Ben bir kozmik kavga vermeliyim…
Kadim zamanlarda, yorgun yolcuların konakladığı kervansaraylar gibi olmalıyım. Sıcak emin, cömert. Kışla yaz kucaklaşmalı ellerimde. Çorak toprakların bağrından nehirler akıtmalıyım, gür ve gümrah. Ve toprağımın çorak yanlarını kanımla sulamalıyım, vahaya dönüştürmeliyim tüm coğrafyamı. Gürbüz çocukların, anne rahminde boğulmalarından korkmadan, her gün biraz daha büyümeliyim, gelişmeliyim, çoğalmalıyım. Benden öncekilerin kanlı mızraklarıyla çizdiği fütuhat haritamın, paramparça olmaması için hep uyanık olmalıyım, hep tetikte kalmalıyım. Çünkü ben bir öğretmenim. Teskin olmaz bir arzuyla uğraşılmaya değer üç meşgalem olmalı benim: İlim, irfan, terbiye. Sonsuz fedakarlıklar ile karanlıklardan kurtarmalıyım etrafımı, dolunay gibi. Ben bir kıvılcım olarak kalmalıyım her zaman. Hatıralarda ebedileşmeliyim. Menfaatler, kıyılarıma uğramadan geçip giden gemiler gibi olmalı. Benim de fırtınalı anlarımda, sığınacağım limanlarım da olmalı, kitaplardan limanlar yapmalıyım kendime. Muhkem, emin, ebedi. İki şey sadır olmalı benden ışık ve söz, herkesin gökyüzünü aydınlatan ışık, herkesin gönlünü genişleten söz. Zaman, kelimelerin külleri arasına gömse de beni, ben bir kıvılcım olarak kalmalıyım orada. Hatıralarda ebedileşmeliyim. Bir nefeste tutuşmalıyım zihinlerde. İnsanlık sürdüğü kadar sürmeli, benim bu kozmik kavgam. Uğruna öldüğüm ülkemin topraklarının bağrından başaklar yükselecek biliyorum, salkım saçak. Ben yediveren olurum, soylu bir kavgada topraklarıma düşünce. Ben ölünce dilsiz çöller, kuş nağmeleriyle şenlenir. Ve ben yaşayabilmek ve yaşatabilmek için;
Çekilmez gibi görünen acılar çekmeliyim
Gece gibi, ölüm gibi ansızın gelen
İhanetleri karşılamalıyım göğsümün sıcaklığında
Ve direnmeliyim hain akşamlara
İlk yaz şafaklarına
Hayat vermek için sevmeliyim ölürcesine
Umutlar yeşertmeliyim düşsüz akşamlarda düş kırıklıklarından
Örtünce yüzünü mertliğin
Bir eşkıya kurşunuyla ansızın
Uzanmalıyım dünden yarına boylu boyunca
Yeryüzünün onuru olmak için