Gönderen Konu: *MüZeLeR HaFTaSı*  (Okunma sayısı 3135 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı RøDiN_H@CKèR

  • _İLYaS DeNiZ GöKÇe_
  • Onursal
  • Uzman
  • *
  • İleti: 3.155
  • Karizma Puanı: 2448
  • SaNaTÇı oLaCaK iNSaN DoĞuŞTaN BeLLi oLuR...
    • http://deniz_art.sitemynet.com
*MüZeLeR HaFTaSı*
« : 24 Haziran 2007, 18:16:33 »

MÜZELER HAFTASI
( 18 - 24 Mayıs )

18-24 Mayıs tarihleri arası Müzeler Haftası’dır. Müzeler Haftası'nda ülkemizin kültür varlıkları tanıtılır. Eski eserlerin korunması, gereği anlatılır. Müzelerimiz gezilerek milli kültür ve tarih bilgimiz zenginleştirilir. Hafta içinde açık oturumlar düzenlenir. Uzmanların konferans vermeleri sağlanır. Okullarda Tabiat Varlıkları ve Müzeler köşesi hazırlanır, bu köşede müzeci¬likle ilgili basında çıkan yazılar sergilenir. Öğrencilerin müzecilikle ilgili yazıları burada değerlendirilir. Çevrede bulunan eski eser niteliğindeki belge ve kalıntılar bu köşede sergilenir.
Müze; sanat, bilim, tarih, kültürle ilgili eserlerin halka gösterilmek için toplanıp sergilendiği yerlerdir. Eski eser; belge, anıt ve kalıntılardır. Eski eserler, bize, geçmiş yıllarda insanların düşünüş, inanç, yaşayış ve yete¬nekleri hakkında bilgi verirler. Geçmişi öğrenerek bugünü anlamamıza yardımcı olurlar.
Eski eserlerin derlenip toplanması önce İngiltere’de başlamıştır. imparatorluğun değişik yerlerinden toplanan belgeler, kalıntılar, heykeller başkente getirilerek bugünkü müzenin ilk biçimi oluşturulmuştur. Daha sonra Avrupa'nın öteki ülkelerinde de benzer çabaların gösterildiğini görüyo¬ruz.
Müzeler başlangıçta halka açık değildi. Müzelerden devlet yöneticileri ile bilginler yararlanıyordu. 1850 yılından sonra müzelerdeki eski eserler sergilenerek halkın ilgisine ve bilgisine sunuldu.
Yurdumuzda müze çalışmaları 1846 yılında Ahmet Fethi Paşa tarafından başlatıldı. İlk müze İstanbul’da Aya irini Kilisesi'nde kuruldu. Daha sonra Osman Hamdi Bey zamanında yurdun çeşitli bölgelerinde özellikle Nemrut Dağı'nda eski Sayda kentinde yapılan arkeolojik kazılardan çıkan eserler İstanbul’a getirildi. Bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi kuruldu. Osman Hamdi Beyin ölümünden sonra bu göreve Halit Eldem atandı. Onun zamanında Türk İslam eserlerini içine alan «İslam Müzesi» kuruldu.
1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak hizmete açıldı. 1928 yılında Etnografya Müzesi tamamlanarak hizmete girdi. 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete sunuldu. Bu arada Konya, Bursa, Manisa, İzmir, Kayseri, Afyon, Antalya, Edirne, Adana illerimizde müzeler açıldı. Açılan müzeler geliştirildi. Eski müzeler onarıldı.
Cumhuriyet döneminde bir yandan müzeler açılırken öte yandan da arkeolojik kazılar yapıldı. Roma Hamamı, Ahlatlıbel, Alacahöyük, Alişar, Boğazlıyan kazıları ilk milli arkeolojik kazılardır. Bu kazılardan çıkan eser¬ler Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndedir.
Ülkemiz toprakları üstünde birçok uygarlıklar yaşanmıştır. Bu uygar¬lıkların  kalıntıları,   anıtları   belgeleri   müzelerimizde  sergileniyor. Yurdumuzda bugün yüz yirmi yedi müzemiz vardır, bu müzelerde toplam iki milyonu aşan eski eser sergilenmektedir.
Yurdumuza gelen turistlerin büyük bir çoğunluğu bu müzelerimizi gezmektedir. Müzelerimizi zenginleştirmek için bulduğumuz eski eserleri müze yöneticilerine teslim etmeliyiz. Çevremizde izinsiz kazı yapılıyorsa durumu ilgili makamlara bildirmek bir yurttaşlık görevidir.
Yurdumuzun tarihi değerlerine eski eserleri koruyarak sahip çıkmalı¬yız. Bu onurlu bir yurttaşlık görevidir.
MÜZELERÎMÎZ
Aşağıda okuyacağınız yazıda müzeciliğimizin
dünü ve bugünü özet olarak değerlendiriliyor.
Yüzyıldan fazla bir geçmişi olan Türk müzeciliği ilk zamanlar yalnız İstanbul’da ve belirli bir kesime seslenirken sonradan yurt düzeyine yayıl¬mıştır. Bugün çağdaş batılı müzelerle boy ölçüşecek düzeye erişmiştir. Uzun bir süre camilerde, medreselerde, yıkık binalarda çeşitli zorluklarla müzeciliğimizi sürdüren Anadolu'nun müzecilerine bugün çok şey borçlu olduğu-muzu belirtmeliyiz.
Eski ve yıpranmış müzelerimizin yerine kültür birikiminin zengin olduğu il ve ilçelerde yapılan yeni modern müzelerimiz o kadar çoğalmıştır ki ülkemizi ziyaret eden yabancı turistler bile bu gelişmeyi şaşkınlıkla karşı¬lamaktadırlar. Bu çoğalma Türkiye'de turizmin gelişmesine bağlanabilir.. Ya da kalkınma harekelerinin normal sonucu olarak kabul edilebilir.
Devletin bunca katkı ve ilgisine rağmen halkımızın müzelere olan ilgisi üzülerek belirtelim ki aynı oranda olmamıştır. Özellikle büyük müzelerimizde yerli ziyaretçi sayısı yabancılardan çok az olmuştur. Bunun nedenleri arasında on beş, yirmi yıl öncesine kadar özellikle Anadolu müzelerinin elverişsiz yapılarda ve tamamen bir depo görünümünde olmaları ve bu duru¬mun insan üzerinde yarattığı kötü iz olabilir. Durum şimdi öyle değildir.
Müzeler artık geçmişle aramızda kültür köprüsü kurulan eğitim yerleri olmuştur. Günümüzden yüzlerce yıl önce yaşamış insanların kültürleri, yaşa¬yış biçimleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Müzeler yalnız geçmişteki kültür varlıklarının sergilendiği yer değil, aynı zamanda Etnografya, fen, doğa ve folklor müzelerinde yakın geçmişin sanat ve zeka ürünlerinin ortaya konduğu yerlerdir.
Müzelerimizin görevlerinden biri kültürel varlıkları korumak ise diğeri eğitimdir.
Polonya’daki bir müzenin önündeki şu yazı müzenin önemini çok güzel açıklıyor «Geçmiş, gelecek içindir»