Gönderen Konu: Ressam Gülizar Kılıç ile röportaj  (Okunma sayısı 4691 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı B૯ηбüL

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.432
  • Karizma Puanı: 1631
    • seyfullah sünbül
Ressam Gülizar Kılıç ile röportaj
« : 15 Ocak 2008, 16:49:11 »

Ressam Gülizar Kılıç ile röportaj-

Gülizar Kılıç kimdir?

1948 yılında Eskişehir’de doğdu. Orta öğrenimi ve yüksek öğrenimini Eskişehir’ de tamamladı. Uzun bir iş yaşamına Maliye Bakanlığında memuriyete başladı. Daha sonra Cumhuriyet Senatosuna geçti. 12 Eylül sonrası Senato fesih edilince TBMM’ de göreve devam etti. TBMM sinin çeşitli bölümlerinde çalışan Gülizar Kılıç, TBMM’den Başkanlık Müşaviri olarak emekli oldu. Desen dersleri alan sanatçı, resim atölyelerinde çalıştı. Birçok kişisel resim sergisi açan Gülizar Kılıç’ın resimleri izlenimci resimler olarak değerlendiriliyor.

A.Y- kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

G.K- Zor bir soru… İnsanı daha çok başkaları tanımlar benim bildiğim; ama şöyle diyebilirim: insan gibi insan olmaya özen gösteriyorum.

A.Y-Resimde ben sizi izlenimci ve eleştirici olarak tanımlıyorum, haksız mıyım?


G.K- Evet doğru; izlenimlerimi aktarıyorum tuvale daha çok…

A.Y- siz gerçekleri yeniden oluşturduğunuzu, söylüyorsunuz. Sizin için gerçek nedir o zaman?

G.K-Kısaca yaralarımız diyebilirim. Beni rahatsız eden, toplumu rahatsız eden yaralar, ya da başka bir deyişle sorunlar diyebilirim. Sorunlar var. Doğa’da, sosyal yaşamda, siyasette bunlar birer gerçek. Bunları kendime dert ediniyorum ve kalın çizgilerle altını çiziyorum. Gerçekleri algıladığım biçimiyle, imgelerimle yeniden üretiyorum bir anlamda gün yüzüne çıkarıyorum diyebilirim. Unutulan gerçekleri elbette görünen görünmeyenleri bir de üstünden atladıklarımızı. Dediğim gibi kalın çizgilerle altını çizerek aktarmaya hafıza tazelemeye çalışıyorum da denebilir belki.
Toplumsal sorunların altını çiziyorum; çözüm sunmuyorum. Çözümü siyasiler yapar. Yığınla toplumsal sorun var. Yolların kapalı olması bile toplumsal sorunlara yol açıyor. Yerleşik değer yargıları bir sorundur. Feodaliteye muhalifim. Feodalite ileri götürmüyor. Bu sorunların altını çiziyorum.


A.Y- Sanatı kadın ve erkek diye ayırmam, ama kadın doğanız, kadın duyarlılığınızı sanatsal ürünlerinize yansıtıyor musunuz?

G.K- Her şeyden önce ben bir kadınım. Ancak; sorunları algılama biçimi kadın veya erkek diye algılanmaz. Ne kadınlar var insanlık tarihinde ısrarla savaş çığlıkları atan, nice kadınlar var Barış, barış diye yüreğine taş basan. Bence üretirken biriktirdikleriniz önemli. Geçmişten ne biriktirdiyseniz, doğayı, dünyayı, nasıl algıladıysanız, bugün siyasete, sanata ve yaşamın her alanına bunlar yansıyor. Bildiğim kadarıyla. Ülkeler, ülkelerden etkileniyor, insanlar insanlardan, olaylardan etkileniyor. Her kişinin yaşadığı ortam o kişinin kişiliğini ve ürettiklerini de belirliyor denilebilinir bir anlamda. Geriye doğru dönüp baktığımızda sanatta, edebiyatta, şiir de, hatta mimari de bile üretilenler çağını yansıtıyor. Bildiğim böyleA.Y- Gölgeyi, yaşamadıklarımız, içimizde kalanlar, dışa vuramadıklarımız olarak tanımlıyorum. Resimlerinizde geniş gölgeler var. Bunu yaşanmamışlıklar, içinize hapsettikleriniz olduğunu belirtebilir miyiz? Sizin için gölge nedir?

G.K- Resimde karşıtlıklar önemli bence. Gölge olmasa ışık nasıl algılanır, nasıl görülür gölge ışığın karşıtı ve ışık güzelliğin en önemli öğesi.

A.Y- Gölgelerde ne kadar hüzün varsa ışıkta ise bir coşkunluluğunuz vardır. Bu resimlerinizde çok güzel işlenmiş. Diyalektik bir bütünlük var. Ama gölgeleriniz ve ışıklarınız dramatik. Bunun sizin yaşadığınız ve etkilendiğiniz kuşakla ilintisi nedir?

G.K- Evet resimde gölgenin önemi büyük. Benim yaşadıklarımla, bizlerin yaşadıklarıyla, çok yakın ilgisi var. Her şeyin bir görünen yüzü, bir de görünmeyeni söz konusu. Her şey insanın iç dünyasında başlıyor ve orada bitiyor bence. Baştan da söyledim ya algılama biçimlerimiz. Benim dert ettiklerimi başkası zevk haline getirebiliyor maalesef. Gölge ve ışık böyle bir şey… Ben gölge ve ışıkla kendime dert ettiklerimi anlatmaya çalışıyorum. Evet, o yüzden hüzün de var. Çözüm üretemedikleriniz şeylerde ya da elinizden kayıp gidenler insanda hep bir acı ve hüzün bırakmaz mı?

A.Y- Tam da bu noktada bir sorum var: Resimlerinizde hep ertelenen bir duygu vardır izlenimi ediniyoruz. Siz neyi ertelediniz de bu duygu yoğunluğu olarak resimlerinize yansıdı?

G.K- Biraz önce ışık ve gölgeden söz ettik değil mi? görme olayı ışıkla başlar
İster görsel olsun isterse duygusal olsun görme ışıkla gün yüzüne çıkar -elbette gölgenin yardımıyla-. Belki de ben zamanında ve yerinde göremediklerime, onlara çözüm üretemediklerime hayıflanıyorum, kim bilir. Biliyorsunuz uzun bir çalışma yaşamım oldu. Otoritenin en yoğun olduğu bir kurumdan emekli oldum. Zamanında ve yerinde ışığı yakalayamamış olmanın hüznü olabilir mi sizce?


A.Y- Siz, resimlerde bir nevi geçmişe dönüyorsunuz. Geçmişte beleğinizde kalanlar canlanıyor. Çok az Ankara var resimlerinizde. Geçmişten gelen çocukluğunuza ait, gençliğinize ait hislerin yansıması var sanırım?

G.K-Üretmek biriktirmekle ilgili demiştim. Evet, olabilir, isteyerek, istemeyerek biriktirdiklerimin yansıması olabilir.
A.Y- Aslında siz yeniden geçmişi ve gençliğinizi büyük bir coşkuyla yaşayacak kadar coşku dolusunuz. Bir çocuk kadar hayat dolu ve acı çekmiş bir bilge kadar sorunlara duyarlı. İşte ben sizi böyle tanımlıyorum. Bu resimlerinize dramatik ışık ve gölge olarak yansıyor?

G.K- Teşekkür ederim. Güzel görüşleriniz için, aslında her insanın için de bir çocuk vardır.


A.Y- Ama sizin içinizde ertelenmiş bir çocukluk var?

G.K- Bütün mesele bu çocuğu yaşatabilmek. Saf ve güzel kalabilsek dünya o zaman ne kadar iyi ve yaşanılır olurdu değil mi?
A.Y- Siz, sadece bir renge günlerce hüzünle bazen de sevgiyle bakacak kadar da masalsısınız( romantik), ama ölümü mavi gölgelerle yapacak kadar da gerçekçi( köydeki cenaze resminiz)?

G.K- Aslında sanatla uğraşan bütün insanlar da bu görünebilinir dikkatle bakılırsa tabii. Dedik ya görme meselesi ışığı yakalama meselesi…
Evet, ölüm de yaşamın bir parçası. Bir gerçeklik. Bütün sorun ölümü anlamlı kılmakta yatıyor sanırım.


A.Y- Ve en katı acıları da masal kadar düşsel kılmak. Bu diyalektik zıt birliktir resmilerinizde?

G.K-Diyalektiğe inanan bir insanım. Evet, haklısınız zıtların birliği de hoş. Çelişkileri gün yüzüne çıkarmayı seviyorum. Çelişkilerin birliği de yeri geldiğin de güzelleşebilir, diye düşünüyorum.
Bütün gayretlerim, çabalarım, karanlığın içindeki ışıkları da görebilmek.



A.Y- Ve acının içindeki zevkleri, çirkinlikler içindeki güzelliği, hayatın katılığı kadar tatlılığını da görmek ve yaşamak, ayrılıkta bile aşkı, aşkta bile ayrılığı yaşamak hayatın güzelliğidir zıtların birliği.

G.K- Sanırım insanın insan olma serüveni de böyle başlamış ve böyle sürüyor…

alıntıdır..


[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2008, 14:29:51 Gönderen: ..þ૯ηбüL.. »

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
Ressam Gülizar Kılıç ile röportaj
« Yanıtla #1 : 15 Ocak 2008, 17:27:41 »
çok tesekkurler  560a 560a