Arya Kamali ve Minyatür


Minyatür ,benim soy ağacımın her karesinde yaşamış ve yaşatılmış. Büyük babamla başlayan rüzgar beni de önüne kattı.20 yıldır onunlayım. Ellerimde can bulan minyatürler benimle beni buluşturuyor. Aslında can verdiğim, bana can veriyor.

Röportaj: Hülya Arslan




MİNYATÜR,  Doğu İslam dünyasına mal edilen Ortaçağ  Avrupasıyla  uzak doğu ülkelerinde  de benzer örneklerine rastlanan ve el yazması  kitaplarını süslemek  amacıyla kullanılan özel bir resim tekniğidir.




Tarih, coğrafya ve tıp alanında yazılmış kitapların anlaşılmasını kolaylaştırmak  gayesinden  bir sanat yapıtı olmaya   doğru yol almıştır .Bu yolculuğunda kendine aşık ettiği değerli nakkaşların da yetişmesine neden olmuştur.




Kitapları süslemek amacıyla yapıldığından boyutları küçüktür. Bundan dolayıdır ki  daha sonra küçük boyuttaki nesneler üzerine resmedilmeye  de başlanmıştır. Bilinen en eski minyatür, İ.Ö 2.yy da Mısır ‘da papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir. Ancak bu sanatı Çin, Hint ,Türk, İran   gibi bir çok doğu ve batı ülkelerinde görmek mümkündür. Minyatürle ilgili kendi çalışmalarım ve düşüncelerimi ifade etmeden önce sanatın tanımını yapmak istiyorum.
 
SANAT nedir? Sanat,  sanatçının  ifade etme biçimidir .Yani sanatçının dilidir. Sanat da diller gibi kendine has gramer ve kurallardan oluşur. Toplumsal hareketler ,kültürel değişimler ,teknolojik ve ekonomik gelişmeler  gibi birçok değişik çevresel faktörler  sonucu değişir, olgunlaşır ve kimi zaman da vurguna uğrar.




TÜRK MİNYATÜRÜ, yaklaşık bir asırlık uykudan  sonra hızlı bir  uyanışa geçmiştir. Bu geri  kalmanın getirdiği  sorunlarla beraber kopukluktan doğan sancılarını her ne kadar    atma çabası  içinde  ise de cevabını  aradığı  sorular vardır. Bu soruların bir kısmı bu kesintiden oluşmuştur. Bir kısmı da bazı kesimlerin  minyatürü belli bir çerçevede  tutmak istediklerinden kaynaklanır.

Minyatürden  hep iki boyutlu resim olarak söz edilir. Kimi zaman  bir eksiklik ,kimi zaman bir özelliği olarak  değerlendirilir. İki boyutlu olması dönemin  sanatçı  ve ustaların 3.boyutu (perspektif) bilmediklerinden  kaynaklanıyor. Ancak bilseydiler kullanmaz mıydılar?





  Bazı  değerli minyatür hocalarımız tercihini  eski minyatürün güzel döngüsü içinde kalmasını savunurken başka görüşte olan hocalarımız da derler ki “Eğer  minyatürün büyük ustası LEVNİ (1732Edirne)şimdi yaşasaydı günümüzü, modern hayatı ,binaları, arabaları, uçakları, gemileri, New York’u çizerdi ve o,  minyatürde büyük devrimler  yapardı. Peki,  minyatür   minyatür  olmaktan çıkar mıydı? Bence hayır. Her şeye rağmen Türk Minyatürü olağanüstü güzelliği ve çekiciliği ile esrarengiz bir biçimde büyülüyor bizleri.


MİNYATÜR VE BEN



Minyatür ,benim soy ağacımın her karesinde yaşamış ve yaşatılmış. Büyük babamla başlayan rüzgar beni de önüne kattı.20 yıldır onunlayım. Ellerimde can bulan minyatürler  benimle beni buluşturuyor. Aslında can verdiğim, bana can veriyor. Minyatür engin bir deniz. Bu deniz de balık olamadım daha. Bildiklerim bilemediklerimin yanında hiç kalır. Minyatür  bir resim sanat dalıdır. Minyatür bir dildir ve minyatürcünün de kendisini ifade edebilmek için  bildiği en iyi yoldur. Minyatürcü gelişmek ve olgunlaşmak için toplumsal ve sanatsal sorumluluğunu sadece el becerisinde aramamalı. Hayatı, insanı  üçüncü boyutla görmeli.




MİNYATÜR ;sevgi ,hoşgörü ,emek ,sabır ve paylaşma kültürünü önce kendi öz benliğinizde sonra herkeste yükseltmek için bir hazinedir ve minyatürcü  bu hazineyi sevgi ve sabırla ulaşmak isteyen ben ,sen ve bütün ilgilenen kimselerdir.




alıntıdır..

[eklenti yönetici tarafından silindi]

Gönderdiğin yazılar bana sanat gazetesi gibi oldu. Bilgilendirme için teşekkürler bengülcüğüm:)+1