Gönderen Konu: CANIM TÜRKİYEM  (Okunma sayısı 1335 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sungurhan

  • Aktif Üye
  • **
  • İleti: 123
  • Karizma Puanı: 9
    • www.Kalpten.hareketforum.com
CANIM TÜRKİYEM
« : 10 Nisan 2008, 20:33:07 »

CANIM TÜRKİYEM     
 Derinden bir ah çeksem, bir kaval sesi, bir ney nefesi ve yanık bir türkü duyup kendimden geçsem, lime lime doğranıp yerlere düşsem, her parçamda yine seni duyacağım.

Kuşsütü, nar çiçeği renginde göklerinin altında “kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü” al bayrağımın altında huzur içinde yaşarken, beş vakit duada saadetin, ebed-i müddetin için ellerimi, seni bana bağışlayıp, beni de koruyan Allah’ıma açarım.

Senin sevginle ırmak olup çağlayıp, “Leylâ Leylâ” diye ağlayıp, Mecnûn gibi çöllere düşeceğim. Varsın, “Bir damla su” diye inleyeyim, varsın kızgın güneş alnımı yaksın, kum yığınların ayaklarımı kavursun ne çıkar. Türkiye’m, Tonyukuk’um, Bilge’m, Kürşad’ım, Mevlâna’m, Yunus’um, Alparslan’ım, Fatih’im, Muhteşem Süleyman’ım, Ulu Önderim, sen dert ortağım, sen analar kucağı, koçyiğitler otağım, kanadım kolum. Sen bitmeyen yolum, solmayan çiçeğim, goncam gülüm...

Yanık yanık buğday kokan, keven, nane, kekik, çiğdem, çay, pamuk, fındık kokan, buram buram hasret kokan, öpülmekle, koklanmakla doyulmayan, şehidimin kanıyla yoğrulan, yoğruldukça doğrulan toprağım. Evim barkım, gönül çarkın. Dönüm dönüm sürüp, evlek evlek ektiğim, bazlamanı içimdeki ateşimde pişirip lokma lokma, çoluk-çocuk, komşu-kardeş, dost-düşman bölüştüğüm, üzerinde gözlerimi açtığım, ağacınla yapılan beşiğinde sallanıp uyuduğum, nevres fidanım, çınar ağacım...

Serhadden serhade levandâne at koşturup, kırlarının hür havası ile ciğerlerimi pişirip coştuğum, zemzem sularından kana kana içip, kevser ırmaklarında çimdiğim, kâh ağlayıp, kâh güldüğüm, mısralara döküp şiirleştirdiğim, kâğıda döküp romanlaştırdığım ecdâd yadigârım hey.

Başımızın tacı, gönlümüzün otağı, namusumuzun kucağı. Sevgin, bağrımızdan kopan bir volkan, lâvların gönüllere akan iksir, kraterin sevginle beslenen bir göldür.

Mazlumun sığınağı, güçsüzün dayanağı, gönüller otağı, cihangirler yatağım. Gönlümüz seninle sevdalı, dağları delerek, toprağı eleyerek, cehaleti boğarak, karanlığı kovarak, devlerle boğuşarak ellerim bembeyaz, yüreğim Allah ve Sevgili Habibi’nin aşkıyla dolu sana doğru koşarak geliyorum. Demir yürekli, çelik bilekli, şefkatli, merhametli kollarını uzatıp, ben hakir ve fakiri de kucaklar mısın?

Dert çekmeyen derdin, hasretlik çekmeyen ayrılığın, sıhhatini kaybetmeyen afiyetin ve nice güzelliklerin, esarete düşmeyen hürriyetin, sevmesini bilmeyen aşkın ne olduğunu nereden bilsin? Seninle gülüp, seninle ağlamayana ve dahası bağrında ateş yakıp, zemzem sularına zehir katmak isteyenlere milyon kere yazıklar olsun. Ne olur utanma bizden, utanma gafilliğimizden, cehaletimizi bağışla. Kalbimizin taşlığına, ruhumuzun açlığına ağlama. Yine ılık ılık gül bize, bizi okşa, sev ve affet. Biz seninle yoğrulup, seninle kavrulduk. Seninle düşüp, seninle doğrulacağız.

Biliyorum gönlün çok kırık, üstelik de benim gibi yaralı. Yüzün solgun, başın ise Erciyes’ten dumanlı. “İrem Bağım”, gümüş akan, çiçek kokan, üç kıt’a yedi iklime yayılıp fazilet saçan ırmağım. Güzel huylum, selvi boylum, beşbin yıllık asil soylum. Defineler, efendiler diyarım. Kahramanlar, koçyiğitler otağım. Veliler, evliyalar ve Alperenler yatağım.

Sen, sadece toprak ve bayraktan ibaret değilsin. Yüce Yaratıcının bize bağışladığı ebed-müddetsin, sen ikinci cennetsin. Damarlarımızda dolaşan kan, kemiklerimizi dolduran iliksin. Sen, bükülmeyen bilek, körük körük yüreksin.

Sevgini ağaçta, çiçekte, arının yaptığı petekte, Ayşe, Fatma bacımın siyim siyim akan gözyaşında, zamanı silen, ölmeyi bilen Mehmed’imin gökkubbeyi delen sesinde, neşter vuran süngüsünde Alparslan’ımın, Zeynel Bey’imin namaz kıldığı ovasında, taşa can veren Koca Sinan’ımın Allah’ı kucaklayan Selimiye’sinde ve hatta bir “yün çorabında”, “İlmek-ilmek dokunan halıda”da bulabilir, eğer gönülden seviyorsa insan. Sevmiyorsa, zehirleyen akrebin, sokan yılanın, yeşermeden kırılan nevres fitanların kabahati ne?

Yüce Allah (c.c.)’ın bize armağan ettiği mukaddes varlık. Sen aşktan da üstün aşkın şiirisin. Sen benim toprağıyla yoğrulup, sıcağıyla kavrulup, rüzgârıyla savrulduğum, bir canlar canı memleketim TÜRKİYE’msin!..
 
Söz Konusu Vatansa
                          Gerisi Teferruattır