Gönderen Konu: Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )  (Okunma sayısı 31966 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ƒĬřŲżξ

  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.416
  • Karizma Puanı: 410
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #70 : 09 Nisan 2008, 20:19:19 »

canım kardeşim balıkadam
resimler için çok teşekkür ederim
biraz önce gönderdiğiniz videoyu izledim çoookkk duygulandım size ve mesleğinize sevgi-saygım dahada  çoğaldı mesleğinizde başarılar yaşamınızda sağlık ve sevgili eşinizle beraber sonsuza kadar mutlu olmanızı en içtenliğimle dilerim haftanın üyesine +1 i de gönderiyorum tabi bu kadar çok duygulanınca  insana değer veren çok beğendiğim içinde kendimi bulduğum internetten aldığım  yazıyı sizinle ve tüm arkadaşlarımla paylaşmak istedim biraz uzun ama 






                                                                                                              (yazı alıntıdır)
tüm sitedeki yönetime ve üyelerimize sevgi-saygılarımı gönderiyorum
Siz, siz olun insani değerlerinizi öldürmeyin! Ağlamaksa ağlamak, gülmekse gülmek, hüzünlenmekse hüzünlenmek, sevmekse sevmek. İnsan bir makina değil, duygusuyla, merhametiyle, sevgisiyle insandır.

Ve nitekim yaşamak. Tek bir dokunuşta, bir bakışta gizli, hissetmekle kalan sahici değerler... Yapay değerlerimizde büyüttüğümüz, her şeyi lükste,parada, maddiyatta aramanın, hırsın, bencilliğin, çürümüşlüğün gerçek değeri ne olaki.

Hayatımıza o kadar çok karmaşa ve ucuz değerler girdiki, her gün biraz daha kaos, biraz daha karmaşa içinde yaşamın farkına varmadan kaybolup gidiyoruz. O kadar çok acele yaşıyoruzki hayatı. Bir tabloya bakarken yada bir şiiri okurken bile neyi anlattığını, üzerinde durup düşünmeye fırsat bulamıyoruz

Geldiğmiz yüzyılda insanlar artık sadece yaşamlarını daha zengin bir ortamda sürdürme kaygısı taşıyorlar. Asıl değerlerin yerini (saygı, sevgi, dostluk, güven, paylaşma gibi) maddi değerler almış.

O kadar çok sevgi varki yarım kalan, bu acelecilikten sevgileri bile yaşayamıyoruz, paylaşamıyoruz. Birbirimize yeterince vakit ayıramıyoruz. Yaşamın yanıbaşımızda su gibi akıp geçtiğinin farkına varamıyoruz. Dostluklar bile sahte ve çıkar ilişkilerinden öteye geçmiyor. Farkında mısınız? ne kadar çok özlüyoruz doğal dostlukları ve sevgileri.

O kadar çok sevgi varki yarım kalan, bu acelecilikten sevgileri bile yaşayamıyoruz, paylaşamıyoruz. Dostluklar bile sahte ve çıkar ilişkilerinden öteye geçmiyor. Farkında mısınız? ne kadar çok özlüyoruz doğal dostlukları ve sevgileri.

Peki biz gerçekten dost olabiliyor muyuz insanlara, çıkarsız sevebiliyor muyuz insanları?

Neden hep yalnızlığı seçiyoruz çoğunlukla, neden hep boğulduğumuzu sanıp kaçıyoruz insanlardan? Bu acelecilik bu korku bu kaçış niye? Sevgileri gerçek dostlukları öldürmüyor muyuz hep beraber, sevgilerimizi de öldürecek kadar sevgi katili olmuyor muyuz?


“Bir gün sormuşlar Bektaşi erenlerinden birine:"Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? "diye."Bakın göstereyim" demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.

Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş.

"Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe."Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa."Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

"İşte" demiş ermiş."Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır.Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.

Şunu da unutmayın:Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..."

Biliyoruzki, düşündüklerimizle yaşantımız arasındaki ilintiler çoğu kez özlenenin, umulanın dışında kalıyor. Toplum olarak da, bireysel olarak da, durmadan bir karamsarlığa bir yılgınlığa doğru sürükleniyoruz. Bunları söylerken edebiyat yaptığımı yada bilgiçlik tasladığımı sanmayın. salt bireycilik, bireysel saplantılar değil bunlar. toplumsal bir yangına dönüşmüş durumda.

Bunları yazarken bir arkadaşımın anlattığı ve yazarının ismini bilmediğim kısa bir öykü geldi aklıma. Hatırladığım kadarıyla öykü şöyleydi.
“”Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, “Ahhhhh!”diyebağırır. Dağdan, “Ahhhhh!” diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla “Sen kimsin?” diye bağırır ; ama aldığı tek yanıt “Sen kimsin?” olur. Çocuk bu yanıta kızar ve, “Sen bir korkaksın!” diye bağırır.Dağdan aldığı yanıt “Sen bir korkaksın!” dır. Babasına bakar ve “Baba ne oluyor?”diye sorar.

“Oğlum, dikkat et!” diyen baba, vadiye doğru, “Sana hayranım!” diye bağırır.Ses “Sana hayranım!” diye yanıtlar. Baba “Sen harikasın!” diye bağırdığında, bu kez dağdan “Sen harikasın!” yanıtı gelir. Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu pek anlayamamıştır.

Baba oğluna durumu açıklar: ”Oğlum, insanlar buna yankı derler ama; ama gerçekte YAŞAM’ın kendisidir. Yaşama ne verirsen sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının bir aynasıdır. Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara karşı hoşgörülü ve sabırlı olmalısın.
Oğlum yaşamda ne ekersen onu biçersin. Bu doğa yasası yaşamın her yönü için geçerlidir.”

İnsanların yaşamı tesadüfler sonucu oluşmaz; insanların yaşamı onların davranışlarının yansımasından başka birşey değildir...

Bazen karşımızdakilerin varlığına bile tahammül edemiyoruz, çarpık sağlıksız bir kişiliğe doğru sürükleniyoruz.
Ey siz sessiz sevgilerin sessiz ortakları... Bu serin gecenin ıslak damlacıkları bedeninize yayılırken, üşüyüp kaçmak yerine, Yüreğinize sevginin sıcaklığını esir edin... Ve bunu kendinize bahşedilmiş en kutsal ödül sayın. Sevin yalnızca sevin...
Dünyanın en güzel şeyi insanların sevildiğini bilmesidir, daha da güzeli sevebilmesidir,sevmeyi bilmesidir. Sevmek hiç bir zaman çılgınlık değildir. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır. Dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. Sevebilen insan kendini ve yaşamı keşfeden insandır, talihli insandır. Duygulu duyarlı ve güzel insandır.
Sevgidir insanı yücelten, insanın yaşamına anlam ve derinlik kazandıran. Sevmeyenler ve sevemeyenler ot gibi yaşayıp, ot gibi gidenlerdir. Ah evet, sevgisiz bir dünyada hala sevmeyi bilen siz duyarlı dostlara selam, bilmeyenlere de bir mesaj iletiyorum bu şekilde...




« Son Düzenleme: 09 Nisan 2008, 20:25:53 Gönderen: renoıre »

fishman

  • Ziyaretçi
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #71 : 09 Nisan 2008, 20:34:07 »
İNSANLAR BU HİKAYEDEKİ GİBİ ZEKİ, KURNAZ, AKILLI VE DOSTLARINI ZOR ANINDA KURTARANLAR OLMALIDIR: ( bu hikayeyi Vekil öğretmenlik dönemlerimde eskiden benimde ögretmenim olan sevgili ögretmenim A. Munis ARMAGAN analtmıstı.kendisini saygıyla anıyorum- onla ilgili bilgileri nettede bulabilirsiniz.kendisi aynı zamanda arastırmacı yazardır.): ilköğretim okulunun birinde öğretmen telaşlı bir sekilde öğrencilerini bi sonraki gün için bişiler öğretmektedir. tavukları a dan z ye, anlatmaktadır. onlara bi yandan da surekli hatırlatır, " aman mufettiş sordugunda şimdiki gibi bagırıp cagırmayın, sadece sessizce parmak kaldırım ama hepiniz kaldırın" der. ve bütün bildiklerini tavuklarla ilgili anlatır ezberletir cocuklara.
ertesi gun olur. mufettiş okula gelir . önce okulun cevresi evraklar, desimal dosyalama sistemleri felan derken, " hocam bide sınıfları ögrencileri kontrol edeyim, hem de sohbet edeyim onlarla demiş" ögretmen şimdiye kadar ki incelemeden memnun kalan mufettişe " büyük bir memnuniyetle hocam buyrun bizde fen bilgisi dersimizi işliyorduk, konumuzda kümes hayvanları" diye cevap vermiş. yıllardan beridir tanıdıgı bu müfettiş her geldigi okulda sınıflara girer ögrencileri tavukları sorarmış. öğretmen gönül rahatlıgı ile sınıfa girmiş mufettişle. müfettiş şöyle bi duvarları sıraları ve öğrencileri göz gezdirmiş ve "dersimiz ne cocuklar" demiş. toplu halde sınıf parmak kaldırmış ve içlerinden biri söz almış.." dersimiz fen bilgisi öğretmenim, konumuz kumes hayvanları" demiş. bizim öğretmen gidisattan mennun tabiki, nasıl olsa burası koy okulu mutlak ki her ögrenci tavukları biliyordur, dün öğrettiklerimi unutanlar bile olsa en azından gördükleri ile bişiler anlatabilirler diye düşünüyormuş.. 380a .. ve birazdan müfettiş konuya girmiş. "çocuklar görüyorum ki hepiniz cin gibisiniz maşallah , o zman ben size tavukları soracaktım ama başka bişi sorayım bari" demiş. bizim öğretmen bu sözü duyunca yıkılmış, kaynar sular dökülmüş başından asagıya.. telaştan içi içine sıgmıyor konuyu nasıl kapatabilirim die düşünüyormuş. ve o düşüne dursun bizim mufettiş sorusunu sormuş bile o arada. " cocuklar solucanalr nedir nasıl yasarlar?"
herkes te ses kesilmiş birden.. o arada arka sıralardan Ali denilen, sınıfın en haylazı en yaramazı her ders mutlaka tahtanın yanında tek ayakta kalma cezası alan, arkadaşlarının kendisine, muhtesem cin fikirleri nedeniyle, bildigimiz hikayelerdeki yakıştırmayı yaparak seslendikleri CİN ALİ söz almış. ve baslamış anlatmaya.. solucanlar toprak altında yasarlar ögretmenim. toprakla beslenirler. gerektigi zman ikiye bölünürler. bazen toprak üstüne cıkarlar ki işte tam bu anda ordaki bir tavuk onu yer. tavuklar onu yiyince kumeslerine giderler yumurtlarlar vs.vs.vs.vs. diyerek konuyu tavukları getirir ve bir guzel ders sonuna kadar tavukları anlatır, öğretmeninin bir gun önceki anlattıklarından aklında kalanlarla.. 380a
müfettiş gayet memnun sınıftan teşekkürler ede ede ayrılır ve öğretmene köyde bile olsan cok iyi bir egitim ögretim vermişsiniz bende size bir derece yukselmesi ve birde maaş ödülü verilmesi icin dilekçe verip istekte bulunacagım deyip ayrılmışş..
İNSANLAR BU HİKAYEDEKİ GİBİ, SEVGİYE SAYGIYA VE CEVRESİNE DEGER VERMELİDİR :
bi yerlerde okumustum çok önceleri. sanırım öyle hikaye türünden yazıların bulundugu bir sitedeydi.ama inanın simdi hatırlamıyırum bile o siteyi, ama hatırladıgım bi hikaye var ki aklımdan hiç cıkmadı, ve bende uygulamaya koydum bunu. nasılmı ? isterseniz birlikte aklımda kalanlarını paylaşalım bakalım.
bir ögretmeni düşünün , sınıfında güleryüzlü bir ögretmen, sıcak sımsıcak, ögrencilerine karsı sefkatle ve devamlı gülümseyen.. şimdi o sınıftaki cocukları teneffüste düşünün.. aynı sıcaklık sevkat ve gülümseme diger cocuklara geciyor, onlarda sefkat gülümseme sıcaklık ve mutluluk var. ve devamınıda düşünün tabiki. o cocuklar okul bitince eve geliyorlar ve annelerine babalarına aynı sevkati güler yuzu , mutlulugu gösteriyorlar. gördünüzmü ailelerde mutlu, anneler annelere, babalar babalara kısacası o sehir den komsu sehre, bölgeye ülkeye ve dünyaya......
ne güzel degilmi. peki o ögretmen olmak sitemezmisiniz siz. yarın neden denemiyorsunuz peki ..  hadi daha gec olmadı , belki sivastan , konyadan, erzurumdan , antalyadan, tekirdagdan, manisadan bir arkadaşım güzlerek beni arayacak ve bugun okuldan oglum bi hikaye ile dondü, bu senin anlattıgına benziyor aklıma sen geldin diye beni arayacak ve ben memnun kalacagım. bilecegim ki ülkemde hala gülen mutlu olan insanlar var...
 380a 380a
hala ögrencilerini gercekten mutlu etmeyi basaran, anne baba kardeş gibi davranan ögretmenler var.. eeee ne duruyorsunuz başalyın şimdidennn.
mutlu kalın.... 380a 560a 380a 560a
« Son Düzenleme: 09 Nisan 2008, 20:51:46 Gönderen: fishman »

fishman

  • Ziyaretçi
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #72 : 09 Nisan 2008, 20:48:30 »
sevgili renoire, yazdıkların cok ama cok anlamlı. "Ah evet, sevgisiz bir dünyada hala sevmeyi bilen siz duyarlı dostlara selam, bilmeyenlere de bir mesaj iletiyorum bu şekilde..."
en sonda yukarıdakini yazmıssın... ben bunu a.slm mı demeliyim yoksa, bunu bi mesaj olarak mı görmeliyim die düşünüyorum. bir karar veremedim. isterim ki a.slm diyeyim ama kendimi hala yeterli görmüyorum.. bi mesaj olarak algılamayı ve beni dahada tetiklemesini istiyorum ...umarım herkes bi mesaj olarak algılar ve bi sonraki zmanlarda a.slm diyebilirler.
teşekkür ederim paylaşımın için...saygılarımla...
mutlu kalın.....
 560a 380a 560a 380a

bu arada resimleri kullandıgında haberim olsun bir tane daha vardı onuda ekliyorum ok..
nette ararken falza yorulmadım sadece yabancı dille aradıgım için biraz ugrastım o akdar . istedimki cocukalrın cizdigi resimler olsun bunlar...  110b

[eklenti yönetici tarafından silindi]

Çevrimdışı ƒĬřŲżξ

  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.416
  • Karizma Puanı: 410
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #73 : 09 Nisan 2008, 21:23:00 »
değerli kardeşim balıkadam
sizin yazıyı okudum çok doğru hitlerin babası memur olması için çok ısrarcı davranarak dövermiş bile oda yaşadığı kasabadan kaçmış güzel resimler yaparmış ancak güzel sanatlara başvurduğunda kabul edilmemiş oda askere gitmiş sonrası acımasız sevgisiz bir karakter çıkmış ortaya çünkü sevgisiz büyümüş
güzel sanatlara kabul edilseydi sanatla uğraştığı için çok daha insancıl olurdu  hitlerin resimlerini serbest kürsü bölümüne göndermiştim gördünüzmü?

ben sizin sitedeki anlatımlarınız ve mesleğinizden ötürü fazlasıyla yeterli olduğunuzu düşünüyorum veee

yazıdaki ''Ah evet, sevgisiz bir dünyada hala sevmeyi bilen siz duyarlı dostlara selam '' diyorum  560a
« Son Düzenleme: 09 Nisan 2008, 21:26:12 Gönderen: renoıre »

Çevrimdışı ƒĬřŲżξ

  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.416
  • Karizma Puanı: 410
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #74 : 09 Nisan 2008, 21:29:26 »
gönderdiğiniz denizaltı resimleri yeterli sayıda artık göndermeyin ayırdığınız zamana ve emeğinize o güzel yüreğinize teşekkürler  560a

fishman

  • Ziyaretçi
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #75 : 09 Nisan 2008, 21:50:00 »
evet sevgili renoire o mesajlarınıda resimleride görmüştüm. ama ne gariptir ki resimle sizler kadar ilgili ve bilgili olamadagım için boş ve kuru bir elinize saglık mesajı yazmayı bile cekindim. isterim ki bende kendimi biraz geliştireyim ondan sonra mesajlara cevap vereyim, hatta bu siteye girdikten sonra bile nette şaka bi yana renoir nikinizin de nerden geldigini yazdıgınız mesajınızı okumustum. agusto renoir. bayan oldugunuz içinde e takısını koydugunuzu . o andan itibaren bende googlede ressamları arastırır ve ilgilenir oldum. bakın bilmedigim tanımadıgım bi şeyler varmış ki, menekse arkadaşıma tekrar cok teşekkür ediyorum boyle bir siteyi beni davet etttigi ve siz degerli dostlarımın yanın da ayrıca bilmedegim bazı sanatlarıda ögrenmeye bilgilenmeye baslıyorum.
küçük bir hikaye ile devam edeyim yeri gelmişken.. eski bir köyde bilge bir dede ölüm dçşeyinde yatarmış. yedi köyden ve cevre civardan herkes basına toplanmış yas tutarlarmış.
öyleki bu bilge dede herşeyi bilir herkese de bilgisini ortak edermiş.ekinler ne zaman ekilecek, ne zaman bicilecek, hangi ayda ne dikilecek gibi bi sürü şeyde fikrini sorarlar saygı ile uygularlarmıs.
velhasıl herkes onun basucunda yastayken uzaktan bi eyrden ses geliyormuş. karşı tepelerde bi yerlerde, bi genc adam saz elinde tıngır mıngır ve avazı cıktıgı kadar sazına eslik ediyormus... görenler hayret etmişler birazda korkuyla bakmışlar cünkü bilge dedede, gelen müzügün sesini duymuş ve yatagında söyle bir dogrulmuş..ileri gelenlerden biride hemen odandın dısına seslenmiş. "gidin susturun su densizi"
bunu duyan ihtiyar, hiddetle yerinden fırlamış ve onu gören herkeste korkmuş.. hayırdır bunca yıl herkese yardım eden o yüce bilge , ölüm döşegindemi birisine kızacak bagıracak die..
neyse yaslı bilge asasını sitemiş yuruyebilmek için, bi önceki susturun sunu diyen bilge kişiyede, koluma gir ve beni o saz calan gencin yanına götür die seslenmiş kısık bir sesle, ardından da eklemiş.. ben herşeyi bildigimi sanırdım, ama o genc sayesinde saz calmayı bilmedigimi ölüm döşeginde anladım.
" ne olur beni onun yanına götürün, öğrenmek istiyorum ve bir daha da işini yapan kişiler hakkındada kendi iç dünyanızın duygusu ile seslenmeyin" demiş......

Çevrimdışı ƒĬřŲżξ

  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.416
  • Karizma Puanı: 410
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #76 : 09 Nisan 2008, 22:11:14 »
çok doğru yaşadıkça daha neler neler öğreneceğiz dilerim ki hepimiz güzellikleri yaşar ve öğrenir kötü kavramlar bizlerden uzak olsun duyarlılığınıza bir artı bir daha geliyor (az tabide artık sanal hediye bu  380a)engelden sonra 570a
« Son Düzenleme: 09 Nisan 2008, 22:12:58 Gönderen: renoıre »

fishman

  • Ziyaretçi
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #77 : 09 Nisan 2008, 22:27:32 »
teşekkürler sevgili renoire. haftanın uyesi bölümünde zorlayacaklarını düşünüyordum sorularla. heleki böyle bir sitede, sanatla ilgili bi sitede...sizlerin sayesinde iyice bi rahatladım ve rahatlıkla diyebiliyorum. daha bir ay olmadı buraya gireli, bazı mesaj yazanların, mesajlarından ziyade giriş tarihleri ve mesaj sayılarını bakma gibi bir hobim oluştu. hayretle görüyorum ki bazı arkadaşlarımız bir yıl önce gibi uye olmuslar daha mesaj sayıları 20 lerde bile degil.. belkide yanlış düşünüyorum.herkesin vakti zamanı da olmayabilir tabiii. ama ben yinede kitap okumaya zamanım yok gibi bahaneler bulanlarla aynı kefeye koyacagımı ısrarla bildiririm..alınan ve darılanlardan şimdiden özür dilerim ama görüşümü söylemezsem kendimi garip hissedecegim. içimde kalmamalı....
tekrar özür dilerim ve mutlu kalın.......   560a 380a 560a 380a

Çevrimdışı ƒĬřŲżξ

  • Arkadaş
  • Uzman
  • *
  • İleti: 2.416
  • Karizma Puanı: 410
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #78 : 09 Nisan 2008, 23:43:09 »
sevgili kardeşim engel bittti karizman 48 oldi 380a

fishman

  • Ziyaretçi
Haftanın Üyesi Fishman ( Nisan 2.Hafta )
« Yanıtla #79 : 09 Nisan 2008, 23:48:49 »
hay allah.. teşekür ederim dur bende yollıyım size ..mahcup kalmıyayım.. hehehe şaka şaka.
mutlu kalın... 380a 560a 380a 560a
+1