Gönderen Konu: Seramik sanatçısı Arzu Çevik ile ropörtaj  (Okunma sayısı 9988 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı B૯ηбüL

  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.432
  • Karizma Puanı: 1631
    • seyfullah sünbül
Seramik sanatçısı Arzu Çevik ile ropörtaj
« : 15 Ocak 2008, 17:44:50 »

Ş. Arzu Çevik
 
 
Eğitiminiz ve kısa bir özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Neler yapıyorsunuz ve yaptınız?


Orta öğrenimimi 1983 de Adana Anadolu lisesinde tamamladım.  Aynı yıllarda, sanatın herhangi bir dalında, eğitim almayı kafama koymuştum. Çoğunlukla arkadaşlarım fen bilimlerine yönelirken, ben sanat dallarını araştırıyordum.

1983 de Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi yetenek sınavlarında, Seramik Bölümü birinci tercihimdi. Sınavı kazanınca, şu an ki mesleğimi de daha yakından tanıma fırsatı buldum.

1987 de mezun olur olmaz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yerleştim. Okuldayken hayalim, hep bir atölye kurup seramik panolar ve sanatsal çalışmalar üretmekti. Ben de bir yıl içinde atölyemi kurdum. Bir taraftan piyasayı öğreniyor, bir taraftan da özgün ve estetik işler üretmeye çalışıyordum. Çevreden gelen taleple de ilk kurs programımı açtım, yani ilk kursiyerlerim Kıbrıslı Türk’lerdi.

1996 ‘da Mersin’e yerleştim. Serbest sanatçı olarak çalışmalarıma ve kurs programıma devam ettim. 1998’de Üniversiteden akademisyenlik teklifi gelince, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladım. Halen aynı kurumda çalışmaya devam etmekteyim.

Çeşitli karma sergilere ve son dönemde de Fransa da uluslararası bir tasarım bienaline katıldım.



Seramiği diğer güzel sanat dallarından ayıran, bu sanatı sizin gibi bazı insanlar için özel kılan şeyler neler?

Her sanat dalında olduğu gibi seramik sanatının da kendine ait,  kendine has bir dili var. Ayrıca teknolojisi ve malzemesi de onu ayrıcalıklı kılar. Bu dil ilginizi çekiyorsa aranızda tutkulu bir bağ kurulabilir. Birçok sanat dalına göre üretim aşamaları uzun sürer. Çok sabırlı olmayı gerektirir. Yani kısaca sonuca ulaşmak biraz zaman alabilir. Bazen fırınlama aşamalarında hâkim olamadığımız durumlar olabilir. İnisiyatif dışı, beklenilmeyen bu mükemmel sonuçlar, seramiği gizemli kılan ve ona heyecan katan özelliklerdendir.

Seramik sanatı; çömlekçilik, çinicilik, tuğla ve kiremit üretimi gibi dallara ayrılıyor bildiğimiz kadarıyla. Siz bunlardan daha çok hangisi ile ilgileniyorsunuz?


Kabaca sınıflarsak seramiği, üç kategoride inceleyebiliriz. Sanatsal Seramik, Endüstriyel Seramik, Geleneksel Seramikler (çini ve çömlek) .
Sanat seramiği, estetik değerlere sahip olan,  kullanım kaygısı gütmeyen, iki boyutlu ya da üç boyutlu heykel, pano vb. çalışmalardır.
Küvet, klozet, lavabo gibi hijyenik ürünler, her gün kullandığımız tabak ve kupa bardaklarımız gibi sofra ve mutfak ürünleri, yer ve duvar kaplamaları ile tuğla ve kiremit, laboratuarlarda kullanılan tıbbi ürünler, elektrik izolatörleri gibi birden fazla üretilen, yani fabrikalarda seri üretimi yapılabilen ürünler de endüstriyel ürünlerdir.
İlkel ya da gelişkin tornada çekilerek biçimlendirilen çanak, çömlek, güveç, saksı gibi kaplar ile cami, hamam, saray yüzeylerinin kaplamaları, geleneksel tarihçesi olan geleneksel seramiklerdir.

 

Benim ilgi alanım, sanatsal seramiğin hem üretimini yapmak hem de eğitimini vermek. Bu eğitimi, nitelikli bir şekilde verebilmek için güncel sanatı, yabancı kaynakları ve yeni teknikleri araştırmak, takip etmek gerekmektedir. Bunu yaparken de geleneği iyi bilmek ve geleneğe sahip çıkan çağdaş yorumlara da açık olmak gerekir.

Peki, biraz da bu sanatın inceliklerinden bahsedebilir misiniz? Belli teknikleri ve özellikleri nelerdir?

Tabi birazda üretim tekniklerinden bahsedelim. Öncelikle söylemek gerekirse, seramiğin malzemesi kildir. Doğadan alınıp arındırılıp işlenen bazen de olduğu gibi kullanılabilen uygun toprak, suyla yoğrulup, işlenebilir yumuşak kıvama gelince (kil), seçilen tekniklerden biriyle biçimlendirilir. Ürün, çok hassas bir şekilde kontrollü kurutulmalıdır. Daha sonra seramik için özel olarak üretilmiş yüksek ısılı fırınlarda pişirilerek sertleştirilir. İlk pişirime bisküvi pişirimi denir. Daha sonra boyama tekniklerinden de biri seçilir ve ikinci pişirim yapılır. Bu pişirime de sır pişirimi denir. Bazen üçüncü bir sırlamayla üçüncü fırınlamada yapılabilir. 
Sır, doğadan elde edilen bir çeşit cam hammaddelerinin ve katkı maddelerinin yine doğadan elde edilen boyalarla karıştırılmasıyla oluşturulur. Seramiği hem dış etkenlere karşı korur hem de daha estetik görünmesini sağlar. Ayrıca dekoratif ve sanatsal açıdan da ürüne kişilik kazandırır.



Hala Anadolu’nun birçok kesiminde o çok eskiden kalma çömlekçi çarklarıyla çömlekler yapılıyor. Hiç gezip görme fırsatınız oldu mu?  Bu sanatın herkes tarafından bu kadar yaygın olarak kullanılmasına, özellikle de gelir kaynağı olarak, nasıl bakıyorsunuz?

Evet, Anadolu’nun birçok yerinde üretilen çömlekleri gördüm. Kınık, Avanos, İznik Menemen, Tarsus bunlardan bazıları. Şüphesiz Anadolu birçok uygarlığın beşiği olmuş ve birçok kültürü de iç içe barındırmıştır. Çömlekçilik, insanoğlunun evrim tarihinde önemli bir yer tutmuş,  en eski mesleklerden biridir. Arkeolojik buluntularda da öncelikli önem taşıyan parçalardır çömlekler ve türevleri.  Çünkü en çok bulunan parçalardır ve sahipleriyle ilgili bilgiler verir bizlere. Bütün bunlar gösteriyor ki yüzyıllar boyunca geleneksel biçimde üretilmiş ve kullanılmışlardır.
Günümüzde ise ülkemizde bu zanaat ne yazık ki eski önemini kaybetmektedir. Teknolojinin gelişimine bağlı olarak alışkanlıkların değişmesi, üreticilerin kendilerini ve teknolojilerini yenileme ve geliştirme eğiliminde olmamaları, yönetimlerin bu tür zanaatları koruyucu ve geliştirici bir politikalar üretememeleri en önemli sebeplerdir.

Çini sanatı da çok ince iş gerektiren, zor bir sanat değil mi? Binlerce küçük çini desenleri dışında birçok mimari eserde de karşımıza çıkıyor bu sanat. Sizin bir mimari yapı içinde uygulanmış olan, çok beğendiğiniz bir örnek var mı ve teknik olarak da neden bu örneği beğendiğinizi biraz anlatabilir misiniz?

 

Kubadabad Sarayı çini örnekleri ülkemizdeki ilk çini örneklerindendir. Halen araştırmaları devam etmektedir. Yakın zamanda yapılan araştırmalarda, bu sarayın çinilerinin toprak analizleri yapıldığında, kullanılan toprakların ülkenin faklı bölgelerine ait olduğu ve sarayın çinilerinin farklı birçok usta tarafından üretildiği ortaya çıkmıştır. Çünkü dışardan aynı gibi gözükse de çinilerin ana yapılarının farklı renklerde olduğu gözlenmiştir. Yani ustalar, saraya çok uzak ta olsa kendi bölgelerinin topraklarını kullanmışlar. 

Birçok insan hamurla oyuncak gibi oynamak olarak görüyor ve bu yüzden çoğu kişi rahatlamak için yapıyor bu sanatı. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Gerçekten de herkesin yapabileceği kadar kolay bir sanat mı bu?

Seramik kesinlikle teknik bir olaydır. İsteyen herkes yapabilir. Burada eğer yeteneğinizde varsa seçim size aittir. Yani öğrendiğiniz teknikleri sanatınızı geliştirmek için araç olarak kullanabilirsiniz. Herkes tabak, bardak süs eşyaları, dekoratif objeler yapabilir, teknik öğrenmek bunları yapabilmemizi sağlar ama herkes sanat eseri yapamaz. İşte ayrım buradadır.
Her iki halde de çok iyi bir terapi yoludur. Örneğin Ünlü seramik sanatçısı Füreyya Koral hastalığı sırasında, terapi için seramikle tanışmış ve o kadar sevmiş ve benimsemiştir ki adını Türk seramik tarihine yazdıracak kadar ünlü bir sanatçı olmuştur.



Son olarak, çok küçük bir örnekle, bize bir seramik yapar gibi aşamalarını anlatabilir misiniz?
 
Peki, o zaman bir kap yapalım. İyice yoğrulmuş kilimizle, merdane kullanarak, düz, bir santim kalınlığında bir plaka açalım. Bir çay tabağını şablon olarak kullanarak bu plakadan bir daire çıkaralım. Sonra iki elimizi kullanarak masanın üzerinde uzun çubuklar açalım. Daha önceden sulandırdığımız kilimizi bulamaç haline getirelim. Açtığımız çubukları halka şeklinde dairemizin üzerine, küçük çentikler açarak, bulamaçtan hafifçe sürerek yerleştirelim. Bu işlemi ürünümüz istediğimiz yüksekliğe gelene kadar devam edelim. Sonra yüzeyi düzeltmek için elimizin desteği ile bu halkaların dış yüzeylerini birbirine yedirelim.  Aynı işlemi bu sefer iç kısım için yapalım. Bu işlem için önce elimizi sonra bıçak gibi düzleştirici bir aleti kullanabiliriz. Son olarak nemlendirilmiş bir süngerle yüzeyi rötuşlayalım. İşte ilk kabımız… Daha önce anlattığım aşamalarla da devam edilerek iş sonuçlandırılır.
Bu yöntem sucuk, şerit,  ya da çubuk tekniği diye adlandırılır ve birçok çağdaş sanatçı tarafından halen kullanılan, dünyanın en eski ve en ilkel tekniğidir. Neolitik dönemde de kullanılmıştır.
 
 Alıntıdır...
 


[eklenti yönetici tarafından silindi]
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2008, 14:19:54 Gönderen: ..þ૯ηбüL.. »