Gönderen Konu: *NoBeL öDüLLeRiNiN SaHiBi*  (Okunma sayısı 1322 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı RøDiN_H@CKèR

  • _İLYaS DeNiZ GöKÇe_
  • Onursal
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.155
  • Karizma Puanı: 2448
  • SaNaTÇı oLaCaK iNSaN DoĞuŞTaN BeLLi oLuR...
    • http://deniz_art.sitemynet.com
*NoBeL öDüLLeRiNiN SaHiBi*
« : 25 Haziran 2007, 21:01:48 »

Ödülleri dağıtan Nobel Vakfı ile seçiçi kurumların ciddiyeti ve saygınlığı nedeniyle Nobel ödülleri bu alanda öncü konumunu koruyacağa benziyor. Ödüller “Dinamitin babası” diye anılan Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine dağıtılıyor. Vasiyet üzerine kurulan Nobel Vakfı’nın ekonomik faaliyetleri sayesinde ödül miktarı her yıl biraz daha artıyor.
Dinamiti bularak çığır açan, bıraktığı vasiyetname ile uzun erimli düşünen biri olduğu belli olan Alfred Nobel kim?
Pekçok kimsenin ruhsuz, gaddar, diye tanımladığı Nobel ödüllerinin arkasındaki bu gizemli kahramanı biraz yakından tanımaya çalışalım.

DİNAMİTİN BABASI

San Remo’da yanında sadece bir hizmetçisi, yapayalnız ölen, köpeğinin bile arkasından yas tutmadığı söylenen Alfred Nobel kimdi?
Tabii ki anlaşılması zor bir insandı. Yaşamını daha kuvvetli bir patlayıcı bulmaya adamıştı. Ama bulacağı meddenin insanları öldürmek için değil, ekonomik kalkınma için kullanılmasını düşünmekteydi. Üstelik Avrupa’da gelişmekte olan barış hareketine derin bir ilgi duymaktaydı. Hem tahrip edici patlayıcı üzerine çalışması hem de barış hareketiyle ilgilenmesi çelişir gibi gözüküyor. Zaten patlayıcı laboratuarında kardeşinin de ölmesi yaşamı boyunca ve hala sürmekte olan, gaddar, ruhsuz, bencil damgasını yemesine neden olmuştu. Hatta Albert Einstein’a göre Alfred Nobel, vicdanen rahat ölebilmek, alnına yediği “gaddar” damgasından kurtulabilmek için servetini insanlığa hizmet edenlerin ödüllendirilmesi amacıyla harcanmasını vasiyet etmişti. Ama, Alfred Nobel, dinamit konusunda başından beri yükselmiş olan eleştirileri hiçbir zaman kabul etmedi. Dinamitin, altyapı oluşturulmasında, endüstride, tarımda kullanıldığını, barışçıl amaçlara hizmet ettiğini savundu. Dünyada barışı garanti altında tutacak tek şeyin de kimsenin kullanmaya cesaret edemeyeceği korkunç silah olduğuna inandı.
Alfred Nobel’in bir dahi olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak o sadece dahi bir mucit ve işadamı olmasının ötesinde büyük bir filantrop ve hümanistti. İsveççe, Rusça, Almanca, İngilizce ve Fransızcayı mükemmel konuşuyor, okuyor ve yazabiliyordu. Bilgisini aktarmadaki ustalığıyla toplulukları etki altına alabilecek müthiş bir çekim gücü vardı; ancak bu yeteneklerini kullanmaya meraklı olmadığı gibi, topluluk arasına katılmayı sevmeyen, törenlerden, ziyafetlerden, yapay övgülerden nefret eden patalojik bir çekingenliği vardı. Aşırı gururu, alıngan, depresif ve sorgulayan kişiliği, Avrupa’yı o dönemde etkisi altına almış olan kötümserlik atmosferiyle örtüşüyordu.

BABASI DA MUCİT

Alfred Nobel, 1833’te Stockholm’de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasına artist dense de aslında eğitimi olmayan kendi kendini yetiştirmiş mucit bir kimyacıydı. Kral Midas gibi dokunduğu her şeyi altına çeviren oğlunun aksine, bu mucit babanın yaşamı borçlanmalar ve iflaslarla geçti. Gırtlağına kadar dayanmış borçlardan nasıl kurtulacağını düşündüğü sırada karlı bir iş olanağı çıktı ve St: Petersburg’a gitti. St: Petersburg’da kurduğu ilk atölyeyi gene batırıp iflas etti. Ailesini ancak beş yıl sonra yanına alabildi. O sırada Alfred Nobel dokuz yaşındaydı.
Baba Nobel ailesi geldikten sonra tekrar ve bu kez daha büyük bir atölye kurarak buharlı makine ve dövme aletleri imal etmeye başladı. Yaratıcı çalışmalarını sürdüren Baba, Imanuel Nobel, sualtı mayını yapmayı başardı ve Rus deniz kuvvetlerine bol miktarda sattı. 1853-1856 araaında Kırım savaşı sırasında sattığı mayınlarla atölyesini büyütüp fabrikaya dönüştürdü. Ancak savaştan sonra mayın satışı kesildiğinden Imanuel Nobel bir kez daha iflasla yüz yüze geldi ve karısını alıp 1859’da Stockholm’e döndü. Babasının arzusu üzerine dört yıl sonra Alfred de küçük kardeşiyle Stockholm’e geldi. Büyük kardeşler Ludvip ile Robert ise Rusya’da kaldılar.
Rusya’da fizik-kimya eğitimi gören Alfred Nobel, Stockholm’e döndükten sonra kimya çalışmalarını babasının laboratuvarında yürüttü. Nitrogliserini geliştirerek 1864’te patlayıcı üretimine başladı. 1866’da dinamitin patentini aldı. Dinamitin bulunmasıyla endüstriyel ve teknik alandaki atılımlar hız kazandı. Bu hız Alfred Nobel’e büyük gelir olanağı sağladı.
Dinamiti bulduktan sonra boş durmayan Alfred Nobel, Stockholm, Hamburg, Ardeer, Paris, Karlskoga, ve San Remo’da laboratuvarlar kurdu. Sadece patlayıcıyla kalmayıp, latik teknolojisini, suni deri gibi sentetik maddeleri geliştirdi. Öldüğü zaman 355 patentin sahibiydi. Yirmi ülkede doksan fabrika kurmuştu. Mucitliğini başarılı ve dinamik işadamlığıyla pekiştiren Alfred Nobel, dünya ekonomisinde halen önmli rol oynayan şirketler kurdu. İngiltere’de “Imperial Chemical Ind.” (ICI). Almanya’da “Dynamit Nobel”, Fransa’da “Societe Centrala de Dynamite”, Norveç’te “Dyno Industrier” o dönemde kurulan şirketlerden bazıları. Yaşamının son yıllarında da Bofors’u satın aldı.

ASIK SURATLI ROMANTİK

Zamanının en güçlü patlayıcısını bulan, barışın dehşet dengesiyle korunabileceğine inanan Alfred Nobel, sosyal konularla ve barış sorunuyla yakından ilgilendi. O dönem için oldukça radikal görüşleri vardı. Edebiyatla da ilgileniyor, şiir yazıyordu. Fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış için koymuş ödüller kendi ilgi duyduğu konulardı.
Yazmayı çok severdi. Mektuplarının kopyasını saklardı. Aşk, erotizm gibi konularda açık vermemeye dikkat ettiğinden bu konularda ne konuşur ne de yazardı. Gizemli bir yaşamı vardı. Paris’te eczanede çalışan bir kıza aşık olmuş ancak kız tanışmalarından kısa bir süre sonra ölmüştü. Belki ilk kez yakalandığı bu aşkın hüsranla sonuçlanması Alfred Nobel’i yıkmış, uzun süre kendini toparlayamamıştı. Ama çevresindekiler asık suratın arkasında romantik bir dünyanın gizli olduğuna inanırlardı.
Alfred Nobel, sekreter tutmak için 1878’de gazeteye bir ilan verdi. İlan üzerine karşısına Kontes Berta Kinsky, çıktı. Berta Kinsky, Suttner ailesinde öğretmenlik yapmaktaydı. Ama öğretmeni olduğu genç ile aralarındaki aşk ilişkisi ortaya çıkınca, işine son verilmişti. Berta Kinsky ile karşılaşmaları Alfred Nobel’in yaşamında dönem noktası oldu. İlk defa yakınen diyalog kurabileceği kendi ayarında birine raslamıştı. Kontes Kinsky’nin işe girişinden bir hafta sonra Alfred Nobel, bir iş gezisine çıktı. Dönüşünde sekreter masasını boş bulunca şok oldu. Alfred Nobel iş gezisindeyken, Berta Kinsky’nin öğrencisi olan genç ailesine isyan ederek evden kaçmış ve Kontes ile evlenmişlerdi. Evliliğin hemen ardından da çift Gürcistan’a göç etmişti. Kontes ile bambaşka bir dünyaya açılan kapı birden bire kapanmış Nobel bir kez daha yıkılmştı. Ama Gürcistan’a giden Kontes Nobel’le ilişkisini mektuplaşarak sürdürdü. Osmanlı-Rus savaşını yakından izleyen Kontes, kitap yazmaya başladı. Kocasıyla pasifist bir çizgiyi seçen Kontes, Nobel’e yazdığı mektuplarda bu konuyu ağırlıklı olarak işledi.
Araştırmacılar, Kontes ile Nobel arasında hiçbir zaman aşk ilişkisi olmadığını, sıcak diyalogla başlayan dostluğun yazışmalarla pekiştiği görüşündeler. Araştırmacılara göre Nobel’in barış harketlerine ilgisi de Kontes’ten etkilenerek başladı. 1905’te barış ödülünün “Dünya pasifistlerinin öncüsü” olduğu gerekçesiyle Kontes’e verilmiş olması da bu görüşlere doğruluk kazandırıyor.

TALİHSİZ BİR AŞK DAHA

Aşık olduğu kızın ölümü ardından Kontes’in Paris’i terk edişinden sonra Nobel bir süre ne yapacağını bilemedi. Yaşamındaki boşluğu Avusturya’da kaplıca tanıştığı Sofie Hess ile doldurmak istedi. Aralarında başlayan ilişki üzerine Nobel genç kızı Paris’te bir diareye yerleştirdi. Fakat Sofie, Fransızca öğrenmekte zorluk çektiğinden bir süre sonra da ailesini özlediğinden Viyana’ya geri döndü. Bu arada Sofie’nin başkasıyla ilişkisinden bir de çocuğu oldu. Nobel buna rağmen genç kıza para yollamaya devam etti. Talihsiz ilişki Nobel’in ölümünden sonra da tatsız olaylara yol açtı. Sofie “Mektupları satarım” tehdidiyle Nobel Vakfı’ndan para talep etti. Sonunda bir milyon kron alarak mektupları vakfa teslim etti.
Buluşları ve vasiyetiyle adını ölümsüz kılan Alfred Nobel’in talihsiz raslantılarla dolu yaşamı 1896’da San Remo’daki evinde noktalandı.
Yaşamı boyunca “Gaddar, ruhsuz” diye suçlanan Alfred Nobel’e, servetini ödüllere bıraktığından dolayı ölümünden sonra da deli dendi. Üstelik vasiyeti tuhaf bulup şaşıranların başında İsveç Kralı, İsveç Bilimler Akademisi ve tıp ödülü hakkında karar veren Karolinska Enstitüsü gelmekteydi. Hatta Kral, “Bu ödül saplantısını adamın kafasına Kontes Kinsky soktu” deyip vasiyeti yargı yoluyla bozdurmak için Alfred’in yeğeni Emanuel’i Rusya’dan çağırdı. Ancak Emanuel, amcasının vasiyetini beğendiğini söyleyerek Kral’ı dinlemedi ve Nobel ödüllerinin de önünü açmış oldu.
İşte yaşamı yalnızlık ve hüzün içinde geçen hüzünlü bir şekilde noktalan ama adı dünyanın en prestijli ödülüyle akıllara kazınmış olan Nobel’in yaşam öyküsü.

Alfred Nobel'in Vasiyeti

"Ardımdan bıraktığım gayrimenkulumun ve servetimin tamamı, aşağıdaki şekilde dağıtılacaktır. Kapital, emniyetli bir şekilde Fon'da toplanmalıdır. Bu fon'un geliri her yıl Insanlığa en büyük hizmeti yapan kişilere dağıtılmalıdır. Bu gelir beş ana bölüme ayrılmalı ve aşağıdaki şekilde dağıtılmalıdır. Bir kısım fizik sahasında en büyük keşfi yapan kişiye verilmelidir. Bir kısım kimya sahasında en büyük keşfi yapan kişiye verilmelidir. Bir kısmı fizyoloji ya da tıp alanında en büyük keşfi yapan kiþiye verilmelidir. Bir kısım edebiyat sahasında en büyük eseri yazan kişiye verilmelidir. Bir kısım Milletlerarası barış ve kardeşlik için en büyük çalışmayı yapan kişiye verilmelidir. Fizik ve kimya konusundaki keşifler, Isveç ilim konseyince değerlendirilmelidir. Tıp konusundaki çalışmalar Stockholm'deki Caroline Enstitüsü tarafından değerlendirilmelidir. Edebiyat ve barış konusundaki mükafatlar norveç Parlementosu tarafından seçilen beþ kişilik bir heyet tarafından değerlendirilmelidir. En büyük ve kesin arzum mükafatlar adaylara dağıtılırken kesinlikle milliyet tefrika yapılmamasıdır. En mühimi, mükafatı alacak şahıs bir Iskandinavyalı da olabilir, olmayabilir de "


Paris, Kasım 27, 1895

Alfred Bernard Nobel




Kaynak: Ntvmsnbc ve Vikipedi