buda benden ayfercim,
Bugün Ata'mızın ölümünün 69.yılı, ve geçici kabri olan Etnoğrafya müzesinden alınıp Anıtkabir'e defnedilişinin 54.yılıdır. Bilindiği gibi; Ata'mızın Dolmabahçe sarayında 10 kasım 1938 günü hayata gözlerini yummasıyla başlayan süreçte; aziz naaşı Sarayburnu vapuruna bindirilmiş, Anadolu yakasına geçirilen naaş trenle Ankara'ya 21 kasım 1938 tarihinde getirilmişti. Bu tarihte yapılan büyük bir devlet töreniyle geçici kabri olan Ankara Etnoğrafya müzesinin giriş bölümündeki kubbeli kısımda bir sanduka içine konulan aziz naaşı 15 yıl süreyle burada bekletilmişti. Bugün Antıkabir'e yapılan her türlü resmi ziyaretler 15 yıl süre ile aynı şekilde Etnoğrafya müzesinde yapılmıştı.
Etnoğrafya müzesinin Ata'mızın geçici olarak naaşının yattığı kubbeli avlunun orta yeri boş tutulmakta ve burada; " 10 kasım 1938'de sonsuzluğa ulaşan Ulu önderimizin; 21 kasım 1938'den-10 kasım 1953 yılına kadar yattığı yerdir " şeklinde bir cümle yer almaktadır.
Ata'mızın isteği ve direktifleriyle, dönemin Milli eğitim bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in çabaları ile oluşturulan müze; bir Türk mimarının, Arif Hikmet KOYUNOĞLU’nun eseridir. Ankara Etnoğrafya müzesi; kökü etnolojiden gelen etnoğrafik eserlerin sergilendiği müze olmanın yanı sıra Ulu önderimizin naaşına geçici kabir olma görevi üstlenmesi nedeniylede ayrı bir öneme sahiptir.
Müzenin bahçesinde bulunan at üstünde Atatürk heykeli 1927 yılında İtalyan Heykeltıraş Paul CONANICA tarafından yapılmıştır. Zafer meydanındaki heykelde aynı heykeltıraşın eseridir.
15 nisan 1928 yılında müzeyi gezen Atatürk Afgan kralının ülkemizi ziyareti nedeniyle halka açılmasını istemiş ve müze 18.07.130 yılında halkın ziyaretine açılmıştır.
Atamızın ölümünden sonra aziz naaşı özel solüsyonla korunarak, tahnit(saklama-konserve) yöntemiyle bozulmadan korunmuş, 09 kasım 1953 yılında bu işlem sona erdirilerek İslam dini geleneklerine uygun bir şekilde yıkanıp kefenlenmiş ve büyük bir devlet töreniyle, Anıtkabir'deki törensel bir anlamı olan Mozolenin 7 mt altındaki Tonozlu bölümde gerçek mezar odasına defnedilmişti. Ve bugün ziyarete kapalı olan, ancak özel izinle ve bakım amacıyla girilen mezar odasının iç görüntüleri mezar odasının önüne kurulan monitör ile ziyaretçilere gösterilmekte ve defin işlemi sırasında çekilen fotoğraflardan bir kaçı mezar odasının girişinde yer almaktadır. Mezar Selçuklu kümbet mimarisi esas alınarak sekizgen olarak yapılan mezar odasının tam ortasında yönü kıbleye bakacak şekilde yerleştirilmiştir. Ve bu sekizgeni oluşturan alanın kenarlarında bütün illerden, Azerbeycan ve Kıbrıs'tan getirilen topraklar prinç vazolara konulmuştur.
Bu satırları yazabilmenin, sizlere gönderebilmenin ve okuyabilmenin; onun varlığı, eşsiz dehası, Cumhuriyet'e ve devrimlere olan inancıyla mümkün olabildiğini, Atatürk'ümüze, silah arkadaşlarına ve bu vatan için canlarını ve kanlarını veren Atalarımıza borçlu olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Bize düşen görev, göz yaşı dökmeden onun ilkelerini, devrimlerini korumak ve yaşatmaktır. Ve mümkün olduğu kadar, bu alanları sık sık ziyaret ederek O’nu anmak ve gelecek nesillere ulaşmasını sağlamaya katkıda bulunmaktır. Gelin bu müzeler, Anıtkabir sadece okul yıllarında gezilen yerler olmasın, Ankara'ya bir misafiriniz geldiğinde Anıtkabir gidebileceğiniz ilk yerler arasında yer alsın diyoruz. Çünkü buna her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Can DÜNDAR’ın “ Atatürk'e son yolculuk “ başlıklı, önceki yıllarda yazdığı yazıyı bu anlamlı günde sizlerle paylaşmak istedik. Yine belki de bazılarımızın bilmediği tarihi bir gerçeği, Atatürk'ümüzün naaşının mozolede değil, tam altında tonozlu bölümdeki mezar odasında, vatan toprağında 10 kasım 1953'ten beri yattığını hatırlatmak ve sizlerle paylaşmak istedik. “ Tüm yönleriyle Anıtkabir “ yazısı da bu ve diğer teknik bilgileri içermesi açısından oldukça ilgi çekici bir yazıdır.
Yaydığı ışık sonsuza kadar yaşayacaktır.
Bütün olumsuzluklara rağmen buna olan inancımız tamdır.
Her zamanki gibi onu saygıyla anıyoruz.
--------------------------------
sunum harika olmuş canım arkadaşım,teşekkürler+1