Bu konuyla ilgili olarak 1-2-3 ve 4. sayfalarda yazılanları tek tek okudum. Konu başlığı güzel. Öncelikle şunu söylemeliyim, yazılanlara bakmamın temel nedeni benim bu konuya yaklaşımımla aynı olan varsa yazmayayımdı. Ama baktım ki ''SUDEM'' adlı kişinin görüşleri ve sonrası tamamen onun KİM olduğuna dönüşmüş. Bazen hepimiz aynı yanılgıya düşeriz, karşımızdakini tam olarak tanımadan yargılamak. Ama ben de onun görüşlerini okuyunca ''gerçekten böyle mi düşünüyor?'' demekten kendimi şaşkınlıkla alamadım...Bu kişi -şimdi yazdıklarım kaybolmasın diye geri dönüp bakamayacağım- sanırım- tümcesinin sonunda ''sanat atamızın olduğu günlerde kaldı'' diye yazmıştı. Belki de aslında olması gereken konumun altını çizerek, kimbilir. Belki çabaladığı halde anlaşılmadığı bir ortamda hayal kırıklığına uğramış olabilir, bilmiyorum çok mu iyimser bakıyorum...Ayşegül öğretmenimin ve bu konuyu başlatan Tanerbey öğretmenimin görüşleri çok güzel. Uzatmadan benim de bu konuyla ilgili , ilk göreve başladığım Muş'un kendi gibi adı da bulanık olan BULANIK ilçesinde benim rehber öğretmenim (kendisi müzik öğretmeniydi) le konuşurken diğer öğretmenlerin bizim derslerimiz için ''IVIR-ZIVIR-KIVIR'' dediğini söylemişti. Ben de nasıl yani diye sorduğumda IVIR : RESİM , ZIVIR :MÜZİK , KIVIR :BEDEN demişti. İşte arkadaşlar...Bence en önemli sorun yine toplumumuzda.. Ve en kötüsü içimizden birileri eğitimcilerin ifadesi bunlar...Duyduğumda o kadar öfkelendim ki, hala dün gibi hatırlarım. O söyleyenleri bulsaydım...Ben de bu mesleğe başladığımda MÜ AEF 'de yüksek lisansı yarım bırakmak zorunda kalıp gitmiştim. Tıpkı Tanerbey öğretmenim gibi benim de aklımda ilköğretim ya da lise öğretmenliği yopktu, aynen şartlar gereği başladım. Gİttiğim yerdeki olumsuz yaşam koşullarını da (1992-1994) görünce istifa etmeyi bile düşündüm. Üniversitedeki öğretmenimle mektuplşıyordum...Bir mektubumda , 50 kişilik sınıfta neredyse 3-5 tane öğrenci ile ders yapmaya çalışmak üzüyor beni demiştim.Kendisi de 3-5 tane öğrenci ile de olsa sen onlara ulaşıp,kazandırıyorsun diye bana moral vermişti...O günden sonra bardağın dolu tarafına bakmam gerktiğini öğrendim ve mücadelemi sürdürdüm. Bugün bile Adana merkez okulunda 8. sınıf öğrencilerim ''öğretmenim OKS'da bu dersten soru çıkmayacakki..''oldu. Ben de gereken yanıtı verdim. ÇOk uzattım biliyorum, gerek diğer branşlar gerekse velilerin bizim derslerimize bakışı belli, o derse çalışmayın nasıl olsa kalmazsınız...Yaaa...Sonra da şunu eklerler ''aman canım yetenek işi.'' Ben de yetenek evet ama ilgi ve istek de olmalı derim. İlgi, istek ve çabalarla nice emekli , ev hanımı, doktor,hakim vs. sergi açıyorlar. İnsanların yaşamında beslenme kadar önemli olan gereksinimdir sanatla uğraşmak, çünkü estetik ve ruh güzelliği olmadan insanlar eksik kalırlar...Arkadaşlar siz susturmadan ben susayım, çok konuştum, hani ''hep kanayan yaraya basmak'' meselesi hesabıyla affınıza sığınarak...sevgiler