Gönderen Konu: NURCAN PERDAHÇI’NIN DÜNYASINDAKİ SARMAL - Röportaj  (Okunma sayısı 3795 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ilker

  • İlker ÖZTÜRK
  • Administrator
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 8.584
  • Karizma Puanı: 1877
    • GorselSanatlar.NET

• Nurcan PERDAHÇI’yı anlatır mısınız?

Olmazsa olmazı kızı ve ailesine bağlı, sürekli hareket halinde, üretemediği zaman dilimlerinde beyninde tasarımlar yapan, tuvalleri boyayan yaşamını çok sorgulamadan olduğu gibi kabullenip bir şarkının sözlerinde olduğu gibi yüreğine güneşi, bulutu ve yıldızları koyup yoluna devam etmeye çalışan bir kişiyim.

• Süreç içine alınan, resimler, yontular, akademisyenlik ve idarecilik ( GSL Bölüm Başkanlığı )

Akademiden mezun olurken ahşap konstrüksiyonlarım; mezuniyet jüri üyelerini ve Prof. Sayın Devrim Erbil’i şaşırtmış olmalı ki “neden heykele gidip oradan mezun olmadın” diye merakla sormasına neden olmuştu. Aslında üç boyut merakım hocam Prof. Sayın Adnan Çoker’in diploma jürisine üç ay kala “Tamam artık! akıllı uslu kurallı resimler yapıyorsunuz. Diplomaya çağdaş ve kendinizi ifade edebileceğiniz yöntem ve tekniklerle yaptığınız çalışmalarınızla çıkınız” deyip bir arkadaşımın tuvalinin üzerine terebentin döküp resmi silmesiyle başlamıştı. Üç arkadaştık. Karlı bir İstanbul günü Sayın Yusuf Taktak’ın kütüphanesinin önünde bulmuştuk kendimizi. Ben o gün Rus asıllı Amerikalı sanatçı Louis Nevelson’a hayran kalmıştım. O günden sonra Tatlin, Malewitch vb. sanatçıların da etkisiyle üç boyutlu yapısal denemelerim, geometrik bir söylem biçiminde kendilerini göstermeye başladılar. Ahşabın kendi rengi ve dokusunun hüküm sürdüğü bu çalışmaların bir bölümü 1986 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi “Yapısal Dönüşüm Sergisi”nde ( Şimdi Prof. olan Sayın Bünyamin Özgültekin, Şükran Aziz, Bill Packer ve ben ) yer aldılar. O yıl öğretmenlikten 1985-86(Hatay - Antakya Fevzi Çakmak Ortaokulu) ayrılıp stilist olarak Gökbakan Triko Ltd.Şti.ne geçmiştim. İki yıl sonra da Derimod Kültür Merkezi yöneticiliğine. “Derimod”’un orada bulunduğum süre içinde gerek murahas aza Sayın Hasan Yelmen’in, gerekse Sanat danışmanı Prof. Dr. Sayın Tülin Onat’ın, Server Demirtaş’ın ve sanat çevresinin, benim için birçok açıdan çok olumlu etkileri olmuştur. Bu arada ahşaplarım pencere ve X formlarından yola çıkarak beyaza boyanmaya ve mekan düzenlemeleri biçimine dönüşmeye başladılar. 1990 Derimod Kültür Merkezi Gençler Karma Sergisi, 1991 Garanti Bankası Yonca Modern Sanat Galerisi. 1992, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Fraven. Avusturya Kadın Bakanlığının davetlisi olarak; benim bir yapıtımla katıdığım, sanat tarihçisi olarak da hocam Prof. Dr. Sayın Semra Germaner’in davetli olduğu Hoffburg Sarayı Sergisi. Bu çalışmalarımın yer aldığı sergilerden bazılarıdır.

1992 Aralık ayında MEB’e yeniden geçip İstanbul Suzan Ahmet Yalkım İÖO. Resim öğretmeniydim. Daha sonra sizin de bildiğiniz gibi 1993’te İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesine geçtim. Artık X’lerden oluşturulan ahşap konstrüksiyonlar kendilerini, yapmış olduğum bir deniz yolculuğunun yoğun etkisiyle kırmızı ışığın ve yeşil ışığın x”i oluşturduğu ışık huzmelerine bırakmıştı.
1993, Mine Sanat Galerisi, Kadıköy İstanbul.
1996 Derimod Kültür Merkezi Buluşma ve 15.Günümüz Sanatçıları Sergisi bu tür ışık konstrüksiyon mekan düzenlemeleri biçimindedir.
1997 İzmir. Devinimler ve metal sarmallar. Önceleri kırmızı daha sonraları Ege’nin mavi sularını simgeleyen mavi. Bu arada İzmir Buca Işılay Saygın AGSL deyim.Üç yıl süren Bölüm Başkanlığı.
1998 Rumeli Holding Yarışmalı Sergisi İstanbul,
2000 Devlet Heykel Sergisi Ankara
2001 Başak Sigorta İzmir,
2000 Dokuz Eylül Üniversitesi Seramik Bölüm Başkanı Prof. Dr Sayın Sevim Çizer’ in destekleriyle Seramik Bölümü Temel Sanat Eğitimi dersleri.
2003 – 2004 -- 2005Çetin Emeç, Egeart İzmir. Bu üç boyutlu metal sarmalların ve kağıt üzerine akrilik çalışmalarımın yer aldığı sergilerdir...

• Son yaptıklarınız ve yapacaklarınız...

Yaklaşık dokuz yıldır İyon Sütun başlığını çeşitli oranlarda yorumluyorum. Ancak çıkış noktam 1997’de, İzmir’e yerleştiğimiz hemen hemen ilk günlerde kızımın başucunda doğum tarihini gösterir takvimdeki (Kandizol ilaç firmasına ait) deniz salyangozu grafiğidir oldu. Daha sonraları İzmir ve çevresi tarihsel dokusuyla beni derinden etkileyince iyon sütun başlıkları incelemelerim başladı.
Sonrası gerek iki boyutlu gerekse üç boyutlu işlerimde ana tema hep “O” oldu. Şimdi Dumlupınar’da da başka başka şeyler girecek ama ana tema yine Aizanoi dolayısıyla yine “O” olacak.

• Ütopyalarınızı anlatır mısınız?

Sayın Ahmet Priştina ölmeden önce İzmir’in Bayraklı sahilinde bir Sarmalımın olanca görkemiyle yer alması.
Yaptıkları yarınlara kalacak ancak yaşarken de değerli bir sanatçı olma şansını yakalayabilmiş olmak.
Tüm yaşamı Akyaka’dan dünyaya açılarak yaşayabilmek.

• Yaratıcı sürecinizi anlatır mısınız?

Önce gördüğüm, duyduğum, dokunduğum herhangi bir şeyin bana konuşması ve karşılıklı bir diyaloga davet etmesi gerekli. Nerede ve hangi durumda olursam olayım onunla yaşamaya başlarım. Tasarımlar yapar, çizerim. O an elime ne geçerse çizebileceğim bir yüzey üzerine düşüncelerimi dökerim. Süreç hiç belli olmaz bazan birkaç saat, bazan günler ve aylar sürebilir. Sonra üç boyutluysa maket, iki boyutlu bir yüzey üzerineyse renkli eskizlerini hazırlarım. Zaman zaman tenekelerden (hani şu zeytinyağı tenekeleri var ya onlardan), çoğunluklada kartonlardan.
Sonra da ver elini sanayiye demirci Nihat ustaya maketleri hayata geçirmeye. Ancak bazan malzemeden bazan boyutundan kaynaklanan bazan da hiç beklemediğiniz başka aksilikler yüzünden tasarımınız düşlediğiniz gibi olmaz. İşte o zaman çok üzülürüm. Kızımdan aldığım zamana, emeğe ve paraya.

• Psikolojinin resimleriniz ve yontularınızdaki yeri ve boyutunu anlatabilir misiniz, lütfen...

1995 Ağır geçen bir hamilelik dönemi, ameliyatlar ve taşınma. Bu arada 1993 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde başlamış olduğum Sanatta Yeterlik çalışmalarına zorunlu ara verme hepsi üst üste gelmişti. Kızım beş aylık olduğunda İzmir’e taşınmaya karar vermiştim.
7 Temmuz 1997’de sizin Sayın Çiçek Bozkuş ile görüşmeleriniz sonucu
izmir AGSL ye yatay geçiş planları yapıyordum. Ama hayır bazı aksilikler sonucu kendimi Buca Gazi İlköğretim okulunda bulmuştum. Kırgındım.
İşte tam bu sırada 12 Temmuz 1997’de bir gazetede Gümüş Vadi Villaları
Osman Hamdi Bey anısına Sanat Yarışması düzenlediğini gördüm. İzmir’de hiç kimseyi tanımıyordum. Katılabilmek için yüreğim deliler gibi çarpıyordu. Yarışmaya katılabilmek için uygulanacak mekanın görülmesi ve bir protokol anlaşması imzalamak gerekiyordu. Sevgili bebeğimi aileme bırakıp yeri görmek ve anlaşmayı imzalamak için kardeşimle birlikte Eski Hisar’a gittim. Bu arada tüm yüreğimle çalışmalara başladım. “Ben yaşıyorum, çok şükür ölmedim” düşünceleri tüm benliğimi sarmıştı.

“Arzın merkezi enerjinin de merkezidir. Isınan enerjinin rengi de kırmızıdır”. Enerji topu “Devinim I” işte bu şartlarda ve bu düşünü ile ortaya çıktı. 10 Kasım 1997’de gelen haber” Gümüş Vadi Villaları Sanat Yarışması Heykel dalı Birincilik ödülü” idi.

• Resimleriniz ve yontularınızdaki felsefi tavrınızı açımlayabilir misiniz,
lütfen...

“Değişmeyen tek şey değişimdir”. Tüm yaşamım bu söz üzerine kurulu sanki.
20 yıl İstanbul. Okul ve iş yaşamına en az iki araçla ulaşabilme. Hatta Üç yıl Derimod Kültür merkezi için feribot, tren ve dolmuşu kullanma.
İlk öğretmenlik Hatay - İstanbul hattı. Bir hafta Adana’ya kuzenim Selen Ercoşkun’a, bir hafta İstanbul’a ailemin yanına.
Sanatta YetErlik danışmanım Sayın Hüsamettin Koçan’la tez çalışmalarım için İzmir –İstanbul hattı. İki yıl hemen hemen her ay.
İzmir’de evimiz Çiğli’de – okulum Buca’ daydı. Dokuz yıl. Aktarmalı bir buçuk saatlik bir yol.
Şimdi İzmir - Kütahya altı aydır her hafta sonu. Bir şeyleri düzene koymak ve artık dinlenmek istiyorum. Ama olanaksız. Kendi sorunlarımı tüm insanlığın sorunlarıyla içselleştiriyorum. Yüreğime ışığı,güneşi, bulutu ve yıldızı koyarak yola devam diyorum.
İşte tüm bunlardan her tür çalışmam sürekli bir devinimin içinde. Tekrarlara düşmemeye çalışarak, kendimi sınırlamadan hiçbir kaygı ya da popülarite endişesi olmadan denemeyi ve kurgulamayı seviyorum.

• İlköğretim okulu, Güzel Sanatlar Liseleri, ve Güzel Sanatlar Fakültesi… İstikrarlı bir yükseliş içindesiniz. Geleceğe dair projelerinizi anlatır mısınız?

Şimdi Dumlupınar Üniversitesindeyim. Yalnızca İngilizceye odaklanmış bulunmaktayım. Hedef 65 puan.
Hemen ardından da hakemli dergilerde makale yazmayı denemek ve bu arada her hafta yapmış olduğum yolculuklarda düşlediğim projelerimi hayata geçirmek istiyorum.
Yapmış olduğum tasarımlarımla kaliteli sergiler açmak istiyorum.

• Neden resim ve neden yontu?

Böyle bir ayrım yapmadım. Altı yaşındaydım. Akrabamız rahmetli Dr. Mehmet Göbelez bir Paris dönüşü bana oyuncak bir saydam makinası almıştı. Saydamların arasında anımsadığım tek resim ünlü “Mona Lisa” idi. Sordum hemen, çocukça bir merakla “Nasıl böyle resim yapabilirim,” diye. Aldığım yanıt beni; 12 yıl sonra, önce İstanbul D.G.S.A.’ ne üçüncü olarak, daha sonra kalacak bir yer yurt bulunamadığından yön değiştirip Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün sınavlarına girip orayı da ikinci olarak kazanmamı sağladı. Ancak o yıllar zor yıllardı, kaydolduğumun ikinci günü yapılan boykot okulun süresiz kapatılmasına neden oldu. Böylece yeniden tek hayalim D.G.S.A.nı kazanıp İstanbul’a gittim. Böylece süreç başlamış oldu ve devam etmekte…

• Sözünüz kimlere?

Öncelikle kızıma, öğrencilerime ve çevreme. Sonra ülkemin bütün insanlarına. Sanatın çağlar boyu Anadolu’yu tanıma ve tanıtmada ki rolünün ayırdına vararak hep beraber ülkemizin değerlerine birlik ve bütünlüğüne sahip çıkmak.

• Coşku... Bundan bahsedebilir misiniz?

Coşku=Alara’ya kavuşma anı.
Bir de ürettiğim ve ürettiğimden hoşnut olduğum an.

• Renkler ve sizde bıraktığı izler…

Beyaz İyimserlik ve temizliği, Kırmızı; enerjiyi, Mavi Ege’yi simgeliyor. Toprak renkleri ise tarihi, geçen zamanı vurguluyor benim için.


• Ayrıntı- Ayrıntıda yaşamak üzerine gözlemleriniz ve söyleyecekleriniz.

“Şeytan ayrıntıda gizlidir,” sözü daima aklımdadır. Ancak ayrıntıda boğulmamaya geneli yakalamaya çabalarım.

• Sorumluluk

Öncelikle yaşama, kendime, kızım Alara’ya, anne ve babama, kardeşime. Tüm sevdiklerime, öğrencilerime, tüm insanlara, mesleğime, sanata ve ürettiklerime.

• Farklılıklar üzerine konuşabilir misiniz, lütfen... Sizi farklı kılan üzerine, diğerlerinden…


Biliyorum siz benim ürettiklerim üzerine bir farklılığı düşünerek yöneltiyorsunuz bu soruyu ama ben yinede düşünü bağlamında ele alacağım Her insan, bir diğerinden farklıdır. İkizler bile bir noktada ayrılırlar. Benim farklılığımsa iyimserliğim olsa gerek. Umarım bunu hiçbir zaman kaybetmem. Şimdiye değin tüm yaptıklarım “umuda yolculuk” ve yolculuk devam ediyor.

• Çevreye bakışınız ve tarihe bakışınız

Çocukluğumdan beri tarihe karşı aşırı bir yakınlığım vardır. Şansımdan hep çok iyi tarih öğretmenlerine düştüm. Babam Şeker Şirketinde görevliydi ve biz Anadolu’nun birçok yerini gezdik. Hemen gittiğim bölgenin tarihsel dokusunu araştırırdım. Hal böyle olunca çevrenizdeki çarpık kentleşme, betonlaşma sizi üzüyor. Üretimlerinizde tarihi değerlere sahip çıkmaya, onları korumaya ve ders almaya yönelik oluyor. Örneğin İzmir şu anda bunun bilincinde tarihsel dokuyu korumaya yönelik çalışmalar içerisinde. Kütahya ise üzülerek söylemeliyim ki henüz bu sorumluluktan oldukça uzakta bir portre çiziyor. Kaldı ki bir çok uygarlıkların gelip geçtiği tarihsel zenginlikler açısından küçümsenemeyecek bir coğrafya.

Tabii bu arada yeşili de unutmamak gerekir. Sahi bu arada en sevdiğim renktir yeşil. Yeşili olmayan bir çevre düşünemiyorum ne kendim ne de diğer canlılar için.

• Etkilendikleriniz... Yazar, ressam-sanatçı-fotoğrafçı, sinema, dans…

Orhan Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Ayşe Kulin, Hıfzı Topuz, İlhan Selçuk, Atilla İlhan, Oktay Akbal, Işıl Özgentürk, Özgen Acar, Meriç Velidedeoğlu, Mustafa Balbay, Emin Çölaşan.

• Leonardo Da Vinci, Caravaggio, David, Van Gogh, Degas, Dali, Gabo, Duchamp, Nevelson, Sera, Caro. Bizden Osman Hamdi, İbrahim Çallı, Mihri Müşfik, Hale Asaf, Bedri Baykam, Ayşe Erkmen, Canan Beykal, Mehmet Aksoy, Adnan Çoker, Mehmet Güleryüz,

• Hüsamettin Koçan, Özdemir Altan, Ara Güler, Şakir Eczacıbaşı, Sabit Kalfagil.

• Zülfü Livaneli, Çağan Irmak, Hülya Koçyiğit, Sumru Yavrucuk, Nur Sürer, Tarık Akan, Yılmaz Güney. Elia Kazan, Clint Eswood, Russel Crow, Marlon Brando, Elizabeth Taylor, Mel Gibson, Sofia Marceau, İsabella Adjani.


• Disiplinlerarası anlayışa bakışınız

Günümüzde disiplinlerarası sınırların kalktığını ya da başka bir söylemle aşıldığını görüyoruz. Rönesans döneminde de sonraki dönemlere oranla buna benzer bir anlayış vardı. Bende sınırları kaldırmak isteyen bir yapı zaten hep var oldu. Bundan sonra da belirlenmiş kalıplara girmek istemem doğrusu. Disiplinlerarası ilişkilerden yana bir tavrım olduğu gerçeğini yadsıyamam.

TEŞEKKÜRLER...

14 – 12 – 2006

Tülay ÇELLEK
Selçuk Üniversitesi - Seramik - 1998
Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Resim İş - 2004
Düzce Yunus Emre Ortaokulu


Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.