Gönderen Konu: FOVİZM VE ÖZELİKLERİ  (Okunma sayısı 35706 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı **aslı**

  • KENDİSİ
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.373
  • Karizma Puanı: 1342
  • ...SENLE BEN, BATI-DOĞU; AMA DÜNYA YUVARLAK...
FOVİZM VE ÖZELİKLERİ
« : 27 Ağustos 2008, 20:34:02 »

FOVİZM (FAUVİSME)
Fovizm 1905 - 1907 yılları arasında meydana gelen, XX yüzyılın gerçekten değerli ve özgün bir sanat akımıdır. Belirli ve kesin kuralları olan bir sanat ekolü oluşturulmamıştır. Arı renklerin abartılarak kullanılması istemi bir grup sanatçıyı ilgilendirmiştir.

1905 yılında Parisite Salon d'Automne'da sergilenen bir grup esere sanat eleştirmeni Louis Vauxelle tarafından Fransızca vahşi hayvan anlamına gelen fauve sıfatı, bu eserlerin temsil ettiği sanat hareketine de fauvisme adı verilmiştir. Henri Matisse ve arkadaşlarının alışılmamış nitelikte güçlü ve değişik renklerle yaptıkları resimleri Vauxelle ve seyirciler çok yadırgamışlardı.

Favizm renk sanatı, sentez ve dekor sanatıdır. Henri Matisse'e göre kompozisyon; sanatçının duygularını elinde bulunan çeşitli elemanları dekoratif biçimde düzenlemesi işlemidir. Bu görüş, fovların kompozisyon anlayışlarını tümüyle dile getirmektedir. Tasvirlerde perspektif ve modleye itibar olunmaz, iki boyut, tabloda, tasvire yetmektedir. Gerçek obje de, deforme edilebilmektedir.

Peyzaj, natürmort ve insan figürleri sanatçıların değerlendirdikleri tasvir konularıdır. Uygulamalarda empresyonizm ve puvantilizm iz ve etkileri görülür.

Grubun başlıca sanatçıları Henri Matisse (1869 - 1954), Albert Marquet (1875 - 1947), André Derain (1884 - 1954), Maurice Vlaminck (1876 - 1958), Othon Friesz (1879 - 1949), Raoul Dufy (1877 - 1953), Van Dongen (1877 - 1968) dir. Georges Roulaut (1871 - 1958) değişik nitelikteki tasvir konuları ve renk uygulamalarıyla grupta özel bir yer alır. Kübizm kurucusu Georges Braque da, bir aralık fovizm denemeleri yapmıştır.

FOVİZMİN ÖZELLİKLERİ
Resimde çiğ ve sert renkler kullanmak, bu akımın birinci özelliğidir. Bir resimde gerek ışık alan yerler, gerek mesafe bakımından uzaklıklar, sadece renk değiştirmekle gösterilir. Bu akımın sanatçılarına göre resim, düz bir yüzeye yapıldığı için derinlemesine bir arayıştan ibarettir.
Resim elden geldiğince sade ve temiz boyanmalıdır. Bu özellikleri ile fovizm pek çok kuralı yıkmış olur. Derinlik hissi, ışık, gölge, kabartma, belirli kenar çizgileri bir tarafa bırakılır. Resim iki ana özellik üzerinde yoğunlaşır. Renk şiddeti ve bunların yan yana konuluşudur. Fovizm'de hafiflik ve sevinç gözlenir.
İzlenimciliğin bir devamı sayılabilir. İzlenimcilerde pastel ve yumuşak olan renk tonları, Fovistlerde parlaklaşmış, birincilerde küçük fırça darbelerine ağırlık veren teknik ise, geniş ve tek defada oluşmuş renk lekeleri oluşturma anlayışına dönüşmüştür. Yine izlenimcilerin aksine, Fovistler resimlerinde nesneleri deformasyona uğratarak resmetmeyi amaçlamışlardır.

Empresyonist Düşünceye Karşı Fovizm :
Fovların 1905'de öne sürdükleri sonuçlar yavaş yavaş olgunlaştı. Matisse'in çevresindeki grup hiçbir biçimde bir okul değildi ve bağlayıcı bir estetik programı geliştirmedi. Tam tersine her sanatçıdan kendi bireyselliğini dışavurması beklendi. Onların başlıca amacı, Akademik ve Empresyonist düşüncelere karşı yeni biçimler yaratmaktı. Matisse, dengeli, yalın ve dingin, anlaşılması güç olmayan, "ruhsal bir güven sağlayacak" ve "ruhu okşayacak" bir sanat yaratmayı düşlerken, Vlaminck, Fovizmi bir yaşama, rol yapma ve resim yapma biçimi olarak görüyordu. Birinci durum, biçimsel yöntemlerin ussal olgunluğunu hatırlatırken, ikincisi içgüdülere dayalı yaratıcılığı temel alıyordu. Bu iki düşüncenin arasında Fovizm kavramına giren çeşitli sanatsal olanaklar yer alıyordu. Bu Ekspresyonizm için de geçerlidir: Ekspresyonizm bir kuşağın belirli bir düşünsel ortamıyla birbirine bağlanmış bireysel kişiliklerin toplamıdır.


Fovlar grubu sanatçılar arasındaki dostluk ilişkilerinden doğdu. Matisse ve Marquet, 1892'de Paris'de Sanat ve El Sanatları Okulunun gece eğitiminde tanıştılar. 1895'de Matisse, Güzel Sanatlar Okuluna geçti, Marquet daha sonra onu izledi. Burada, Gustave Moreau'nun atölyesinde Rouault, Manguin ve Camoin gibi öğrencilerle tanıştılar. Moreau'nun ölümünden sonra Matisse 1890'da Güzel Sanatlar Okulu'nu bırakmak zorunda kalarak, Derain ve Puy'un çalıştıkları Académie Carrière gititi. Derain, 1907'de ünlü Van Gogh sergisinde kendisi gibi Paris yakınında Chatou'da yaşayan dostu Vlaminck'i Matisse'e tanıştırdı. Matisse ve arkadaşları, Manguin'in atölyesinde çalışırken, Derain ve Vlaminck Chatou da aynı atölyede resim yapıyorlardı. Le Havre'li ressamlardan Friesz, Dufy ve Braque da bunlarla sıkı ilişkilerde bulunuyordu.
Matisse'in çevresindekiler, 1901'de Salon des Indépendants'da, 1903'den başlayarak da yeni kurulmuş olan Salon d'automne'da (Sonbahar Salonu) sergi açmaya başaladılar. Van Dongen, Friesz ve Dufy her iki salonda da resimlerini sergilediler. Kendi aralarında benzerliklere buldular ve 1905'de bir grup olarak ortaya çıktılar. 1906'da Braque bu gruba katılan son kişi oldu; fakat, iki yıl geçmeden yeni amaçlara yöneldi.
Fovist resimlerin esin kaynakları doğa görünümleri, günlük yaşamları içinde insanlar ve nesnelerle sınırlanmıştı. Amaç artık doğayı öykünmek, gözü yanıltmak olmayıp, tam tersine öznel duygular ve algılama yoluyla bir yorum sağlamak olduğundan, yaratıcılık dürtüsü de gerçekten önemsiz bir olay sayılıyordu. Artık sanatçılar güzel görüntülerin dünyasını kendilerine yabancı buluyorlar ve bu dünyayı gerçek olarak kabul etmiyorlardı. Gözlemin yerini düş gücü alacaktı.
Bu geçiş için gerekli araçlar onlara sunulmuştu: Neo-Empresyonistlerin katışıksız rengi, Gauguin'in kesintisiz yüzeyi ve Van Gogh'un yüceltilmiş anlatımı. Ne var ki Seurat'ın yöntemi, yeni bir anlam kazanarak, resmin yüzeyine, kendiliğinden oluşan fırça vuruşlarıyla belirginleşmiş bir ritm ve hareket verme yöntemine dönüştü. Nesnelerin dış çizgileri, ayrıntıları azaltılarak süsleyici bir çizgi düzenlemesine dönüştürüldüler. Bu çizgiler yalınlaşma yoluyla dışavuruma konu olan nesneyi özetleyip, dilimlediler. Dışavurum ise, yerel renk işlevinden kurtulan katışıksız renklerdeki bağımsız iletişim gücüyle sağlandı. Doğaya karşı olmanın ve çarpıcı somut karşıtlıkla elde edilen sonsuz yoğunluğun sonucunda renkler yeni sanatsal gerçekçiliğin gerçek aracı oldular. Bu yöntemler denetimsiz coşkularla ve kimi zaman da patlayıcı bir güçle uygulamaya kondu. Bundan böyle çılgınca bir renk cümbüşü Fovizmin sürekli yinelenen bir özelliği oldu.
Ekspresyonizmde, Fovların yaptığı gibi, sanatsal gerçeğe kuşkuyla varmak için duygu belirsizliklerine ve kargaşasına önem vermeyen bir başka seçenek daha vardı. Gerçek bir Fransız Ekspresyonisti sayılan Rouault bu yolu izledi. Herkesin bildiği gibi, Rouault Fovistlerle yakın ilişkide bulunuyor, onların sergilerine katılıyordu. Fakat resimleri insanın sorunlarıyla doluydu; var oluşçu bir acıyı yanıtlıyor ve toplumu suçluyordu. Rouault, Hıristiyanlık felsefesinin sevecenliği ve acıma duygusuyla gerçeğin korkunç yönlerini açığa vuruyor ve bunun üstesinden yalnız inançla gelinebileceğini belirtiyordu. Sonuçta Rouault kendine özgü boya üslubuyla ve bastırılmış coşkularıyla 20. yüzyılın en ünlü dinsel ressamı oldu.
Picasso'nun yapıtları da sevecenlik ve insancıl yakınlıktan doğdu, çünkü ilk resimlerinde o, yoksulluğu ve acıyı güçlü renklerle vurguladı. Bunu izleyen resimlerinde ise, renk karşıtlığını bırakarak, duygularının yeğinliğini tek bir renkte, mavide yoğunlaştırdı. 1907'de yaptığı Les Demosielles d'Avignon'da (Avignon'lu Kızlar), nesnelerin biçimlerini köktenci bir anlayışla çarpıtarak en yüksek düzeydeki dışavurumu elde etti.
Robert Delaunay Ekspresyonist bir görüntü üretmek amacıyla, dinamik bir dışavurum için kullanılan çarpıtmaları ve çalkantılı renk ritimlerini bir arada kullandı. Bu üslup, kıymıklara ayrılmış hissini vermesi ve ileri atılan çizgileri dolayısıyla Ekspresyonist sanatın en sevilen örneği oldu; etkisi 1920'lerini içine değin özellikle Alman sanatında yaygınlaştı.
Delaunay gibi, Le Fauconnier de Kübizmin biçimi parçalara ayıran yöntemini, anlatımı güçlendirmede değil, nesneyi çözümlemede kullandı. Bu üslubuyla özellikle Hollanda'da etkili oldu. Bu, özellikle Doğu Avrupa'dan gelen Modigliani, Chagall, Soutine ya da Kupka gibi ressamlarla zenginleşmiş olan Fransa'daki Ekspresyonist resim hakkında bir fikir vermektedir.

İLERİCİ BİR AKIM ; FOVİZM

Doğalcılıkla arasında bazı benzerlikler bulunduğunu ileri sürenler varsa da, aslında Fovist resim, özgürce oluşturulan kompozisyonlara, şok etkisi yapan renklere ve resme yüklenen Dışavurumcu anlamlara dayanır. Fovist resim, Van Gogh'un ya da Gauguin'in basite indirgediği resimden daha başka bir şeydir; artık üç boyutlu değildir, renk zenginliği ise birkaç saf renk ile sınırlıdır. Şimdi bu renklerin işlevi, anlamı ve duyguyu anlatmaktır. Böylece de resim, -örneğin Bölümcülükte olduğu gibi- bütün kuramsal yöntemlere sırt çeviren ressamın özgür kararına bağlıdır. Bu nitelik Alman Dışavurumculuğu için de geçerlidir, yalnız onda düşünsel bir görüş ve tutumu anlatmak isteği daha ağır basar. Almanlarda gerilim ve ağırbaşlılık egemenken, Fovistlerde hafiflik ve sevinç izlenir. Her iki üslup arasındaki temel fark "anlatım" ya da "dışavurum" kavramının tanımında yatar. Fovistler bu kavramı, resmin düzen bütünlüğünde beliren salt biçimsel bir öğe olarak alırlarken, Alman Dışavurumcularına göre, doğrudan doğruya ruhsal bir açıklamadır. Fovizm, çok çeşitli ve kısa ömürlü gruplar tarafından uygulanmıştır. Ama aralarında öne çıkan aşağıdaki adlar olmuştur. Georges Braque (1882 - 1959) ve André Derain'in (1880 - 1954) yapıtları Fovist nitelikler taşır. İkisi de Chatou'da birlikte çalışırlar. Vlamincak'in kendine özgü yapıtlarından biri "Kırmızı Ağaçlar"dır (Modern Sanat Müzesi, Paris). Bazı resimlerinde boyayı doğrudan doğruya tüpten tuvale sıkar. Derain'in "Westminster Köprüsü" (Özel Koleksiyon, Paris), katı ama dengeli renk karşıtlıkları içerir. Kees van Dongen'i (1887 - 1968) de Fovistler arasında saymak gerekir. Fovistler grubu üç yıl içinde dağılır. Braque, Picasso ile birlikte Kübizmin yaratıcısı olur; Dufy, çağdaş yaşamın neşeli resimlerini çizer; Derain, çeşitli resim üslupları arasında gidip gelerek kendine bir yol arar; Vlaminck Dışavurumcu resimler, Marquet de peyzajlar yapar. Van Dongen kendini Paris'in çekici havasına kaptırır, Montparnasse'da güzel kadınların resimlerini çizer, Rouault ise, Ortaçağ vitraylarını anımsatan karanlık - sıcak resimlerini yapmayı sürdürür. Aralarından yalnız Matisse Fovizmin öğelerini kullanarak iç açıcı ve yüksek düzeyde biri üsluba ulaşır ("Dans", Eremitage, Leningrad). Mekanı tek bir renk tonu ile belirlemeye çalışması, aslında bu mekanı yüzeye dönüştürmesi demektir; ama sonra da bu yüzeyi gerçek cisimlerle öyle doldurur ki, göze yine de üç boyutlu görünür. "Kırmızı Atölye" (Modern Sanat Müzesi, New York), buna örnek yapıtlarından biridir. Hafif, aydınlık renkleri ve çizgileriyle Matisse, düşünü kurduğu neşeli ve yalın bir üsluba ulaşır; bu öyle bir sanattır ki, insanda -onun sözleriyle- içine gömüldüğü bir koltukta dinleniyor" duygusu uyandırır.
Matisse'in "Dans" isimli büyük tablosu stilinin karakteristiklerini yansıtmaktadır. Figürler parlak kırmızı, fon koyu yeşil, sema alabildiğine mavidir. Figürler geniş kontur çizgileriyle sınırlandırılmıştır. Vücut parçaları, sanki birbirine eklenmiştir. Hareket çok canlıdır. "Tuvalet" tablosunda her fov eserde olduğu gibi, derinlik yoktur, yüzeyde kalınmıştır. Saçı taranan kadının ve yardımcısının vücut yapıları çizgilerle belirtilmiş, konturlar kalın çizgilerle sınırlandırılmıştır. Cezayirli Kadın, Müzik, Romanya İşi Bluzlu Kadın, Lux, Calme et Volupté tabloları tanınmış, aynı stildeki eserlerdir.
Marquet'nin ilk yapıtlarında renkler oldukça koyudur. Kompozisyonlarda çizgi perspektifi görülür. Sonraki eserlerde renkler aydınlanır. "Fécamp Plajı" tablosunda figürler sluetler halindedir. Renkle derinlik verilmiştir ve böylelikle çizgi perspektifinden kaçınılmıştır.
Dufy'nin fov stili iki değişik aşama gösterir. Bayraklarla Süslü Sokak fov stilin tipik özelliklerini göstermektedir. Caddeye renk veren bayraklar altındaki figürler birer sluettir. Sanatçı, başka resimlerinde daha aydınlık renklerle daha neşeli görüntüler vermiştir. Desen boyaya egemendir.
Matisse, Derain ve Vlaminck fovizmin önde gelen temsilcileridir. Derain'in "Pecq'de Seine Nehri" (La Seine au Pecq), Vlaminck'in "Kırmızı Ağaçlar" ve "Kır Gezisi" özgün yapıtlardır. Othon Friesz'in Fernand Fleuret tablosu sanatçının fov stili karakterize eden boyaları, renkleri daha sınırlı ölçüde kullandığını göstermektedir. Form ve desen boyadan üstündür.
Koyu bir Hıristiyan olan Roualt moral değerleri savunan bir sanatçıdır. Hayat kadınlarının dokunaklı yaşam sahneleri kalın tuşlar ve koyu renklerle tasvir olunmuştur. Ayna çalışması da bu nitelikte bir yapıttır. Kadınların hareketleri kişiliklerine uygun, yüz ifadeleri acıma duygusu telkin eder nitelikte bulanık ve asıktır. Dinsel konular, dinsel sembollerle ifade olunmuştur. "Kutsal Yüz" bu tür bir yapıttır.
Fovist Eğilim, Neo - Empresyonizm (yeni izlenimcilik) ve Post empresyonizm (izlenimcilik sonrası) renk şiddetini, coşkusunu ve çarpıtmalarını içermiştir. Sözgelişi, Seurat'nın temiz çizgiler ve yoğun ışık anlayışıyla oluşan pointilist (noktacı) tekniği, Van Gogh'un saf ve haşin renkçiliği, sinirli fırça vuruşları Cezanne'ın renk bağıntıları yolundan elde ettiği hacim yaratışları, Gauguin'in cüretli ve enine boyuna süsleme zevki, Fovizmin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Bu akımın en önemli yanı, kuşkusuz modern resmin renkçi tutkularına yeni, çarpıcı ve sürekli bir vurgu getirmiş olmasıdır.

NABİLER VE FAUVİZM

İzlenimcilik tarafından geliştirilen renkçi anlayış 20. yüzyılın başından itibaren çok daha ileri götürüldü. Renklere dayalı resim yapma eğilimi Nabiler ve Fauvist sanatçılar tarafından daha da ileri götürülmüştür. Nabiler ince renk tabakalarıyla donuk ve solgun renkleri tercih ederken, Fauvistler keskin ve daha saf renklerle eserlerini meydana getirmeyi yeğlemiştir. Her iki akım içinde değerini kaybeden ışık ve gölge kullanımına dayalı form teşkil etme anlayışı yerini tamamen renklerle sağlanan bir biçimlendirmeye bırakmıştır. Bu noktada özellikle Fauvistler formun ana hatlarını belirleyen çizgileri de tam anlamıyla renklerin denetimine vermiş olup, derinlik etkisi ve kütle teşekkülü için de değişik renklerin kullanımına ağırlık vermiştir. Saf renklerle teşekkül edilen Fauvist eserler rengin güçlü etkileriyle dikkat çekmektedir. Konular olağan gündelik yaşam sahneleri veya alışılmış görüntülerden alınmakta ve renklerin geniş yüzeyleri teşkil etmesiyle sağlanan eserlerin bütünlüğünü esas alan biri anlayışla detaydan arındırılmaktadır. Nabiler'in daha temkinli kıldığı bu anlayış Fauvistler tarafından en üst düzeyine çıkartılmıştır. En önemli Nabiler, Pierre Bonnard (1867-1947) ve Eduard Vuillard (1868 - 1940) durgun ve sakin bir anlayışla ortaya koydukları yaşam sahneleriyle tanınmaktadır. Fauvistler'in en önemli ismi olan Henri Matisse (1869 - 1954) ise, resim tarihinin en büyük ustalarından biri olup, renkçi bir ressam olarak önem taşımaktadır. Saf ve parlak renkler kullanarak dünyayı yorumlayan sanatçı yaşamı iyimser bir gözle algılamış ve eserlerine yansıtmıştır. Geleneksel form, mekan ve ışık kullanımını bir tarafa bırakan Matisse kendi özgün üslubunu yaratmıştır.

buradan

Çevrimdışı şerwan

  • Üye
  • *
  • İleti: 25
  • Karizma Puanı: 0
Ynt: FOVİZM VE ÖZELİKLERİ
« Yanıtla #1 : 18 Mart 2011, 10:32:23 »
teşekkürler hocam

Çevrimdışı dbhi

  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 7.078
  • Karizma Puanı: 2256
  • Dünyaya karşı nazik olun...
    • http://alanay-alanaysblog.blogspot.com/
Ynt: FOVİZM VE ÖZELİKLERİ
« Yanıtla #2 : 18 Mart 2011, 10:58:43 »
teşekkürler aslı hocam...+1
İyi ki gökyüzünde yıldızlar,Çiçekler şükür ki yeryüzünde...Yoksa kimbilir ne zahmetle toplayabilirdik onları renk renk...Kimbilir nasıl getirilirdi gökyüzünden , sevdiklerimize götürülecek çiçekler!

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: FOVİZM VE ÖZELİKLERİ
« Yanıtla #3 : 18 Mart 2011, 14:27:10 »
teşekkürler aslı paylaşım için...