Gönderen Konu: peyami gürel  (Okunma sayısı 3036 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
peyami gürel
« : 08 Temmuz 2008, 11:58:52 »



peyami gürel kimdir ?
1959 yılında İstanbul’da doğdu. İktisat eğitiminin ardından Almanya, İsviçre ve Avusturya’da değişik üniversitelerde sanat ve felsefe üzerine araştırmalar yaptı. Yetişkinlik çağlarından itibaren sanat tarihine, felsefeye ve toplumsal bilimlere yoğun bir ilgisi oldu. Sanat ve estetik üzerine birçok makalesi yayımlandı.

1993 yılında kurmuş olduğu sanat galerisinde yöneticilik yapan sanatçı, resim sanatının yanı sıra geleneksel sanatlarımızın değişik dalları ile yakından ilgilendi. 1996-97 döneminde klasik sanatların topluma sevdirilmesi amacıyla canlı olarak yayınlanan haftalık bir TV programı hazırlayıp sundu. Multimedya ve grafik tasarım alanında seçkin yapımlarda da imzası bulunan sanatçının yurt içinde ve yurt dışında birçok koleksiyonda eserleri bulunmaktadır. Pekçok özel ve resmi kurumda sanat yönetmenliği yapmış olan sanatçı halen özel bir şirketin sanat danışmanlığını sürdürmektedir.

Peyami Gürel geleneksel sanatlarımızdan ebru, hat, minyatür, tezhip gibi dallarda teknik araştırmalar yaparak bu alanlarda ürünler vermiş bir sanatçıdır. İstanbul Maltepe’deki atölyesinde resim çalışmalarının yanı sıra geleneksel sanatlarımız ve tasarım alanlarında öğrenci yetiştirmeye özel bir önem vermektedir. Sanat kariyeri boyunca seyrek olarak kişisel sergi düzenlemeyi kendisine ilke edinmiş ve aynı şekilde az sayıda karma sergiye katılmıştır. Sanat ifadesi daha çok ontolojik, varoluşsal boyutlarla ilişkilidir. Hermetik öğretiden de beslenen sanatçı, çağdaş bir tavır içinde resim yapmayı sürdürmektedir.

Sanatçının Gerçekleştirmiş Olduğu Kişisel Sergiler

1994 Prizren, Yugoslavya
1996 Taksim Sanat Galerisi, İstanbul
1997 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Bursa
2000 Cemal Reşit Rey Sergi Salonu, İstanbul
2003 GaleriArtist Sergi Salonları, İstanbul







Resimlerinizde ki soyut dile ve soyutlamaya nasıl ulaştınız?

Plan yapmadan

Cevabınızda, kurgusallığa ve kavramsallaştırmaya karşı olduğunuz gibi bir izlenim edindim.

Soyutlamanın, çok doğal bir fonksiyon olduğunu düşünüyorum.

Belki, nasıl ulaştığınızı değil, neden böyle sade ve soyut bir dil kullandığınızı sormak gerekecek.

Bu daha açımlayıcı olabilir. Belki buna tam bir soyutlama dememeliyiz. Çünkü, nesneler ve izdüşümleri sürekliliklerini korurlar. Zihin bağlantılarını hep bunlar aracılığı ile kurar. Soyutlama, nesnelerin aslına doğru bir kavrayış ve seyirdir. Dahası, varlığı sezmektir. Daha dahası, varlığın kendindeki karşılığı ile yakınlaşmaktır.

Soyutlamanız ile ontolojik bir bağ kurduğunuz anlaşılıyor. Ve bu bağları kademelendirmişsiniz. Bu kademelendirmede “nesnelerin aslı” sanki temel bir hareket noktası diyebilirmiyiz.

Bu herkes için geçerli. Farketsin ya da farketmesin. Önemli olan burada kendini dışlamamak.
İnsan genellikle kendisinden yola çıkar, kendisi ve etrafındaki yaşam diye ikiye ayırarak kavramaya çalışır. Oysa, nesnelerin aslı sizin varlığınızla birliktedir. Bu kavrayışlar sizin varlığınızla birlikte gerçekleşir. Siz ve herşey içiçe sayılırsınız.
Bu birlikteliği ve içiçeliği kavramamak, paradoksal tıkanıklıklara bile kapı aralar. Tarih boyunca insan bu sorunsal ile boğuşup durmuştur. Bazen, sadece dışındaki yaşamı kavramaya yönelip nesneleri yüceltme saplantıları yaşamış, bazen de varlığın merkezi olarak kendini görüp nesnelere yabancılaşmıştır.

O zaman, “nesneleri ve varlığı sezmek” diye tarif ettiğiniz bu yaklaşımda, bir çokluk ve tekillik kavrayışı var. Dilinizin sadeliğine bu açıdan yaklaşabilirmiyiz.

Mümkün. Matematik öyle değilmidir ? Hangi sayıyı söylerseniz söyleyin, o adette “bir” den oluşur. Ancak, her bir sayı yaşamda yerine göre farklı bir anlamı yüklenir. Kelimelerde öyledir. Topu topu birkaç adet ses aralığı, sayamıyacağımız çoklukta kavramı birbirimize iletmemizi sağlamıyor mu ? Nesnelerin, belki sonsuz sayıdaki çokluğu ve zenginliğinin içindeki, birliğin sadeliği...

Peki, tuvallerinizde sıklıkla tanık olduğumuz dairemsi form bir paradoksa mı atıfta bulunuyor, yoksa bu içiçeliği mi sembolize ediyor?

Bu şekilde ifade etmenin ya da tanımlamanın pek yeterli olmayacağını düşünüyorum. Daha doğrusu, sembolik çıkarsamaları izleyiciye bırakmayı tercih ediyorum. İzleyicinin hayal ve sezgi dünyasına pay bırakmak, bana daha anlamlı geliyor.


Kendinizi mistik olarak görüyor musunuz?Tanımlar mısınız ?
Önemsemedim doğrusu ve hatta hiç de öyle bir kaygım olmadı. Bu düzlemleri pek birbirinden ayırmıyorum. Gerçeklik ve bilinemezlik hep yanyana.

Tuvallerinizde ki estetik kurguda geleneksel sanattan yola çıkıyorsunuz.Bunu çok net olarak görüyoruz.Geleneğe yaslanmanızın anlamı nedir?
Gelenekten ziyade tarihe diyelim. Bütün kültürler ilgi alanım içerisinde. Ancak, içinde yaşadığımız toplumun geçmişi ve dili anlamayı kolaylaştırıyor. Ve elbette, kendi geleneğimizin formları ve sembolleri önemli bir hareket noktası oluşturuyor.

Kariyerinizde çok az kişisel sergi açmayı kabul ettiğinizi görüyoruz.Bunun özel bir nedeni var mı?
İzleyicinin karşısına çıkmak ciddiyet ve sorumluluk gerektiyor. Bu titizlik, daha uzun periyodlarla sergi açmama neden oluyor.

plastik sanatların, toplumun farklı kesimlerine ulaşmasına aracılık etmesi açısından da anlamlı.

Teşekkür ederim.





buradan alıntıdır ; www.peyamigurel.com/tumeserler.php