Gönderen Konu: Orgeneral Büyükanıt, röportaj verdi  (Okunma sayısı 1396 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı #snr

  • Soner Öztürk
  • Tecrübeli
  • ***
  • İleti: 278
  • Karizma Puanı: 723
    • Görsel Sanatlar
Orgeneral Büyükanıt, röportaj verdi
« : 05 Nisan 2008, 15:08:30 »

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, İslamcı hareketler ve terör konusunda açıklamalarda bulundu... Genelkurmay Başkanı, din konusunun Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşundan bugüne kadar bazı çevreler ve oluşumlar tarafından istismar edildiğini belirtti.. Bölücü terör hareketinin de üniter devlet yapısını ortadan kaldırmayı hedeflediğini söyleyen Büyükanıt, Etnik kimliklerin Anayasal güvence altına alınmak istenmesine de karşı çıktı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "Din konusu Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar bazı çevreler ve oluşumlar tarafından istismar edilmiştir. İrticai unsurlar laiklik karşıtı faaliyetlerini; vakıf, dernek vb. isimler altında bir takım legal oluşumlar vasıtasıyla yurt içinde ve dışında sürdürmeye devam etmektedirler" dedi.
Orgeneral Büyükanıt, bugün karşı karşıya kalınan bölücü terör hareketinin hedefinin, öncelikle ulus devlet ve bilahare üniter devlet yapısının ortadan kaldırılması olduğuna dikkati çekerek, etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması talebinin, doğrudan ulus devlet yapısını hedef aldığını, sonraki hedefin ise üniter devlet olacağını vurguladı.

Orgeneral Büyükanıt, Savunma ve Havacılık Dergisi'nin Nisan sayısında yayımlanan röportajında, Irak harekatı sonrası dünya ve bölgede meydana gelen gelişmelerin Türkiye'ye güvenlik boyutunda etkilerine ilişkin soruyu yanıtlarken, şunları söyledi:

"19 Mart 2003 tarihinde ABD'nin önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından Irak'a karşı hava harekatı ile başlatılan ve ülkenin işgaliyle devam eden süreç, Irak'ta ve Orta Doğu'da etkilerini sürdürmeye devam etmektedir. Irak'ın komşusu olan Türkiye, söz konusu harekatın sebep olduğu olumsuzluklardan en fazla etkilenen ülkedir.

Konunun güvenlik boyutunu ele aldığımızda; 90'lı yılların sonlarına doğru dağılma sürecine giren PKK/KONGRA-GEL terör örgütü; Irak'taki otorite boşluğu ve karışıklık ortamından faydalanarak kanlı eylemlerine hız kazandırmış ve Irak'ın kuzeyini kendisi için güvenli bir üs bölgesi haline getirmiştir.

Terörle mücadelede, Irak Hükümeti'nin ve uluslararası toplumun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1373 (2001 yılı), 1546 ve 1566 (2004 yılı), 1624 (2005 yılı) ve 1637 (2005 yılı) sayılı kararlarını yerine getirmesini beklemek en doğal hakkımızdır.

Bir örnek vermek gerekirse, 1373 sayılı BMGK kararı ile ülkelerden yerine getirilmesi talep edilen bazı önemli hususlar şunlardır:

- Terör örgütlerine sağlanan siyasal, finansal ve idari desteğin önlenmesi,

- Silah, patlayıcı ve lojistik kaynaklarının kesilmesi,

- Güvenli barınma, rahat hareket etme imkânlarının engellenmesi,

- İletişim olanaklarının yok edilmesi.

1618 sayılı BMGK kararının 6'ncı paragrafı da tüm devletlere teröristlerin Irak'a girmeleri veya çıkmalarını engelleme yükümlülüğü getirmektedir. Bu yükümlülük, 1637 sayılı BMGK kararında da tekrarlanmıştır. Ancak, alınan kararlar uygulamaya geçirilememiştir. Bu kapsamda, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün Irak'taki faaliyetlerinin sona erdirilmesi, bizim için en önemli husustur." Türkiye olarak; ulusal güvenliği sağlamak maksadıyla, 17 Ekim 2007 tarihinde TBMM'de kabul edilen tezkere kapsamında; PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne karşı Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirilen hava ve kara harekatının, terörle mücadeledeki kararlılığı bir kere daha gözler önüne serdiğini ifade eden Orgeneral Büyükanıt, şöyle devam etti: "Irak'ın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı, tüm etnik ve dini gruplara eşit yaklaşılması, doğal kaynakların ve gelirlerin tüm Irak halkı tarafından adil şekilde paylaşılması, güvenlik, istikrar ve huzurun Irak'ın bütününde en kısa sürede sağlanması, bölge ve dünya barışı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu arada, Irak'la aramızdaki terörle mücadele anlaşmasının tamamlanmasını bekliyoruz.

Türkiye olarak, Irak ile askeri alanda iş birliğinin geliştirilmesinden büyük memnuniyet duyarız. Bu kapsamda; her türlü çalışmaya hazır olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim. Komşularımızla ilişkilerimize yön veren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesidir."

-BÖLÜCÜ TERÖR VE DİNİN İSTİSMARI-

Orgeneral Büyükanıt, "İçinde bulunduğumuz zaman diliminde Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehdit, risk ve diğer güvenlik sorunlarıyla ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?" sorusunu da şöyle yanıtladı: "Günümüzde dünyanın, belirli bloklara ayrılmış devlet kaynaklı düşman ve tehditlerden ziyade; ekonomik faaliyetlerin, teknolojinin, bilginin ve insan hareketliliğinin küreselleşmesi sonucu ortaya çıkan, çok boyutlu ve karmaşık tehditlerle karşı karşıya kaldığı görülmektedir.

Bununla bağlantılı olarak, konvansiyonel savunmaya dayalı, 'Soğuk Savaş' eksenli tehdit anlayışı yerine; güvenliğe dayalı yeni bir tehdit anlayışı ön plana çıkmıştır. Buradaki güvenlik; ülke topraklarının savunulması kadar, ekonomik menfaatlerin ve refahın güvenliği, ülke istikrarının korunması ve vatandaşların güvenliğinin sağlanması gibi geniş kapsamlı bir anlayışı ifade etmektedir.

Küresel merkezin doğuya doğru kaymasıyla, Türkiye yeni güvenlik algılamalarının merkezine oturmuş; risk ve tehditler, simetrikten asimetriğe doğru uzanan geniş bir yelpazeye yayılmıştır. Bu geniş yelpaze; bölücü ve irticai faaliyetler, terörizm, uyuşturucu ticareti, kitle imha silahlarının yayılması, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göç ile teknolojik (siber) tehditler gibi asimetrik unsurların yanı sıra; komşu ülkelerden kaynaklanabilecek istikrarsızlıklar ve Irak'ın kuzeyinde ortaya çıkabilecek oluşumların Türkiye'nin güvenliğine doğrudan etkileri gibi risk ve tehditleri de içermektedir.

Sınır komşumuz olan Irak'ın kuzeyine PKK/KONGRA-GEL terör örgütü yerleşmiştir. Kafkaslardaki kırılgan güvenlik ortamı belirsizliklerle doludur. Aynı zamanda, Türkiye'nin doğu komşusu İran hakkındaki nükleer silah teknolojisi iddiaları ve uluslararası toplumla arasındaki gerilim devam etmektedir. Bu konuların tümü, bölgesel bir güç olan Türkiye'nin güvenlik politikalarını şekillendirirken dikkate almak zorunda olduğu faktörlerdir.

Bugün karşı karşıya kaldığımız bölücü terör hareketinin hedefi, öncelikle ulus devlet ve bilahare üniter devlet yapısının ortadan kaldırılmasıdır. Etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması talebi, doğrudan ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Sonraki hedefin üniter devlet olacağına hiç şüphe yoktur. Ülkemize yönelik bölücü tehdidin merkezi durumundaki PKK/KONGRA-GEL terör örgütü, 40 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ölümüne neden olmak yanında, diğer bölge ülkeleri için de tehdit olma özelliğini sürdürmektedir.

Diğer taraftan, din konusu Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar bazı çevreler ve oluşumlar tarafından istismar edilmiştir. İrticai unsurlar laiklik karşıtı faaliyetlerini; vakıf, dernek vb. isimler altında bir takım legal oluşumlar vasıtasıyla yurt içinde ve dışında sürdürmeye devam etmektedirler.

Ayrıca, ülkemizdeki etnik ve dini yapı ve bu konudaki kültürel zenginliğimiz de son dönemde bazı dış destekli çevreler tarafından istismar edilmeye çalışılmaktadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin çeşitli risk ve tehditlerle karşı karşıya olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır."


Kaynak: skyturkonline.com