Dokuz Kapı
birinci kapı
sükut altındır
sessiz yaklaş bir gecenin karanlığında
kulelerinde altın saçlı bir kadının saklandığı bu kaleye
işaret parmağın dudaklarının üstünde
yaprakları susturup ve yıldızları söndürüp gir içeriye
ikinci kapı
inanç dağları aşar
bir derviş kadar yoksul kalarak otur eşiğine
duru gözlerini dikerek kilidine bekle
bir köpek havlar sana ve düşürür dişlerinin arasından bir anahtarı
bir lamba olur önünde yanar kötü insanların canları
eğilsin yüreğin kaldır yerden kini ve gir içeriye
üçüncü kapı
ayrılıksız birleşilmez
tutunmasız bir köprüdür sonralar
altından zaman denen nehir akar
gelecegini anlatan palyançolar dününe ağlar
mendil gibi uçup ağlayan göze konarsın
acının el yakan tokmağından korkmadan tut gir içeriye
dördüncü kapı
döner değişir dünya
değişmeseydin bir cenin kalırdın ananın rahminde
doğanın suretinde mevsimler yansımazdı
kötülüğünü ser ayaklar altına çiğnensin iyiliklerin
bir cevabı var her bilmecenin
utandıran yüzsüzlüğünden ötürü sırtını dön gir içeriye
beşinci kapı
hırs yoksul kılar
yalnız sayar tüccar altın akçelerini
başında dikilir ölümün gölgesi
hesabını bilmez yaşamsız yitirdiği günlerin
çuvallarından birisine girer birgün kendisi
yüreğindeki yaşamışlık yeter boş avuçlarını göster ve gir içeriye
altıncı kapı
karamsarlık bir sırtlandır umudu kırıklara
başaşağı gelirsin duvar diplerinde
tutunduğun tek ipine meşaleler atarlar düşesin diye
son damla kanını akıt bir sarmaşığın köküne
dallarına tutuna tutuna tırman özüne
başın göğe çarpmadan ayakların yerden kesilmeden gir içeriye
yedinci kapı
canındır ganimetin
dövüşen iki köpek gibidir kazanç ve kayıp
ne biri övünmeye değer ne digeri ayıp
şahları mat edebilir bir köylü
hangi kral tacından vazgeçmezdi ertelemek için ölümü
ciğerlerine bahçelerden kokular soluklanarak gir içeriye
sekizinci kapı
acıya saygılı ol ama ondan korkma
eziyetin çesitleri tükenmesiz
zulümlerin panayırında bir çocuksun sen
bir karanfilin önünde dizleri kan içinde
unutma ikinizinde kökü var toprakta
onun yapraklarını koparırlar senin yüreğini
kirlenmiş ruhunu yıka ve gir içeriye
dokuzuncu kapı
azimdir şeytanı kovan
yedi başını ve kuyruğunu gördün ömründe
bedeni bir çıplak venüs olup sarıldı bedenine
hayatın kıtabını dillendirdi sana senin istediğince
suyun sesinin geldigi yöne değilde
yürüyebilmelisin ateşin üstüne üstüne
cehennem benim deyip gir içeriye