Gönderen Konu: Türk Resminin Yeni Starları  (Okunma sayısı 1872 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ilker

  • İlker ÖZTÜRK
  • Administrator
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 8.584
  • Karizma Puanı: 1878
    • GorselSanatlar.NET
Türk Resminin Yeni Starları
« : 20 Ağustos 2009, 14:41:58 »

Türk Resminin Yeni Starları

Kemal Vidinli

Türkiye birkaç yıldır müthiş bir ivmeyle sanata yatırımın olağanüstü bir şekilde arttığı bir dönem yaşıyor. Kaplumbağa Terbiyecisi’nin 2004 yılında yüksek fiyata satışının uyandırdığı etki, bu gelişmede oldukça önemli. 2004 yılında bir müzayedede Kaplumbağa Terbiyecisi yaklaşık 3,5 milyon dolara satılmıştı. 2003 yılında Türkiye’de sanata yatırılan toplam miktar da 3,5 milyon dolardı. 2004 yılındaki satışın ardından 2005 ve 2006 yıllarında sanat satışındaki ivme giderek arttı ancak Türk sanatı 2007 ve 2008’de hiç bu kadar rekoru bir arada görmedi. Yıllar boyu sergi açmakta zorlanan, yaşamları boyu satış yapamadan bu dünyadan göçen sanatçılarımızın yapıtları bugünlerde akıl almaz fiyatlarda rekorlar kırıyor. Hele bu rekorların  bir hafta, on gün bile sürmeden yenisinin kırıldığını gördüğümüzde, bu sanatçıların geçimlerini sağlayabilmek için güçlükle yaşadıklarını şöyle bir aklımızdan geçirmeden edemiyoruz.

2003 yılında sadece 3,5 milyon dolar olan Türkiye'deki toplam sanat satışı günümüzde galeri satışlarıyla beraber 100 milyon dolara kadar ulaşıyor. Peki, ne oldu da Türk sanatı alıcısında böyle bir patlama meydana geldi? Yanıt kısa, birkaç sene önce alınan resimler bugün satıldığında % 300'lere varan kar sağladı. Hiçbir verinin hakim olmadığı ve olamayacağı sanat piyasası, tamamen arz talep ilişkisine dayanıyor. Böyle bir ilişkide birden çok koleksiyonerin yöneldiği sanatçının yapıtları da ister istemez tavan yapıyor. Son yıllarda müzayedelerde yapıtlarının yüksek fiyatlara alıcı bulduğu sanatçılar arasında Mübin Orhon, Hakkı Anıl, Erol Akyavaş, Ergin İnan, Ömer Uluç, Mehmet Güleryüz ve Neşe Erdok gibi isimler öne çıkıyor. Bu canlılığın bir başka yönü ise İstanbul'da bu yıl içinde açılan yeni ve kaliteli galerilerin sayısındaki artış. Sanat okullarından mezun, konusunda bilgili, piyasa yönlendirmeleri ve sunum kabiliyetleri yüksek olan, sanat eserine mal veya para gözüyle bakmayan ama paranın önemli unsurlardan biri olduğunu da gözardı etmeyen yeni galericiler piyasanın daha da canlanmasını sağlayacaktır. Bu gelişme, galericiliğin canı sıkılan zengin ev hanımının vakit harcaması, dekor zihniyetinden kurtuluş emareleri olarak da görülebilir. Galericiliğin en az sanatçılık kadar entelektüel bilgi ve altyapıya sahip olması gerektiği düşüncesinin giderek oturması geleceğe daha da iyi umutlarla sarılmamızı sağlıyor.

Yaşanan tüm gelişmeler Türkiye'deki sanatın Rönesans'ı olarak değerlendirilebilir. Nasıl adlandırırsak adlandıralım plastik sanatlardaki ilgi, bu topraklarda hiç bu kadar ileri seviyelere çıkmamıştı. Açılan müzeler ve galerilerle beraber bu müze ve galerilerin yaptığı sergiler toplumun büyük bir kesiminde günlük konuşmaların şekillenmesinde dahi çok etkili oldu. Var olan tüm bu gelişmelere rağmen, var olan bu güzel gidişin farklı yöntemlerle kullanılması piyasaya zarar da veriyor. Dünyada sansasyon yaratan birçok satış için kullanılan spekülasyon satış olarak değerlendirilen müzayede oyunları da bu piyasa için tehlikeli. Sanal satış yapmak ise bir başka yöntem. Türk sanat piyasasının gelişmesiyle, yurt dışında çok uygulanan bu yöntemler son zamanlarda ülkemize de sıçradığını bazı örneklerle biliyoruz. 150 yıllık Batı'ya dönük sanat anlayışımızda ilk defa böyle bir ivmenin kaydedildiği düşünülürse bu gelişmeyi kimsenin zedelemeye hakkı yok. Hiçbir yapıtını satamayarak ölen ve satmanın da kötü birşey olduğunu hisseden, hayatı boyunca yaptığı resimleri şapkacılarda veya giyim mağazalarında sergilemek zorunda kalan sanatçılara kadar zor bir dönemden bugünlere gelindiği Türk sanat piyasası için hiçbir zaman unutulmaması gereken yaşanmışlıklar. Bugün resim sanatının yıldızları arasında yer alan Mübin Orhon, Fikret Mualla ve Hakkı Anlı gibi isimlerin resim yaparak varolabilmek için neler çektiğini birkaç kitap karıştıran herkes öğrenebilir. O günlerde çekilen acılar bugün karşılığını veriyor, biraz geç belki ama sonunda taviz vermeden sadece ve sadece resim yapmayı düşünenler kazanıyor.

Ölümünden önce 10.000 dolara bir resmini sattığında çocuklar gibi sevinen Erol Akyavaş, maalesef sadece resim yaparak yaşayamıyordu. Yaşayabilmesi için yapması gereken ikinci bir iş olarak fotoğrafçılığı seçmişti. Birkaç ay önce satılan neredeyse 300.00 dolara yakın bir fiyata alıcı bulan yapıtı ve geçtiğimiz ay Halil Bezmen Koleksiyonu'ndan satılan 200.000 dolara yaklaşan resimlerini Erol Akyavaş görseydi sanırım daha büyük bir huzurla bu dünyadan ayrılırdı. Ama son zamanlardaki Türk sanatında yaşanan gelişmeler bazı sanatçılarımızın Erol Akyavaş gibi sanatçıların yaşadıklarını yaşamamasına olanak sağlıyor. Mesela Ömer Uluç, mesela Ergin İnan. Bu sanatçılarımızın yapıtlarının son yıllarda kazandığı olağanüstü değerler gelecek için oldukça umut verici. Yerleşmiş genel kanının aksine -ölen sanatçı para eder- iyi sanatçının da para ettiğinin ülkemizde artık görülmeye başlaması başardığımız en önemli şeyler arasında. Bu da demek oluyor ki yakında kendi genç yıldızlarımızı da yaratabilceğiz. Buna Batı'dan örnek olarak Damien Hirst, Tracy Emin ve Jeff Koons verilebilir.

Önümüzdeki birkaç yıl içinde İstanbul ve Türkiye'de kesin olarak açılacağını bildiğimiz müze projeleri ise yukarıda var olan düşüncelerin olmasının hiç de zor olmadığını gösteriyor. Bir de Frank Gehry'nin Tepebaşı'nda yapacağı müze için izin verilseydi belki şu an yaşanan gelişmelere artı bir dinamo görevi de görebilirdi ama neyse umut etmek de güzel. Leonardo'nun İstanbul'a köprü yapma projesi gibi ileride hatırlanacağına emin olduğumuz bu projenin bazı kıskançlıklara takıldığı da kesin. İstanbul'daki müze için "Son eserim olsun istiyorum" diyen Gehry'nin İspanya'nın Bilbao kentinde yaptığı müzenin açıldıktan sonraki ilk yılında ziyaretçi sayısının bir milyonu geçtiği düşünülürse ne büyük bir fırsatın kaçtığı da anlaşılabilir belk. Her şeye rağmen Türk insanı uzun yıllar anlamsız olarak gördüğü soyut ve kavramsal sanatlara da ilk defa bu dönemde ilgi gösteriyor ve kendi yıldızlarını yaratıyor. Dünyanın önemli sanat kuruluşlarının bu Rönesans'a ve yıldızlara karşı tutumu da gecikmedi ve öncelikle Christie's ardından Sotheby's yaptıkları müzayedelerle önemli kazançlar elde ettiler. Gelecek müzayedeler ise yaşanacak tartışma ve eleştirilere açıklık gösterenlerce daha da büyük gelişmelere sahne olacak gibi.

 

Genç Sanat, Mayıs 2009, No: 172, Aylık Güzel Sanatlar Dergisi
Selçuk Üniversitesi - Seramik - 1998
Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Resim İş - 2004
Düzce Yunus Emre Ortaokulu


Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.