Gönderen Konu: MEZOPOTAMYA SANATI  (Okunma sayısı 11124 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı **aslı**

  • KENDİSİ
  • Yönetim K.Ü
  • Uzman
  • *
  • İleti: 4.373
  • Karizma Puanı: 1342
  • ...SENLE BEN, BATI-DOĞU; AMA DÜNYA YUVARLAK...
MEZOPOTAMYA SANATI
« : 21 Mayıs 2008, 19:52:29 »

Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki ki bölgede yasanların bıraktığı eserlere Mezopotamya sanatı oluşmuştur. Bölgenin eklim malzeme ve yasam koşulları nedeniyle sanatları Mısır kadar genişlemiştir. Mezopotamya sanatı da bütün o çağ insanları gibi tapınak doğrusu bir mimarlık sanatıdır.
Mezopotamyalılar bu bölgenin iklimi gereği parlak ve bulutsuz bir gökyüzü altında yasıyorlardı . Böylece gökyüzü bu ülkede her türlü düşünce kaynaklık etmiştir. Birçok bakımdan geri bir ülke olmasına karşın gök bilgisi, matematik ve dinde kesin sonuçlara varmıştır. Mezopotamya mimarlığının tapınak mimarlığına dayanmasının nedeni buydu . Dicle ve Fırat nehirlerinin taşıdığı alüvyonlar çamur yığını gibi olup , sanat eseri yaratmaya elverişli değildi. Mezopotamya sanatında da Mısır sanatında da olduğu gibi bir kesinti vardı. Arkeologlara göre bu kendiydi, bölgede oluşan büyük bir tufan sonucu ortaya çıkmıştır. Tufanla eski uygarlık yok olmuş göçler sonucu yeni bir sanat ve uygarlık oluşmuştur.
M.Ö.30-40 Yıllarında yasanmış olan Sümerler, Akatlar,Babiller,Elamlar,Ur-Uruk,Lagaş ve Ninovalılar burada büyük şehirler kurmuşlardır. Malzeme olarak kerpiç kullandıkları için bu büyük şehirle aradan geçen zaman içinde, birere çamur yığını haline geldiğinde, bugüne tastan yontular, pek az heykel ve kabartma kalmıştır. Mezopotamya’da tas az olduğundan mezarlarda çıkan eserler daha çok altın gümüş ile yapılmıştı Asfalt veya zift üzerine sedef kalkma eserler bulunmustur. Kabartma olarak maden üzerine yaptıkları eserlerle figürler Mısır resimlerinde olduğu gibi canlı ve kıvraklıkla değil, adeta geometrik biçimlere yaklaştırılmıştır.



Mezopotamyada ilk sanat eserlerini gerçekleştirenler Orta Asya`dan gelerek aşağı mezopotamyaya yerleşen SÜMERLER dir. Taş az bulunduğundan Sümerler,binalarını kalıplar içinde güneşte kurutarak düzenli biçimler alan kerpiç tuğlalardan yapmak zorunda kalmıslardır. Fırında pişirilen sert tuğlalar, fazla kullanılmamıstır. Sümer şehriin etrafı surlarla çevrilip,içlerine tanrılar için tapınak,krallar içi saraylar ve evler yapmıştır . En önemli tapınak biçimi üst üste oturtulmus kerpiç taraçlardan olusan kule tapınaklarıdır ki bunlara ZİGGUART denir. Bu taraçlar merdiven veya rampalarla birbirine bağlanmıstır. En üstte tanrının tapınağı veya sunağı bulunmustur. M.Ö.3000 ylına ait tapınak ve kral sarayları ,nehir,taşmalarına karsı yapılmış,yüksek setler üzerine bir takım dörtgen avluların etrafını çeviren çeşitli odalar ve koridorlardan oluşmuştur. Bunlar özel ve resmi yaşama ayrılmış daireler şeklinde gruplandırılmıştır. Evlere de aynı plan daha küçük çapta yinelenmiştir. Bütü yapıların duvarların kalıntıları odaların üzeri tahta çatılar veya tuğladan yapılmıs kubbe veya tonozlarla örtülmüştür. Bu yapıların hiçbir penceresi yoktur. Binalar kapıdan aşık veya hava alır. Yapıların cepheleri bazen çeşitli boyalarlai sırlı tuğlalarlairenkli taş ve mozaiklerle süslenmiştir. MMezar yapıları Mısır`daki gibi önemli değildir.


SÜMERLER

Sümer heykeltıraşlığı Sümer sanatında önemli bir yer tutar. Heykellerle ortak tip dolgun çehre,oval yüz, iri gözler, kalın kaşlar,sıkı kapatılmıs bir ağız biçimdedir. Ufukta bulunan bir kadın başı buna tipik bir örnektir.
Sümerli heykeltıraş için vücut, bir bütün değil, çeşitli kısımların birleşmesidir. Sanatçı her kısımda ayrı ayrı yorumlamakta ,parçadan bütüne gitmektedir. Bu birleşim sonucunda da orantısız heykeller çıkmaktadır. Önemli sayılan baş,göz ve eller diğer gövde ve bacaklara göre daha büyüktür. Saçlar ve elbisenin düzenli, göze hoş görünür biçimde işlenmiştir. Konular genellikle tanrı-kral yaşantısı ile ilgilidir.
Lagaş kralı GUDEA zamanında sümer sanatı yeniden canlanır. İşlenmesi çok güç olan sert diyorit taşından yapılan heykeller saray ve tapınakların içini süslüyordu. Kral dimdik ayakta durur,oturur veya kenarlı,püsküllü mantoya bürünmüş,elleri göğsü üzerinde kavuşmuş ,tanrıya dua ederken gösterilmiştir. Gudea heykelinin etekliği bir çeşit yazıyla doldurulmuş,kazılmıştır. Kumaşla vücut arasındaki uygunluk ,kumaşın vücuda yapılmış gibi gösterilişi, plastik değerleri ortaya koymaktadır. Mısır kabartma prensipleri burada da aynen görünür. Baş,göğüs, karın ve bacaklar profilden,göz,omuz eller cepheden gösterilmektedir.
Lagaş kralı Urnina`yı bir tapınağın temek atma töreninde gösteren bir kabartmada kral başının üstünde sepette harç taşımakta,çevresindekiler ise iki friz halinde kralı takip etmektedir. Kral, etrafındakilerden daha büyük ölçüde yapılmıştır. “Akbabalar Steli” adlı zafer kabartmasının bir tarafında Sümer ordusunun ilerleyişi , düşmanı yenişi cesetlerin akbabalar tarafından parçalanışı gösterilmektedir. Diğer tarafta Sümer tanrısı elinde tuttuğu ağın içine düşmanları doldurmuş başlarını sopa ile ezmektedir.

AKAD

Mimarlığı hakkında bir bilgiye sahip değiliz ama heykel sanatının oldukça yüksek bir düzeyde olduğunu görürüz. Akad devletinin başında tanrılaştırılmış bir kral bulunmaktadır. Plastik anlatıma ve süslemeye çok önem verilmiştir. Kabartmaların konusu kahramanlıktır. Üzerinde daima karşı karşıya iki kişinini çarpışmasını gösteren fetih anıtları yapılmıştır . En önemlisi NARAMSİN adlı dikili taştır. Bu kabartmada askerler bir kumandanın komutasında uygun adım ve bir kolda yürürler .Bu merasim,dini bir kutlamayı gösterir. Bu tepe ve yıldızların önünde,kral kazanılmış bir zaferden sonra yürüyen askerlerin başında tek olarak gösterilmiştir. Düz bir yüzey üzerinde görülen figürler yuvarlaklaştırılmış vücutlar halindedir. Yüksek rülyef olarak şekillendirilmiştir. Komutanın vücudu çıplaktır. Üzerinde kısa bir eteklik vardır. Başına miğfer ile aşağıya doğru dik ve katı olarak uzanan sakallı,elinde oku ve yayı ile kahraman kralın önünde bir düşman askeri boynuna yediği okla sırt üstü yıkılırken gösterilmektedir. Savaşçılar disiplinli durmaktadır. Akadlar zamanında yapılan anıt m eserlerinin sayısı azdır. Çünkü bu sülalenin devrilmesiyle eserler başka bir yere nakledilmiş yada tahrip edilmiştir.

BABİL

1. binde Babil şehri bir kültür merkezi olmuş ve komşu ülkelerin sanatına etkiler yapmıştır. En parlak devri M.Ö 7.yy. sonlarından 6yy. ortalarına kadardır. Bu devirde şein etrafı kale şeklinde ve 45km. uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Surun bir çok kuleleri ve yüze yakın kapısı vardı. Şehrinde büyük caddeler , yüksek taraçalar üzerinde yapılmıs asma bahçeleri, anıtsal saraylar ve tapınaklar yer alıyordu.
Babil sülalesi içinde tarih bakımından önemli ilk kişi hummurabi`dir. Onun kanunlarını belirten ünlü dikili taşın en üstünde tahta oturmuş güneş tanrısının önünde dua eden bir kral vardır. Güneş tanrısı samaş`ınönünde bulunan Hammurabi, başında kenarları köşeli bir başlık yada perukayla birlikte omuzu açıkta bırakan elbise bulunmaktadır. Bu rölyefteki ko0nu zaafer veya savaş sahnesi değildir. Yüzlerdeki anlartımda ayrıntılara gidilerek kişisel görüntü verilmiştir. Bu çalışmada derinlik duygusuna , doğa gözlemine dayanılarak yapılmıştır. Kişisel bir anlatım içindedir.


ASUR

Dicle ve zap ırmağı arasına yerleşen Asurlarda şehir ve sarayların mimarlığı yarı askeri,yarı,dini karakter btaşımaktadır.Bir asur sarayı,baş tanrı Asur ve onun yeryüzündeki temsilcisi kralın bir orgugahıdır. Mısır yöresindeki 2.Sargon`un sarayı surlarla çevrili olup, saray bir taraça üzerinde yer alır. Kapıların iki tarafında insan başlı boğa veya aslan heykelleri vardır. Sırun etrafındaki geniş alanda kra ve adamlarına ait, gruplar halinde daireler bulunur. Ayrıca 7 katlı ziggurat ve rahit koğuşları yer alır. Saray odfalarının duvarları sırlı tuğla,tunç veya taş kabartma ile fresklerle süslenmiştir. Avlu ve kaorşidorların zemini taş veya asfalt ile kaplıdır. Yapı tekniği Mezopotamyanın devamıdır. Yalnız çam ve selvi ağacından ,bina örtülerinin yanında tuğla,tonoz ve kubbeler daha geniş ölçüde kullanılmıştır.
Asurlar asker, tüccar ve savaşçı bir toplum olarak görülür. Asur sanatı askeri ifadeyi bir esas olara kabül etmiştir. Kahraman tipli asker motifleri önem kazanmıştır. Krallar erkek tipli kuvvetli ve kudretli gösterilir. Şişkin adaleli bir atlet vücuduna sahiptirler. Yine büyük gözler,kalın kaşlar,kuvvetli bir burun,uzun sakal anlatım konusudur. Taşıdıkları silahlar uzun bir kılınç balta ve oktan oluşur.
Asur heykeltıraşları tanrılar ve krallar için , doğal büyüklüğün üstünde,anıtsal heykeller yapmışlardır. Vücut anatomisine, vücudun çeşitli kısımları arasındaki orana önem verilmiştir. Gerek serbest plastik eserlerde, gerekse rölyeflerde yoğunlaşmış bir ku7vvet ve enerji sezilmektedir. Asur plastik sanatında kral,dua ederken veya savaş, istila,kuşatma,vahşi hayvan avı,zafer ziyafetleriyle gösterilir. Saray duvarlarını süsleyen taş kabartmalarının üslübu gerçekçidir. Savaş veya av sahneleri gerçek bir dekor içinde bütün ayrıntılarıyla canlandırılır. Kompozisyonların merkezinde diğerlerinden daha büyük boyutta kral yer alır. İnsan ve hayvanlar kraldan uzaklaştırıldıkça küçülür. Buda perspektif sorunu ile uğraştıklarını gösterir. Asur heykel tıraşları en çok hayvan tasvirlerinde başarılıdır. . Yaralı, dişi aslan kabartması güzel bir örnektir. Vucüduna saplanan oklardan dolayı ölmek üzere olan bir dişi aslan son sir çaba ile ayaklarını sürükleyerek uzaklaşmaya çalışmaktadır. Bu hakaketli sahneler yanında, aile hayatına,sarayt ve sanatçıya ait sahneler vardır.

Çevrimdışı

  • Üye
  • *
  • İleti: 85
  • Karizma Puanı: 2
Ynt: MEZOPOTAMYA SANATI
« Yanıtla #1 : 24 Ekim 2008, 02:05:30 »
...teşekürler
▀  ½  ?¿

Çevrimdışı yoldaş

  • Yönetim K.Ü
  • Üstad
  • *
  • İleti: 14.457
  • Karizma Puanı: 4092
  • görsel tasarım uzmanı
Ynt: MEZOPOTAMYA SANATI
« Yanıtla #2 : 07 Haziran 2010, 22:03:04 »
teşekkürler paylaşım için