Gönderen Konu: Erkan Özdilek ile bir röportaj  (Okunma sayısı 4567 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı B૯ηбüL

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.432
  • Karizma Puanı: 1631
    • seyfullah sünbül
Erkan Özdilek ile bir röportaj
« : 15 Ocak 2008, 16:56:10 »

Erkan Özdilek ile bir röportaj




1- Resimlerinizde niçin doğal malzemeleri tercih ediyorsunuz; bu malzemelerin teknik ve içerik bağlamında resimlerinize katkıları nelerdir?
Doğal malzemeler, insan yaşamına girmiş kavramların ve bilgilerin göstergeleridir. Bu yüzden doğal nesneleri tercih ediyorum.
2- 1977’den beri profesyonel olarak çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Son dönem ürettiğiniz resimleri üretim süreciniz bağlamında nasıl konumlandırıyorsunuz?
1977’den beri dizgesel anlamda bir izlek söz konusu. Son dönem resimlerim de bundan hareketle sürecimin devamı niteliğinde.
3- Resim sizin için hep vardı. Peki 1990’larda resimlerinizin yanı sıra entalasyonlarınızı ve mekansal işlerinizi de görmekteydik, özellikle Ayasofya’daki dev koza buna iyi bir örnek. Bu bağlamda projeleriniz devam ediyor mu?


Mekan sorunu her zaman devam ediyor. Tuval yüzeyinde ve mekanda sorgulanan meseleler başka bir bağlamda farklı disiplinlerden ve farklı mediumlardan yararlanarak devam ediyor.
4- Resimleriniz organik olana ve doğal olana işaret ediyor; ipekböceği kozaları, el yapımı kağıtlar...Sanat ve yaşam arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?İnsan doğasına, yaşama direkt olarak; gözlerimi kaçırmadan bakmayı seviyorum. Bu şu anlama da geliyor, örneğin; kağıt nesnesi benim için iletişim, taşınma, enformasyon ve insan hayatının vazgeçilmez unsuru olan kültürü temsil ediyor. Resimlerimde kağıt, doku ve estetik bir unsur olarak da devreye giriyor. Bir diğer nesne, ipek böceği kozası ise; dönüşüm, devinim, üretim ve yaşamsal örgüler, iç acılar, yokoluş-yeniden doğuş gibi kavramları barındırıyor. Dahası yaşamın sürekliliğini ve dinamizmini yansıtıyor.
5- Resmileriniz adeta birer günlük gibi; bazı resimlerinizde notlarla, cümlelerle, kelimelerle karşılaşıyoruz. Yazı öğesi resimlerinizde sadece plastik bir öğe olmanın çok ötesinde yaşamsal ve içsel bir farkındalık sağlıyor. Sizin düşünceleriniz neler?
Sanatçı, yaşadığı çağı sorgulayan, içinde yaşadığı zamanın içselliği hakkında sürekli kaygılar taşıyan, bu bağlamda kavramlar üreten bir kimlik olarak karşımıza çıkıyor. Bugün sanatın disiplinlerarası yapısını düşündüğümüzde yazın dilinin görsel dilin yapısı içinde de yeraldığını görüyoruz. Benim resimlerimde yazı, yaşama, üretime ve sorgulamaya yönelik notlar niteliğinde. Bir anlamda bunların kişisel saptamalar olduğunu düşünüyorum.
6- Resimlerinizdeki lekeler, kütleler fırça darbeleriyle hızlı ve kararlı bir biçimde konulmuş plastik unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Özel bir çalışma yönteminiz var mı?
Resim yapma yöntemim tabii ki kişiliğimle ve doğuya özgü davranış biçimiyle birebir ilişkili. Ayrıca yoğun kütleleri ve bu kütlelerin sağladığı dokuyu seviyorum. Bu yoğunluk meseleyi yüzeysel bir algıdan kurtarıp, bilgi düzeyinde derinleşen ve öze dair açılımlar sağlayan bir yapıya dönüştürüyor. Çağımızdaki hızlı değişim-dönüşüm ve hareket olgusu çalışmalarımı üretirken bir davranış biçimi olarak yansıyor. Resimlerim de bu hareketin pratiğe dönüşümüdür.



7- Peki resimlerinizdeki tavrı soyut dışavurumcu olarak tanımlayabilir miyiz?
Resimlerim ve tüm üretimim yaşadım çağın belgeleri niteliğinde. Bu verilerin görselleşme sürecinde dışavurum da her zaman söz konusu olmuştur.
8- 90’lardaki enstalasyonlarınızdaki anlam/kavram ilişkisiyle, son dönem resimlerinizdeki sezgisel tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu iki farklı üretim sizin için bir dezavantaj mı, yoksa birbirini besleyen iki ayrı süreç mi?
Bana göre bir sanatçının sezgisel tavrı ve farkındalıkları süreklilik taşır. Dolayısıyla resimlerimde ve 90’lardan sonra yaptığım enstalasyonlarda da benzer süreçler söz konusudur. Sezgisel olarak tanımladığımız durum, aslında kavramın üretim yöntemlerinden biridir. Son dönem çalışmalarım da bu sürecin ayrılmaz bir parçası olarak düşünülebilir.
9- Günümüzde izleyici olarak çok sayıda görüntü ve sesle karşı karşıya kalıyoruz; video, fotoğraf, enstalasyonlar, performanslar, kamusal alanda üretilen işler.. Tabii bir de reklam sektörü, internet ve diğer görsel iletişim kaynakları da var. Sanat ortamına da baktığımızda hızlı bir üretim ve tüketim ile karşı karşıyayız. Bugünün sanatı hakkında düşünceleriniz nelerdir ve bu bağlamda kendi çalışmalarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün dünyada yapılan araştırmaların verilerine göre ayda ortalama 3 bine yakın sanat eğilimi/hareketi doğuyor ve ölüyor. Biz bunları birer düşünsel üretim olarak değerlendirebiliriz. Bu üretimin sonu gelmeyecek ve sürekliliğini her zaman koruyacaktır. Esas mesele, sanatçının kendi özgün dilini oluşturması ve yapıtının düşünce ve kavram ile bağlarını nasıl kurduğu ve yapılandırdığıdır. Burada özgünlükten kastettiğimiz, tabii ki, yeni bir söylem ve öneri geliştirmek olarak düşünülmelidir.
10- Uluslararası sergilere ve bienallere baktığımızda bugünün sanatının artık küratöryal bir sistemde devam ettiğini görüyoruz. Bugüne kadar yurtdışında birçok sergi ve proje gerçekleştirmiş bir sanatçı olarak siz konuya nasıl bakıyorsunuz?
Küratörlük, 1970’lerde başlayan, küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada önemli olan küratörün sanatçıyı desteklerken ve temsil ederken, düşünsel olarak sanatçıyı ve sanatçının işini/sanatçı kimliğini de ne ölçüde yönlendirdiği ile ilgilidir. Şunu da unutmamak gerekir ki, küratör sanatçı ile var olur, tek başına bir iktidar olmamalıdır. Fakat güncel sanat ortamında bu ince sınır çok fazla korunamıyor.
11- İstanbul yakın zamanda üç büyük sanat fuarına evsahipliği yaptı. Bu anlamda Türkiye’deki sanat piyasasındaki son dönem gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar elbette olumlu gelişmeler. Hatta sayıca çoğalmalılar ve alternatif fuarlar da olmalı ki, kolleksiyonerlik bilinci daha üst bir noktaya çekilebilsin. Son 10 yılda Türkiye’de özel ve kurumsal kolleksiyonlar niteliksel anlamda ve sayıca büyük bir ivme kazandı.


12- Garage of Art’da gerçekleştireceğiniz sergiden biraz bahseder misiniz?
Garage of Art’daki sergim yine doğal malzemelerle (ipek böceği kozası, kağıt hamuru, pigment) oluşturulmuş bir çözülmeler dizisi. Yüzey üzerindeki arayışlar ve saptamalar devam ediyor. Bir damla petrol bir damla kanla eşit midir, kağıt hamuru bu sorgulamayı taşıyabilecek güçte midir? Sergi işte bu soruların açılımlarını sunuyor.
13- Erkan Özdilek’in 2008 için planları nelerdir?
2008 için bir film projesi üzerinde çalışıyorum. Bu film felsefi bağlamda görüntünün sorgulanması niteliğinde, fakat kesinlikle bir belgesel olarak değerlendirilmemelidir. Baş aktör de ipek böceği kozası ve petrol olacak. Şimdilik bu kadar ipucu yeter!


alıntıdır..

[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2008, 14:23:27 Gönderen: ..þ૯ηбüL.. »

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
Erkan Özdilek ile bir röportaj
« Yanıtla #1 : 15 Ocak 2008, 17:15:32 »
tesekkurler bengülüm  560a

Çevrimdışı B૯ηбüL

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.432
  • Karizma Puanı: 1631
    • seyfullah sünbül
Erkan Özdilek ile bir röportaj
« Yanıtla #2 : 15 Ocak 2008, 17:29:36 »
ben teşekkür ederim canım..  110b  110b