi yaralamasina izin vermeyin.
7. Hata yaptiginizi anladiginiz zaman, düzeltmek için derhal gerekli
adimlari atin.
8. Biraz yanliz zaman harcayin.
9. Kollarinizi degisime açin, ama degerlerinizin kaybolup gitmesine izin
vermeyin.
10. Sessizligin bazen en iyi yanit oldugunu hatirlayin.
11. Iyi ve serefli bir hayat yasayin. Yaslandiginizda ve dönüp geçmisinize
baktiginizda, ikinci kez keyif alin.
12. Sevgi dolu bir ev, hayatinizin temelidir. Sakin, düzenli bir ev
yaratmak için elinizden gelen herseyi yapin.
13. Sevdiklerinizle anlasmazliga düstügünüzde, sadece mevcut durumla
ilgilenin. Geçmisi getirmeyin.
14. Bilginizi paylasin. Bu ölümsüzlüge giden yoldur.
15. Dünyaya karsi nazik olun.
16. Yilda bir kez, daha önce hiç gitmediginiz bir yere gidin.
17. En iyi iliskinin, biribirinize karsi duydugunuz askin,
biribirinize olan ihtiyaçtan daha fazlastigi zaman oldugunu hatirlayin.
18. Basarinizi, ona ulasmak için nelerden vazgeçtiginizle yargilayin.
19. Aska ve yemek pisirmeye, sonuçlarini hiç düsünmeden girisin.
20.8 bu maddeyide siz yazın ;D )
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #3 : 09 Şubat 2011, 01:54:50 »
BABA BİR MASAL ANLAT BANA…

Ben yine telaşsız yaşayayım. Baharlarım acısız dursun tomurcuğa. Beraber Pazar alış verişlerinde elmalar beğenelim. Ve sen hiç ihmal etme bir poşet beyaz leblebimi..

Artık büyümeyeyim! Hiç değilse şimdi dursun zaman. Saçlarındaki beyazlıklar da böyle kalsın. Gözlerindeki hüzün perdesi grileşiyor her gün…

Hadi baba, ben yine o Ankara kışındaki kızın olacağım bu akşam. Sen cebindeki bozuk paraları ellerime tutuştur. Cuma akşamları gözlerine bakıp; “ lütfen baba, bu akşam dokuzda gitmeyeyim yatağa” diyeyim.

Altıncı yaş günümdeki o yeşil bebeği almadım say ve kocaman paketle yeniden zıplat yüreğimi.

Artık istemiyorum büyümeyi… hiç değilse şimdi dursun zaman. Ben büyüdükçe masallar yalanlaşıyor. Her masal, kendi yaşadıklarımızın içinden çıktıkça; geriye sadece acı kalıyor baba!hadi, sen bir masal anlat bu gece. Say ki hiç olmadı acılarımız. Ben büyümedim. Hala sağ dizinde uyuklayan kabarık saçlı kızınım… ve kumbaramdaki hüzünlere sevinç eklemek istiyorum bu akşam.

Büyük istekler, küçük mutlulukları alıyor görüş fikrimizin perdesiz penceresinden. Masallara vakit kalmıyor;çünkü artık hayatın kahramanı oluveriyoruz hiç farkında değilken… ama ben hala, yıllar sonra biraz yoksul çocukluğumu özlüyorum. Kardeşim doğduktan sonra eve gelen o sihirli ama vakur telaşı.. daha bir çocukken; kucaklarınızdan inip, abla oluverdiğim o eşsiz zamanları. Ağaçkakan kuşunun o güzel gülüşünü taklit etmeyi. Lambada eteğimi… yap bozlarımı.

Tezgaha boyum varmazken inatla sandalyeye çıkıp; büyük bir gururla yıkadığımı sandığım bulaşıkları. Ve annemin bana hissettirmeden;onları yeniden yıkadığı eylül Ankara ikindileri….

Kaf dağı çok mu uzak şimdi baba? Zümrüdü Anka kuşunu neden dönemez uzaklara uçurduk. Rapunzelin saçları hala . değil mi uzun ve üç salatalık güzeli , pinokyo, peter neden burada değiller artık baba??

Şimdi törensiz, farkında olmadan tuğla gibi kitaplar almış boya kitaplarımın incecik ama dolu karelerinin acemice boyanmış raf düzensizliğini. Bu gün masamın çekmecesine takıldı gözüm ne zaman kaldırdım keçeli kalemlerimin boyası akmış gazete kupürlerini ; inan hiç hatırlamıyorum baba!

Büyümek, o çılgın şarkılar eşliğinde eteklerimi havalandırmayı, boya kalemlerimi, senin gülen gözlerini aldı avuçlarımdan. Geriye, kocaman evin büyük metre karesinde kendini çok çalışmaya adamış bir büyük, kocaman kız; yaşlanmış saçlarına kırlar düşeli nice olmuş bir yorgun adam getirdi. Şimdi aynı evde birbirlerine ayıracak kocaman vakitleri yok baba kızın… günaydın, iyi çalışmalar, kahve içer miydin, ve çok nadiren birbirlerine ayırabildikleri iki üç küçük saatsiz zamanlar geriye kalan….

Bu gece sen bana bir masal anlat kır saçlı adam! Sanma ki şimdi bitirdiğim onca kalın kitap özletmiyor, komik buluyor senin uydurduklarını.

Hadi, dursun şimdi zaman! Gel de kumbaramı açalım artık. İçinde onca birikmiş çocukluk özlemine inat; senin astar cebinde belki kalmış olan sevinçlerden atalım baba. Say ki ben hiç büyümedim. Sen yaşlanmadın. Anka kuşunu, kaf dağını, heydinin çoban arkadaşını çok özledim ben baba! Hadi , hadi bir masal anlat bana…

İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı emin

  • Uzman
  • *****
  • İleti: 3.183
  • Karizma Puanı: 1096
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #4 : 09 Şubat 2011, 02:15:49 »
Dolunay hanım çok güzel bir paylaşım..teşekkür ediyorum..

4. Istediginizi alamamanizin bazen ne kadar büyük bir sans oldugunu
hatirlayin.
bunu anlamadım? istediğinizi alabilmenin değilmi?.

Hayat sonsuz bir enerjidir..bu düşüneye tamamen katılıyorum.."ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalar"bir çok sıkıntının nedeni bencede..+1..(engelde)



diğer paylaşım içinde..+1 (engelleri aşıp gelince)

gerçekten çok hoş bir paylaşım..örneğin 15 yaşındaki bir çocuğa 5 yaşındaki sevgi verilmiyor ya da sevginin şekli kalıbı değişiyor..

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #5 : 09 Şubat 2011, 02:20:32 »
teşekkür ederim emin bey....
4. Istediginizi alamamanizin bazen ne kadar büyük bir sans oldugunu
hatirlayin.
doğru şekilde yazıldı.orada bazen kelimesi var.bazen çok istediğimiz bir şeyi almak çok şey vermek olabilir.dolayısıyla "alamamak" bu anlamada şanstır...
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı carra

  • Aktif Üye
  • **
  • İleti: 124
  • Karizma Puanı: 60
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #6 : 09 Şubat 2011, 02:24:33 »
Minik bir hikaye...
 
Kumsala vuran Deniz Yıldızlarını kurtarmak için
onları birer birer denize atan çocuğa;
"Denizde milyonlarca Deniz Yıldızı var...
Ne fark eder ki..?" diye sorduklarında,
Denize fırlatmak için eline aldığı
Deniz Yıldızını gösteren çocuk şöyle der;
"Ama bunun için çok şey fark edecek..."
 
Çocuksu ruhunuzun hiç kaybolmaması dileğiyle...

Çevrimdışı emin

  • Uzman
  • *****
  • İleti: 3.183
  • Karizma Puanı: 1096
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #7 : 09 Şubat 2011, 02:25:57 »
yaaaa  çevir kazı yanmasın.. :)
 istediğimi alabiliyorsam şanslıyım bazen alıyosam bazen şanslıyım..çok şey vermek te ne.. pahalıya almakmı?

Çevrimdışı ömür banu

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.263
  • Karizma Puanı: 677
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #8 : 09 Şubat 2011, 02:30:11 »
pahalıya mal olmak:)

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: dbhi...hayatın içinden...(ben,siz ve dünya)
« Yanıtla #9 : 09 Şubat 2011, 02:42:24 »
evet bazen aldığınız (çok isteyerek) şeye verdiğiniz bedel daha büyük olabilir.manevi yada maddi anlamda.hayatın içinde görüyor yada duyuyoruz bunları.mesela size bir örnek vereyim kendi hayatımdan;
1993 yılında istanbula gitmiştim staj yapmak için.kale porselende yapacaktım ki hiç bayan vede istanbul dışından öğrenci almamalarına rağmen.çok heyecanlıydım.neyse.direkt ankaradan (üniversite gazi ve ankaradayım mecburen) istanbula gitmek zorunda kaldığım için annemleri görememiş memlekete gidememiştim...oysa ne çok özlemiştim.staj bi hafta uzayınca ablama ısrar ettim "ne olur koyulhisara gidelim" ablam çocuğunun ( aybükeydi adı) doktorundan izin aldı.zira hastaydı kemik yaşı küçüktü.2 yıllık bir hastane geçmişinden onca yanlış teşhis ve acıdan sonra nihayet hastalığının ne olduğu bulunmuştu.o zamanlar bu hastalığın devlet tedavi masrafını vermediği için ablamlar yazlıklarını,arabalarını satmışlar nihayet parayı denkleştirmişlerdi.tedaviyede bir hafta vardı.o kadar çok istiyordum ki eve gitmeyi.nihayet eniştemde ikna olunca yola çıktık.16 saatlik otobüs yolculuğu araba arızasından 20 saate çıktı.aybüke kollarımda "ninem kocaman gözlüklü " oyununu oynarken havale geçirdi.20 saatten sonra araba tutulup geri istanbula yollandık.amasyadaki alçak doktor belge karşılığı yaptığı yanlış iğneyle bebeğimi felce soktu.istanbula vardığımızda kalp çalışıyor solunum çok yavaşlıyordu.eniştem insanlara yalvardı kızını makinaya koymaları için.ama makinada bir taneydi.o gün 6 saat elle bebeğime solunum yaptırdım.eniştemin saçlarının beyazlamasını izler ablamın başka dünyalara kayıp gitmesini izlerken.ve küçüğüm kollarımda teslim etti ruhunu.gözleri aralıktı...annesine hasret kalmıştı...2.5 yaşında en çok tanıdığı ve özlediği varlığa hasretken...
ben memleketime gitmeyi çok istemiştim....annemi görmeyi çok istemiştim.keşke istemeseydim...
« Son Düzenleme: 09 Şubat 2011, 03:12:56 Gönderen: dbhi »
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!