Gönderen Konu: MAHMUT CUDA  (Okunma sayısı 11439 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fîģũ®âtĩƒ

  • :)
  • Yönetim K.Ü
  • Sanat Kurdu
  • *
  • İleti: 5.203
  • Karizma Puanı: 1637
MAHMUT CUDA
« : 18 Ekim 2008, 18:26:01 »

Mahmut Cuda kalabalık bir ailenin son çocuğu olarak 1904’de dünyaya gelir. Osmanlının savaş ve yıkımlarla dolu son yıllarında büyüyecektir. Hakim olan babasının görevi nedeniyle sık sık yer değiştiren aile bir süre sonra dağılır.

Küçük Cuda 3 yaşında annesini, 8 yaşında ise babasını kaybetmiştir. Artık yaşamı yalnız göğüslemek zorundadır. Darülşafaka’ya verilen Cuda, geriye kalan çocukluk yılllarını bu yatılı okulda geçirir. Okul müdürü Fuat Şemsi bey onun resim yeteneğini öğrenmekte gecikmez.








Henüz on iki yaşında iken olağanüstü yeteneği nedeniyle, resim öğrenimi için Almanya’ya gönderilmesine karar verilir. Ancak araya giren Birinci Dünya Savaşı buna izin vermeyecektir. Bu arada daha çocukluk yıllarında başlayan doğa sevgisi giderek tutkuya dönüşmektedir.

Doğa güzelliklerini incelemek ve yapıtlarında yorumlamak eğilimi kişiliğinin ve sanatının vazgeçilmez unsurları olacaktır

Büyük savaşın bitmesiyle birlikte Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali’sinde resim öğrenimine başlar. Cuda kuşağında bulunan diğer sanatçılar gibi küçük yaşta (14) akademiye girer. Onların yaşları küçük fakat başetmeleri gereken sorunlar büyüktür. İşgal yıllarının İstanbul’unda, bir binadan bir başka binaya taşınan bir okulda öğrenim görmeye çalışmaktadırlar.





Resim malzemelerinin yokluğuna, açlık da eklenir. Denizden çiroz avlayıp birbirlerinin saçlarını tıraş ederek yaşamaya çabalayan gençleri ayakta tutan şey resim tutkusudur

Hazırlık bölümünde Hikmet Onat’ın öğrencisi olur. Yıl sonunda yapılan yarışmalarda birincilik kazanması, asli öğrenci olmasını sağlar. Artık Çallı İbrahim’in atölyesindedir. Mahmut Cuda ile birlikte eğitimlerini sürdüren öğrenciler, ilk Türk öğretmenlerinin yetiştirdiği sanatçılar gurubunu oluşturacaktır



1923 yılında Sultanahmet’teki bir öğrenci evinde topladığı arkadaşlarını, bir birlik etrafında birleşmeye ikna eder; “Yeni Resim Cemiyeti”.

Bu onun yaşamı boyunca koruyup, uğrunda çalışmalar yapacağı ressam haklarını savunma girişimlerinin ilk örneğidir. Bu örgüt bir yıl sonra ilk sergisini açtığında, Cuda Münih’tedir. Sanatına yeni boyutlar kattığı yurtdışı yılları başlamıştır. Paris’de geçirdiği 4 yıl batı sanatını yakından incelemesini sağlar. 1928’de İstanbul’a döndüğünde Akademi’de Namık İsmal’in yanına yardımcı öğretmen olarak atanır. Ancak yurda dönen diyer sanatçılar çeşitli illere atanınca buna karşı çıkar.



Sanatçı olarak yetişen insanların orta öğretim kurumlarında resim öğretmeni olarak değerlendirilmeleri sakıncalıdır ona göre, sanatçının köreltilmesidir. Sanat ve sanatçı güvencesinin sağlanması konusundaki toplumsal girişimleri sonucu, “Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği” nin kurulmasına ön ayak olur. Akademideki yanlışlara yönelik eleştirileri buradan da ayrılmasına neden olur.






Dergilere kapak desenleri hazırlar. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğinin etkinliğini yitirmesi ve sanatçıların farklı gruplarda toplanmaları üzerine, tüm ressamları tek bir meslek kuruluşunda birleştirmek amacıyla 1942’de Türk Ressamlar ve Heykeltraşlar Cemiyetinin kurulmasını sağlar
1950’de Türk Ressamlar Birliği’ni kurar. 1952’de yalnız 8 sayı çıkacak olan Güzel Sanatlar Dergisi’ni yayınlar. Sanat ve sanatçı sorunlarına ilişkin yazılarını kitaplaştırır. O zamana kadar kişisel sergi düzenlemeyen Cuda için 1976’da Güzel Sanatlar akademisi’nde bir retrospektif sergi açılır.


BURADAN ALINTI YAPILMIŞTIR..

Bu yazı ; Erdal Kocaman tarafından yazılmıştır.